Kültür-Sanat |
‘Cam üfleyen’ler ve ‘Habbab’lar unutulmak üzere |
UNUTULMAYA yüz tutmuş el sanatlarından cam üfleme ve habbab sanatının az sayıdaki temsilcileri, mesleklerinin aileden geldiğini belirttiler. Az sayıdaki cam üfleme sanatı ustalarından Halil İbrahim Mert, unutulmaya yüz tutmuş el sanatları sergisine katıldığı Tekirdağ’da yaptığı açıklamada, Türkiye’de cam üfleme sanatı ile uğraşan 30 civarında usta kaldığını belirterek, ancak klasiklerin dışına kimsenin çıkamadığını, kendisinin ise yeni tasarımları cama işleyebildiğini söyledi. Mert, şu bilgileri verdi: ‘’Cam üfleme sanatının tarihi Türklere dayanıyor. Bu sanat, Anadolu’dan tüm dünyaya yayıldı. Ben de bu sanatın içinde büyüdüm. Ailede cam üfleme yapan üçüncü kuşağım. Cam üfleme sanatçıları İstanbul’da bulunduğundan, sanata ilk orada başladım. Ancak biz Sivaslıyız ve bu sanatı memleketimizde yapmak istedik. Bunun üzerine Sivas’a giderek Buruciye Medresesi’nde bu işi sürdürmeye başladık. İki senedir de Bakanlık sanatçısıyım. Bize gelen müşteriye çok farklı tasarımlar sunuyoruz. Aynı zamanda kişiye özel çalışıyorum. Bu yüzden yaptığım eserler, diğerlerinkine benzemiyor.’’
HAMMADDE ÜRETİMİ Cam üfleme sanatında iki tür cam kullanarak ateşle çalıştıklarını belirten Mert, ateş konusunda yanıktan dolayı sıkıntı yaşadıklarını, bazen de camın patlayabildiğini ifade etti. Bu sakıncalı durumların olmaması için seri çalıştıklarını anlatan Mert, seri çalışıldığında eserlerin daha kaliteli olduğunu söyledi. Cam üfleme sanatının ham maddesinin çubuk şeklindeki cam olduğunu ifade eden Mert, şunları kaydetti: ‘’Bu ham madde şu an Türkiye’de ne yazık ki üretilmiyor. Oysaki tarihimize baktığımızda camı Fenikeliler bulmuş, oradan da dünyaya yayılmış. Yani bu sanat Anadolu’da başlamış. Ancak bugün işlediğimiz ham maddeyi Almanya, Çin, İtalya, Çek Cumhuriyeti gibi ülkeler üretiyor.’’
HABBAB SANATI
SERGİYE katılan habbab ustası Osman Çakmak da eskiden takunya görünümünde olan habbabları çiçeklerle süsleyerek modern hale getirdiklerini bildirdi. Çakmak, habbabın bir tür takunya olduğunu belirtti. Türkiye’de, habbab sanatıyla uğraşan tek kişi olduğunu ve bu sanatı Gaziantep’te sürdürdüğünü bildiren Çakmak, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bakanlık sanatçısı seçildiğini ifade etti. Bu sanatın, Hazreti Muhammed (asm) dönemine kadar dayandığını bildiren Çakmak, o zamanlarda yapılan takunyaların abdest alırken, banyo yaparken kullandığını söyledi. Çakmak, şunları kaydetti: ‘’Mesleğimiz bu yönden kutsal bir meslek ve ben işimi severek yapıyorum. Ben bu işi sürdüren üçüncü kuşağım. Şimdi de oğlumu yetiştiriyorum, ancak benden önceki kuşaklar, habbabları benim gibi modern tarzda üretmemiş. Ben bunları boyayla süsleyerek çiçek desenleriyle bezedim. Eskiden takunya görünümünde olan habbabları çiçeklerle süsleyerek modern hale getirdim. Günümüze uyarladım. Habbablarımız tamamen el emeğidir. Habbabların üzerindeki desenleri tek tek elimle işliyorum. Tabanı ceviz ağacıdır. Bu yüzden tabanı çok sağlamdır ve dış etkenlere dayanıklıdır. Ahşap olduğundan insan sağlığına uygundur. Ayrıca, bedenin belirli bölgelerinde oluşabilecek ağrıları engeller.’’ |
07.05.2010 |