26 Nisan 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dünya

 

Meclisler tarihî olayları yargılamasın

Amerikalı hukukçu ve akademisyen Bruce Fein, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarıyla ilgili olarak, “Tarih, parlamentolar tarafından değil, tarihçiler tarafından yargılanmalı. Yasama organları değil, mahkemeler suç olup olmadığına bakar, parlamentoların tarihî olayları yargılamaya kalkmaları, hukuka ve anayasalara aykırıdır’’ dedi.

Parlamentolar tarihî olayları yargılamamalı

ABD'NİN eski başkanlarından Ronald Reagan’ın hukuk danışmanlığını yapan Amerikalı hukukçu ve akademisyen Bruce Fein, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarıyla ilgili olarak Türk tarafının, dâvâsını tarihî gerçeklere ve hukuka dayanarak savunmaya devam etmesi gerektiğini, Ermeniler’in iddialarını yayma ve Kongre’ye tasarı sunma yönündeki çabalarının ancak Türkler’in seslerini yükseltmeleri halinde zayıflayacağını belirtti. New York’ta ‘’Genç Türkler-Young Turks’’ derneği tarafından bu yıl 6.sı düzenlenen ‘’Ermeni Yalanlarına Son ve Şehitlerimizi Anma’’ mitinginde konuşma yapan Bruce Fein, gazetecilerin 1915 olaylarına yönelik Ermeni iddiaları ve ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde 4 Mart’ta bir oy farkla kabul edilen Ermeni tasarısıyla ilgili sorularını cevapladı. Bruce Fein, Ermeniler’in Türkler’e yönelik iddialarının ve suçlamalarının asılsız olduğunu belirterek uluslar arası arenada ‘’özellikle suçların en büyüğü sayılan soykırım kelimesinin son derece dikkatli kullanılması gerektiğini’’ belirtti. Fein, ‘’Ermeniler iddialarını hiçbir zaman Uluslararası Adalet Divanı’na götürmediler ve ‘işte bunlar delillerimiz’ demediler, hep siyasî kuruluşlara başvurdular ve siyasî organların kendilerini desteklemelerini istediler. Tarih, parlamentolar tarafından değil, tarihçiler tarafından yargılanmalı. Yasama organları değil, mahkemeler suç olup olmadığına bakar, parlamentoların tarihî olayları yargılamaya kalkmaları, hukuka ve anayasalara aykırıdır’’ dedi.

26.04.2010


 

Obama’nın açıklaması siyasî

TÜRKİYE'NİN Washington Büyükelçisi Namık Tan, ABD Başkanı Barack Obama’nın, Ermenilerin 1915 yılı olaylarının yıl dönümü olarak kabul ettikleri 24 Nisanla ilgili açıklamasına ilişkin, “Obama ne söylerse söylesin bizim kabulümüz olmayacaktır, çünkü bilimsel bir yanı yoktur, tamamen siyasî bir söylemdir bu” dedi.

Büyükelçilik binası önünde Türkler ile Ermenilerin karşılıklı gösterisinin ardından büyükelçiliğe gelen Tan, Türk grubu binaya davet etti. Tan, burada Türklere hitaben yaptığı konuşmada, bugünün kendileri için çok önemli bir gün olduğunu belirterek, şunları söyledi: ‘’Sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır. Her yıl bu büyükelçiliğin önünde gösteri yapılıyor ve bizim buna lâyıkıyla cevap vermemiz gerekiyordu. Siz büyük bir fedakârlıkla içinizden gelerek, ülkeniz hakkında ortaya atılmaya çalışılan büyük bir iftiraya karşı koymak için buraya geldiniz. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, sizleri kutluyoruz.’’

BÜTÜN BU SÖYLEMLERİ REDDEDİYORUZ

ABD Başkanı Barack Obama’nın açıklamasında “soykırım” ifadesini kullanmadığını hatırlatan Büyükelçi Tan, “Buna kimileri sevinmektedir. Bizim böyle bir duygumuz yoktur” dedi. Tan, başka bir ülkenin herhangi bir ülke hakkında böylesine bir karar almasını “en başından beri yok farz ettiklerini ve reddettiklerini” kaydederek, “Obama ne söylerse söylesin, bizim kabulümüz olmayacaktır, çünkü bilimsel bir yanı yoktur, tamamen siyasî bir söylemdir bu” diye konuştu. Parlamentolarda alınan kararların da siyasî olduğuna dikkati çeken Tan, “Dikkat ederseniz California’da 3-5 milletvekilinin veya Temsilciler Meclisi üyesi veya senatörünün seçilmesi için sürdürülen bir gayrettir bu. Son derece yanlıştır. Bunun yanlışlığını her vesileyle vurgulayacağız” diye konuştu.

26.04.2010


 

ABD’deki Ermeniler Obama’ya tepkili

ABD’dekİ en büyük Ermeni kuruluşlarından Amerikan Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA), ABD Başkanı Barack Obama’nın 24 Nisan açıklaması karşısında hayal kırıklığı duyduklarını dile getirerek, Obama’yı sözlerini tutmamakla eleştirdi.

Açıklamada, ‘’Obama’nın, Türkiye’nin tehditlerine yine utanç verici biçimde teslim olduğu, insanlığa karşı suçu tanımlamada örtmece ve kaçamak terimler kullandığı, sözde ‘soykırımı’ bir kez daha tam anlamıyla tanımadığı’’ ifadesi kullanıldı. ANCA Başkanı Ken Hachikian, açıklamasında, Obama’nın ‘’soykırım’’ sözcüğünü kullanmamasıyla ilgili olarak, ‘’Tam anlamıyla kınamaması ve anmamasından duyduğumuz derin hayal kırıklığını dile getirmede, ABD ve dünyadaki Ermenilerle birlikte duruyoruz’’ dedi. ‘’Obama’nın, ya ‘soykırımı’ tanıma sözünü onurlandırma ya da Türkiye’nin doğruluk ve adaleti inkarında suç ortayı olmayı sürdürme seçenekleriyle karşı karşıya olduğunu’’ iddia eden Hachikian, ‘’Maalesef Obama yanlış seçeneği seçti’’ ifadesini kullandı.

26.04.2010


 

Putin’den Nabucco eleştirisi

RUSYA Başbakanı Vladimir Putin Avusturya’da Orta Asya ve Hazar enerji kaynaklarının Avrupa’ya ulaşımını sağlayan Nabucco doğalgaz boru hattını eleştirdi.

Putin, “Arz anlaşmaları sağlanmadan boru hattı inşa etmek anlamsız ve çok tehlikeli. Bana Nabucco’ya doğalgaz arzı sağlayacak bir tek ülke ile yapılan anlaşmayı gösterebilir misiniz?” eleştirisi getirdi. Rusya’nın sadece bir bölgesinde 55 trilyon metreküp doğalgaz rezervi bulunduğunu kaydeden Rusya Başbakanı, “Önümüzdeki yüz yıl içinde gelişen Rusya ve Avrupa ekonomilerinin doğalgaz ihtiyaçlarını karşılamaya hazırız. Burada sorun Rusya’nın doğalgaz arzını sağlayıp sağlayamayacağı değil. Avrupa tüketimi için doğalgaz arzının çeşitlenmesi” dedi. Güney Akım’da arz garantisinin sağlandığına dikkat çeken Putin, “Nabucco için bir şey demek istemiyorum. Ancak bu Nabucco’nun realize edilemeyeceği anlamına gelmiyor. Şartlar değişir ve Avrupa’nın çok büyük doğalgaz ihtiyacı ortaya çıkar. Sonra da tüketiciler alternatifler araştırır. O zaman diğer yollar düşünülebilir. Bana göre, bu proje basitçe zamansız” ifadelerini kullandı.

26.04.2010


 

Çernobil nükleer faciâsının 24. yılı

Sağlık Bakanlığı, Çernobil kazasının 24. yıldönümünde ‘Çernobil Nükleer Reaktör Kazası ve Türkiye Üzerindeki Etkileri’ konulu bir çalışma yaptı. Bakanlık, Karadeniz bölgesinin, kanser verileri açısından diğer bölgelere göre bir farklılık göstermediğini vurguladı.

Karadeniz'de kanser arttı mı?

‘Çernobil Nükleer Reaktör Kazası ve Türkiye Üzerindeki Etkileri’ konulu çalışmada, “Trakya ve Doğu Karadeniz bölgelerinde o tarihlerde yaşayan insanlarımızın aldığı radyasyon dozunun yaklaşık bir akciğer grafisinde alınan doza yakın olan 59 milirem, diğer yörelerde yaşayan insanlarımızda ölçülen radyasyon dozunun ise 50 milirem olduğu tesbit edilmiştir” denildi.

Çalışmada, olayın üzerinden geçen 20 yıllık süreçte Karadeniz bölgesinde yaşayanlarda büyük bir tedirginliğin hakim olduğu, bu tedirginliğin sebebinin ise Çernobil kazasından sonra bölgedeki kanser vak'alarının artmasına yönelik yaygın inanış olduğu vurgulandı.

Gelişmiş toplumlarda insan hayatını tehdit eden hastalıkların başında, kalp ve damar hastalıkları ile kanser hastalığının geldiği kaydedilirken; 1970’li yıllarda sebebi bilinen ölümler arasında 4. sırada yer alan kanserin, son yıllarda kalp-damar hastalıklarından sonra 2. sıraya yükseldiği ifade edildi. Yapılan projeksiyonlara göre, kanserin 2030 yılında bütün dünyada yılda 20 milyon yeni vak'a ve 12 milyon ölümle 1. sıraya yerleşeceği belirtildi.

Bu çerçevede, Karadeniz Bölgesi’nde de kanser vak'alarının arttığı, ancak bu artışın Türkiye’nin diğer bölgeleri ve dünya ile aynı paralelde oduğunun altı çizildi. Artışın ağırlıklı sebepleri, ‘Beklenen hayat süresinin uzaması ve toplumda ileri yaş nüfus yüzdesinin artması’, ‘Tütün ve tütün ürünlerinde tüketimin artması’, ‘Bulaşıcı hastalıkların ve bunlara bağlı ölümlerin azalması’, ‘Yanlış beslenme ve hayat alışkanlıklarının artması’, ‘Çevresel kanserojenlerin giderek önem kazanması’, ‘Kayıt sistemindeki düzelme ile gerçekçi sayılara ulaşılıyor olması’ olarak sıralandı.

Çernobil’in 24. yılı

Çalışmada, geçmiş yıllarda yapılan Karadeniz Bölgesi Kanser ve Kanser Risk Faktörleri Araştırması’na atıflarda bulunuldu. Bu çalışma çerçevesinde, bölge hastanelerinin arşivlerinin taranarak son on yıla ait kanser verilerinin toplandığı ve kanser kayıt merkezlerinin verileri ile karşılaştırıldığı kaydedildi.

Trabzon’daki hastane arşivlerinde kadınlarda meme kanserinin yüzde 18, mide kanserinin yüzde 10.4, kolon kanserinin yüzde 8, kemik iliği kanserinin yüzde 6, troid bezi kanserinin yüzde 4.6, akciğer-bronş kanserlerinin yüzde 4.4 oranında tesbit edildiği ifade edildi. Erkeklerde ise akciğer/bronş kanserlerinin yüzde 27.4, mide kanserinin yüzde 9.3, prostat bezi kanserinin yüzde 8.6, mesane kanserinin yüzde 6.9, kolon-rektum kanserlerinin yüzde 6.2 oranında olduğu aktarıldı.

İzmir Kanser Kayıt Merkezi’nin verilerine de yer verilen raporda, kadınlarda meme kanserinin yüzde 31.7, kolorektal kanserlerin yüzde 8.2, uterus kanserinin yüzde 5.7, bronş - akciğer kanserlerinin yüzde 4.6, serviks kanserlerinin yüzde 4.5, over kanserin yüzde 4 oranında tesbit edildiği belirtildi. Erkeklerde akciğer-bronş kanserleri oranının yüzde 40.3, kolorektal kenserlerin yüzde 6.7, mide kanserinin yüzde 5.9, larinks kanserinin yüzde 4.9, mesane kanserinin yüzde 4.8, prostat bezi kanserinin yüzde 4 oranında olduğu kaydedildi.

Raporda, “Sonuç olarak elde edilen veriler karşılaştırıldığında, Karadeniz bölgesinde kanser, diğer bölgelerimizden farklı bir artış ve dağılım göstermemektedir.” denildi.

Çalışmada, Hane Halkı Kanser Riski, Hastalık Yükü ve Kanser Farkındalığı Araştırma sonuçlarına da yer verildi. Radyasyona maruz kalmış bölgeler ve kontrol bölgelerinde kaba kanser görülme oranı ve hızlarında anlamlı bir fark görülmediğine dikkat çekildi. Radyasyona maruz kalan bögelerdeki tiroid kanserlerinde, radyasyon nedenini işaret eden DNA mutasyon bulgularına rastlanmadığı belirtildi.

58 BİN TON ÇAY, İMHA EDİLMİŞTİ

ÇalIşmada ayrıca şu ifadelere yer verildi: “Türk toplumunun Çernobil kazası sebebi ile maruz kaldığı etkinin, yaşadığı bölge dolayısı ile maruz kaldığı doğal radyasyon etkisine kıyasla önemsiz olduğu, yapılan ölçümlerle de ortaya konmuştur. Nitekim bu ölçümlerde Trakya ve Doğu Karadeniz bölgelerinde o tarihlerde yaşayan insanlarımızın aldığı radyasyon dozunun yaklaşık bir akciğer grafisinde alınan doza yakın olan 59 milirem, diğer yörelerde yaşayan insanlarımızda ölçülen radyasyon dozunun ise 50 milirem olduğu tesbit edilmiştir.

Ancak, hafızalarda kalan yönüyle hoş bir seda bırakmayan, muhtemel paniği önlemeye yönelik, amacını aşmış bir takım resmî beyanatlar o günden bugüne konunun üstünün örtülmeye çalışıldığı şeklinde yorumlana gelmiştir. Halbuki, Türk insanının büyük bir kısmının vazgeçilmez alışkanlığı olan çay konusunda yapılan bir denetim programı, bu arada gözden kaçmıştır. Bu denetim programı gereği, bilimsel olarak sağlığa zararlı olmadığı konusunda hem fikir olunduğu halde, sırf spekülatif yorumlara yol açmasın diye, büyük bir ekonomik kayıp da göze alınarak 58 bin ton çay imha edilmiştir. Doğu Karadeniz Bölgesi’nin diğer iki önemli ürünü olan fındık ve tütün ise hiçbir sorunla karşılaşılmadan, her türlü denetimden geçirilerek, başta AB ve ABD olmak üzere, ithalatta değişik limitler uygulayan ülkelere, aktivitelerine göre tasnif edilerek ihraç edilmiştir, halen de ihraç edilmektedir.” Ukrayna’nın Kiev şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Güç Reaktörünün 4. ünitesinde, 26 Nisan 1986 günü erken saatlerde meydana gelen kaza sonrasında, atmsosfere büyük oranda füzyon ürünleri salındığı, 4 gün sonra öğrenildi.

26.04.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Yeni Asya Gazetesi - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat-Promosyon - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım