Güncel |
BAŞBUĞ'U ZİYARET EDECEKLER |
Meçhul bir subayın Ergenekon savcılarına gönderdiği ve medyada geniş yer bulan ihbar mektubunda dile getirdiği iddialar, Dağlıca ve Aktütün baskınlarında şehit olanların ailelerinin acılarını tazeledi. İddialar üzerine şehit aileleri, önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına giderek, saldırılarda ihmali bulunduğu öne sürülenler hakkında suç duyurusunda bulunacak. Ardından Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'u ziyaret ederek, "Konuyu aydınlatın, içimiz rahatlasın" diyecek. ÖRTBAS EDİLEN İDDİALAR
13 askerin şehit düştüğü, 8 askerin kaçırıldığı Dağlıca baskını 21 Ekim 2007'de yaşanmıştı. Karakol komutanı Yarbay Onur Dirik'in YouTube'a düşen ses kaydında, baskındaki ihmalleri kabul ettiği ortaya çıkmış, ayrıca Genelkurmay, Kara Kuvvetleri, Jandarma, 2. Ordu ve Hakkâri'deki istihbarat başkanlıklarının, baskına ilişkin bütün bilgilerden önceden haberi olduğu ileri sürülmüştü. 17 askerin şehit edildiği Aktütün saldırısı için de benzer iddialar ortaya atılmıştı.
Dağlıca ve Aktütün aydınlatılsın
“Kafese Eylem Planı”nın medyada yer almasından sonra meçhul bir subayın ihbar mektubunda dile getirdiği iddialar, Dağlıca ve Aktütün baskınlarında şehit olanların ailelerinin acılarını tazeledi. Gelişmeler üzerine aileler Genelkurmay’a gitme kararı aldı. Şehit yakınları, önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na dâvâ açacak. Ardından Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u ziyaret ederek, “Konuyu aydınlatın, içimiz rahatlasın” diyecek. 13 askerin şehit edildiği, 8’inin de kaçırıldığı Dağlıca baskınında şehit düşen Uzman Çavuş Selçuk Gürdal’ın ikiz kardeşi Celalettin Gürdal, diğer ailelerle birlikte örnek bir hukuk mücadelesi vereceklerini söyledi. Gürdal, baskınlardan sorumlu ve ihmali olan kişilerin mutlaka yargılanması gerektiğini dile getirdi. Meçhul subayın ihbar mektubunu yemek masasında öğrendiğini anlatan Gürdal, “O mektubun televizyonda okunması üzerine yediğim yemek benim boğazıma dizildi. O anda ben kendime dedim ki, ‘Celalettin sen doğru yoldasın.’ Zaten haberlerin çıktığı gün bana telefonlar gelmeye başladı. Dediler ki; ‘Gözün aydın, senin yaptığın, araştırdığın her şey şu anda gün yüzüne çıktı.’ İhbar mektubu çıktıktan sonra ben biraz daha cesaret aldım. Canım pahasına da olsa bu yolun sonuna kadar gideceğim. Kardeşimin ve tüm şehitlerin adına konuşuyorum, onların hakkını helâl etmiyorum. Ne askere ne de hükümete, hiç kimseye hakkımı helâl etmiyorum. Benim kardeşimin 4 yaşında oğlu, 23 yaşında eşi geride kaldı. Ben Ergenekon’un bir şekilde bitirilmesini istiyorum” dedi. Şehit kardeşi Gürdal, ihbar mektubunu öğrendikten sonra şehit ve gazi dernekleriyle girişimlerde bulunduklarını anlattı. Gürdal, şunları kaydetti: “Ankara, İstanbul ve diğer büyük illerdeki dernekleri aradım. ‘Dağlıca’daki, Aktütün’deki ve Ergenekon’un katlettiği şehitlerin adreslerini istiyorum’ dedim. Herkes dilekçesini yazacak ve o zaman yüce adaleti göreceğiz. Hepsi ‘biz varız, arkandayız’ dediler. ‘Sen bize yol göster, biz seninle her şeye varız’ dediler. Bu güne kadar 12 şehit ailesine ulaştım. Genelkurmay’a dilekçe yazdım. Faks çektim, bir şekilde cevap alamadım. Bundan kısa bir süre önce de telefonla aradım. ‘Biz sana döneceğiz’ dediler ve bir gün sonra beni aradılar. ‘Genelkurmay Başkanı şu sıralar müsait değil, sizinle en kısa zaman süresi içerisinde görüşecek. Eğer, İlker Başbuğ görüşemezse, bir alt kademedeki askerler sizinle irtibat sağlayacaklar’ dediler.” Tüm şehit ailelerine seslenen Gürdal, “Ricada bulunuyorum. Bir şekilde benim ile irtibata geçin. Hep beraber gidelim yüce yargıya, tek yumruk olalım. Yazacağımız iki satır dilekçe ile bunun hesabını soralım. O insanlar ellerini kollarını sallayarak gezmesinler” çağrısında bulundu. |
04.12.2009 |