Kültür-Sanat |
Restore etmediler, yıktılar |
BİR süredir Sivas Belediyesi tarafından restorasyon işi sürdürülen Çorapçı Hanı’nda, restorasyon yapılmak yerine yıkılarak yeniden yapıldığı gerekçesiyle çalışmalar durduruldu. Handa incelemede bulunan İl Özel İdaresi Koruma Uygulama Denetim Bürosu (KUDEB) yetkilileri, hanın tamamen yıkıldığını tesbit ederek restorasyon kanununa aykırılıktan çalışmaları durdurdu. Restorasyonla ilgili son kararı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu verecek. Sivas’ın ticarî tarihinde önemli bir yere sahip olan 19. yüzyıl yapımı Çorapçı Hanı, yıllarca kaderine terk edildikten sonra Mayıs ayında Sivas Belediyesi tarafından restorasyona alınmıştı. Restorasyon için hükümet desteği de sağlandı. TBMM Plan Bütçe Komisyonu Başkanı Sivas Milletvekili Mustafa Açıkalın, 600 bin lira ödenek göndererek restorasyonun önünü açtı. Hanın restorasyonu için belediye tarafından açılan ihaleyi belediyenin iştiraki olan Özbelsan AŞ, restorasyon yeterliği olmadığı için taşeron firma kullanarak almıştı. Ancak restorasyon çalışmaları henüz başlamışken sona erdi. Tarihî hanı restore yapmak için giren taşeron firma, konağı tadil etmek yerine yıkınca olaya Koruma Uygulama Denetim Bürosu (KUDEB) el koydu. KUDEB, firmanın restorasyonu 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda belirtilen teknik kurallara uygun yapmadığını tesbit etti. Restorasyon alanında incelemelerde bulunan yetkililer, han binasının temeline kadar yıkılarak restorasyondan çıkarılıp yeni inşaat alanına dönüştürüldüğünü tesbit etti. İnceleme ekibi, gördüğü manzara karşısında; ‘150 yıl süreyle ayakta duran tarihî han belediye işçileri tarafından iki haftada yerle bir edilmiş’ yorumunu yaptı. Yapılan inceleme sonunda restorasyonun durdurulmasına karar verildi. KUDEB heyeti, restorasyonu durdurma raporuna ayrıca restorasyonda horasan harcı yerine çimento harcı kullanıldığını ve kerpiçlerin sökülüp atıldığını yazdı. Rapor, Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na gönderildi. Restorasyonun geleceğiyle ilgili son kararı ise bölge kurulu verecek. Bölge Koruma Kurulu’nun, KUDEB’in raporunu inceledikten sonra restorasyonun yapılışında kanuna aykırılığa karar verirse restorasyonun gerçek sahibi belediye ve ihaleyi alan firma yetkililerine para cezası kesebileceği ve sorumlular hakkında savcılığa da suç duyurusunda bulunabileceği belirtildi.
TARİHÎ ÇORAPÇI HAN ORAPÇI Hanı bundan yaklaşık 150 sene evvel Sivas’a alış veriş yapmaya gelen insanların kaldığı bir yerdi. Çorapçı Hanı yakın bir geçmişe kadar ‘han’ ismine uygun olarak gecelemek amacıyla kullanmış. Hanın ahşaptan yapılmış olan yeşil boyalı pencereleri ise demirlerle korunaklı hale getirilmiş. Geriye doğru yedi çıkmalı olarak kat kat testere biçiminde uzanan yapının en arkasında eskiden binek hayvanlarının yemlenmesine imkân sağlayan bir develiğin de bulunduğu rivayet ediliyor. Çorapçı Hanı eski Sivas’ın temerküz noktası olması hasebiyle, Behrampaşa Hanı, Taşhan ve Subaşı Hanı gibi Ulu Cami çevresinde bulunan hanlardan bir tanesi olma özelliğini taşıyor. Sivas’ın büyük evliyalarından İhramcızade İsmail Hakkı Toprak Hazretleri de bu handa kalmış. |
29.07.2010 |
Osmanlı’yı anlatacak belgesel çekiliyor |
OSMANLI Devletini ‘Cihan İmparatorluğu’ yapan medeniyetin mimarlarının buluştuğu sinema tadındaki belgesel drama, Kayseri’de çekiliyor. Osmanlı medeniyetinin mimarları alimler ve sanatkârların hikayeleri, ‘’Ustalar, Alimler ve Sultanlar’’ isimli belgeseli çeken Tekden Film Şirketi ortaklarından Dr. Kemal Tekden, çekimlerin yapıldığı Kayseri’nin Bünyan ilçesindeki tarihî Sultanhan’da soruları cevapladı. Hekim kimliğinin yanı sıra, tarihe büyük bir merak duyduğunu ifade eden Dr. Tekden, ‘’2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Projesi’’ için sunduğumuz çalışmamız kabul gördü ve biz de belgesel drama tarzındaki filmimizi çekmeye başladık. Uzun bir alt yapı çalışmasından sonra çekimleri başlattık. Bu belgesel ile, Osmanlı Medeniyetinin kuruluşunda büyük pay sahibi olan ve sultanlara bir cihan devleti kurma fikrini aşılayan alimler ve sanatkârların hayatlarına ışık tutacağız’’ dedi. Belgesel dramada, Osmanlı’nın medeniyet oluşturmadaki sırrını vermeye çalışacaklarını ifade eden Tekden, şöyle devam etti: ‘’Osmanlı medeniyetinin hangi sebeplere dayandığını irdelediğimiz belgesel drama, yaklaşık 120 dakika olacak. Bu kadar yoğun bir çalışmaya, 4 milyon TL’lik bir bütçe ayırdık. Drama tarzında bu kadar büyük bir bütçeyle böyle bir belgesel çeken olmamış. Altyapısı çok ince ve titiz bir çalışmayla gayet güçlü oluşturuldu. Belgesel drama tarzında çektiğimiz filmimiz, sinemaya da uyarlanarak beyaz perdede de gösterilecek.’’ Osmanlı medeniyetinin kuruluşunu konu alan belgesel dramayı Avrupa ülkelerinde de göstermek istediklerini kaydeden Tekden, ‘’Beynelminel devlet sistemi, ilk defa Fatih Sultan Mehmet zamanında gündeme gelmiş ve uygulanmış. Avrupa ülkeleri bu sistemi çok ciddî araştırıyor. Bu araştırmalara da ışık tutacak filmimizin, devlet sistemlerini araştıran Avrupalı bilim adamlarına da ışık tutacağını ümit ediyoruz’’ diye konuştu. |
29.07.2010 |
YEREBATAN SARNICIHER AN ÇÖKEBİLİR |
TURİST Rehberleri Birliği (TUREB) ile İstanbul Turist Rehberler Odası, Sultanahmet Meydanı’nın yayalaştırılmasının Yerebatan Sarnıcı’nı büyük bir tehlikeyle karşı karşıya getirdiğini belirterek, “Hemen önlem alınmazsa Yerebatan Sarnıcı ileride hesabını veremeyeceğimiz bir biçimde zarar görebilir, hatta çökebilir” uyarısında bulundu. TUREB’den yapılan yazılı açıklamada, UKOME kararı ile “Sultanahmet ve Civarı Yayalaştırma Projesi” kapsamında Sultanahmet Meydanı’nın yayalaştırıldığı hatırlatıldı. Meydanın 7 Haziran’dan itibaren araç trafiğine kapatıldığını, turist otobüsleri için bazı indirme ve bindirme noktaları belirlendiğini bildirilen açıklamada, bu noktalardan birinin de Yerebatan Sarnıcı’nın üzerindeki yol olduğu belirtildi. Yolun turizm sezonunun en hareketli günlerinin yaşanması dolayısıyla yoğun bir trafiğe sahne olduğu vurgulanan açklamada, tonlarca ağırlıktaki yüzlerce tur otobüsünün her gün Yerebatan Sarnıcı’nın üzerinden geçtiğine, indirme noktası olduğu için araçların o bölgede oyalandığına dikkat çekildi. |
29.07.2010 |
Bu müzede yemeğin tadına bile bakabiliyorsunuz |
GAZİANTEP Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan Gaziantep Emine Göğüş Mutfak Müzesi’nin ziyaretçileri, Gaziantep mutfağı ve yemek kültürüne ilişkin bilgilenmekle kalmıyor, yöre mutfağına özgü yemeklerin tadına da bakabiliyor. Eski bakanlardan Ali İhsan Göğüş’ün doğup büyüdüğü, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne annesinin adını yaşatmak şartıyla bağışladığı ve restorasyon çalışmalarının ardından Emine Göğüş Mutfak Müzesi haline getirilen tarihî konak, Gaziantep’in mutfak kültürünün yanı sıra yöresel yemeklerin tanıtımına da katkı sağlıyor. İki yıl önce Gaziantep’in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü olan 25 Aralık’ta törenle açılan müzede, Gaziantep’in mutfak kültürünü yansıtan araç gereçler, sofra ve yemek kültürünü tanıtan maketler, duvarlarında Gaziantep yemeklerine ilişkin bilgilerin verildiği resim ve yazılar yer alıyor. Müzeyi ziyaret edenler ayrıca Gaziantep’e özgü yemeklerin yapılışının ve müzenin hikâyesinin anlatıldığı kısa filmleri izliyor. Müzeyi diğerlerinden ayıran en farklı özelliklerden biri ise ziyaret edenlerin, ‘’içli köfte’’, ‘’yuvalama’’, ‘’ekşili ufak köfte’’ gibi yöre mutfağında önemli yer tutan yemeklerin tadına bakabilmeleri. |
29.07.2010 |
Kalburcu’dan tarih fışkırdı |
BALIKESİR’İN Kepsut ilçesine bağlı Kalburcu Köyü yakınlarında yapılan kazılarda elde edilen bulgulara göre, bölgenin, geçmişi erken tunç çağından başlayarak, Helenistik Roma ve Doğu Roma dönemlerine uzanan, önemli bir antik yerleşim birimi olduğu tahmin ediliyor. Kalburcu Muhtarı Celali Aykoç’un, köy yakınlarındaki ‘’Asar Tepe’’ olarak adlandırılan bölgenin arkeolojik açıdan önem taşıdığı düşüncesiyle Balıkesir Müze Müdürlüğü’ne birçok kez yaptığı müracaatlar sonuç verdi. Müze Müdürlüğü, incelemelerin ardından söz konusu bölgeyi ‘’Arkeolojik sit alanı’’ olarak tescilleyerek, Bursa Koruma Bölge Kurulu’na bildirdi ve kazı başvurusunda bulundu. Başvurunun kabul edilmesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kazı için ödenek göndermesinin ardından, Mayıs ayında müze araştırmacısı Aytekin Yılmaz başkanlığında 10 kişilik ekiple kazılara başlandı. Kazıyı yürüten Aytekin Yılmaz, gazetecilere yaptığı açıklamada, ‘’Asar Tepe’’ mevkiinde yürütülen yüzeysel araştırmalarda bol miktarda toprak kap ve seramik parçalarına rastladıklarını belirterek, daha derinlere inildikçe yoğun olarak yığma taş bölümler ve küçük odacıkların ortaya çıkarıldığını söyledi. Araştırmayı yamaçlara doğru kaydırdıklarında, tepenin etrafının üç kademe şeklinde duvarlarla çevrili olduğunun anlaşıldığını ve bu duvarların büyük kısmının ortaya çıkarıldığını ifade eden Yılmaz, kazı çalışmalarında bol miktarda Helenistik döneme ait toprak kap, seramik parçaları, ok ve mızrak uçları bulunduğunu vurguladı. |
29.07.2010 |
En eski zekâ ve strateji oyunu ‘Mangala’ yeniden ilgi odağı |
TARİHÎ geçmişi 4000 yıla dek giden, günümüzde unutulmaya yüz tutmuş, Türklerin oynadığı en eski zekâ ve strateji oyunu ‘Mangala Oyunu’ yeniden gençlerin beğenisine sunuluyor. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığı’nca, 2009 Aralık ayında kurulan ‘Çocuk Oyunları Şubesi’ ile unutulan sokak oyunlarını yeniden canlandırmak adına, ülke genelinde geniş çaplı çalışma başlatıldı. Millet olarak köklü bir geçmişe sahip, Türklerde binlerce yıllık geçmişe sahip olduğu bilinen ‘Mangala Oyunu’ da bu değerlerden biri olarak kabul ediliyor. Bazı Türk devletlerinde oynanmasına rağmen, son yıllarda Türkiye’de unutulmuş olan ‘Mangala Oyunu’, Türklerin dünya görüşünü yansıtan ve kültürüne ait folklorik detayları olan etnografik bir oyun. Tarihî araştırmalar, bu oyunun Sakalar, Hunlar ve Göktürkler döneminde oynandığını gösteriyor. Mangala Oyunu, dikdörtgen şeklindeki Mangala tahtası, 48 taş ve 2 oyuncu ile oynanıyor. Oyuna kur'ayla başlanır. Her oyuncunun amacı; hazinesinde en az 25 taş toplamaktır. Bunu yapabilen oyuncu oyunu kazanmış olur. |
29.07.2010 |