Kültür-Sanat |
Bu toprağın değerlerine sahip çıkmalıyız |
ÜMRANİYE Belediyesi ve Klâsik Türk Sanatları Vakfı işbirliğiyle düzenlenen ‘Bir İstanbul Sanatı: Hüsn-ü Hat’ konulu seminerde konuşan Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, ‘bu san'atlara sahip çıkmak hepimizin görevi’ dedi. Klâsik Türk Sanatları Vakfı’nın İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Etkinlikleri kapsamında düzenlediği ‘15 Sergi 15 Seminer’ programının ikincisi Ümraniye Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi. ‘Hüsn-ü Hat Sergisi’ ve ‘Bir İstanbul Sanatı: Hüsn-ü Hat Semineri’ faaliyeti Cemil Meriç Kültür ve Eğitim Merkezi’nde yapıldı.
BAŞKAN CAN: ‘BU SAN'ATLARA SAHİP ÇIKMAK HEPİMİZİN GÖREVİ’ Program, Cemil Meriç Kültür Merkezi’nde, Hüsn-ü hat san'atına ait örneklerin sergilenmesi ile başladı. Başkan Hasan Can, İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ve konuklar sergiyi birlikte gezdiler. Seminerin açılış konuşması yapan Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, ‘Kur’ân-ı Kerim Mekke’de nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı’ özdeyişiyle, İstanbul’daki hat san'atının kıymetinin vurgulandığını söyledi. Resim san'atının İslâm coğrafyasında meşruiyeti tartışılması dolayısıyla hat ve tezhip san'atının hızla geliştiğini ifade eden başkan Can, sözlerine şöyle devam etti: “Kültüre hep ayrı bir değer verdik. Bu nedenle Ümraniye’nin fizikî yapılarıyla olduğu kadar kültür san'at ve sosyal aktiviteleriyle de adına yakışır bir noktaya gelmesi için çabaladık. Gerek yaptırdığımız kültür merkezleri ve buralardaki etkinlikler ve gerekse hikâye, resim ve şiir alanında düzenlediğimiz yarışmalarla ilçemizi bir kültür-san'at merkezi haline getirdik. Bugün Klâsik Türk Sanatları Vakfı, ile birlikte bir sergi ve seminer düzenledik. Çok kıymetli eserleri sergiledik. Bizce bu san'atları yaşatmak hepimizin vazifesidir. Bu toprağın değerlerine sahip çıkmak bir sorumluluk gereğidir.”
‘HAT’, KUR’ÂN-I GÜZEL YAZMA GAYRETİYLE DOĞDU Seminere konuşmacı olarak katılan Klâsik Türk Sanatları Vakfı Başkanı Prof. Uğur Derman, İstanbul fethedildikten sonra kültür san'at hareketlerinin buraya toplandığını hatırlatarak, hat san'atının bir İstanbul san'atı olduğunun altını çizdi. Derman, özetle şunları söyledi: “Bu san'atın aslı Arap harflerdir. Önce okuma yazma, sonra da san'at vasıtası olarak kullanılmıştır. Hüsn-ü hattın doğuşu İslâm’ın kitabı Kur’ân-ı Kerim’in en güzel şekilde yazılması, tezhiple de bezenmesi gayretiyle olmuştur. San'atın esası dini konudur. Bu sonraki yıllarda insanlara garip gelmiştir. Halbuki bunda garipsenecek bir şey yok. Düşününki Rönesans asıllar boyunca dinî konular işlemiştir. Mesih, Meryem Ruhu’l-Kudüs vs ana konular olmuştur. Birkaç yüzyıl da böyle devam etmiştir. Dolayısıyla bizde de garip karşılanmaması icap eder.” Diğer konuşmacısı Yard. Doç. Dr. Mehmet Memiş ise hat san'atının önemli isimlerine dair bilgi ve örnekleri konuklarla paylaştı. İstanbul’a bu san'attaki mertebeyi kazandıran ustaların tanınması gerektiğini ifade eden Memiş, 13. yüzyıldan itibaren bu alanda öne çıkan çeşitli san'atçıların biyografi ve san'at anlayışlarını ayrıntılarıyla sundu. Memiş, hat san'atının temel taşlarından olan Yakut Mustasımi ile sonraki yıllarda isimlerini duyuran Şeyh Abdullah, Ahmed Karahisari, Sami Efendi ve diğer önemli hat ve tezhip san'atçıları hakkında bilgiler verdi. 32 adet seçkin eserin yer aldığı Klâsik Türk Sanatları konulu sergi, 6 Nisan tarihine kadar ziyaretçilere açık kalacak. |
RECEP BOZDAĞ 11.03.2010 |