Güncel |
SUSURLUK GİBİ OLMASIN |
Meclis Susurluk Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış, Albay Dursun Çiçek'in “irtica ile mücadele eylem planı”nı hazırlarken tek başına hareket etmesinin mümkün olmadığını söyledi. "Susurluk'ta birkaç kişiyi feda ettiler; ama büyük parçayı kurtardılar" diyen Elkatmış, "Şimdi de aynı şekilde Çiçek'i feda ettiler" değerlendirmesini yaptı. Elkatmış, “Olaylar ayrı, ama mantık ve taktik hep aynı” dedi. İMZALAR, EMİR KOMUTA ZİNCİRİNE İŞARET Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu daire başkanı bir albayın, Genelkurmay'ı bağlayacak böyle bir işi kendi kafasına göre yapmasının imkânsız olduğunu ifade ederek, planın Çiçek'e fatura edilip Susurluk'ta olduğu gibi üzerinin örtülmeye çalışıldığını söyledi. Susurluk Komisyonu üyesi Fikri Sağlar da, belgedeki imzaların olayın emir komuta zinciri içinde yapıldığını gösterdiğini vurguladı.
Susurluk gibi olmasın ASKERİ savcılığın, “İrtica Eylemi Planı”nında yer alan imzanın Albay Dursun Çiçek’e ait olduğunu belirterek, sadece Çiçek’i sorumlu tutması, akıllara Susurluk Dâvâsı sürecinde yaşananları getirdi. Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış, Susurluk’ta ortaya çıkan taktiğin, Dursun Çiçek olayında da karşımıza çıktığını belirterek şunları söyledi: “Susurluk’ta birkaç kişi feda ettiler, ama büyük parçayı kurtardılar. Şimdi de aynı şekilde Dursun Çiçek’i feda ettiler. Ondan sonra büyük parça yine geride kalacak. O zaman dönemin Jandarma Genel Komutanı Komisyon’a gelmedi. Şimdi ise mahkemenin zorla getirme yetkisi olmasına rağmen 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk ifade vermeye gelmiyor. Devleti, hukuk devletini takmıyor. Değişen bir şey yok. Olaylar ayrı, ama mantık ve taktik hep aynıdır.” Mehmet Elkatmış, ıslak imza olayının münferit olduğuna inanmadığını belirterek, Susurluk’ta olduğu gibi kurumsal ve organizeli bir yapının söz konusu olduğuna dikkat çekti. Elkatmış, “Aynı şeyler orada da vardı. Bu 3-5 insanın bir araya gelip yapacağı şey değil. Karşımızda kurumsal ve organizeli bir yapı var. Genelkurmay, kimseyi görevden almadı. Devlet kurumlarında özellikle askeriyede hiçbir şey münferit olmaz. Her şey emir komuta zinciri içinde işler. Uzun süren hazırlığı olan bir durum var. Belgelerde herkesle çok ayrıntılı bilgiler var. Bir evde hangi müziğin çalındığından, kimin eşinin nasıl örtündüğüne kadar deliller var. Haklarında soruşturma açılmış insanlar var. Bu duruma rağmen, ‘bir darbe hazırlığından haberim yok’ derse bu inandırıcı olmaz. Bu filmi biz daha önce görmüştük, görmeye de devam edeceğiz” diye konuştu.
FİKRİ SAĞLAR: DURSUN ÇİÇEK’İN ÜSTLERİ DE VAR SUSURLUK Komisyonu üyesi Fikri Sağlar da Dursun Çiçek olayının münferit bir olay olmadığını ifade etti. Susurluk’ta eylem durumu, millete komplo belgesinde eyleme hazırlanan bir organizasyonunun olduğuna dikkat çeken Sağlar, şöyle devam etti: “Ergenekon davası Susurluk’un çözülememiş olmasından kaynaklanıyor. Ama ne olduğu da belli değil. Genelkurmay tarafından başka, sivil savcılıklar tarafından başka iddialarda bulunulan durum var. Dursun Çiçek’in imzası için Genelkurmay Başkanı belge için ‘kâğıt parçası, fotokopi’ demişti. Dolayısıyla bu muamma ciddi bir şekilde yargı tarafından çözülmelidir.” Sağlar, belgede Dursun Çiçek’in yalnız olmadığını kaydetti. Belgelerdeki Çiçek’in üstlerine ait imzaların da bulunduğunu hatırlatan Sağlar, ‘Terfi edemediği için böyle bir belgeyi hazırlamış’ şeklindeki değerlendirmeyi ise tatmin edici bulmadığını dile getirdi.
ORAKOĞLU: OLAY KAPATILMAK İSTENİYOR EMNİYET İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu ise Dursun Çiçek olayı ile Susurluk olayı arasında, işlenen süreç bakımından büyük benzerlikler olduğuna dikkat çekti. Bülent Orakoğlu, “Susurluk’ta bulunan kişileri koruyan bir tür yapı vardı. Susurluk, bu olaya göre daha küçük. Şimdi çok daha ciddi ve derin bir yapı var. Dursun Çiçek’te gövdeye doğru bir gidişten bahsedebiliriz. Susurluk’ta bazı insanlar bilerek ortaya çıkartılıp lağvedildi” dedi. “Belli bir noktadan sonraki güçlere dokunamazsınız” diyen Orakoğlu, “Dursun Çiçek olayı da çok net olarak kapatılmak isteniyor. Olayı birilerinin üzerine yıkmaya çalışıyorlar. Burada dikkat edilirse yargılananların albay rütbesinin üzerine çıkmamasıdır” şeklinde konuştu. Orakoğlu, olayın fevri bir girişim olduğu yönündeki açıklamaların dayanaksız olduğunu kaydetti.
SÜREÇTE BENZERLİK ASKERÎ savcılık, “İrtica Eylem Planı” dâvâsına ilişkin hazırladığı iddianamede, belgenin hazırlayıcısı ve sızdıranı olarak Albay Dursun Çiçek’i göstermişti. İddianamede; Çiçek’in belgeyi “YAŞ’ta terfi edemeyince hazırlamış olabileceği” öne sürülmüştü. Askerî mahkemece de kabul edilen iddianamede Çiçek’in, bu planı hazırlayarak TSK personelinin komuta kademesine yönelik güven hissini yok etmeyi hedeflediği belirtilmişti. Susurluk kazasından sonra ortaya atılan iddialara ilişkin ve bu iddialar arasında adı geçen kişilerle ilgili İstanbul ve Ankara’da açılan pek çok dâvâ beraatla sonuçlanmıştı. İstanbul 6 No’lu DGM’de görülen Susurluk dâvâsının karar duruşmasında, Özel Harekât Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin ve MİT eski görevlisi Korkut Eken 6’şar, 7 özel harekât polisi ise “çete” suçlamasıyla 4’er yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. |
18.07.2010 |
Pervari’de terör saldırısı: 8 yaralı |
Siirt’in Pervari ilçesinde İlçe Emniyet Amirliği ve Komando Birliğine terör örgütü PKK mensuplarınca düzenlenen roketatarlı saldırıda beşi polis memuru üçü asker olmak üzere sekiz kişi yaralandı. Yaralılar helikopterle Siirt’e götürüldü. Pervari’de terör saldırısı: 8 yaralı SİİRT’İN Pervari ilçesinde İlçe Emniyet Amirliği ve Komando Birliğine terör örgütü PKK mensuplarınca roketatarlı saldırı düzenlendi. Saldırıda 8 güvenlik görevlisi yaralandı. Siirt Valiliğinin yazılı açıklamasında, önceki gün saat 21.05’de ilçe genelinde elektrik akımının kesilmesi sonrasında, sayısı tespit edilemeyen teröristlerce Pervari Emniyet Amirliği hizmet binası ve lojmanlarına yönelik 2 roketli saldırı yapıldığı ve ardından uzun namlulu silahlarla ateş açıldığı belirtildi. Pervari Emniyet Amirliği görevlilerince saldırıya anında ateşle karşılık verildiği bildirilen açıklamada, şunlar kaydedildi: ‘’Çatışma saat 21.55’e kadar aralıksız olarak devam etmiş, bu saatten sonra ise yer yer değişik noktalardan taciz atışları devam etmiştir. Açılan ilk ateş ve roketatarlı saldırı sonrası Pervari İlçe Emniyet Amirliği kadrosunda görevli polis memuru Mehmet Kemal Karakaş ve İsrafil Çakır, Siirt Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürlüğü kadrosunda görevli polis memuru Abdülkadir Altun, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürlüğünden geçici görevle gelen polis memuru Arif Zengin ile Pervari İlçe Asayiş Komando Bölük Komutanlığı görevli erler Ramazan Aydemir, Soner Gördü ve Uğur Karamazı hafif, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürlüğünden geçici görevle gelen polis memuru Veysel Doğru ise ağır yaralanmıştır. Yaralı güvenlik görevlileri Pervari Devlet Hastanesinde yapılan ilk müdahalenin ardından helikopterle il merkezine getirilerek, Siirt Asker Hastanesi ve Siirt Devlet Hastanesinde tedavi altına alınmıştır.’’ Pervari / aa
Gümrüklerde takibe Hong Kong modeli
nDEVLET Bakanı Hayati Yazıcı, gümrüklerde sıkı takip için Hong Kong modelini de incelediklerini söyledi. Bakan Yazıcı, Hong Kong Limanı’nda yetkililerden brifing aldı, yapılan bazı kaçakçılık operasyonlarının görüntülerini izledi ve limanda yapılan aramalara şahitlik etti. Dünyada konteyner taşımacılığında büyük önem taşıyan Hong Kong Limanı’na günde 14 bin konteyner giriş-çıkışı yapılıyor. 2009 yılı itibariyle 21 milyon konteyner giriş-çıkışı yapılan limanda büyük bir ticari sirkülasyon yaşanıyor. Ancak limanda, giren konteynerlerin yüzde 1’i aranabiliyor. Hong Kong Limanı’nda gümrük görevlileri kaçakçılık olaylarını daha çok feribotla takip edebiliyor. Burada, özellikle liman hizmetlerinden gelir sağlanıyor. Uzakdoğu ürünlerinin yüzde 70-80’i bu liman üzerinden geçiyor. Dünyada konteyner giriş çıkışı açısından bu liman Singapur ve Sanghay’ın ardından dünyanın 3. büyük limanı. Yazıcı, Hong Kong gümrük idare yapısı ile Türkiye’deki idari yapının benzerlik gösterdiğini belirtti. Hong Kong’da yıl sonunda otomasyon sistemine geçilmesinin hedeflendiğini bildiren Yazıcı, Türkiye’nin de bu yıl sonunda tam olarak otomasyon sistemine geçmeyi planladığını kaydetti. Yazıcı, gümrüklerde sıkı takip için Hong Kong modelini incelediklerini de ifade etti. Bu arada, Hong Kong gümrük muhafaza memurlarının tek tip kıyafet düzeninden etkilenen Yazıcı, Türkiye’de de koyu renk, tek tip resmi kıyafetin tüm gümrük memurlarına yaygınlaştırılmasının hedeflendiğini söyledi. |
18.07.2010 |
Arınç: Açılım iç politika kurbanı |
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “demokratik açılımın çok olumlu, çok doğru ve çok iyi tesbit edilmiş bir mesele olduğunu’’ söyledikten sonra, ‘’Ama maalesef iç politikaya kurban edildi. İç politika da muhalefetin tavrıdır’’ dedi. Arınç, nezaketini övdüğü Ecevit'ten söz ederken, “Özlüyoruz” diye konuştu. Açılım iç politika kurbanı DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ‘’demokratik açılımın, çok olumlu, çok doğru ve çok iyi tesbit edilmiş bir mesele olduğunu’’ bildirerek, ‘’Ama maalesef iç politikaya kurban edildi’’ dedi. CNNTürk televizyonunda gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandıran Arınç, Başbakan Erdoğan’ın parti liderleriyle görüşmesi kapsamında MHP ve BDP ile görüşmemesine ilişkin bir soru üzerine, bu partilerle kapıların tamamen kapalı olduğunu belirterek, ‘’Yani Oktay Vural ya da Emine Ayna mantığıyla ortaya çıkılırsa bu görüşmelerin yapılması mümkün değil’’ dedi. ‘’CHP Genel Başkanlığına Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesinden sonra CHP’de siyasi bir üslûp değişikliği görüyor musunuz?’’ şeklindeki soruya Arınç, ‘’Henüz tam değil’’ cevabını verdi. Bülent Arınç, bir siyasetçi olarak Bülent Ecevit’i özlediğini de belirterek, şunları kaydetti: ‘’Rahmetli Ecevit, ne kadar kızarsa ne kadar kendisine ters gelen bir olayla karşılaşırsa karşılaşsın, nezaketi elden hiç bırakmazdı. Dinlerken onu, saygı görürdünüz. Şimdi onu özlüyoruz. Lider olarak Mecliste bu yok.” Demokratik açılım sürecine ilişkin bir soru üzerine de Arınç, şöyle konuştu: ‘’Ancak demokratik açılım, daha güzel ifadeyle milli beraberlik veya kardeşlik projesi, çok olumlu, çok doğru ve çok iyi tespit edilmiş bir meseleydi ama maalesef iç politikaya kurban edildi. İç politika da muhalefetin tavrıdır. ’’ |
18.07.2010 |
ANKA Eylül’de kanatlanacak |
Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar, Türk İnsansız Hava Aracı ANKA’nın, ilk uçuşunu Eylül ayında gerçekleştireceğini söyledi. Bayar, yaptığı açıklamada, bir senenin tamamlanmasının ardından ANKA’nın prototip sürecinin sona ereceğini kaydetti. İlk aşamadaki üretim sürecinde 1 sistem ile üç uçağın üretiminin tamamlanacağını belirten Bayar, 2012 yılında ise seri üretim aşamasına geçileceğini kaydetti. Bayar, seri üretim sürecinde toplam 30 uçak imal edileceğini söyledi. Murad Bayar, ANKA’nın özgün bir tasarım olduğunun altını çizerken, sadece Almanya’dan alınan motoru dışında, tümüyle yerli üretim olduğunu vurguladı. TEI’nin (TUSAŞ Motor Sanayi) yerli bir uçak motoru üzerinde çalışmalara başladığının da altını çizen Bayar, bu motora ilişkin testlerin de 1 yıl içinde başlayacağını kaydetti. Bayar TEI’nin çalışmalarını tamamlamasının ardından ANKA’lara yerli motor takılacağını söyledi. Ankara / aa |
18.07.2010 |
İmam hatipliler dünyanın her yerinde |
İMAM-HATİP Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) başarılı imam-hatip liseli öğrencileri her yıl olduğu gibi bu yıl da yurtdışına yönlendirmeye devam ediyor. İmam-hatipli öğrencilerin 10 yıl önce Viyana’da WONDER’in kurulmasıyla başlayan yurtdışında eğitim seferberlikleri her yıl katlanarak devam ediyor. Viyana’nın yanı sıra Almanya, Bosna-Hersek, Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerin de eklenmesiyle dünyanın her bir yerine yayılan imam-hatipli öğrenciler ülkelerine doktor, mühendis, gazeteci gibi birçok mesleğe sahip olarak geri dönüyor. Öğrencilerin bir kısmı da okudukları ülkelerde akademik kariyer yaparak öğretim üyesi oluyorlar. İmam-hatipli öğrencilere hamilik yapan ÖNDER ve WONDER bugüne kadar bini aşan mezuniyetlere yeni mezuniyetler eklemek için önümüzdeki günlerde mülakat programları düzenleyecek. Geçtiğimiz yıl 400’e yakın öğrencinin başvurduğu mülâkatlara ilginin bu yıl da fazla olması bekleniyor.
SEDAT SERDAR |
18.07.2010 |
Ermeni sınırı açılmıyor |
AVRUPA Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı (AGİT) Gayrı Resmi Dışişleri Bakanları toplantısı için Kazakistan’ın Almatı şehrinde bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ermenistan’la sınırların açılacağına dair basında yer alan haberleri yalanladı. Kars Valiliğiyle yapılan görüşmenin, NATO çerçevesinde olağanüstü bir hal durumunda, deprem ve afet gibi, yardımların nasıl ulaştırılacağına dair bilgi alışverişi olduğunu ifade eden Davutoğlu, “Sınırların açılması diye bir şey söz konusu değil, böyle bir şey asla gündemimizde yok, bu haberler yanlıştır” dedi. Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov ile yaptığı görüşmede konunun gündeme geldiğini söyleyen Davutoğlu, “Ben sayın Elmar’a da söyledim, sınırlarımızın açılması diye bir şey söz konusu değil, kimse böyle bir beklentiye girmesin” diye konuştu. |
18.07.2010 |
Kılavuzlarda belirgin bir hata yok |
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, 2010 ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu’’nda belirgin bir hata olmadığını, konuyla ilgili Pazartesi açıklama yapacaklarını söyledi. Yarımağan, ‘’2010 ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu’’nda hata olduğu iddialarına ilişkin yaptığı açıklamada, ‘’Belirgin bir hata yok’’ diye konuştu. Bu konuyla ilgili olarak yarın açıklama yapacaklarını bildiren Yarımağan, ‘’Kılavuz yeniden düzenlenecek mi?’’ sorusuna ‘’Hayır’’ cevabın verdi. |
18.07.2010 |
Gümrüklerde takibe Hong Kong modeli |
DEVLET Bakanı Hayati Yazıcı, gümrüklerde sıkı takip için Hong Kong modelini de incelediklerini söyledi. Bakan Yazıcı, Hong Kong Limanı’nda yetkililerden brifing aldı, yapılan bazı kaçakçılık operasyonlarının görüntülerini izledi ve limanda yapılan aramalara şahitlik etti. Dünyada konteyner taşımacılığında büyük önem taşıyan Hong Kong Limanı’na günde 14 bin konteyner giriş-çıkışı yapılıyor. 2009 yılı itibariyle 21 milyon konteyner giriş-çıkışı yapılan limanda büyük bir ticari sirkülasyon yaşanıyor. Ancak limanda, giren konteynerlerin yüzde 1’i aranabiliyor. Hong Kong Limanı’nda gümrük görevlileri kaçakçılık olaylarını daha çok feribotla takip edebiliyor. Burada, özellikle liman hizmetlerinden gelir sağlanıyor. Uzakdoğu ürünlerinin yüzde 70-80’i bu liman üzerinden geçiyor. Dünyada konteyner giriş çıkışı açısından bu liman Singapur ve Sanghay’ın ardından dünyanın 3. büyük limanı. Yazıcı, Hong Kong gümrük idare yapısı ile Türkiye’deki idari yapının benzerlik gösterdiğini belirtti. Hong Kong’da yıl sonunda otomasyon sistemine geçilmesinin hedeflendiğini bildiren Yazıcı, Türkiye’nin de bu yıl sonunda tam olarak otomasyon sistemine geçmeyi planladığını kaydetti. Yazıcı, gümrüklerde sıkı takip için Hong Kong modelini incelediklerini de ifade etti. Bu arada, Hong Kong gümrük muhafaza memurlarının tek tip kıyafet düzeninden etkilenen Yazıcı, Türkiye’de de koyu renk, tek tip resmi kıyafetin tüm gümrük memurlarına yaygınlaştırılmasının hedeflendiğini söyledi. |
18.07.2010 |
MECLİS BAŞKANI M. ALİ ŞAHİN: İddia ciddî, incelenmeli |
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, ‘’Ordu içinde PKK’lıların bulunduğu’’ iddiasının çok ciddî olduğunu ifade ederek, Genelkurmay Başkanlığının mutlaka bu iddiayla ilgili kendi içinde inceleme, değerlendirme, soruşturma yapacağını belirtti. İddia ciddî, araştırılsın TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, ‘’Ordu içinde PKK’lıların bulunduğu’’ iddiasının çok ciddî olduğunu ifade ederek, Genelkurmay Başkanlığının, mutlaka bu iddiayla ilgili kendi içinde inceleme, değerlendirme, soruşturma yapacağını belirtti. Şahin, TBMM’de gazetecilerin gündemdeki konulara ilişkin sorularını cevapladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, özel hudut birlikleriyle ilgili açıklamalarına yönelik soru üzerine Şahin, basına yansıdığı kadarıyla henüz netleşmiş, nihaî karar aşamasına gelmiş bir proje olmadığını söyledi. Şahin, ‘’Netleşir, karar aşamasına gelir... Sanıyorum bununla ilgili bir yasal düzenleme icap edebilir. Meclisimize, böyle bir yasal düzenleme ile ilgili tasarı veya teklif geldiğinde sağlıklı bir değerlendirme yapabiliriz. Şu aşamada, henüz netleşmediği için birşey söylemem doğru olmaz’’ diye konuştu. Şahin, muhalefetin, ‘’AB istedi Hükümet yerine getirdi’’ eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, ‘’Bu eleştirilere Hükümet yanıt verir. Meclis Başkanı olarak benim cevap vermeme ihtiyaç yok’’ dedi.
RUS AJANI İDDİASINI YALANLADI ‘’Bir Ermeni gazetesinde; 1980 öncesinde Ermeni kökenli bir Rus ajanını, Mecliste ölmek üzere olan bir milletvekilinin yerine geçerek, uzun süre istihbarat topladığına dair iddia var, böyle bir duyum aldınız mı?’’ sorusunu Şahin, ‘’Hayır almadım. Parlamentoda görev yapan bir Türk milletvekilinin yerine geçerek parlamenterlik yapması pek inandırıcı gelmiyor. Burada herkes birbirini tanır, olur mu öyle şey. Mümkün değil’’ diye cevapladı. Şahin, TBMM’nin çalışma temposuna ilişkin bir soru üzerine, bunun, tamamen parlamentonun, Genel Kurulun ve grupların işi olduğunu ifade etti. Şahin, grup önerisi olarak 23 Temmuza kadar çalışma takvimi getirildiğini hatırlattı. Şahin, kendisinin de yıl sonu değerlendirme toplantısı yapacağını belirtti.
‘’CİDDÎ BİR İDDİADIR’’ TBMM Başkanı Şahin, ‘’Birkaç gün önce gazetede ordu içinde PKK’lılar olduğuna ilişkin haber vardı. Muhalefet, Genelkurmayın, habere ilişkin açıklama yapmamasını, sessizliğini eleştirdi. Genelkurmay Başkanlığının sessiz kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ sorusunu, ‘’Bu çok ciddî bir iddiadır. Mutlaka bu iddiayla ilgili Genelkurmay Başkanlığımız, kendi içinde bir inceleme, değerlendirme, soruşturma yapacaktır. Bu inceleme ve soruşturma sonucu ortaya çıkınca açıklama yapması her halde daha uygundur diye düşünmüş olacaklar’’ dedi.
GENELKURMAY’DAN YORUM YOK
Bir üsteğmenin teröristlere ‘kendi adamlarımız’ diye hitap ederek “Çok zayiat veriyoruz. Heronları düşürün” demesi; yarbayın ‘çaresine bakarız’ şeklinde karşılık vermesi Türkiye’yi ayağa kaldırdı. MİT’in tesbit ettiği kayıtların Genelkurmay’a sunulmasına rağmen hiçbir işlem yapılmaması ise şehit ailelerini yaraladı. Genelkurmay Başkanlığı, olaylara ilişkin sessizliğini bozmadı. Orgeneral İlker Başbuğ’un Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde ortaya çıkan ve Başbuğ’un soruşturma talimatı verdiği olay gündemi sarstı. Ancak Genelkurmay yorum yapmadı. Soruşturmanın safahatı hakkında da bilgi verilmedi. Taraf gazetesine konuşan Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül ise, PKK’lılar için subaylarla ilgili soruşturmanın sürdüğünü söyledi. Sorunun basında yer alan haberden önce çözüldüğünü hatırlatan Bakan Gönül, “Adliyeye intikal etmiş konularda yorum yapmıyorum. Herkes hesabını verecektir tabiî” diye konuştu. |
18.07.2010 |
Batıdaki yargıya imreniyoruz |
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, ‘’Bazı dünya ve Avrupa ülkelerine gittiğimizde oradaki yargı düzenine imrenerek bakıyoruz. İnşallah bizdeki yargı düzeni de onlardan aşağı kalmayacak’’ dedi. Gerçeker: Batıdaki yargıya imreniyoruz Yargitay Başkanı Hasan Gerçeker, ‘’Bazı dünya ve Avrupa ülkelerine gittiğimizde oradaki yargı düzenine imrenerek bakıyoruz. İnşallah bizdeki yargı düzeni de onlardan aşağı kalmayacak’’ dedi.Karabük Baro Başkanlığınca Yenişehir Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘’Taksirli Suçlar ve İş Kazaları’’ sempozyumuna katılmak üzere kente gelen Gerçeker, Valilik ve Adalet Sarayı’nı ziyaret etti. Daha sonra sempozyuma katılan Gerçeker, adaletin bir toplumda en büyük değer olduğunu, adaleti gerçekleştirecek yargının da mutlaka güçlü ve işlevini yerine getirebilmesi için tam bağımsız ve tarafsız olması gerektiğini anlattı. Bazı dünya ve Avrupa ülkelerinde gittiklerinde zaman oradaki sistemlere yargı düzenine imrenerek baktıklarını vurgulayan Gerçeker, ‘’İnşallah bizdeki yargı düzeni de onlardan aşağı kalmayacak. Bizim hukukçularımız Avrupa ve dünyadaki hukukçulardan aşağı değiller. Bunları biz çeşitli görüşmelerimizde net olarak görebiliyoruz. Bu nedenle de ben inanıyorum ki birbirimize karşı sevgi ve saygımız olduğu sürece başaramayacağımız hiçbir şey yoktur’’ diye konuştu. |
18.07.2010 |
Çözüm için önce adalet |
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, Kürt sorununda 30 yıl önceki askerî politikalara dönülmesini eleştirerek, “Adalet duygusunu yitirmiş anlayışla çözüm olmaz” dedi. Çözüm için önce adalet Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, Kürt sorununda 30 sene önceki askeri politikalara dönülmesini, adalet duygusunu yitirmiş anlayışı eleştirdi. Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, her Cumartesi, şehir merkezindeki AKM önünde gerçekleştirdiği eylemlerine 253. hafta basın açıklamasıyla devam etti. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği’nden Kadrican Mendi’nin okuduğu açıklamada, geçen sene bu vakitler “demokratik açılım”, özgürlüklerin genişletilmesi, Türk-Kürt kardeşliği nutuklarıyla heyecanlanan Türkiye’nin bugün kurulacak özel orduyu, olağanüstü hali, ayrılmayı konuştuğu belirtildi. “Peki son bir yılda ne değişti?” diye sorulan açıklamada, aslında sorun hiç bir şey değişmediği halde birilerinin değişim söyleminden siyasi rant devşirmelerinden ibaret” olduğu ifade edildi. Açıklamara, Kürt sorununda 30 sene önceki askeri politikalara dönülmesini, adalet duygusunu yitirmiş anlayışı da eleştirildi. |
18.07.2010 |
2. Abdülhamid’in torunu uğurlandı |
Sultan 2. Abdülhamid’in torunu Osman Nami Osmanoğlu, Fatih Camiinde kılınan cenaze namazının ardından, Çemberlitaş'taki 2. Mahmud türbesi haziresinde defnedildi. 2. Abdulhamid’in torunu uğurlandı Osmanlı padişahlarından 2. Abdülhamid’in torunu Osman Nami Osmanoğlu (93) için Fatih Camii’nde kılanan cenaze namazının ardından toprağa verildi. Törene Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. Yoğun güvenlik tedbirlerinin alındığı törende, Osmanoğlu’nun kızları Meksika’da yaşayan Mediha Şükriye Nami Osmanoğlu Martinez, Fransa’da yaşayan Fethiye Nimet Nami Osmanoğlu Bory, Gülnur Dorothe Nami Osmanoğlu Ragot, Ayten Sofia Nami Osmanoğlu Kunter, Mersin’de yaşayan Ayşe Adile Nami Osmanoğlu Tars ile eşi Rotraud Müşfika Nami Osmanoğlu, Fatih Camii’nin avlusunda kendilerine ayrılan bir bölümde taziyeleri kabul etti. Törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Devlet Bakanları Hayati Yazıcı, Faruk Çelik, AKP Genel Başkan yardımcısı Abdülkadir Aksu, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Emniyet Müdür Hüseyin Çapkın da aileye taziyelerini iletti. Daha sonra, İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, öğle namazını müteakip cenaze namazı kıldırıldı. Çağrıcı, cenaze namazı öncesinde yaptığı konuşmada, büyük bir tarih bırakan ecdadın aile üyelerinden birine karşı son görevlerini ifa ettiklerini, onlara hep dua edeceklerini söyledi. O dönemin ülke şartlarında büyük acılar yaşandığını, bazı üyelerin gurbette hayatlarını sürdürmek zorunda kaldıklarını ifade eden Çağrıcı, ‘’Bugün kendi vatanlarında cenaze namazlarının kılınması onlara nasip oldu’’ dedi.Osman Nami Osmanoğlu’nun cenazesi, namazın ardından omuzlarda cenaze arabasına taşındı. Cenazenin araca taşınması sırasında Başbakan Erdoğan ve bakanlar da omuz verdi. Osman Nami Osmanoğlu’nun cenazesi Çemberlitaş’ta bulunan II. Mahmut Türbesi Haziresi’ndetoprağa verildi. |
18.07.2010 |
Tasarıyı görmeden yorum yok |
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, terörle mücadele konusunda özel birlik kurulmasına ilişkin tasarıyı görmeden yorum yapmanın doğru olmayacağını söyledi. Kılıçdaroğlu, Bursa’da partisinin il başkanlığınca Almira Otel’de organize edilen toplantıda yaklaşık 350 sivil toplum örgütünün temsilcileriyle bir araya geldi. Toplantının ardından Kılıçdaroğlu, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin toplantıda CHP, ekonomi ve siyaset hakkında sorular yönelttiklerini söyledi ve bu toplantıların diğer illerde de yapılacağını bildirdi. Bir gazetecinin ‘’Siirt’in Pervari ilçesinde İlçe Emniyet Amirliği ve Komando Birliğine düzenlenen roketatarlı saldırıyı ve terörle mücadele konusunda özel birliklerin kurulması çalışmalarını’’ sorması üzerine Kılıçdaroğlu, şu cevabı verdi: ‘’Bu konuda Sayın Başbakanın açıklamaları var. Ama öyle anlaşılıyor ki bu konuda parlamentoya bir yasa tasarısı gelecek. Bu tasarıyı görmeden şu anda bir yorum yapmanın doğru olacağına inanmıyorum.’ |
18.07.2010 |
Anayasalar değiştirilmeyecek kutsal belgeler değildir |
MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez, anayasaların değiştirilmeyecek kutsal belgeler olmadığını vurguladı. Didinmez, MHP Antalya İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, referandum sürecini değerlendirdi. 12 Eylülde yapılacak referandumda Anayasa değişikliğine ‘’hayır’’ diyeceklerini belirten Didinmez, ‘’12 Eylülde milletimizin, yıkım projesinin bir ön unsuru olarak değerlendirilebilecek bu değişikliklere karşı çıkmasını, reddetmesini temin etmek üzere ‘100 bin kere hayır, hayır, hayır, milyon kere hayır’ kampanyasını başlatmış bulunmaktayız’’ diye konuştu. Anayasa değişikliğinin, aldatma ve kandırma siyasetinin farklı bir uygulaması olduğunu savunan Didinmez, bu değişiklikle hak ve özgürlüklerin gelişmeyeceğini iddia etti. Didinmez, değişiklik paketinin tuzaklarla dolu olduğunu ileri sürdü. Toplumsal uzlaşmayı bünyesinde barındırmayan sözleşmelerin bir kesimin ya da bir partinin anayasası şeklinde adlandırılacağını kaydeden Didinmez, ‘’Anayasalar değiştirilmeyecek kutsal belgeler değildir. Günün şartları çerçevesi içerisinde ihtiyaç söz konusu olduğunda anayasalarda bir takım değişiklikler yapılabilir. Ama asla unutulmaması gereken bir husus vardır ki anayasalar mutabakata dayalı toplumsal uzlaşmalar metnini ifade eder’’ dedi |
18.07.2010 |
Kadın mahkûm sayısı arttı |
Ceza infaz kurumlarında bulunan kadınların sayısında 3 yıl önceye göre artış oldu. 2007’de 3 bin 147 kadın cezaevinde bulunurken 30 Nisan 2010 itibariyle bu sayı 4 bin 84’e çıktı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in soru önergesine verdiği yazılı cevapta, Karataş, Ankara, Bakırköy ve Çifteler kapalı, Denizli açık olmak üzere, 5 kadın ceza infaz kurumu bulunduğunu bildirdi. Kadın kapalı ve kapalı ceza infaz kurumlarının bir bölümünde kreş bulunduğunu, annesinin yanında kalan çocukların kreşten yararlandığını ifade eden Ergin, 3 Haziran 2010 itibariyle ceza infaz kurumlarında 444 annenin yanında 479 çocuğun barındığını kaydetti. Ergin, annelerinin yanında kalan çocukların mama, bez, süt gibi masraflarının devletçe karşılandığına, 6 yaşını dolduran çocukların ise ailesine, vasisine veya SHÇEK’e teslim edildiğine işaret etti. Bakan Ergin, Mayıs 2010 itibariyle tüm ceza infaz kurumlarında tutuklu, hükmen tutuklu ve hükümlü olarak bulunan kadınların suç gruplarına ilişkin bilgi verdi. Buna göre kadınlar en fazla adam öldürme, daha sonra uyuşturucu, hırsızlık, yağma-gasp suçundan ceza infaz kurumlarında bulunuyor. |
18.07.2010 |
ANKARA’NIN BİTİRİLMEYİ BEKLEYEN METRO PROJELERİ |
ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanlığı EGO Genel Müdürlüğü, ‘’Kızılay-Çayyolu Metrosu’’nun yapımına 27 Eylül 2002’de başladı. 16 bin 590 metre uzunluğundaki ‘’Kızılay-Çayyolu Metrosu’’nun 8 bin 600 metrelik bölümünün ve 6 metro istasyonunun kesin kabulü 20 Mayıs 2009 tarihinde yapıldı. Hattın 7 bin 990 metrelik bölümü ile 5 istasyonunun ise yüzde 80,11’i bitirildi. Daha önce yapılan ve Kızılay’dan Batıkent’e kadar devam eden metro hattının devamı niteliğinde olan ‘’Batıkent-Sincan/Törekent’’ metrosunun yapımına ise 19 Şubat 2001 tarihinde başlandı. Yalnızca yüzde 7,1’i tamamlanan 15 bin 360 metre uzunluğundaki metro hattında 11 istasyon yer alacak. AŞTİ-Dikimevi arasında çalışan Ankaray hafif raylı sistemi Tandoğan’dan; Kızılay-Batıkent arasında çalışan Ankara Metrosu’nu da Atatürk Kültür Merkezi’nden Keçiören’e bağlaması planlanan ‘’Tandoğan-Keçiören metro hattı’’nın yapımına da 15 Temmuz 2003’te başlandı. İSTANBUL’DA YAPIMI DEVAM EDEN METRO PROJELERİ İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi Raylı Sistem Müdürlüğü, 3,7 kilometre uzunluğundaki Şişhane-Yenikapı metro hattı, 0,7 kilometre uzunluğundaki Aksaray-Yenikapı hafif metro bağlantı hattı, 21,7 kilometre uzunluğundaki Kadıköy-Kartal metro hattı ile 4,29 kilometre uzunluğundaki Maslak Atatürk Oto Sanayi-Hacıosman, Sanayi-Seyrantepe metro hattının inşaatlarını yürütüyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, toplam uzunluğu 78 kilometre olan 4 metro hattının dış kredi ile yapılması için Devlet Planlama Teşkilâtından onay alarak ihale aşamasına geldi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, Ulaştırma Bakanlığı tarafından yapım ihalesine çıkılmasını istediği metro projeleri şöyle:’’-Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy metro hattı (19 kilometre), -Bakırköy İDO Sahili-Bağcılar (Kirazlı) metro hattı (9 kilometre), -Kabataş-Beşiktaş-Alibeyköy-Mahmutbey metro hattı (25 kilometre), -Bakırköy- Beylikdüzü metro hattı (25 kilometre).’’ |
18.07.2010 |
Metrolar Ulaştırma’ya teslim |
ANKARA ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin yetkilileri, metro projelerini devretmek için Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri ile bir araya geldi. Ankara’da yarım kalan ‘’Kızılay-Çayyolu’’, ‘’Batıkent-Sincan/Törekent’’ ve ‘’Tandoğan-Keçiören’’ metro hatlarının; İstanbul’da ihale aşamasında olan ‘’Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy’’, ‘’Bakırköy İDO Sahili-Bağcılar (Kirazlı)’’, ‘’Kabataş-Beşiktaş-Alibeyköy-Mahmutbey’’ ve ‘’Bakırköy- Beylikdüzü’’ metro hatlarının Ulaştırma Bakanlığı tarafından yapılması planlanıyor. Alınan bilgiye göre, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda, ‘’Bakanlar Kurulunca yapımının üstlenilmesine karar verilen şehir içi raylı ulaşım sistemleri metroların Ulaştırma Bakanlığınca yapılmasına’’ yönelik değişikliğin ardından Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri, yapımı devam eden metro projelerini Bakanlığa devretmek için çalışmalara başladı. Ankara Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin yapımı yarım kalan 3 metro projesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin ise ihale aşamasında olan 4 metro projesinin Ulaştırma Bakanlığına devredilmesi için Bakanlık yetkilileri ile görüştüğü öğrenildi. Buna göre, belediyeler öncelikli olarak yapımı yarım kalan metrolarının sözleşmelerini firmalar ile karşılıklı olarak iptal edecek. Yarım kalan metroların Ulaştırma Bakanlığı tarafından yapılması için belediyelerin başvurularının ardından, Hazine Müsteşarlığının da taraf olduğu bir protokol imzalanarak, Bakanlar Kurulu’na gönderilecek. Ankara / aa |
18.07.2010 |
İzmir metro inşaatında patlama: 2 ölü 4 yaralı |
İZMİR'DE inşaatı devam eden metro kazı çalışmaları sırasında, tünel çıkışındaki hava tankında sıkışma yaşanması nedeniyle meydana gelen patlamada 2 işçi öldü, 4 işçi yaralandı. Konak ilçesi Hatay semti 114 Sokak’ta tünel çıkışında bulunan, metro tünellerine oksijen sağlayan hava kompresör tankında, gaz sıkışması dolayısıyla patlama oldu. Asayişten Sorumlu İzmir Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Yıldırım, işçilerden Raşit Topal (40) ile Ahmet Ertekin’in (29) olay yerinde öldüğünü, Erkan Asal (23), Hakan Topal (25), Ökkeş Yıldız (24), Fatih Demirer’in (53) yaralandığını bildirdi. Yaralıların hastanelere kaldırıldığı öğrenildi. |
18.07.2010 |
Minibüs duraklarına standart geliyor |
İstanbul’da minibüs duraklarında ‘’kahya’’ yerine ‘’minibüs durak görevlisi’’ bulunacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamada, İstanbul’da otopark değnekçilerini engelleyerek güvenli ve güler yüzlü otopark hizmeti sağlayan İSPARK’ın, minibüs duraklarındaki ‘’kahya’’ sorununu da çözdüğü belirtildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki İSPARK’ın, ‘’Umuma Açık Minibüs Durakları’’ projesiyle kent hayatına kalite ve standart getirecek projelerine bir yenisini daha eklediği vurgulanan açıklamada, İSPARK’ın, kent genelinde hayata geçireceği bu projeyle vatandaşlara daha güvenli ve kaliteli bir yolculuk imkânı sunmaya hazırlandığı bildirildi. Açıklamada, kahyalık sisteminin yerine eğitimli ‘’Minibüs Durak Görevlisi’’ sistemi kurulduğu belirtilerek, Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın talimatıyla başlatılan çalışmayla çok sayıda kişiye sosyal güvenlikli istihdam da sağlanacağı bildirildi. Minibüslerin şehir içinde trafik yoğunluğuna neden olan belirsiz ve düzensiz yolcu indirme-bindirme alanlarına standart getirmek için başlatılan pilot çalışmanın C-52 Kadıköy-Fikirtepe hattında start aldığı, projenin yıl içinde İstanbul genelinde uygulanmasıyla minibüs duraklarının sistemli bir hale getirileceği, mevcut alanların yeniden düzenleneceği kaydedildi. Minibüs duraklarında personelin iki vardiyalı çalışma sistemine göre 05.00-22.00 saatleri arasında görev yapacağı aktarılan açıklamada, Kadıköy-Fikirtepe hattında dört durak görevlisi ve bir hat sorumlusunun bulunacağı bildirildi. İstanbul / aa |
18.07.2010 |
Göcek ve Dalaman koyları standartların üstünde |
ÇEVRE ve Orman Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu (ÖÇKK) Başkanı Ahmet Özyanık, izleme sonuçlarına göre, Göcek ve Dalaman koylarının denizel alanında su kalitesinin yüzme suyu standartlarının çok üstünde olduğunu bildirdi. Özyanık, yaptığı açıklamada, son günlerde Göcek koylarıyla ilgili bazı yayın organlarında haberler yer aldığını, bu haberlerdeki yanlış anlaşılabilecek konulara açıklık getirilmesi gerektiğini söyledi. Göcek ve Dalaman koylarının da aralarında bulunduğu alanın 1988 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla ‘’Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi’’ ilân edildiğini anımsatan Özyanık, alanın bir bakıma deniz turizmine ayrıldığını, kendilerinin de yetkili kurum olarak bölgede pek çok çalışma yaptıklarını anlattı. Özyanık, teknelerden katı atıkların toplanması ve taşınması amacıyla hizmet alımı yapıldığını belirtti. Göcek koylarında yürütülen su kalitesi izleme çalışmalarının önemine de değinen Özyanık, bu çerçevede 2005 yılından itibaren Göcek-Dalaman koyları denizel alanlarında su kalitesi izlenmesi amacıyla aynı noktadan her ay düzenli olarak numunelerin analiz edildiğini belirtti. |
18.07.2010 |
Kredi kartı kopyalayan şebekeye operasyon |
YURT dışındaki bilgisayar korsanlarından (hacker) aldıkları bilgilerle Türk vatandaşlarına ait kredi kartlarını kopyaladıkları iddiasıyla yakalanarak adliyeye sevk edilen 15 kişiden 6’sı tutuklandı. Alınan bilgiye göre, İzmir Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi Bilişim Suçları Büro Amirliğinde işlemleri tamamlanan 15 kişi adliyeye gönderildi. Cumhuriyet savcılığında ifadeleri alınan 15 zanlıdan 2’si serbest bırakılırken, 13’ü tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme 6 kişiyi tutukladı, 7 kişiyi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı. İzmir polisi, yurt dışındaki bilgisayar korsanlarından aldıkları bilgilerle Türk vatandaşlarına ait kredi kartlarının kopyalan şebekenin üyesi olduğu ileri sürülen 15 kişiyi İzmir, İstanbul, Antalya ve Bursa’da düzenlenen operasyonlarla yakalamıştı |
18.07.2010 |
Son sünger avcısı Akdeniz’den döndü |
Baş, “Ancak Tunus’ta aradığım ortamı bulamadım, 5 gün kaldıktan sonra dönmek zorunda kaldım’’ dedi. Mehmet Baş, Akdeniz’de sünger avcılığının yasak olmadığını, Türkiye’de de bu yasağın kalkmasını istedi. Bodrum’un yaşayan son sünger avcısı ‘’Aksona Mehmet’’ lâkaplı Mehmet Baş, sünger avlamak ve kaybolmaya yüz tutmuş süngere dikkat çekmek amacıyla 4 kişilik ekiple çıktığı Akdeniz yolculuğundan döndü. Bodrum Belediye Meydanı’nda düzenlenen törenin ardından 3 Haziran’da 18 metre uzunluğunda, 6 metre genişliğindeki ‘’Aksona Marcona’’ isimli teknesiyle Akdeniz’e açılan Mehmet Baş, 4 kişilik ekibiyle Bodrum’a döndü. Zorlu yolculuğunun ardından bir süre evinde dinlenen Mehmet Baş, daha sonra teknesiyle Bodrum Limanı’na demirledi. Baş, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, Bodrum’dan yola çıktıktan sonra önce Yunan adalarına sonra Arnavutluk kıyısından giderek İtalya’ya, buradan da Sicilya’ya ulaştıklarını belirten Baş, daha sonra Sicilya açıklarında bir süre sünger avladıklarını söyledi. Buradan ayrılarak Tunus’a hareket ettiklerini ifade eden Baş, süngerin mantar türü gibi canlı olduğunu, süresini tamamladıktan sonra öldüğünü anlattı. Bu ekonomik değeri mutlaka ülke ekonomisine kazandırılması gerektiğini vurgulayan Baş, sünger yasağını anlamsız bulduğunu söyledi. Bodrum / aa |
18.07.2010 |
Son sünger avcısı Akdeniz’den döndü |
Baş, “Ancak Tunus’ta aradığım ortamı bulamadım, 5 gün kaldıktan sonra dönmek zorunda kaldım’’ dedi. Mehmet Baş, Akdeniz’de sünger avcılığının yasak olmadığını, Türkiye’de de bu yasağın kalkmasını istedi. Bodrum’un yaşayan son sünger avcısı ‘’Aksona Mehmet’’ lâkaplı Mehmet Baş, sünger avlamak ve kaybolmaya yüz tutmuş süngere dikkat çekmek amacıyla 4 kişilik ekiple çıktığı Akdeniz yolculuğundan döndü. Bodrum Belediye Meydanı’nda düzenlenen törenin ardından 3 Haziran’da 18 metre uzunluğunda, 6 metre genişliğindeki ‘’Aksona Marcona’’ isimli teknesiyle Akdeniz’e açılan Mehmet Baş, 4 kişilik ekibiyle Bodrum’a döndü. Zorlu yolculuğunun ardından bir süre evinde dinlenen Mehmet Baş, daha sonra teknesiyle Bodrum Limanı’na demirledi. Baş, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, Bodrum’dan yola çıktıktan sonra önce Yunan adalarına sonra Arnavutluk kıyısından giderek İtalya’ya, buradan da Sicilya’ya ulaştıklarını belirten Baş, daha sonra Sicilya açıklarında bir süre sünger avladıklarını söyledi. Buradan ayrılarak Tunus’a hareket ettiklerini ifade eden Baş, süngerin mantar türü gibi canlı olduğunu, süresini tamamladıktan sonra öldüğünü anlattı. Bu ekonomik değeri mutlaka ülke ekonomisine kazandırılması gerektiğini vurgulayan Baş, sünger yasağını anlamsız bulduğunu söyledi. |
18.07.2010 |
6 BİNİN ÜZERİNDE YEMEK KAYIP |
OsmanlI mutfağına ait 5 binin üzerinde yemek bildiklerini ifade eden Korun, şöyle devam etti: ‘’Ancak, ismi bilinmeyen ve kaybolan 6 binin üzerinde yemek olduğu söyleniyor. Yani, 6 bin yemek kayıp. Bütün Avrupa’nın mutfak kültürü bir araya gelse, 6 bin yemek olamaz. Biz kültürümüze sahip çıkmıyoruz, gereken özeni, değeri göstermiyoruz. Doğru düzgün bir kitap bile yok. Sahip çıkılmalı. Çünkü bu çok büyük bir kültür, büyük bir medeniyet. 3 kıt'aya hakim Osmanlı, bu kıt'aların mutfak kültürünü en iyi şekilde derleyip, toparlamış, halkına sunmuştur. Ne yazık ki sahip çıkmadığımız için, birçoğu kayboldu, unutuldu. Her il, ilçe yemeklerine sahip çıkmalı ve bunları kitaplaştırmalı. Ders kitabı olarak okutulmalı. Bu konuda ilgili kişilerden, kurumlardan destek bekliyoruz.’’ Osmanlı mutfağını 112 yıldır yaşatıyor Lokantada yıllarca çalıştıktan sonra, ustası Hacı Salih’ten 3 arkadaşıyla görevi devralan Abdullah Korun (62), 1888 yılında Osmanlı topraklarında lokanta kültürünün olmadığını, gelen misafirlerin sarayda ve konaklarda ağırlandığını belirtti. 2. Abdülhamid’in emriyle Karaköy Rıhtım’da ‘’Abdullah Efendi’’ adında bir lokanta açıldığını bildiren Korun, lokantada saray mutfağında uzun yıllar çalışan ve çok güzel yemekler yapan Abdullah Efendi adında bir aşçının çalıştığını kaydetti. Korun, ‘’Abdullah Efendi’’ Lokantasının 1915 yılında Beyoğlu’na taşındığını ve aşçı Abdullah Efendi’nin birçok çırak yetiştirdiğini dile getirdi. Lokantanın işletmesinin, babadan oğula geçmediğini, Ahilik geleneği kapsamında ustadan çırağa geçtiğini ifade eden Korun, ‘’Rahmetli ustamız Hacı Salih, Abdullah Efendi’nin çırağıydı. Abdullah Efendi, Kastamonulu, 1930’larda vefat etmiş. Biz 4 arkadaş, Hacı Salih’in çıraklarıydık, 3’üncü kuşağız yani. 44 yıldan bu yana bu mesleğe hizmet veriyorum. Böyle müesseseler sık sık eleman değiştirmezler. Ahilik geleneğinin ilk ve tek örneği. Biz buranın sahibi değiliz, geçici birer bekçisiyiz. Bu geleneği sürdürmeye çalışıyoruz. Yanımızda, 25-26 senedir çalışan elemanlar var’’ diye konuştu.
300’ÜN ÜZERİNDE ŞERBET ÇEŞİDİ Abdullah Korun, günde ortalama 150 çeşit yemek yapıldığını, bu yemeklerin yüzde 95’inin tamamen saray mutfağını kapsadığını kaydetti. Sarayda yapılan yemekleri değiştirmeden, insanların damak tadına sunduklarını vurgulayan Korun, şunları söyledi: ‘’Örneğin, Elbasan tava yemeği Arnavut yemeğidir. Arnavutluk’ta Elbasan diye bir kasaba vardır. Osmanlı burayı fethedince, bu yemek oradan saray mutfağına geçmiş. Bu yemeğin aynısını hâlâ yapıyoruz. Ecdadımız, ‘keşkülü fukara’ yemeğini Hindistan’da, Hindistan cevizinin içini boşaltıp, yemeği, o kabın içinde fakirlere dağıtırmış. İsmi de oradan geliyor. ‘Dana gulaş’ denilen yemek, Osmanlı’da ‘kulaşı’ olarak geçiyor. Şerbet çok yaygın. Çiçeklerin bile şerbetleri yapılırmış. 300’ün üzerinde şerbet çeşitleri vardı.’’
PATLICANDAN 283 ÇEŞİT YEMEK YAPILIRDI
Abdullah Korun, yemek yapımında malzemenin kalitesinin çok önemli olduğunu ve kendilerinin de buna özen gösterdiklerini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’İyi malzeme kullanmazsanız, iyi bir ürün elde edemezsiniz. Osmanlı mutfağı dünyada bir numara. Ama biz reklâmı iyi yapamadığımız için 3. ve 4. sırada görülüyoruz. Bir Fransız mutfağı hiçbir zaman Osmanlı mutfağıyla mukayese edilemez, ama onlar dünyaya kendilerini iyi tanıtmış. Onların yemeklerinin sadece görselliği var. Dünyada en zengin mutfağa sahibiz, ama kıymetini bilmiyoruz.’’ Osmanlı mutfağına, patlıcanın 1760’larda girdiğini dile getiren Korun, ‘’Sadece patlıcandan 283 çeşit yemek yapılırdı. En eski lokanta biz olmamıza rağmen, ancak 70 çeşidini yapabiliyoruz. 200 çeşidi kayıp, ismini dahi bilmiyoruz. Bizi, bir gecede cahil yaptılar’’ dedi. |
18.07.2010 |
Mahya tasarım yarışması |
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Geleneksel Sanatlar Yönetmenliği tarafından düzenlenen ‘’Mahya Tasarım Yarışması’’na başvurular 20 Temmuzda başlayacak. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’ndan alınan bilgiye göre, yarışmaya, İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Grafikerler Meslek Kuruluşu ve Bilgi Üniversitesi Tasarım Kültürü ve Yönetimi Sertifika Programı da destek veriyor. Yarışma, İstanbul’da 400 yıldan bu yana yaşayan bir gelenek olan mahyayı, yeniden gündeme getirmeyi, geleneksel ve yeni açılımlar içeren teklifler elde etmeyi hedefliyor. Yarışmaya, 20 Temmuz-5 Ekim tarihlerinde şahsi olarak başvuru yapılabilecek. |
18.07.2010 |
Karadeniz’den Denizli’ye horoz almaya geliyorlar |
Denİzlİ Tarım İl Müdür Yardımcısı Mustafa Güngör, şehrin simgesi olan, uzun ötüşleri, hastalıklara karşı sağlamlığı ve heybetli görünüşleriyle ünlü horoza, Karadenizlilerin çok ilgi gösterdiğini söyledi. Karadeniz’in çeşitli illerinden gelerek Denizli horozu, civcivi ve yumurtası satın alan birçok kişi olduğunu ifade eden Güngör, “Denizli horozunun ırkını korumak için özel kafeslerimizde neslini devam ettiriyoruz. Müdürlük olarak meraklılarına Denizli horozu, tavuğu, civcivi ve yumurtası satıyoruz” dedi. Denizli horozunun, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Hayvan Irk ve Tescil Komitesi’nin, hayvan ırklarının tesciline ilişkin yönetmelik kapsamında hazırladığı rapor doğrultusunda 2006 yılında tescil edildiğini belirten İl Müdür Yardımcısı Güngör, “Özellikle Karadeniz, Konya ve Antalya bölgesine çok miktarda Denizli horozu satıyoruz. Karadeniz’in coğrafi yapısı gereği insanlar, daha kolay kümes hayvanı besleyebiliyor. Uzun öten Denizli horozlarını, o bölgenin insanları da çok seviyor” şeklinde konuştu. |
18.07.2010 |