30 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Uzun süreli evliliğin sırrı ‘Sen bilirsin’ sözünde saklı

REHBER öğretmen ve aile içi iletişim uzmanı Arif Özutku, uzun süreli evliliklerin sırrının eşleri arasında ‘ben’ değil ‘sen bilirsin’ sözünde gizli olduğunu belirtti.

Antalya’nın Manavgat ilçesinde bir konferans veren Özutku, modernizmin insanlara yanlış empoze ettiği ‘benmerkezci’ hayat tarzının, hayatın bütün ünitelerini olumsuz etkilediğini belirterek, bencilliğin hâkim olduğu evliliklerin sonunun mahkeme kapısı olduğunu vurguladı.

Aile yuvasını çatırdatan 10 olumsuz karakter davranışının olduğunun altını çizen Özutku, bunun da en dikkat edilmesi gerekenin ‘benmerkezcilik’ anlayışı olduğunu kaydetti. Özutku, ‘benmerkezci’ hayat tarzının, ABD’de 1950’li yıllarda yüzde 10 olan boşanma oranını, 2000 yılında yüzde 50’nin üzerine çıkardığını ifade etti.

Özutku, “Uzun süreli evliliklerin sırrı ve tılsımı eşlerin birbirine ‘Ben bilirim’ değil, ‘Sen bilirsin’ sözüdür. Eşler, aile içinde bir sorun yaşandığında birbirine ‘Sen bilirsin’ derse sağlıklı iletişimin kapısı her zaman açık olur. Eşin birisi sürekli ‘Ben bilirim’ ve ‘Ben yaparım’ derse bu evliliğin uzun süreli sürdürülmesi zorlaşır. Eşler sağlıklı bir yuvanın devamı için birbirine ‘Sen bilirsin’ demeyi öğrenmeli” diye konuştu.

Özutku, evlilikle eşler arası sevginin uç noktaya ulaşmasına ‘bağlılık’ denildiğini söyledi. Evlilikte bağlılığın aşk evresinin bir ürünü olduğunu belirten Özutku, eşler arası bağlılığın aile içinde huzur ve mutluluğu beraberinde getirdiğini kaydetti. Özutku sözlerini şöyle sürdürdü: “Evlilikte romantizmle başlayan duygular karşılıklı sevgi doğrultusunda bağlılığa dönüşür. Biz buna aşk diyoruz. Evlilik olmadan aşk olmaz. Evlilik öncesi bağlılığa ‘aşk’ değil, ‘ilgi’ demek daha doğru olur. Evlilikte bağlılık noktasına ulaşan çiftler birbirini görmeden edemez. Birbirlerinden fazla ayrı kalmak istemezler. Birbirine çok düşkünlerdir” şeklinde konuştu.

30.06.2010


Kaygı gerekli, ama dozunda

AKDENİZ Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özmen Metin, ‘’Belli bir sınıra kadar anksiyete normaldir, kişinin işlevselliğini, performansını, başarısını arttırır, tehlikelerden kaçınmasını sağlar’’ dedi.

Özmen Metin, kaygı, bunaltı, sıkıntı, endişe gibi anlamları da olan anksiyetenin normalde herkeste görülen, bir tür hayata uyum yeteneği olarak değerlendirilebileceğini söyledi. Kişinin yeni bir ortamda, tehdit oluşturabilecek durumlarda bir çeşit savunma mekanizması olarak kaygı hissedebileceğine değinen Metin, vücudun kaygıyla birlikte alarma geçeceğini ve muhtemel tehditlere karşı kendini koruyabileceğini kaydetti. Bunun normalde her insanda olması gerektiğine dikkati çeken Metin, herkesin belirli şiddetlerde kaygı yaşadığını, bunun da sağlıklı bir tepki olduğunu ifade etti. Metin, şöyle konuştu:

‘’Normal sınırlardaki anksiyete çoğunlukla kişinin başarısını, işlevselliğini arttırır. Örneğin sınavınız vardır, sınavda başarılı olamama kaygısıyla ders çalışırsanız, bu sizin başarınızı arttırır. Yeni bir durumda, tanımadığınız bir ortamda anksiyetenin oluşması dikkatli olmayı ve risklerden kaçınmayı sağlar. Yani belli bir sınıra kadar anksiyete normaldir, kişinin işlevselliğini arttırır, tehlikelerden kaçınmasını sağlar. Ama ne zaman bu şiddetli olur, kişi kaygısını kontrol etmekte güçlük çeker, işlevselliğini bozar, hayatını olumsuz etkiler, o zaman bunu anksiyete bozukluğu olarak görür ve tedavi gerektiren bir durum olduğuna karar veririz. Yoksa herkes kaygı yaşar. Ama süreğen ve şiddetli olmaması şartıyla.’’

Özmen Metin, kaygı düzeyinin kişinin yaşantısını dayanılmaz bir hale getirmesiyle sınır düzeyin aşılacağına dikkati çekti. Metin, ayrıca şunları söyledi: ‘’Bunlarla birlikte fiziksel belirtiler de olur. Bu birçok vücut sistemini içine alır. En sık kalple ilgili belirti olur, çarpıntı, kalp atım sayısında artış, kan basıncında artma ya da azalma görülebilir. Bayılma hissi, terleme, titreme, nefes almakta güçlük, boğulma hissi, nefes açlığı, solunum sayısında değişiklik görülebilir. Normalde insanın aldığı solunum sayısı bellidir, ama anksiyete bozukluğunda kişi daha sık ve yüzeysel nefes alıp vermeye başlar. Mide, bağırsak şikâyetleri, sık idrara çıkma görülebilir. Karın ağrısı, mide bulantısı, ateş basması, ürperme gibi belirtiler görülür. Duygusal olarak da kontrolünü kaybedeceği, çıldırabileceği hissi olabilir. Dikkat, konsantrasyon güçlüğü yaşanır ve konuşma bozuklukları görülebilir.’’

30.06.2010


Ailenizde damar sertliği öyküsü mü var?

Ailesinde damar sertliği öyküsü olanların 35 yaşından sonra mutlaka doktora gitmesi gerektiği bildirildi.

Kalp ve damar hastalıklarına sebep olan 10 faktörün, cerrahi müdahaleyi gerekli kılabildiğini belirten uzmanlar, genetik mirasın yanı sıra aşırı kilo, sigara kullanımı ve kolesterol gibi faktörlerin de ameliyatı zorunlu hale getirdiğini söyledi. Uzmanlar, ailesinde damar sertliği hikâyesi olanların mutlaka uzman hekime görünmesi tavsiyesinde bulundu. Acıbadem Adana Hastanesi Kalp ve Damar Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Batur, kalp hastalıklarında en önemli faktörün genetik hikâye olduğuna dikkat çekti. Batur, ailesinde damar sertliği öyküsü olanların 35 yaşından sonra mutlaka doktora gitmesi gerektiğine işaret etti.

30.06.2010


Yenidoğan hastalıkları ve bakımı

HAFTAİÇİ her gün 10:15’te TRT Haber ekranlarına gelen Sağlıklı Günler’i İpek Tanrıyar hazırlayıp sunuyor.

Tıptaki son gelişmeler, hastalıklar, tedavileri ve teşhisleri, sağlığınızla ilgili merak ettikleriniz programda ekranlara geliyor. Sağlıklı Günler’de bugün yenidoğan hastalıkları ve bakımı konusu ele alınıyor. Bir bebeğin doğumunu izleyen ilk iki hafta “yenidoğan dönemi” olarak tanımlanıyor ve bazı hastalıklara sadece bu dönemde rastlanıyor. Bu dönemde hangi testlerin yapılması gerekiyor? Bebekte hangi belirtiler izlendiğinde mutlaka bir uzmana başvurulması gerekiyor? Uzmanlar ebeveynlere yenidoğan bakımında nelere mutlaka dikkat edilmesini öneriyor? İpek Tanrıyar, programda Zeynep Kâmil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Klinik Şefi Prof. Dr. Fahir Ovalı’yı konuk ediyor.

30.06.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.