Kültür-Sanat |
Birikim Okulları 3. Bilim Sanat Şenliği yapıldı |
SANATIN hünerli ellerle var olduğunu, bilimin ise hikmet sahibi akıllarla aydınlandığını anlatan “uz” eli Sanat’ın “us” ışığı Bilim’in sözleriyle duyurulan Özel Birikim Okulları 3. Bilim Sanat Şenliği geçen hafta sonu Çemberlitaş Fırat Kültür Merkezinde yapıldı. Şenlik “Yolculuk” adlı sunumla başladı. Anasınıfından üniversiteye kadar, bir öğrencinin Birikim sürecinin anlatıldığı sunumdan sonra Birikim Eğitim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci tarafından şenliğin açılış konuşması yapıldı. Ömer Faruk Yelkenci, Birikim Okullarının, öğrencinin akademik gelişiminin yanı sıra, onun sahip olduğu en temel iki değere de hitap etmeyi kutlu bir görev saydığı ve bu iki değerin de akıl ve yürek olduğunu belirtti. Yelkenci, Birikim’in hedefinin ‘umran’a ulaşacak nesiller yetiştirmek olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Umran, her yönüyle ahlâkıyla, kültürüyle, medeniyetiyle, bilimiyle, sanatıyla imar olmuş toplum demektir. Yani bütün olarak bir medeniyet ortaya koyan ve bu medeniyetiyle kalkınmış ve insanlara adaleti sunan, insanlara refahı sunan ve her iki dünyada da mutluluğu sağlayan toplumun adıdır, umran.” Açılış konuşmasından ardından yapılan protokol konuşmaları yapıldı. Birikim Okullarının dört şubesinin öğrencileri ve Birder (Birikim Mezunları ve Mensupları Derneği) bünyesinde faaliyet gösteren mezun öğrenciler tarafından oluşturulan Birikim Orkestrası tarafından verilen açılış konserinden sonra Birikim Okulları öğrenci, öğretmen ve idarecileri tarafından seçilen yılın en başarılı kişilerine ödülleri verildi. |
13.05.2010 |
SABIRLA ZAMANA AYAR VERENLER |
‘’SABIRLA zamana ayar veren’’ saat tamirciliği, bir zamanların gözde mesleklerindendi, ancak günümüzde az sayıdaki usta bu mesleği sürdürmenin gayreti içinde. Gaziantepli saat tamircisi Nurettin Büyükkörükçü de (50), bu mesleği sürdüren ender kişilerden biri... Mesleğe, çırak olarak dayısının yanında başlayan ve 35 yıldır usta olarak işini yapan Büyükkörükçü, çocukluk dönemlerinde, saatlere çok merakı olduğu için tamir işine girdiğini belirtti. Büyükkörükçü, ‘’mesleğini sevmeyenlerin, sinirli ve sabırsız olanların, hatta sigara tiryakilerinin’’ saat tamiri işinde başarılı olamayacağını vurgulayarak, şunları kaydetti: ‘’Dayım saat tamircisi olduğu için sürekli yanına gider ve iş yerinde saatleri inceler, yakından tanımaya çalışırdım. Bu merakım beni, tamir işine yöneltti ve 15 yaşında o dönemin en önemli saat tamiri ustalarından olan Ali Gündoğdu’nun yanında çırak olarak çalışmaya başladım. İyi öğrendikten sonra da kendi iş yerimi açtım ve usta olarak çalışmaya başladım. Tamir için her türlü saat getiriliyor. Özellikle, manevî değeri olan saatler, tamirde öncelikli yer alıyor. Masa saatleri, duvar saatleri ve kol saatlerinin yanı sıra, antik değer taşıyan ve çok eski saatlerin de tamir işi oluyor.’’ Saat tamiri işinin bir ‘’sabır ve maharet’’ gerektirdiğine işaret eden Büyükkörükçü, ‘’Bir saat tamircisinin elinde, çift (maşa), tornavida ve lüp (saat gözlüğü) vardır. Üç basit alet, bir usta için yeterlidir. Gerisi ise ustanın maharetine kalmıştır. Bazen, çok küçük bir parçanın tamir işini saatler süren çalışma sonucunda yapmak mümkün olabilir. Bıkmadan, usanmadan ve yılgınlığa kapılmadan çalışmak gerekir. Tabi ki çalışırken, sessiz ve sakin bir ortama da ihtiyaç vardır. Bazen ani bir ses, ters bir hareket, hatta öksürmek, işin bozulmasına ve tamir işinin uzamasına sebep olabilir. Özellikle manevî değeri olan saatlerin tamiri daha büyük önem kazanır. Müşteri için çok önemli olan bu saatlerin tamirinin çok dikkatli yapılması gerekir. Maharetli ustaların daha çok sabit müşterileri vardır. Örneğin bir çok kentten gelen müşterilerim var. Sadece Gaziantep değil, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Kilis ve Adıyaman gibi çevre illerden de müşterilerimiz var’’ diye konuştu. Nurettin Büyükkörükçü, tamir işinin özellikle Ramazan ayında yoğunlaştığını, bu ayda insanların daha çok bozuk olan çalar saatlerini tamir ettirmeyi düşündüklerini dile getirdi. Büyükkörükçü, Gaziantep’te, 1970’li yıllarda saat tamirciliği yapan ustaların sayısının 250 olduğunu, bu sayının günümüzde 100’ün altına düştüğünü de sözlerine ekledi. |
13.05.2010 |
Artık ‘e-kitap’ zamanı |
TÜRKİYE’Yİ ilk defa e-kitap ile buluşturan Türkiye’nin en büyük online kitapçılarından idefix.com’un Genel Müdürü Mehmet İnhan, 4. Yayıncılık Kurultayı’nda yayınevlerinin dijital çağda başarılı olmalarını sağlayacak stratejileri anlattı. Bu yıl “Dijital Ortamda Yayıncılık” başlığı altında gerçekleştirilen kurultayda konuşan Mehmet İnhan, yayıncıların e-kitap pazarlama alanında yeni bir katma değeri ortaya çıkaracak özgün çalışmalara vakit geçirmeden girişmeleri gerektiğini vurguladı. Türkiye’yi e-kitapla buluşturan ilk kurum olan İdefix.com’un Genel Müdürü İnhan, dünyadaki gelişmelerde de izlendiği üzere e-kitap ile okura erişim hızı, maliyet tasarrufu ve dağıtım kolaylığı sonucu değer zincirinde değişiklikler yaşandığını, hak sahibi olan yazar ve çevirmenlerin doğal olarak daha fazla pay talep ettiklerine dikkat çekerek, yayınevlerinin dijital yayıncılıkta yasal arayışlar ve muhafazakâr oluşumlar içine girmeden katma değere dayalı uzun vadede sürdürülebilir yeni bir paylaşım modeli geliştirmeleri gerekliliğini vurguladı. İnhan, dayatmacı bir yaklaşımın, hak sahiplerinin alternatif dağıtım imkânları arayarak eserlerini doğrudan e-dağıtımcı üzerinden okura ulaştırma arayışına girmesine yol açacağını belirtti. |
13.05.2010 |
İTO’dan Osmanlı deseni taşıyan ‘Pierre Loti’ sergisi |
TÜRK dostu yazar Pierre Loti için İstanbul Ticaret Odası (İTO) ve Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nin katkılarıyla hazırlanan ‘Ressam Pierre Loti, Uzun Bir Yolculuk’ sergisi törenle açıldı. İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, doğumunun 160’ıncı yılında, Türk Fransız dostluğunun simge ismi Loti’nin aziz hatırasını bu sayede yâd ettiklerini belirtti. İstanbul’un Loti’nin yazılarına ve tablolarına ilham olduğunun altını çizen Yalçıntaş, Fransız yazarın ilk romanını İstanbul’da yazdığını söyledi. Türkiye ile Fransa arasında bir kültür elçisi olduğunu ve Türk kültürünü yansız bir şekilde tanıtmaya çabaladığını vurguladı. Yalçıntaş, “Böylece özellikle Fransa ile Türkiye’yi birbirine bağlayan güçlü ve ısrarlı bir bağ olmuştur. Bu sergiyle İstanbul’u, artık İstanbullu kabul ettiğimiz Pierre Loti’nin yazı ve çizgileriyle keşfetmenin ayrıcalığını yakalayacağız.” dedi. Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde 21 Haziran tarihine kadar devam edecek sergi, Pierre Loti’nin yaptığı 100 resmi, özel eşyasını ve Abdülmecid’in yaptığı iki Pierre Loti portresini de içeriyor. |
13.05.2010 |