Dünya |
Yolsuzluğa 1 trilyon dolar |
RÜŞVET ve diğer finansal yolsuzlukların Arap ülkelerine olan maliyetinin 1 trilyon doları bulduğu bildirildi. Lübnan ve İngiltere’de ofisleri bulunan Arap Yolsuzluk Karşıtı Organizasyonu tarafından yayınlanan rapora göre yolsuzlukların maliyeti, Arap ülkelerinin 1950-2000 yılları arasındaki gelirlerinin üçte birine denk geliyor. Bağımsız sivil organizasyonu, araştırmanın sonuçlarını geçtiğimiz günlerde Mısır’ın başşehri Kahire’de düzenlenen “Bölgede Yolsuzluğa Karşı Çıkan Stratejiye Doğru” temalı konferansta açıkladı. Konferansta konuşan organizasyon genel sekreteri Emir Hayat, Arap ülkelerinin büyük çoğunluğunun yolsuzlukla başının dertte olduğunu ve bunun da problemlerle baş edemeyen zayıf devletler ortaya çıkardığını söyledi. Konuyla ilgili yerel medyada yer alan haberlere göre Hayat, yolsuzluğun Arap ülkelerine 1 trilyon dolara mâl olduğunu, bu miktarla bir vatandaşın yıllık gelirinin 200 dolar arttırılabileceğini ve bölgenin gıda ve suda kendi kendine yeterli olmasına katkıda bulunacağını vurguladı. Genel Sekreter, Arap ülkelerinin petrol ve diğer ürün ihracından 1950-2000 yılları arasında 3 trilyon dolarlık gelir elde ettiğini ve kalkınma projelerine 1 trilyon dolar harcandığını belirtti. Yaklaşık 1 trilyon doların da silâh alımına harcandığını söyleyen Hayat, kalan paranın yolsuzluk ve diğer malî suçlar dolayısıyla kaybolduğunu kaydetti. Arap İdarî Kalkınma Organizasyonu genel sekreteri Rıfat Fevri ise yolsuzluğun vatandaşların hayatını, özgürlüğünü ve itibarını tehdit eden problem haline geldiğini ve aynı zamanda birlik ve beraberliği tehdit edip insanlar arasında öfke ve ümitsizliği arttırdığına dikkat çekti. |
11.07.2010 |
BİZ ADALET İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ |
17 yıl önceki Srebrenitsa katliamında kocasını, oğlunu, kız kardeşini ve akrabalarından 22 kişiyi kaybeden Srebrenitsa ve Zepa Anneleri Derneği Başkanı Munira Subaşiç, adaletin hâlâ yerine gelmediğini ve katillerin hâlâ yakalanmadığını belirterek, "Biz adaleti görmek için mücadele ediyoruz. Allah bizim sağ kalıp birşeyler yapmamızı istedi" dedi. Subaşiç, "Oğlumu Srebrenitsa'da doğurdum, orada kaybettim" diye konuştu. ALLAH HUZURUNDA HESAP SORACAĞIM
Katliamda eşi, iki oğlu ve bütün yakın akrabaları katledilen Srebrenitsa Anneleri Derneği Başkanı 58 yaşındaki Hatice Mehmedoviç de, “İnançlı bir insanım. Allah'ın yardımıyla ayakta kalabiliyorum. Hepimiz onun önünde yargılanacağız. Bu katillerden o zaman hesap soracağım. Ben de çocuklarıma Cennette kavuşacağım" ifadelerini kullandı.
Bosnalı anneler adalet istiyor
Bosna-Hersek’tekı savaşta Temmuz 1995 yılında 8 bin erkeğin katledildiği Srebrenitsa’da eşlerini, çocuklarını ve yakınları vefat ederek hayatta yapayalnız kalan anneler, hayata küsmek yerine dünyanın dikkatini Srebrenitsa soykırımına çekmeyi başardı. Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşından sonra yaşadığı en büyük trajedi olan Srebrenitsa soykırımı, ülkenin doğusunda yer alan, bir zamanlar tabiî güzellikleri ve şifalı kaplıcalarıyla ünlü şehrin sosyal yapısını altüst etti. Boşnak aileleri erkeksiz, çocukları babasız, anneleri evlâtsız bırakan bu soykırımın acısı, aradan geçen 15 yıla rağmen hiç dinmedi. Yaşadıkları topraklara geri dönerek sönen ocaklarına tekrar hayat veren bu anneler sayesinde Srebrenitsa kurbanları toplu bir şekilde Potoçari Mezarlığına gömülerek, burası adeta uçsuz bucaksız “beyaz zambaklar ülkesi” haline getirildi ve soykırım burada tescillendi. Bu annelerin çığlıkları sayesinde BM ve Lahey’deki uluslar arası savaş suçları mahkemesi, 2004 yılında Srebrenitsa’yı “soykırım” olarak tanımak zorunda kaldı. İşte o annelerden bazıları, dramlarını, hüzünlerini, yalnızlıklarını, katliâmdan önce ve sonraki hayatlarını ve verdikleri mücadeleyi anlattı.
ASKERLİĞİN ONURU AYAK ALTINA ALINDI Srebrenitsa ve Zepa Anneleri Derneği Başkanı Munira Subaşiç, katliâmda kocasını, oğlunu kız kardeşi ve akrabalarından 22 kişi vefat etti. “Oğlumu Srebrenitsa’da doğurdum, Srebrenitsa’da kaybettim” diyen Subaşiç, 11 Temmuz günü Srebrenitsa’nın işgal edilmesi üzerine Potoçari’deki Adaletin hâlâ yerine geldiğine inanmadığını ve katillerin hâlâ yakalanmadığını belirten Subaşiç, “Biz adaleti görmek için savaşımızı veriyoruz. Allah bizim sağ kalıp bir şeyler yapmamızı istedi” ifadesini kullandı. Kendilerinin evlerine kapanıp acılarıyla baş başa kalmak ve hayata küsmek yerine, Srebrenitsa’nın acısını dünyaya anlatma yolunu tercih ettiklerini söyleyen Suşabiç şöyle konuştu: ”Srebrenitsa sadece utanç yeri değil, bütün dünyanın da aynasıdır. BM bayrağı altında kan döküldü ve askerlik onuru ayaklar altına alındı.” Subaşiç şunları söyledi: ”Bize karşı şu anda psikolojik savaş yürütülüyor. Ancak biz savaşı değil, barışı ve adaleti savunuyoruz. Birçok anne ilâçlarla ayakta kalabiliyor. Bu annelerden her gün biri acılarından ve üzüntüsünden vefat ediyor. Aslında 1995 yılında hepimiz öldürüldük, sadece bazılarımız hâlâ toprağa gömülmedi. Onlar da mücadelelerinin tamamlanmasını bekliyor.”
ALLAH’IN YARDIMIYLA AYAKTA KALABİLİYORUM
Srebrenitsa Anneleri Derneği Başkanı 58 yaşındaki Hatice Mehmedoviç ise katliâmda eşini, 2 oğlunu ve bütün yakın akrabalarının ölmesi sonucu hayatta yapayalnız kaldı. Çeşitli mülteci kamplarında yaşadıktan sonra 2002 yılında Srebrenitsa’ya dönen Mehmedoviç, kendisiyle aynı kaderi paylaşan kadınları bir araya getirerek, derneği kurduğunu ve çeşitli uluslar arası konferanslarda Srebrenitsa gerçeğini anlattığını söyledi. Mehmedoviç, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnançlı bir insanım. Allah’ın yardımıyla ayakta kalabiliyorum. Hepimiz onun önünde yargılanacağız. Bu katillerden o zaman hesap soracağım. Ben de çocuklarıma cennette kavuşacağım.”
SREBRENİTSA SOYKIRIMI
Bosna-Hersek’ın doğusunda bulunan Srebrenitsa, BM’nin “güvenli bölge” ilan ettiği Saraybosna, Bihaç, Gorajde, Zepa, Tuzla gibi yerlerden biriydi. Srebrenitsa’nın bu özelliğinden dolayı komşu bölgelerden de mülteci akını olmuş ve katliam öncesinde 45 bine yakın bir nüfus Srebrenitsa’da toplanmıştı. Srebrenitsa’daki Boşnak erkek ve 14 yaş üstü çocuklar, Bosnalı Sırp birliklerinin komutanı Ratk Mladiç’e bağlı birliklerce sığındıkları Hollandalı birliklerin elinden alınarak otobüslere ve kamyonlara doldurulup götürüldükleri ormanlık alanlarda, kapatıldıkları fabrikalarda katledildi. Cenazeleri ise toplu mezarlara gömüldü. Srebrenitsa yakınlarında bulunan 13 ayrı toplu mezarda binlerce Boşnak erkeğine ait ceset bulundu. Srebrenitsa’da katledilen 8 bin 372 Boşnak’tan 2 bininin cesedi ise hâlâ bulunamadı. Srebrenitsa katliamının baş sorumlularından Ratko Mladiç hâlâ yakalanamadı. Srebrenitsa katliâmı, BM ve Lahey Adalet Divanı tarafından “soykırım” olarak kabul edildi. Ancak Boşnaklar, “soykırımın” sadece Srebrenitsa’da değil, bütün Bosna’da yapıldığının kabul edilmesini istiyor. |
11.07.2010 |
Mavi Marmara için küstah teklif |
Hayfa Belediye Başkanı Yonah Yahav, Türkiye ile İsrail arasında yeni gerilimin odağını oluşturan Mavi Marmara gemisine el konulmasını ve geminin yüzer otel haline getirilmesini önerdi. Maariv gazetesinin haberine göre Hayfa Belediye Başkanı, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’a mektup göndererek, el konulmasını istediği geminin turizm amaçlı kullanılması teklifinde bulundu. İsrail donanmasının Gazze’ye yardım gemilerinden Mavi Marmara’ya 31 Mayısta düzenlediği ve 9 Türk’ün öldüğü baskından sonra Aşdod limanına çekilen gemi, daha sonra Hayfa limanına götürülmüştü. Türkiye, gemi baskını dolayısıyla İsrail’in resmen özür dilemesini ve gemide ölenler için tazminat ödemesini isterken, İsrail, gemilerle ilgili henüz karar verilmediğini duyurmuştu. Mavi Marmara ile birlikte gelen gemilerden biri daha Hayfa’da, diğerleri Aşdod’da bekletiliyor. |
11.07.2010 |
AB, Gazze’deki ablukanın sona erdirilmesine çalışıyor |
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, “Gazze’ye insanî yardım taşıyan yeni gemilerin yola çıkacağı haberlerinden endişe duyduğunu” bildirdi. Ashton, yazılı açıklamasında, “İlgili bütün taraflara özellikle bu dönemde sakin olmaları ve teenniyle hareket etmeleri çağrısı yapmak isterim. AB, Gazze’deki abluka politikasının sona erdirilmesi ve halkın sıradan yaşantısını sürdürmesine müsaade edilmesi için uluslar arası ortaklarıyla birlikte çalışmaktadır. Tansiyonun yükselmesinden ve gereksiz çatışmalardan kaçınılmalıdır” dedi. Libya’daki “Kaddafi Uluslararası Yardım ve Kalkınma Derneği”, Gazze’ye 2 bin ton ilâç ve gıda maddesi taşıyan Moldova bayraklı Amalthea gemisinin kısa süre içinde Yunanistan’dan hareket edeceğini açıklamıştı. Bu arada İsrail’in Haaretz gazetesi, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’a mektup gönderen İsrail’in, uluslar arası toplumun Libya’ya baskı yaparak yardım gemisinin Gazze’ye hareket etmesini engellemesini talep ettiğini duyurdu. Merkezi Brüksel’de bulunan “Gazze Kuşatmasını Sonlandırmak İçin Avrupa Kampanyası” adlı sivil toplum insiyatifi, hafta başında yaptığı açıklamada, Gazze’ye insani yardım götüren gemilere 31 Mayısta uluslararası sulardaki kanlı İsrail saldırısına rağmen, hazırlıkları süren ikinci filoya katılmak için 9 binden fazla gönüllünün başvurduğunu bildirmişti. Avrupa ülkelerinden 7 geminin katılacağı Gazze’ye Özgürlük Filosu 2’nin “gönüllü ve gemi sayısıyla İsrail’i şaşırtacağı” savunan kuruluş, daha önce ağustos başında yola çıkması planlanan gemilerin hareketinin, yoğun başvuru dolayısıyla birkaç gün ertelendiğini belirtmişti. |
11.07.2010 |
Türkiye, Times Meydanında |
ABD’nın New York şehrinde dünyaca ünlü Times Meydanı’ndaki dev reklâm ekranında Türkiye’nin tanıtım filmi gösterilmeye başlandı. New York Kültür ve Tanıtma Ateşeliği’nin başlattığı Türkiye reklâmları, çoğunluğu yabancı, günde ortalama 2 milyon kişinin ziyaret ettiği meydandaki dev reklâm ekranları arasında en önemli noktada bulunan One Times Square Binası’ndaki ‘’News Corporation Sony TV’’ ekranında yayınlanıyor. Yeni yıl kutlamalarında ‘’Yeni yıl topunun atıldığı yer’’ olarak bilinen ve meydanın en dikkat çekici noktasında bulunan ekrandaki Türkiye reklâmları Temmuz ve Ağustos ayı boyunca günde 16 saat olarak yayınlanacak. Türkiye filminde İstanbul, Ege sahilleri, Efes, Kapadokya ve Nemrut’tan görüntüler ekrana geliyor ve filmin en sonunda ‘’Unlimited Türkiye-Limitsiz Türkiye’’ sloganı yer alıyor. ABD marketindeki Türkiye reklâm kampanyasının Nisan 2010’dan bu yana devam ettiğini kaydeden New York Kültür ve Tanıtma Ataşesi Nihan Bekar, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: ’’Halihazırda, New York, Los Angeles ve Washington’u da kapsamak üzere, ABD’deki seçilmiş eyaletlerde, ABC, NBC, CBS gibi ulusal TV kanallarında, hedef dergi, gazete ve online web sitelerinde ve bunun yanı sıra açık havada da Türkiye reklâm kampanyası devam ediyor. Times Meydanı kampanyasının reklâm kampanyası içinde ayrı bir yeri var. 2009 yılı içinde yine aynı lokasyonda yapılan kampanya ile HSMAI Adrian ödülünü almıştık’’ |
11.07.2010 |
Türkmenistan’da, bağımsız basına izin hazırlığı |
BÜTÜN medya organlarının devletin kontrolünde olduğu Türkmenistan’da, bağımsız basın organlarına da izin verilmesi planlanıyor. Devlet Başkanı Gurbangulı Berdımuhamedov, kabine toplantısı sırasında yaptığı, televizyondan da yayınlanan konuşmada, “Bağımsız gazete ve dergilerin kurulabilmesi yönünde öneriler hazırlanarak, bu konudaki çalışmalar hızlandırılabilir” dedi. |
11.07.2010 |
Uçağın tekerinde bir cesed bulundu |
SUUDİ Arabistan’da bir uçağın arka tekerleklerinde bir kişinin cesedinin bulunduğu bildirildi. Resmî Lübnan ajansının haberinde, Suudi Nasair şirketine ait uçağın, dün gece Lübnan’ın başşehri Beyrut’tan Suudi Arabistan’ın başşehri Riyad’a gittiği, inişten bir süre sonra yapılan bakım çalışması sırasında uçağın arka tekerleklerinde bir erkeğe ait cesedin bulunduğu belirtildi. Haberde, uçağın seferi sırasında 130 yolcu taşıdığı, olayla ilgili soruşturma yapıldığı ve bazı yolcuların, uçak kalkmadan önce sırt çantalı bir adamın uçağa doğru koştuğunu gördükleri yönünde ifade verdikleri kaydedildi. |
11.07.2010 |
Otomobil yüklü tren vagonu kundaklandı |
ALMANYA'NIN Hamburg şehrindeki limanda duran otomobil yüklü bir tren vagonu, kimliği belirsiz kişiler tarafından kundaklandı. Polis, yangında yaklaşık 30 yeni otomobilin tamamen yandığını ya da büyük ölçüde hasar gördüğünü, olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğünü bildirdi. Hamburg’da yılın başından bu yana otomobillere yönelik yaklaşık 100 kundaklama meydana geldi. |
11.07.2010 |