Vazifemiz, esmâ-i İlâhiyeye ayna olmak |
ESMA-İ HÜSNA AYNASI “O Allah ki O’ndan başka İlâh yoktur. Gaybı da, müşahede edebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O’dur. O Allah ki, O’ndan başka İlâh yoktur. Melik’tir; Kuddüs’tür; Selam’dır; Mümin’dir; Müheymin’dir; Aziz’dir; Cebbar’dır; Mütekebbir’dir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir. O Allah ki, yaratandır, (en güzel biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tamamı O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakim’dir.” Yukarıya aldığımız âyet meâllerinde ve diğer birçok âyetlerde Cenâb-ı Hakk kendi isimlerinden açıkça ve bazen de işarî olarak bahsetmektedir. Allah’ın isimlerine Esmâ-i Hüsna denmektedir. Esma-i Hüsna, Allah’ın güzel isimleri demektir. Yukarıya aldığımız âyet-i kerîmede olduğu gibi: “En güzel isimler O’nundur (Allah’ındır)” buyrulmaktadır. Diğer bir âyette de; en güzel isimlerin Allah’a ait olduğu belirtildikten sonra, bu isimlerle duâ edilmesi tavsiye olunmaktadır. Allah’ın isimleri tevkifîdir. Yani, Allah hakkında ancak âyet ve hadislerde zikri geçen ve söylenmesine izin verilmiş olan isimler kullanılabilir. Rastgele isim kullanılmaz. Esma-i Hüsna ile ilgili olarak Buhari ve Müslim’de geçen bir hadis-i şerifte: “Allah’ın 99 ismi vardır. Kim bunları ezberlerse (iman eder ve ezbere sayarsa) Cennete girer” buyrulmuştur. “Esma-i Hüsna’nın her birisi ötekileri icmalen tazammun eder. Ziyanın (ışığın) elvan-ı seb’ayı (yedi rengi) tazammun ettiği gibi. Ve keza, her birisi ötekilere delil olduğu gibi, onların her birisine de netice olur. Demek, Esma-i Hüsna, mir’at ve ayna gibi birbirini gösteriyor. Binaenaleyh, neticeleri beraber mezkûr kıyaslar gibi veya delilleri beraber neticeler gibi okuması mümkündür.” Risâle-i Nur Külliyatından Lem’alar’da belirtildiğine göre insanın görevlerinden biri, “Şuunat-ı İlâhiye’ye âyinedarlık” etmektir. “Yani, kendi hayatıyla Zat-ı Hayy-ı Kayyumun hayatına işaret ettiği gibi, kendi hayatında inkişaf eden sem ve basar gibi duyguların vasıtasıyla, Zat-ı Hayy-ı Kayyum’un sem (işitme) ve basar (görme) gibi sıfatlarına ayinedarlık (ayna görevi) eder, bildirir. Hem insan, hayatında bulunan ve inkişaf etmeyen ve his ve hassasiyet suretinde galeyan eden ve kesretli bir surette olan çok ince hayatî duygular, mânâlar ve hisler vasıtasıyla, Zat-ı Hayy-ı Kayyum’un şuunat-ı kudsiyesine aynadarlık eder.” 9. Lem’a’da Üstad Bediüzzaman Said Nursî diyor ki; “..kâinat bir aynadır. Her mevcudatın mahiyeti dahi birer aynadır. Kudret-i Ezeliye ile icadı-ı İlâhîye maruzdurlar. Her bir mevcut, bir cihetle Şems-i Ezelînin bir isminin bir nevî aynası olup bir nakşını gösterir.” Yine 16. Söz’de varlıkların temessülâtlarının, yansımalarının üç şekilde olduğu anlatılmaktadır. Birinci olarak, kesif maddelerin (ağaç, taş, çiçek, insan vs.) yansımaları, ikinci olarak maddî nuranilerin (meselâ, güneş) yansımaları ve üçüncü olarak ta nuranî ruhların (Cebrail'in (as) farklı hallerde bulunmasını örnek veriyor) yansımalarını açıklamaktadır. İşte, bu çalışmamızda Esma-i Hüsnâ'nın mânâlarının hayatımızda nasıl tecelli ettiğini, nasıl yansıdığını veya yansıması gerektiğini ifade etmeye çalışacağız.
M. FAHRİ UTKAN |
11.08.2010 |