Güncel |
Doğu ve Güneydoğu’da 15 Şubat gerilimi |
Terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirilişinin 11. yıldönümü nedeniyle Diyarbakır, Hakkari, Van, Muş ve diğer bazı il ve ilçelerde esnaf kepenk kapattı. Diyarbakır’da sadece fırınlar açılırken kentin en yoğun olan cadde ve sokaklar neredeyse tamamen boşaldı. Çevik Kuvvet ekipleri kent merkezinin çeşitli yerlerinde güvenlik tedbirleri aldı. Hakkari il merkezi ile ilçelerinde esnaf kepenk açmazken, şoförler kontak kapattı. 15 Şubat’ı ‘kara gün’ olarak ilân eden BDP Hakkari İl Başkanlığı binasına siyah bez asıldı. BDP’nin Van İl ve Merkez İlçe Başkanlığına da siyah bez asılırken, uyarıldığı iddia edilen esnafın bir kısmı orada da kepenk açmadı. Doğu’da 15 Şubat gerilimi
TERÖR örgütü PKK’nın elebaşının yakalanış yıl dönümünü bahane ederek, Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde izinsiz gösteri yapan gruba, polis müdahale etti. Terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilişinin yıldönümü sebebiyle Doğubayazıt’ta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Anıtı önünde toplanan bir grup, basın açıklamasının ardından BDP ilçe binasına yürümek istedi. Yürüyüş sırasında gruptan bazı kişiler, polise, iş yerlerine ve bazı banka şubelerine taşla saldırdı. Saldırı üzerine polis, biber gazı ve tazyikli su ile gruba müdahale etti. Grup, ara sokaklara dağıldı. Öte yandan, terör örgütü PKK’nın elebaşının yakalanış yıl dönümü bahanesiyle Hakkari ile Yüksekova, Çukurca ve Şemdinli ilçelerinde esnaf iş yerlerini açmadı. Fırın ve eczane dışında iş yerlerinin açık olmadığı Hakkari ve ilçelerinde, polis geniş güvenlik önlemi aldı. Van’da da ara sokaklardaki bazı iş yerlerinin açılmadığı gözlendi. Muş’un Bulanık ve Varto ilçelerinde de esnaf, olay çıkma ihtimaline karşı kepenklerini açmadı. Varto’da kepenk açan bazı esnaf ise basın açıklaması yapılacağını duyunca kapamak zorunda kaldı.
|
16.02.2010 |
TSK SİYASETİN DIŞINA ÇIKARILMALI |
“Silâhlı Kuvvetler de değişmelidir, değişmek zorundadır, değişecektir” diyen Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, bunun için öncelikle yapılması gereken şeyin “TSK'yı siyasetin dışına çıkarmak” olduğunu vurgulayıp, diğer maddeleri şöyle sıraladı: HUKUK DIŞI TASFİYELER SONA ERMELİ
* TSK iç güvenlik görevlerinden arındırılmalı ve tamamen dış tehdit hedeflerine yönlendirilmeli. * lJandarma ile kendi arasındaki göbek bağı kesilmeli.* Tüm milletin tâbi olduğu hukuk ve yargı sistemine tâbi olmayı içine sindirmeli.* Hukuk dışı tasfiyelere son verilmeli.
PERSONELİ MANEVî BOŞLUKTAN KURTARACAK TEDBİRLER
Silâhlı Kuvvetlere yeni alınacak elemanların seçiminde ideolojinin değil, liyakatin öne çıkarılması gerektiğini ifade eden Tanrıverdi, “İşte, TSK'yı milletin kalbine yerleştirecek ve Silâhlı Kuvvetlerin bozuk olduğu söylenen moralini düzeltecek adımlar bunlardır. Daha önemlisi de, profesyonel personelin içine düşürüldüğü manevî boşluktan çekip çıkarılmasını sağlayacak radikal tedbirlerin alınmasıdır” dedi.
TSK da değişmek zorunda
ADALETİ Savunan Derneği (ASDER) Onursal Başkanı Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’a çağrıda bulunarak, “Silâhlı Kuvvetler de değişmelidir, değişmek zorundadır, değişecektir” dedi. Tanrıverdi, bunun için öncelikle yapılması gereken şeyin “TSK’nın siyasetin dışına çıkarılması” olduğunu vurguladı. Emekli Tuğgeneral Tanrıverdi, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un gazetelere verdiği röportajla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, Başbuğ’un açıklamalarından ilkini yumuşak, ikincisini ise sert bulduğunu vurgulayarak, “Birincisi vaziyeti idare etmek içindi. İkincisi biraz zılgıtlı” değerlendirmesini yaptı. Genelkurmay Başkanının asimetrik psikolojik harekât yaptığına dikkat çeken Tanrıverdi, “Silâhlı Kuvvetler mensuplarına ve masaya vurması için sabırsızlanan sivil yandaşlarına moral vermek amacına yönelik bir psikolojik harekât. Ama Silâhlı Kuvvetler’in ve bir kısım militarist insanların moralini düzeltmek isterken, milletin kahir ekseriyetini teşkil eden, mütedeyyin insanların huzurunu kaçırdığını fark etmelidir. Aslında mütedeyyin insanları fark edebilse, bütün sorunlar son bulacaktır” dedi.
“SİLÂHLI KUVVETLER NEDEN RAHATSIZ?”
Bu tür hasbihallerin bazı medya kuruluşları ile değil de daha geniş kesimlerle yapılması halinde daha etkili olabileceğini ifade eden Tanrıverdi, Genelkurmay Başkanı Başbuğ’a şu soruları yöneltti: “Sonra savaşta değiliz, sıkıyönetim de yok, askerin morali neden bozuk? Barıştayız. Devletin kurumları yerli yerinde. Meclis çalışıyor. Yürütme ve yargı da görevlerini yapıyor. Demokrasinin kuralları işliyor. Silâhlı Kuvvetler neden rahatsız? Hem, ‘Kendi halkını düşman gören ordu olur mu?” diye soruyorsunuz, hem de, Silâhlı Kuvvetler’in morali için savaşacağınızı söylüyorsunuz. Kiminle savaşacaksınız? Ülkemizde, yargı hep böyle işler. Zanlıları tespit eder. Yargılar. Suçluları cezalandırır. Suçsuzları serbest bırakır. Basın da bunu takip eder. Bunun neresi moral bozucu? Ya bir de, YAŞ gibi, savunma almadan, yargılamadan ve yargılama hakkı da bırakmadan, kanunda yazılı olmayan suçlarla suçlayıp, hüküm verse, ne yapardınız? Yoksa, çizme aşılarak yapılan müdahale ve müdahale teşebbüslerinin yargı önüne getirilmesinden ve milletin önüne serilmesinden mi rahatsızlık duyuluyor?”
“AÇIKLAMAKTAN VAZGEÇERSENİZ GÜVENİRLİLİĞİNİZ KALMAZ”
TANRIVERDİ, Başbuğ’un verdiği röportajlarda siyasî değerlendirmelerde bulunduğunu ifade ederek, sorulan sorulara “O husus TBMM’nin sorumluluk alanına girer. Biz Meclisin kararlarına uyarız” demesinin beklendiğini söyledi. Tanrıverdi ayrıca, Başbuğ’un bir kısım bilgileri milletle paylaşacağını söylediğini hatırlatarak, şunları kaydetti: “Her halde bu açıklamayı da üçüncü yandaş gazete ile yapacağınız mülakata bıraktınız. Bu kadarını söyledikten sonra açıklamaktan vazgeçerseniz, güvenirliğiniz kalmaz. Belki de gündemi sarsacak konulardır. Siyasetle mi, yoksa yargı ile mi ilgili? Sorun bu ikisi ile olduğuna göre, anlaşılan önümüzdeki günlerde sürprizler olabilir. Hayırlısı olsun.”
“PERSONELİ MANEVî BOŞLUKTAN KURTARACAK TEDBİRLER ALINMALI”
“SİLÂHLI Kuvvetler de değişmelidir, değişmek zorundadır, değişecektir” diyen Adnan Tanrıverdi, bunun için öncelikle yapılması gereken şeyin “TSK’nın siyasetin dışına çıkarılması” olduğunu vurgulayıp, diğer maddeleri şöyle sıraladı: “Önce siyasetin dışına çıkarılmalı. Sonra, iç güvenlik görevlerinden arındırılmalı ve tamamen dış tehdit hedeflerine yönlendirilmeli. Jandarma ile kendi arasındaki bağı kesilmeli. Tüm milletin tabi olduğu hukuk ve yargı sistemine tabi olmayı içine sindirmeli. Hukuk dışı tasfiyelere son verilmeli, yeni alınanların seçiminde, ideoloji değil, liyakat öne çıkarılmalıdır. Profesyonel personelin içine düşürüldüğü manevî boşluktan çekip çıkarılmasını sağlayacak radikal tedbirlerin alınmasıdır.”
|
16.02.2010 |
TÜSİAD’dan itidal çağrısı |
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, “İçinden geçtiğimiz kutuplaşma, diyalogsuzluk, canlı izlediğimiz tartışmalar, rahatsız edici siyasî polemik, siyasî sisteme müdahale iddiaları, ‘Bildiklerimizi anlatırız’ tehdidi, âdil yargılama sürecinde yaşadığımız vicdan hesaplaşmaları bize yakışmıyor” diyerek bütün kesimleri itidale çağırdı. TÜSİAD’dan itidal çağrısı
TÜRK Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, siyasiler ile askerleri itadale davet ederek, toplumu rahatsız edici polemiklerden ve tehditvari beyanlardan kaçınılmasını istedi. Boyner, bazı TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyeleriyle birlikte düzenlediği 2010-2011 faaliyet programına ilişkin basın toplantısında yaptığı konuşmada, asker ve sivil ilişkisi konusuna da değindi. Ümit Boyner, Türkiye’nin, demokrasi açığı olan, ancak bu açığı Avrupa Birliği üyelik sürecinde 99 Helsinki Zirvesi sonrasında azaltmaya başlamış bir ülke olduğunu kaydetti. Asker-sivil ilişkilerinin Kopenhag Siyasi Kriterleri çerçevesinde 2000-2005 döneminde görünürde çok önemli bir zedeleme oluşturmadan ilerleme gösterdiğini dile getiren Boyner, Kopenhag kriterlerinin aslında önemli bir referans ve bütünlüğü olan bir süreç olduğunu söyledi. 2005 sonrası demokratikleşme sürecinde bütünlüğün kaybedilmeye başlandığını kaydeden Boyner, “Daha fazla hak ve özgürlük, bunu vatandaşın istememesi mümkün mü? Demokratikleşme sürecine mutlaka geri dönmeliyiz’’ diye konuştu. TÜSİAD’ın 13 yıl önce hazırladığı Demokratikleşme Raporunda Türkiye’nin sivilleşme alanında önemli sorunlarının olduğunu yazıldığını hatırlatan Boyner, şöyle devam etti: ‘’Geçen zaman zarfında hukuk alanında, Millî Güvenlik Kurulu’nun yapısının değişimi gibi bazı adımlar atıldığını biliyoruz. Ancak gelişmiş demokratik standartlarda eksikliğimiz var. Demokrasilerde silâhlı kuvvetlerin rolü belli. Sivil hükümetlerin ve kamu kurumlarının rolleri de belli. Bu rolün dışında bir tutum ve tavır, çoğulcu parlamenter demokrasilerde anlayış ile karşılanmaz. Bunun hiçbir açıklaması yapılamaz. Hukuk devleti, hiçbir kişi veya kuruma mutlak bir dokunulmazlığın sağlanmadığı bir düzendir. Demokratik bir toplumda kurumundan bağımsız olarak, tüm kamu görevlileri de her türlü eyleminden ötürü gereğinde yargı önünde hesap verebilirler. Türkiye’de demokrasinin sivilleşmesi askerî bürokrasinin, bürokrasimizin tüm kesimleri gibi siyasal otoriteye tabi olmasını ve kamu yönetiminde gerçekleştirilen iş bölümü gereği ulusal savunma görevini yerine getirmek üzere düzenlenmesini gerektiriyor.’’
“PROBLEM YAPISAL NİTELİKTE”
MECLİSTE yaşanan kavga ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un açıklamalarına atıfta bulunan Boyner, “İçinden geçtiğimiz kutuplaşma, diyalogsuzluk, canlı izlediğimiz tartışmalar, rahatsız edici siyasî polemik, siyasî sisteme müdahale iddiaları, ‘bildiklerimizi anlatırız’ tehdidi, adil yargılama sürecinde yaşadığımız vicdan hesaplaşmaları bize yakışmıyor” ifadelerini kullandı. TÜSİAD Başkanı Boyner, böyle bir arka plan önünde sürdürülebilir büyümeden bahsetmenin, yapısal işletmeden söz etmenin de zor olduğunun altını çizdi. Boyner, şöyle dedi: “Türkiye’nin potansiyeline ve kendimize inanıyoruz. Gündemin gerçek önceliklerine dönmesi gerekir. Huzur olmayan bir ortamda refahtan bahsetmek mümkün değil. Bu tür kavgaların 90’lı yıllara gömdük diye biliyorduk. Koalisyonlardan kurtulunca artık, huzur ortamı oluşur diye düşünenler oldu. Ama problem dönemsel değil daha çok yapısal niteliktedir.”
|
16.02.2010 |
Kral Hamad: Türkiye’nin rolü önemli |
Bahreyn Kralı Hamad, Türkiye’nin, AB içinde yer almasının tüm İslam ülkeleri için önemli olduğunu belirrtti. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Bahreyn Kralı Hamad tarafından kabul edildi. Kral Hamad’ın sarayında yaklaşık 20 dakika süren kabulde, Bayreyn Temsilciler Meclisi Başkanı el Dahrani ile Şahin’e eşlik eden milletvekilleri ve Türkiye’nin Manama Büyükelçisi Haldun Otman da bulundu. Hamad, kabulde, Türkiye’ye yaptığı ziyarette, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ikili ilişkileri geliştirmeyi kararlaştırdıklarını ancak, bu ilişkileri sürekli kılacak ve geliştirecek mekanizmaların henüz kurulamadığını söyledi. Hamad, bunun bir an önce devreye sokulması gerektiğini kaydederek, savunma sanayi alanında işbirliğinin daha da geliştirilebileceğini dile getirdi. Türkiye’nin Ortadoğu’daki rolünün, çok önemli ve etkili bir rol olduğuna işaret eden Hamad, ‘’Türkiye, Ortadoğu’da etkin rolünü ve varlığını vurguladığı sürece Avrupalılar nezdinde daha güçlü olur. Türkiye’nin, AB içinde yer alması bütün İslâm ülkeleri için önemlidir. Hedef; o olmalıdır’’ diye konuştu. Hamad, ülkesinde, Türkiye’ye karşı büyük bir sevgi olduğunu dile getirdi.
“AB MÜZAKERELERİ, İLİŞKİLERİ GEVŞETMEZ’’
TBMM Başkanı Şahin de kendisine ve heyetine gösterilen konukseverliğe teşekkür etti. Son derece modern ve çağdaş bir Bahreyn gördüğünü ifade eden Şahin, ikili ilişkileri her alanda geliştirmek istediklerini vurguladı. Şahin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın selâmlarını iletti. TBMM Başkanı Şahin, Türkiye’nin, AB ile katılım müzakerelerinin, kardeşleriyle olan ilişkileri gevşetmeyeceğini, bilakis güçlendireceğini söyledi. Türkiye’nin AB içinde yer almasının temel sebebinin, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü daha da geliştirmek olduğunu belirten Şahin, ‘’AB ile müzakereler yaparken, İslâm dünyasında insan haklarına aykırı bir şey görürsek, buna da sessiz kalamayız’’ dedi. |
16.02.2010 |
Ecevit’in raporları devletin elinde |
BAŞKENT Üniversitesi Hukuk Müşavirliği, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in bütün raporlarının eşi Rahşan Ecevit ve dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Şağar’a teslim edildiğini bildirdi. Başkent Üniversitesi Hukuk Müşavirliğinden yapılan yazılı açıklamada, son günlerde ‘’Başkent Üniversitesini kasten hedef alan görsel ve yazılı medyada, merhum eski Başbakan Bülent Ecevit’in rahatsızlığının üzerinden 8 yıl geçtikten sonra gerçek dışı iddialarda bulunulduğu’’ savunularak, kamuoyuna açıklama yapılmasının zorunlu hale geldiği belirtildi. ‘’Bülent Ecevit’in 4 Mayıs 2002 tarihinde Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesine kendi arzusuyla geldiği, Ecevit’in mevcut sağlık sorunlarının tüm tıbbi yöntemler kullanılarak tedavi edildiği’’ kaydedilen açıklamada, 17 Mayıs 2002-26 Mayıs 2002 tarihleri arasında tedavisinin sürdürüldüğü ve 15 gün arayla kontrollerine gelmek üzere 27 Mayıs 2002 tarihinde taburcu olduğu ifade edildi. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: ‘’Hastaneden taburcu edildikten sonra merhum Bülent Ecevit’in bütün raporları eşi Sayın Rahşan Ecevit ve dönemin Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ahmet Şağar’a teslim edilmiştir. Yani bu raporlar yıllardır Sayın Rahşan Ecevit’in ve devletin elindedir.Merhum Bülent Ecevit’in hasta dosyası ise hastane kuralları, hasta hakları ve etik kurallar gereği Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesinde muhafaza edilmektedir.’’ |
16.02.2010 |
MHP, seçim için tarih verdi |
Mhp Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez, ‘’Seçimlerin 7 Kasım 2010’da yapılmasını istiyoruz’’ dedi. Nevşehir İl Teşkilatı yöneticileri ile Nevşehir Gazeteciler Cemiyetini ziyaret eden Didinmez yaptığı açıklamada, bir an önce seçime gidilmesinden yana olduklarını söyledi. Seçimin 7 Kasım 2010 tarihinde yapılmasını istediklerini bildiren Didinmez, ‘’Demokrasilerde emniyet güvencesi seçimdir. Gergin ortamı rahatlatabilmek için muhalefetin iddialarını iktidar karşılar ya da karşılamaz veya kabul eder, etmez. Eğer iktidarın kendi görüş ve düşünceleri halk tarafından hala benimseniyor ise seçimden korkmaması gerekir’’ dedi. Didinmez, ülkedeki gelişmelerin milletin canını acıttığını, dar ve sabit gelirli vatandaşların, köylünün, çiftçinin, sanayicinin bundan kurtulmak istediğini, bunun da seçim ile mümkün olabileceğini ileri sürdü. |
16.02.2010 |
Mersin’de 16 gözaltı |
MERSİN'DE izinsiz gösterilere katıldıkları iddiasıyla 16 kişi gözaltına alındı. Polisin olası izinsiz gösterilere karşı şehirde önlemler aldı. Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde de BDP’li bir grubun yaptığı basın açıklaması sonrasında, ‘’yasa dışı slogan’’ attıkları iddiasıyla gözaltına alınan 5 kişiden 2’si tutuklandı. |
16.02.2010 |
ŞİKÂYET ETMEYİN, SORUNU ÇÖZÜN ! |
Daniştay’in katsayı kararını protesto eden Sivil Toplum Kuruluşları, söz konusu adaletsizliğin giderilmesi için hükümeti ve TBMM’yi göreve çağırdı. STK’lar, TBMM’nin üyelerinden kınama veya şikâyet değil, sorunu biran önce çözmelerini beklediklerini bir kez daha vurguladılar. Memur-Sen ve ona bağlı sendikalar ile çok sayıda STK, meslek liselerinin üniversiteye girişinde uygulanan katsayı adaletsizliğini azaltan 17 Aralık 2009 tarihli YÖK kararının Danıştay 8. Dairesi tarafından yürütmesinin durdurulmasını Danıştay binasının önünde protesto etti. Memur-Sen Ankara İl Başkanı ve Eğitim-Bir Sen Ankara 1 No’lu Şube Başkanı Mustafa Kır yaptığı ortak açıklamada, katsayı uygulamasının sadece İmam-Hatip Liselerini değil, tüm meslek liselerini kapanma noktasına getirdiğini hatırlattı. Mustafa Kır, Danıştay’ın vermiş olduğu kararla meslek liseleri ile üniversiteler arasına aşılması güç bir “zulüm duvarı” örmeyi amaçladıklarını dile getirerek, alınan bu kararın ideolojik ve hukuk dışı bir karar olduğunu belirtti. Söz konusu “zulüm duvarı”nın da bir gün yıkılacağını ifade eden Mustafa Kır, çocukların ahının bu kararın altına imza atanları mutlaka tutacağı ve onları da gözyaşına boğacağını söyledi. Üniversite sınav müracaatlarının başladığını hatırlatan Mustafa Kır, şu günlerde 10 binlerce meslek liseli öğrencinin psikolojilerinin alt üst edildiğini ve hayallerinin bir kez daha yıkıldığını belirtti. Kır, bi adaletsizliğin giderilmesi için hükümeti ve TBMM’yi göreve çağırdıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti: “Özgürlüklerin güvencesi olması gereken yargı, özgürlükleri kısıtlayan ve tehdit eden bir kurum haline gelmiştir. Bunun önüne geçiniz. Farklı katsayı uygulamasanı kaldırma sorumluluğunu YÖK’e yükleyip, yanlışlık yapanları sadece kınamakla yetinmeyiniz. TBMM’nin üyelerinin bu hukuk dışılığı kınamaları veya şikâyet etmeleri sorunu çözmüyor. Biz sizden kınama veya şikâyet değil, sorunu çözmenizi bekliyoruz. Biz sizden katsayı adaletsizliğini acilen çözecek, üniversitelerde hukuki dayanaktan yoksun başörtüsü yasağına son verecek, Kur’an öğrenimine yaş sınırlaması getiren yasayı değiştirecek, hukuk ve özgürlük alanlarını genişletecek, kurumların ve bürokratların keyfi uygulamalarını ortadan kaldıracak yasal ve anayasal düzenlemeleri derhal hayata geçirecek eylemleri bekliyoruz.”Basın açıklamasından sonra protestocu grup sloganlar atarak olaysız bir şekilde dağıldı.
|
UMUT YAVUZ 16.02.2010 |
Özcan: Öğrenciler sınav için çalışmalarına devam etsin |
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Danıştay’a yaptıkları itirazın reddedilmesi halinde yerine çok sayıda alternatifleri olduğunu bildirdi. Yusuf Ziya Özcan, Atılım Üniversitesi’nde yaptırılmakta olan Mükemmelliyet Merkezi’nde incelemelerde bulundu. Merkeze gelişinde “Danıştay’ın, YÖK’ün itirazına reddetmesi halinde yeni uygulamanın ne olacağı” yönündeki soruya Prof. Dr. Özcan, “Sık sık söylüyorum, çok alternatifimiz var. Öğrencilerimiz lütfen çalışmalarına devam etsinler. Onları şimdilik ilgilendiren bir şey yok. Bütün bu yapılan düzenlemeler, ikinci sınav sonrasına ait. Puanların nasıl hesaplanacağı ve yerleştirmenin nasıl yapılacağı ile ilgili. Onun için lütfen çalışmalarına devam etsinler” diye konuştu. Yusuf Ziya Özcan, bir soru üzerine, sınav takviminde herhangi bir aksama olmayacağını vurguladı. Prof. Dr. Özcan, yeni bir formülleri olup olmadığı sorusuna, “Bir değil, bir çok formülün bulunduğunu” cvabını verdi. |
16.02.2010 |
ABD ile İran'a da köprü olabiliriz |
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, doğunun en batılı, batının en doğulu ülkesi olması itibariyle Türkiye’nin ABD, AB ve İran arasında yaşanan iletişim kopukluklarında köprü olabilecek özelliklere sahip olduğunu söyledi. Egemen Bağış, Başbakanlıkta Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker ile bir araya geldi. Bağış, ‘’İran’ın nükleer faaliyetleri konusunda en son Katar’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın temasları sırasında muhtemel bir uranyum takasının Türkiye’de gerçekleşebileceği konusu gündeme geldi. Sizin bu konudaki düşünceleriniz neler?’’ şeklindeki soru üzerine, Türkiye’nin bölgesinde bir barış ülkesi olmak için son 7 yıldır çok önemli çabalar kat ettiğini ve çok önemli başarılar kaydettiğini söyledi. Şu an itibariyle Türkiye’nin bölgesinde çok önemli bir istikrar unsuru olduğunu ifade eden Devlet Bakanı, şöyle konuştu: ‘’Bugün Bosna Hersek’le Sırbistan arasında, Afganistan’la Pakistan arasında, Rusya ile Gürcistan arasında, Irak’la Suriye arasında, Filistin, İsrail ve Suriye üçgeni arasında Türkiye’nin arabuluculukları mevcuttur. Şu anda da ABD, AB ve İran arasında yaşanan iletişim kopukluklarında köprü olabilecek özelliklere sahip, doğunun en batılı, batının en doğulu ülkesi olmamız itibariyle, zannediyorum Türkiye’nin oynayabileceği hem tarihi, hem de coğrafi görevler vardır. Biz her zaman söylüyoruz; komşunuzun evindeki yangını söndürmezseniz sizin evinize de bulaşabilir. Biz şu anda bölgemizde yeni huzursuzlukları engellemek için, yeni savaşları engellemek için üzerimize düşün görevi yapmaya çalışıyoruz.’’ |
16.02.2010 |
İhtiyaca göre sözleşmeli istihdamı dâvâlık oldu |
Türk Sağlık-Sen, kurumların sözleşmeli memur ihtiyacının ortadan kalkması halinde sözleşmelilerin işten çıkarılmasını sağlayan sözleşme hükmünün iptali için Danıştay’a dâvâ açtı. Danıştay’a açılan dâvâda 2010 yılı hizmet sözleşmelerinde yer alan “Kurum, sözleşmeli personel ihtiyacının ortadan kalkması halinde sözleşmeyi feshedebilir” maddesinin yürütmesinin durdurularak iptal edilmesi istendi. Bakanlar Kurulu Kararında hizmet sözleşmelerinin hangi hallerde feshedilebileceğinin ayrıntılı olarak ifade edildiği söz konusu maddenin idareye keyfi olarak fesih imkânı tanıdığı vurgulandı. İdarenin takdirine bırakılmış söz konusu hükmün eşitsizliğe neden olduğunun vurgulanan dilekçede, idareye keyfi olarak fesih imkânının tanınması çalışanların barış ve huzurunu sağlamakla yükümlü devlet ve hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmadığına dikkat çekildi. |
16.02.2010 |
2 ayrı kazada 8 kişi öldü |
Adana ve İstanbul’da meydana gelen iki trafik kazasında 8 kişi öldü, 2 kişi yaralandı. Alınan bilgiye göre, sürücülerinin isimleri henüz belirlenemeyen 01 YJ 587 ve 01 C 8841 plakalı otomobillerin Adana’nın Sarıçam ilçesine bağlı Hakkıbeyli köyü yakınlarında çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında araçlarda bulunan Yavuz Adamhasan, eşi Fadime Adamhasan, Astsubay Başçavuş Erdal Alıcı, Melike Berber ve Teslime Divleli öldü, 2 kişi yaralandı. Kazada otomobillerde bulunan Murat Kubilay ve Ahmet Işıl’ın yaralandı. Yaralılardan Murat Kubilay’ın Numune Devlet Hastanesinde, Ahmet Işıl’ın ise Adana Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. Yetkililer, kazada ölenlerin kimliklerinin belirlenmesi amacıyla çalışmaların sürdüğünü belirtti. Esenyurt ilçesi Haramidere mevkii E-5 Karayolu yan yol üzerinde ise Edirne yönüne giden Erkan Sarıtaş’ın (29) kullandığı 34 EST 59 plakalı otomobil, önce kaldırıma, daha sonra da yön tabelası direğine çarparak takla attı. Araç içerisinde sıkışan Sarıtaş ile Fırat Gürer (28) ve Ayhan Uzer (30) itfaiye ekipleri tarafından otomobilden çıkarıldı. Gürer ve Uzer olay yerinde hayatını kaybederken Sarıtaş kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.Kaza sebebiyel bir süre trafiğe kapanan yol, temizleme çalışmalarının ardından trafiğe açıldı. |
16.02.2010 |
"Hakim ayarlandı" iddiasına soruşturma |
Dıyarbakir Cumhuriyet Başsavcılığı, terör örgütü mensuplarının Habur’da teslim olması sırasında ‘’hakim ve savcıların ayarlandığı’’ yönündeki iddiayı ortaya atan kapatılan DEP’in eski Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle hakkında soruşturma başlattı. Diyarbakar Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak, İl Tütün Kurulu üyelerini kabulü sırasında gazetecilerin 19 Ekim 2009 tarihinde Kandil Dağı ve Mahmur Kampı’ndan gelenlerle ilgili olarak, ‘’hakim ve savcıların ayarlandığı’’ iddialarıyla ilgili sorularını cevapladı. İddianın kapatılan DEP’in eski Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle tarafından ortaya atıldığını hatırlatan Kavak, ‘’Kesinlikle böyle bir şey olmamıştır. Böyle bir şey olsa Habur’a gidilmezdi. Bu yönde yapılan açıklamaların amacı, yargının siyasalaştığı izlenimini vermektir’’ diye konuştu. Bu arada, sözkonusu iddiayı ortaya atan eski milletvekili Dicle hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca ‘adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif’ suçlamasıyla TCK’nın 301. Maddesi uyarınca soruşturma başlatıldı. |
16.02.2010 |
Orgeneral Saldıray Berk 2. kez ifadeye çağrılacak |
3. ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in, Erzincan’daki “Ergenekon Soruşturması” kapsamında ikinci kez ifadeye çağrılacağı bildirildi. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığından alınan bilgiye göre, Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından Erzincan’da bir süredir yürütülen “Ergenekon Soruşturması” kapsamında, 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk, 10 Şubat tarihinde ifadeye çağrıldı. Ancak Orgeneral Berk’in 9-14 Şubat tarihleri arasında görevli olduğu ve bu sebeple ifade için Erzurum’a gelemediği kaydedildi. Savcılık yetkilileri, Orgeneral Berk’in ikinci kez ifadeye çağrılacağını ve bu tarihin belirlenme çalışmalarının sürdüğünü belirterek, söz konusu tarihin şubat ayı sonunda bir günü bulmasının tahmin edildiğini ifade ettiler. Öte yandan, 3. Ordu Komutanlığında görevli astsubay A.S’nin gözaltına alınmasının ardından, Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından arama yapılmasına 3. Ordu Komutanlığınca izin verilmemesi üzerine, Genelkurmay Başkanlığından bilgi istendiği belirtildi. |
16.02.2010 |
3 inşaat işçisi serbest |
Erzıncan’da ‘’Ergenekon soruşturması’’ kapsamında gözaltına alınan 3 inşaat işçisi serbest bırakıldı. Edinilen bilgiye göre, Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ın talimatıyla önceki gün gözaltına alınan, Yaylabaşı beldesindeki toplu konut inşaatlarında çalışan 3 inşaat işçisi, Şanal’ın talimatıyla dün serbest bırakıldı. Jandarma ve Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince gözaltına alınan 3 inşaat işçisi Erzincan Emniyet Müdürlüğünde sorgulanırken işçilerin evlerinde ve çalıştıkları şantiyede arama yapıldığı bildirildi. |
16.02.2010 |
Yeni Asya okumak demokrasiye katkı yapmaktır |
Risale-i Nur Enstitüsünün düzenlediği seminerde konuşan Prof. Dr. Atilla Yayla, herkesin bireysel olarak demokrasi adına yapacağı şeyler olduğunu ifade ederek “Komşunuz demokrasi taraftarı olmayan bir gazete okuyorsa, ona Yeni Asya gibi demokrasiyi savunan gazeteleri okutmak, mümkünse diğer gazeteleri almaktan vazgeçirmek demokrasiye katkıdır. Böylece çok şey değişir, hiçbir gayreti küçümsemeyelim” dedi. Devlet, bireylerin hakkını kısıtlayamaz
Prof. Dr Atilla Yayla, Risale-i Nur Enstitüsü seminer salonunda demokrasinin temellerinin nasıl olacağını, günümüzün temel problemleri ışığında anlattı. Yetkilerin tek elde toplanmasının yanlış olduğunu belirten Yayla, “Biz devlet diye bir örgüt yaratıyoruz. Ve bu aygıta muazzam yetkiler ve muazzam imkânlar veriyoruz. Bunun bir canavar haline gelmesini ve bizi ezmesini kurallarla sınırlamak koşuluyla razı oluyoruz. Devletin bütün organları kanunla sınırlı olmalıdır” dedi.
MUHAFAZAKÂRLAR ARTIK GÖRÜNÜR OLMAK İSTİYOR Risale-i Nur Enstitüsü tarafından organize edilen seminerde konuşan Prof. Dr. Yayla, Türkiye sosyolojik olarak değiştiğini, muhafazakârların daha etkin hale geldiğini söyleyerek “Muhafazakârlar eskiden olduğu gibi toplumun alt tabakalarında bulunan, edilgen, etliye sütlüye karışmayan hatta milliyetçilik ve devletçiliğe destek veren bir tabaka olmaktan uzaklaşıyorlar. Artık muhafazakâr ailelerin çocukları, doktora yapmış, iki üniversite bitirmiş durumda. Medyaya sirayet ediyorlar, Üniversite kuruyorlar, Risale-i Nur Enstitüsü gibi faaliyetlere giriyorlar. Muhafazakârlar iktidardan pay istiyorlar, kimisi ben bakan olacağım diyor, kimi doktor olacağım diyor, kimisi de avukat olmak istiyorum diye ortaya çıkıyor. Belli bir kesim ise bunu hazmedemiyor” şeklinde konuştu. BAŞÖRTÜSÜYLE ÜNİVERSİTEYE GİRMEK DEĞİL, GİREMEMEK SUÇ Atilla Yayla, başörtüsü probleminin insan haklarıyla ilgili bir sorun olduğunu vurguladı, “Başörtüsüyle ilgili bir düzenleme yapılacaksa kanunlarla yapılmalıdır. Bugünkü kanunlara göre, başörtüsü takmak bir suç değil, yanlış değil, başörtülü öğrenciyi üniversiteye almamak suçtur. Normal şartlar altında bunların yargılanması gerekir. Niye olmuyor? Bunu yönetmelikle falan çözüyorlar. Kapıcıysanız, Genelkurmayda başınızı örtebilirsiniz. Bunda bir sakınca yok. Ama ben bu kimliğimle doktor olacağım, milletvekili olacağım derseniz olmaz. Temel sebep bu kişinin sizi kendisiyle eşit görmemesidir”
KATSAYI MESELESİ ÇÖZÜLMELİ Katsayı problemini toplumun vicdanının kabul etmediğini ifade eden Prof. Dr. Yayla, “Katsayı konusunda bir rahatsızlık var bu yanlıştır. Danıştay dokuz takla atıyor. ‘İşçisin sen işçi kal, garibansın gariban kal’ demeye getiriyorlar. Bu değişiyor tabi 70-80 milyon nüfuslu, muazzam bir sosyal mobilitenin olduğu bir ülkede bunu yapamazsınız” diyerek katsayı eşitsizliğini eleştirdi. Türkiye’nin ‘demokrasiye sürekli geçiş’ kategorisinde bir ülke olduğunu aktaran Yayla, sözlerini şöyle tamamladı. “Uzun vadede bir ülkede demokrasinin olup olmayacağı bireylere bağlıdır. Birey, kendisi olmanın bilincinde, kendi hayatını çekip çevirmeye muktedir ve kararlı olmalı. Yanlış gördüğü şeylere itiraz edebilmeli. Yerine göre sözle, yerine göre yazıyla karşı çıkabilmeli. Hak ve özgürlüklere gasp edildiği zaman hassasiyet göstermeli. Sadece kendi hak ve özgürlüklere değil, kendisi gibi olmayanın hak ve özgürlükleri konusunda daha büyük hassasiyet gösteren insanlar çoğaldıkça bu toplumda demokrasi çoğalacaktır.”
YENİ ASYA ALMAK DEMOKRASİYE KATKI YAPMAKTIR
MEDYA çoğulculaştığı için 28 Şubat gibi post modern darbelerin günümüzde başarılı olamayacağını belirten Yayla, “Hürriyet, Milliyet gibi gazeteler, ‘Niye bizim gibi yayın yapmıyorsunuz’ diye öbür gazetelere ateş püskürüyor. Diğer gazeteler Hürriyet gibi olsaydı biz ne Balyoz’u ne Kafes’i ne Poyrazköy’ü öğrenemezdik.” dedi. Herkesin bireysel olarak demokrasi adına yapacağı şeyler olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yayla, “Komşunuz demokrasi taraftarı olmayan bir gazete okuyorsa, ona Yeni Asya gibi demokrasiyi savunan gazeteleri okutmak, mümkünse diğer gazeteleri almaktan vazgeçirmek demokrasiye katkıdır. Böylece çok şey değişir, hiçbir gayreti küçümsemeyelim” dedi.
|
ELİF NUR KURTOĞLU 16.02.2010 |
YGS’ye başvurular bugün sona eriyor |
YÜKSEKÖĞRETİME Geçiş Sınavı’nın (YGS) uzatılan başvuru süresi bugün saat 17.00’de sona erecek. ÖSYM, 12 Şubatta sona erecek başvuru süresini 16 Şubata kadar uzatmıştı. YGS’ye, öğretim yılında ortaöğretim kurumlarının lise veya dengi okullar ile açıköğretim lisesinin son sınıfında okuyan öğrenciler, ortaöğretim kurumlarının son sınıflarında beklemeli durumda bulunanlar, ortaöğretim kurumlarının dışarıdan bitirme sınavlarına girenler, ortaöğretim kurumlarını bitirmiş olanlar, ortaöğretimlerini yabancı ülkelerde yapanlardan durumları bu şartları taşıyanlar başvurabilecek. Henüz mezun olmamış son sınıf düzeyindeki adaylar başvurularını okullarının bağlı olduğu başvuru merkezine yapacak. Mezun durumundaki adaylardan 2008 ve 2009 ÖSYS’nin her ikisine de başvurmamış olanlar ile 2008 veya 2009-ÖSYS’ye başvurmuş olanlardan öğrenim bilgilerinde değişiklik olanlar başvurularını istedikleri başvuru merkezine yapabilecek. Mezun durumdaki adaylardan 2008 veya 2009 ÖSYS’ye başvurmuş olan ve öğrenim bilgilerinde değişiklik olmayan adaylar ise başvurularını isterlerse bireysel olarak internet aracılığıyla ya da diledikleri bir başvuru merkezine yapacak. YGS, 11 Nisan 2010 tarihinde yapılacak. |
16.02.2010 |
Resimli uyarıda geri sayım |
TÜTÜN ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) Başkanı Mehmet Küçük, Danıştay’ın kararı doğrultusunda sigara ve diğer tütün mamullerinde resim ve yazı içeren birleşik uyarılar için yeni bir yönetmelik düzenlemesi üzerinde çalıştıklarını bildirdi. Küçük, yaptığı açıklamada, Danıştay’ın sigara paketlerinde yer alacak birleşik uyarılarla ilgili yürütmeyi durdurma kararının ardından, Danıştay İdarî Dâvâ Daireleri Kurulu’nun da paketlere konulacak uyarıların yönetmelikle düzenlenmesini istediğini hatırlattı ve bu çerçevede yeni bir düzenleme çalışması içine girdiklerini söyledi. Bu konuda bir yönetmelik çıkarılması halinde 4207 sayılı Kanun gereği Sağlık Bakanlığı’nın uygun görüşünün alınması gerektiğini ifade eden Küçük, AB mevzuatına uyum nedeniyle de AB Genel Sekreterliği’nin görüşüne ihtiyaç bulunduğunu kaydetti. Küçük, ”Şu aşamada yönetmelik taslağı üzerinde çalışıyoruz. Bunu hızlı bir şekilde çıkartacağız. Yeni düzenlemede de birleşik uyarılar paketlerin yüzde 65’ini kapsayacak. Düzenleme çalışmasını tamamlar tamamlamaz ilgili kuruluşlardan da görüş alacak ve bu konuyu sonuçlandıracağız.’’ Küçük, daha önce 1 Ocak 2010’da yürürlüğe girmesi öngörülen birleşik uyarıda uygulamanın başlangıç tarihinin Danıştay kararı üzerine, 1 Mart 2010’a ertelendiğine de dikkat çekkti. |
16.02.2010 |
Hızlı tren Kayseri’ye de gidecek |
ANKARA-Kayseri Yüksek Hızlı Tren (YHT) Projesi’nin Yerköy-Kayseri etabının uygulama projeleri bu yıl sonuna kadar tamamlanacak. 2011’in Yatırım Programı’nda yer alması planlanan proje tamamlandığında Ankara-Kayseri arasında trenle seyahat süresi 2 saat olacak. Alınan bilgiye göre, Ankara-Kayseri YHT hattının 174 kilometrelik Ankara Kayaş-Yozgat Yerköy bölümü, yapımı devam eden Ankara-Sivas YHT Projesi kapsamında yer alıyor. Proje kapsamında, Yozgat Yerköy-Kayseri arasında 139 kilometre uzunluğunda YHT hattı inşa edilecek. Ankara-Kayseri arasındaki mevcut demiryolu güzergâhında çift hat olarak inşa edilecek YHT hattının işletme hızı saatte 250 kilometre olacak. Ulaştırma Bakanlığına bağlı Demiryollar, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü (DLH), Ankara-Kayseri YHT Projesi’nin Yozgat Yerköy-Kayseri etabının uygulama projelerini yıl sonuna kadar tamamlayacak. 2011’in yatırım programında yer alması planlanan proje tamamlandığında Ankara-Kayseri arasındaki 7 saatlik trenle seyahat süresi 2 saat olacak.
ANKARA-SİVAS YHT İNŞAATI DEVAM EDİYOR
ANKARA-Sivas YHT Projesi, toplamı 466 kilometre uzunluğunda 2 etaptan oluşuyor. Uygulama projeleri tamamlanan Ankara Kayaş-Yozgat Yerköy etabının yapım ihalesine çıkılması için çalışmalar sürdürülüyor. Ankara-Sivas YHT Projesi’nin Yerköy-Sivas etabının alt yapı çalışmalarının yaklaşık yüzde 5’i tamamlandı. Buna göre, bu etabın Yerköy-Sorgun arasında 3 tünel ile 3 viyadüğünde inşaat çalışmaları devam ediyor. Önümüzdeki yıl projenin üst yapı işleri için ihaleye çıkılması planlanıyor. Ankara-Sivas YHT Projesi tamamlandığında seyahat süresi yaklaşık 2,5 saat olacak. |
16.02.2010 |
Edremit EMITT standı ile göz doldurdu |
55 BİN metrekare alan üzerine kurulan ve İstanbul Beylikdüzü TÜYAP’da gerçekleştirilen EMİTT 2010 fuarında Edremit Belediyesi tarafından hazırlanan stand büyük ilgi gördü. Stand ayrıca Kültür ve Truzim Bakanı Ertuğrul Günay’ tarafından da ziyaret edildi. Edremit Belediyesi standında zeytin ikramını kabul eden Bakan Günay ayrıca Araştırmacı- Yazar Zekeriya Özdemir tarafından yazılan ve Edremit Belediyesi Kültür Yayınları arasında yer alan Adremition’dan Edremit’e Efeler Toprağı Edremit ve Millî Mücadele Yıllarında Balıkesir Cepheleri isimli kitaplarını okuduğu ifade etti. Edremit Belediye Başkanı Av. Tuncay Kılıç’ın Edremit davetine de olumlu cevap veren Bakan Günay “En kısa sürede Edremit’i ziyarete geleceğim” dedi. Edremit’in zeytin ve zeytinyağlarından övgü ile bahseden Bakan Günay çevresindekilere zeytinyağı tüketmeleri konusunda telkinde bulundu. Edremit Belediyesi standında bölgenin zeytini, zeytinyağı ve zeytin ürünlerinin yanı sıra Kazdağları, termal turizm gibi konular ön planda tutuldu. Çok geniş bir gamda hazırlanan tanıtım materyalleri ile turizmde marka olmak yolunda hızla yeni bir atağa geçen Edremit, EMITT’te büyük ilgi görüyor. Edremit Belediye Başkanı Av. Tuncay Kılıç “Edremit Belediyesi olarak geçmiş dönemde başlattığımız ve büyük yollar aldığımız tanıtım hamlemizi hızla devam ettiriyoruz. Yıllar önce EMITT ile başladığımız Edremit’in Turizm markası olma yolundaki çalışmalarımızı yıllar sonra tekrar EMITT’e taşıyarak devam ettiriyoruz.”dedi. |
16.02.2010 |
Yaban koyunları için yem desteği |
KONYA Bozdağ’da koruma altındaki Anadolu yaban koyunlarına soğuk kış şartlarından etkilenmemeleri için yem ve su takviyesi yapıldı. Konya Çevre ve Orman Müdürü Nuri Kunt, yaptığı açıklamada, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu için korumaya alınan Konya Bozdağ Koruma Sahası’ndaki yaban koyunlarının sayılarının artırılması için her türlü tedbiri aldıklarını belirtti. Müdürlük olarak kış döneminin soğuk günlerinde av ve yaban hayatının korunması amacıyla da gerekli tedbirleri aldıklarını ifade eden Kunt, ‘’Av ve yaban hayvanlarının olumsuz hava koşullarında büyük bir sorun oluşturan yem ve su ihtiyaçlarının karşılanması için yerleşim yerlerinden uzak yerlere yem takviyesi yapıyoruz’’ dedi. Sulak alanların donması ve toprağın karla kaplı olması sebebiyle beslenme zorluğu çeken hayvanların besin ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla yaban koyunları için 20 ton yonca otu alındı. |
16.02.2010 |
Yazın kirazdan, kışın zincirden |
BURSA’NIN Uludağ eteklerindeki dağ köylerinde yaşayan çoğunluğu gençlerden oluşan vatandaşlar, yaz aylarında kiraz gibi tarım ürünlerinden kış aylarında ise bölgeye gelen turistlerin araçlarının lastiklerine taktıkları zincirden gelir sağlıyor. Alınan bilgiye göre, Uludağ eteklerinde kurulu İnkaya, Yiğitali, Kirazlı ve Bağlı köylerinde yaz aylarında tarım ve hayvancılıktan gelir sağlanıyor. Köylerde yaşayan işsiz birçok genç, kiraz, elma, armut, vişne gibi meyvelerle birçok çeşitte yetiştirilen sebzelerin hasadında tarım işçisi olarak çalışıp, para kazanıyor. Havalar soğuduktan sonra köylerinde evlerine çekilen, işsiz gençlerden oluşan birçok kişi, para kazanmak için adeta karın yağmasını ve Uludağ’da kayak sezonunun açılmasını bekliyor. Kar yağışı ve turistlerin bölgeye gelmesiyle yol kenarlarına çıkan köylüler, araçlara taktıkları zincirden önemli gelir sağlıyor. Uludağ’a zincirsiz çıkılmasına izin verilmemesi, civar köylerde yaşayanlar için küçük de olsa bir sektör oluşturdu. |
16.02.2010 |
Türkiye, tabiî taşıyla da zengin |
Trabzon Sanayici ve İşadamları Derneği (TSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Zeyyat Kafkas, dünya doğaltaş rezvervinin yüzde 33’ünün Türkiye’de bulunduğunu ancak işletme maliyetlerinin yüksek olmasından dolayı ülkemizde madenciliğin yavaş ilerlediğini söyledi. 2000 yılında 140 milyon dolar olan doğal taş ihracatının 2009 yılında 1 milyar 500 milyon dolarlara yükselmesinin madencilerin önünün açılması gerektiğinin bir işareti olduğunu kaydeden Kafkas “Türkiye’de yıllardan beri sektörde hep hükümet politikaları uygulandı. Halbuki özellikle madencilik sektöründe bir devlet politikası olmalı ve hükümetler bu politikayı geliştirerek devamını sağlamalı. Sektörde ithalat çok çok az. Diğer sektörlere oranla doğaltaş önemli ölçüde ihracata dönük bir sektör” dedi. Sahibi olduğu Kafkas Mermer ile Trabzon’dan ihraç ettikleri oniks taşıyla dünyada isimlerini duyurduklarını belirten Kafkas, mermer sektörüne 1984 yılında Bayburt’ta açtıkları oniks ocağı ile ilk adımını attıklarını, 2009 yılı başında Giresun’da yeni bir traverten sahasını bünyesine katarken, ocaklarından çıkardıkları beyaz oniks ve class traverteni 10 ayrı ülkeye blok olarak ihraç ettiklerini söyledi. Oniks taşının soğuk su ile oluşan kasit kristalinden ve aragonik kristalinden oluştuğunu kaydeden Kafkas “Işığı geçirme özelliği olan bu taş dünyada sadece belli ülkelerde bulunuyor. Bunlar; Pakistan, Meksika, İran ve çok az da Türkiye” diye konuştu. Zeyyat Kafkas, başta Avrupa ülkeleri, Asya ülkeleri, Porto-Riko, Sri-Lanka gibi dünyanın pek çok bölgesine ihracat gerçekleştirdiklerini ifade ederek “İlginç de bir şey var. Herkes Çin’e hammadde satar ve bu böyle bilinir. Biz bu yıl Çin’e işlenmiş mal da satarak ülkemize katma değer kazandırıyoruz. Taşımızın özelliğinden dolayı Tayvan’da da iki yıllık bir hükümet projesine girdik ve işlenmiş mal satıyoruz. Yaptığımız tespite göre önümüzdeki 5 yıl da Türkiye doğal taşının en fazla talep göreceği yer Katar olacak. Bu yıl doğaltaş sektöründeki meslektaşlarımızın bir yüzlerini Katar’a çevirmelerini öneriyorum” şeklinde konuştu. |
16.02.2010 |
Japonya yeni pandasına kavuşuyor |
Japonya ve Çin barışında bir sembol olan ‘Ling Ling’ adlı pandanın 2008 yılında ölümünden sonra Japonya, Çin ile yaptığı anlaşma sonucunda bir çift yeni panda kiraladı. Japonya’nın en eski hayvanat bahçesi olan Ueno Hayvanat Bahçesi’ne getirilmesi planlanan bir çift pandanın fiyatı 950 bin dolar olarak açıklandı. Ueno Hayvanat Bahçesi Müdürü yaptığı açıklamada, hayvanat bahçelerinin ve Japonya-Çin dostluğunun bir parçası olan Ling Ling adlı pandanın ölümünden sonra 60 yıldır ilk kez geçen yıl ziyaretçi sayısının 3 milyonun altına düştüğünü, hükümetle yapılan görüşme sonrasında tüm Japon halkıyla birlikte yeni misafirlerini beklediklerini söyledi. İsminin anlamı ‘küçük tatlı kız’ olan Ling Ling pandasının 2008 yılının Nisan ayında ölümü Çin ve Japonya’da büyük üzüntüye sebep olmuştu. |
16.02.2010 |
Kerkük’te Kur’ân bülbülleri yarıştı |
Irak’In kuzeyindeki Kerkük şehrinde düzenlenen yarışmada 120 kişi Kur’ân-ı Kerim’i güzel okumak için yarıştı. Şehirde yaşanan terör ve şiddet sebebiyle uzun süreden beri yapılamayan bu tür programların yeniden gerçekleştirilmeye başlanması halk arasında sevinçle karşılandı. Kur’ân-ı Kerim’i güzel okumayı teşvik etmek amacıyla Kerkük Fatih’in Torunları Derneği tarafından düzenlenen yarışma yoğun ilgi gördü. Dernek başkanı Muhammed Şerif, Kerkük halkına hizmet amacıyla başlattıkları bu yarışmayı geleneksel hale getirmek istediklerini söyledi. Yarışma öncesi katılımcıları kursa tabi tuttuklarını belirten Şerif, “Burada uzman öğreticilerin yardımıyla hem Kur’ân-ı Kerim’i ezberliyorlar hem de meâlini öğreniyorlar” diye konuştu. |
16.02.2010 |
Alo meteoroloji, halımı yıkayayım mı? |
Teknolojİnİn gelişmesi, hava tahminlerinin doğruluk oranlarının artması vatandaşların meteorolojik bilgilere talebini artırıyor. Meteorolojiyi arayan bazı vatandaşlar, halı yıkamadan, çatısını onarmadan, yola çıkmadan veya pikniğe gitmeden önce havanın nasıl olacağını soruyor. Meteoroloji Bölge Müdür Vekili Mehmet Çalar’dan alınan bilgiye göre, vatandaşlar hava tahminlerini sadece haber bültenlerinden izlemiyor, bizzat arayarak bilgi alıyor. Meteorolojiyi arayanların kimisi ‘’Halı yıkayacağım, yarın yağmur yağacak mı’’, kimisi de ‘’Yola çıkacağım, şu güzergâhta olumsuz hava koşulu var mı’’ diye soruyor. Arayan herkese soruları ne olursa olsun cevap verdiklerini, hava tahmini konusunda bilgilendirdiklerini ifade eden Çalar, gelişen teknolojiyle birlikte tahmin oranları yükselen meteorolojinin vatandaşlar tarafından artık daha çok takip edildiğini belirtti. |
16.02.2010 |
35 nüfuslu mahalle elektriksiz yaşıyor |
Manİsa’nIn Selendi ilçesindeki bir köye bağlı mahallede elektrik bulunmuyor. 35 nüfuslu ve 7 haneden oluşan mahallenin sakinleri, elektriksiz bir hayatın zorluklarını aşmak için yetkililerin bir an önce çalışma başlatmasını istiyor. Selendi ilçesine bağlı Kazıklı Köyü Kayabaşı Mahallesi’nde yaşayanlar, yıllardır elektriğin sağladığı nimetlerden yararlanamıyor. Evlerinde aydınlanmak için gaz lambası ve lüküs tabir edilen LPG’li aydınlatıcı kullanan mahalle sakinleri, buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon gibi yeni çağın nimetlerinden de yararlanamıyor. Köy Muhtarı İsmail Aygün, 11 ay önce muhtar seçildiğini belirterek, seçildiğinden itibaren Manisa’ya 4 kez elektrik sorununa çare bulabilmek için gittiğini, ancak bunda başarılı olamadığını kaydetti. Yetkililerin ‘’Ha bugün, ha yarın elektriğiniz gelecek’’ dediklerini, ancak elektriğin bir türlü mahalleye ulaşmadığını ifade eden Aygün, ‘’Benim köyüm Selendi’nin en kırsal ve gelir düzeyi düşük köyü. Onun için köyümün ve mahallemin elektrik başta olmak üzere eksikliklerinin bir an önce yapılması gerekiyor’’ dedi. Mahallenin elektrik götürülmesi açısından yeterli nüfusa sahip olmadığını, elektrik götürebilmek için 10 hane ve 55 nüfus şartı arandığını ifade eden yetkililer, yine de mahallenin sorununun çözülmesi için gerekli çalışmaları yaptıklarını kaydettiler. |
16.02.2010 |
Fotoğraf meraklıları Gümeli'yi görmeli |
Zonguldak’In Alaplı ilçesine bağlı Gümeli beldesinde, yeşilin her tonunun görülebildiği yaylalar, amatör, profesyonel fotoğrafçılar ve tabiatseverler tarafından keşfedilmeyi bekliyor. Türkiye’nin 105’inci tabiat anıtı olarak tescillenen Zonguldak’ın Alaplı ilçesine bağlı Gümeli beldesindeki Gümeli Ormanı’nın yakınında yer aldığı 1637 metre yükseklikteki Bacaklı Yayla Tepesi ve dağın eteğindeki Bölüklü Yayla, tabiî güzellikleriyle ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor. Gümeli Beldesinin her mevsimde fotoğrafçılar için büyük bir güzellik olduğunu söyleyen Gümeli Belde Belediye Başkanı Ahmet Saydam, ”Amatör yada profesyonel, fotoğraf çekiyorsanız ve Gümeli’ye henüz ayak basmadıysanız çok şey kaçırmışsınız demektir” dedi. |
16.02.2010 |
UUİ’den dünyaya kuşbakışı |
UluslararasI Uzay İstasyonu’ndaki astronotlar, sakinlerine Dünya’ya kuşbakışı görüş imkânı veren gözetleme kulesini UUİ’ye yerleştirdi. NASA, Endeavour’un görev süresini bir gün uzatırken, Tranquility ve gözetleme modülünün de yerleştirilmesiyle 100 milyar dolarlık UUİ projesinin büyük oranda tamamlandığı bildiriliyor. NASA yetkilileri, bundan sonra dört kere uzay mekiği yolculuğu planlandığını, bu yolculuklarda da UUİ’ye yedek parça ve erzak taşınacağını belirtiyor. |
16.02.2010 |
Mekke’de şiddetli yağış |
Mekke’de etkili olan şiddetli yağışın ardından oluşun fırtınada 6 kişinin öldüğü açıklandı. Şiddetli yağış sonrası çöken evde 6 kişinin cesedi bulundu. Yağıştan etkilenen bazı binalar boşaltılırken, 50 dolayında kişinin evsiz kaldığı, birçok işyerinin de selden etkilendiği belirtildi. |
16.02.2010 |