03 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu

2004 yılının, Türkiye’de darbe tartışmalarının, ABD basınından darbe tezgahlarının yoğunlaştığı dönemin kara, hava ve deniz kuvvetleri komutanları, Ergenekon operasyonu kapsamında ifada vermeye davet edildi.

Bu davet bizi, ABD ve Türkiye’den bazı çevreler tarafından beslenen tetikçilerin, uluslararası medyada “Türkiye’de darbe olacak” yaygaraları kopardığı, İsrail aşırı sağı ve neocon merkezli tasfiye operasyonlarına hız verildiği, İsrail Savunma Bakanlığı’nın, Türkiye’nin AB üyeliğini hedef alan, işi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın devrilmesine ve yeni bir 28 Şubat senaryosuna kadar vardıran rapor hazırladığı döneme geri götürdü.

İbrahim Karagül'ün yazısının devamını SentezHaber'de okumak için tıklayın.

03.12.2009


Ergenekon savcıları ve silâh alımları

TÜRKİYE’DE kaos ortamı yaratarak iktidarı devirmeyi amaçladıkları iddiasıyla bugün kimi emekli generaller, muvazzaf subaylar, akademisyenler ve gazeteciler yargılanıyor. Soruşturması süren bir diğer plan ise Taraf’ın ortaya attığı “Kafes Operasyonu”. Bu operasyon bağlamında yürütülen soruşturma çerçevesinde iki albay ve bir yarbay tutuklandı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda hazırlandığı savlanan Kafes planı, gayrımüslimlere suikastlar yapılması, öğrencilerin ziyareti sırasında müzenin bombalanması gibi tüyler ürpertici iddiaları içeriyor. Nihai amaç, gayrımüslimleri araç olarak kullanıp AK Parti’yi kafese kıstırıp, devirmek.

Tüm bunlar ciddi şekilde soruşturulması gereken, insanın kanını dondurucu nitelikteki iddialar. Ciddi soruşturma derken sivil savcıların askerî belgelere ulaşması gerekliliğini kastediyorum. Aksi takdirde sivil savcıların yürütmekte olduğu kaos planlarına ilişkin soruşturmalar eksik kalır ve dolayısıyla ne kamuoyu vicdanını rahatlatır ne de gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlar.

Ergenekon soruşturmaları ve davaları kapsamında, darbe planları mercek altına alındı. Ama nedense soruşturulmayan bir alan var o da silah alımlarında yaşandığı savlanan usulsüzlükler, yanlışlar ve yol açtığı milyarlarca dolarlık kayıplar.

Çeşitli dönemlerde gerçekleşen silah alımlarında yapıldığı savlanan usulsüzlükler, bu usulsüzlüklerle bağlantıları olduğu savlanan bildik ve şimdi emekli olan komutanlarla ilgili ilk suç duyuruları 2006 yılında yapıldı. Suç duyuruları, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Genelkurmay Başkanlığı’na* yapılırken konuyla ilgili dosyaların birer örnekleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, şimdiki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, muhalefet partileri ve AB’ye, bilgilendirme amacıyla gönderildi.

Bu suç duyurularının yapılmasının üzerinden yaklaşık 3,5 yıl geçti ama ne “masumiyet karinesinin” kutsallığından, işin içine kendileri girdiği için daha yeni haberdar olanlar ne de savcılık kılını kıpırdattı. Oysa, silah alımlarının ülkeye getirdiği borç yükünü, ekli gizli belgeleriyle birlikte kanıtlayan suç duyuruları hiç de yabana atılır cinsten değil.

Suç duyurularını yapan kişi, Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nda kuruluşundan itibaren 24 yıldır çalışan Elektronik Mühendisi Ahmet Necip Boynueğri.

Boynueğri’nin suç duyurusunda yer alan iddialar çok ciddi. Darbe planları artık mercek altına alındı ama silahların, şeffaflık ve denetimden uzak bir biçimde kimi zaman keyfî tedariki tabu olmaya devam ediyor.

Oysa, bugüne kadar değişik şekillerde gerçekleştirilen beş askerî darbe ve muhtıralar, alınış biçimi tabu olan bu silahların gücüne dayandırılarak yapıldı. Keza Ergenekon duruşmalarına vesile olan iddianamelerde, askeri silahlı isyana teşvik yoluyla hükümeti devirme suçlaması da yer alıyor. Demokrasilerde, silahlı kuvvetlerin sivil demokratik denetiminin sağlanmasının hayatiyeti, ülkeyi koruması için kendilerine silahın teslim edilmesinden kaynaklanır.

Ergenekon savcılarının, aradan dört yıl geçtikten sonra Boynueğri’nin suç duyurularını dikkate aldığı duyumlarını aldım. Umarım, silah alımları artık masaya yatırılır.

Alman kuvvetlerinin Afganistan’da bir hava akını sırasında binlerce sivilin de ölümüne yol açtığı haberi, geçen hafta Alman Genelkurmay Başkanı, General Wolfgang Schneiderhan, Müsteşarı Peter Wichert ve o dönem Savunma Bakanı olan şimdinin Çalışma Bakanı Franz Josef Jung’un istifasıyla sonuçlandı. Olayı ilk ortaya çıkartan Bild gazetesi, sivil ölümlerin Alman kamuoyu ve savcılarından saklandığını yazdı. Bizdekinin tersine Bild’e soruşturma açılmadı ve asıl sorumlular istifa etmek zorunda kaldı.

Bu olaydan bizdeki asker ve siyasi kişilerin çıkartacağı çok ders var ama bu yazıda odaklandığım konu bizdeki silah alımları sorunu.

Yalnız Almanya Başbakanı Angelina Merkel’in, ülkesindeki olayla ilgili, “Güven yaratmak istiyorsak, tam bir şeffaflığa sahip olmamız da gerekir,” yolundaki sözlerini hep hatırımızda tutmamız gerekiyor.

* Genelkurmay Başkanlığı’na 11 üst rütbeli subay hakkında 21.07.2006 tarihli, Adli Müşavir, 123298877 sayıyla yapılan suç duyurusu. Genelkurmay Başkanlığı’na yapılan suç duyurusu dosyalarından biri hariç 10 üst rütbeli subay hakkında yapılan suç duyurusu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na 3.11.2006 tarihinde sunuldu. Soruşturma defteri kaydına alınması gereken söz konusu dosyalar, suç duyurusunda bulanan Boynueğri’nin bizzat görüştürüldüğü Ankara Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı tarafından Muhabere defteri kaydına 5/16725 sayı ile aldırıldı.

Lale Kemal

Taraf, 2.12.2009

03.12.2009


Nerede bu meslek örgütleri?

ŞAKA gibi ama değil. Basına yönelik en kapsamlı sansür girişimi bizzat hükümet eliyle yapılıyor. Ama gazetecilik meslek örgütleri, gazete yöneticileri, sivil toplum kuruluşları ‘görmedik, duymadık, bilmiyoruz’ demeye devam ediyor.

Anlamayanlara tekrar ve basitçe anlatalım. Tele kulak yaygarası bir paravandı. Perde arkasında derin kavgalar var. Böyle gürültülü dönemlerde ise arada yumruk yiyen ilgisiz kesimler de olur.

Yargıdaki dinleme kararları ile ilgili hükümet bir dizi düzenlemeye gidiyor. İzinsiz dinleme ile ilgili TCK 131, 132 ve 133’ün cezalarını iki kat artırıyor. Yani yasa dışı dinleme yapan cezasına katlanacak. Aslında az bile yapıyor. Mümkünse on kat artırsın.

Ama nasıl olduysa bu dinleme tartışmalarının arasına TCK 285 de girdi. ‘Yayın yasağını ihlal’ maddesi olarak bilinen bu kanun gazetecilerin başının belası. Öyle muallak bir madde ki hiçbir hukukçu ‘yayın yasağı ihlali neyi kapsar’ sorusuna cevap veremiyor. İddianameden bölüm alıp yazıyorsunuz hakkınızda dava açılıyor.

Zaten mevcut uygulama anti demokratikti. Yazdığınız her yazı yayın yasağı kapsamında görülebilir ve hakkınızda dava açılabilir. Genellikle de mahkûm olup 5 yıl süreyle adli denetime tabi tutuluyordunuz. Bu beş yıllık dönemde bir daha aynı suçu işlerseniz de cezaevini boyluyorsunuz. Bu bile tek başına sansür uygulaması sayılabilir.

Bu anti demokratik uygulama yetmedi şimdi de bu muğlak maddenin cezasını iki kat artırıyorlar. Alt ceza sınırı 2 yıla çekiliyor. Böylece bir gazeteci mahkûm olursa cezası ertelenemiyor, paraya çevrilemiyor. Bu da yetmedi herhangi bir şekilde internete düşen ya da size postayla gelen bir ses kaydı, görüntü ya da ihbar mektubunu yayınlarsanız da ceza alıyorsunuz.

Bu konuyu neredeyse 15 gün önce de yazdık. Şamil Tayyar dışında konuyla ilgili kimse yok. Bir de Cemil Çiçek aradı. ‘Bu düzenlemeyi ben yapmadım. Benim projem gibi gösteriyorsunuz’ dedi. Doğru. Biz de Cemil Çiçek yaptı demedik. Hükümet yapıyor.

Bizim gazeteci meslek örgütleri, gazete yöneticileri hâlâ tehlikeye uyanmadı. Eğer bu düzenleme çıkarsa bu ülkede kimse gazetecilik yapamaz.

Dünyanın her yerinde yerin altından bir orduya yetecek bomba çıkar, en vahşi katliam planları ele geçirilirse haberi yapılır. Hasan Cemal’in tabiriyle ‘buz gibi haberdir.’

Ayrıca unutmamak lazım ki o haberler sayesinde kamuoyu gerçekte ne olduğunu öğreniyor. Gazeteciler susarsa Kafes’ten, Sarıkız’dan, Albay Çiçek’ten, suikast planlarından, darbe girişimlerinden kimin haberi olacaktı? Ergenekon medyanın gündeminde olmasa karartılmayacağının garantisini kim verebilir?

Adem Yavuz Arslan

Bugün, 2.12.2009

03.12.2009


İsviçre’nin yüzde 43’ü...

DİYORUM Kİ İsviçre’deki “Minare referandumu”na, iyimser bir bakış da mümkün.Evet, şimdilik faşizm artığı eğilimler galip geldi. Yüzde 57 oy çıktı “Minareye hayır” kampanyasına...

Ahmet Taşgetiren'in yazısının devamını SentezHaber'de okumak için tıklayın.

03.12.2009


Sadullah Beyi kim kandırdı?

TASARIYA ve gerekçesine baktığımızda, ceza artırma kararıyla niyet arasında ciddi çelişkiler görmek mümkündür. Bu düzenlemeye, hukuk dışı dinlemeleri önlemek için ihtiyaç duyulmuş. Artırılan cezanın, caydırıcı olacağını düşünüyorlar.

Oysa, tartışma konusu olan hukuk dışı dinlemeler değil ki. O dinlemelerin hepsinde mahkeme kararları var. Eğer sorun, mahkemelerin kanun hükmünü suistimal ederek yanlış kararlar vermesi ise, ona göre çözüm üreteceksiniz.

Sözkonusu düzenleme, yayın yoluyla işlenen suçlarla ilgilidir. Sadece gazeteci cezalandırılmak istenmektedir. Basının sesinin kısılması, hukuk dışı dinlemelere çare değildir.

Maalesef bireyi değil devleti koruyan anlayışın burada yine hortlatıldığını görüyoruz. Açıkçası, temel hak ve özgürlüklere önem veren Ergin’i kimin kandırdığını merak ediyorum doğrusu.

Şamil Tayyar / Star, 2.12.2009

03.12.2009


Nerede bu meslek örgütleri?

ŞAKA gibi ama değil. Basına yönelik en kapsamlı sansür girişimi bizzat hükümet eliyle yapılıyor. Ama gazetecilik meslek örgütleri, gazete yöneticileri, sivil toplum kuruluşları ‘görmedik, duymadık, bilmiyoruz’ demeye devam ediyor.

Anlamayanlara tekrar ve basitçe anlatalım. Tele kulak yaygarası bir paravandı. Perde arkasında derin kavgalar var. Böyle gürültülü dönemlerde ise arada yumruk yiyen ilgisiz kesimler de olur.

Yargıdaki dinleme kararları ile ilgili hükümet bir dizi düzenlemeye gidiyor. İzinsiz dinleme ile ilgili TCK 131, 132 ve 133’ün cezalarını iki kat artırıyor. Yani yasa dışı dinleme yapan cezasına katlanacak. Aslında az bile yapıyor. Mümkünse on kat artırsın.

Ama nasıl olduysa bu dinleme tartışmalarının arasına TCK 285 de girdi. ‘Yayın yasağını ihlal’ maddesi olarak bilinen bu kanun gazetecilerin başının belası. Öyle muallak bir madde ki hiçbir hukukçu ‘yayın yasağı ihlali neyi kapsar’ sorusuna cevap veremiyor. İddianameden bölüm alıp yazıyorsunuz hakkınızda dava açılıyor.

Zaten mevcut uygulama anti demokratikti. Yazdığınız her yazı yayın yasağı kapsamında görülebilir ve hakkınızda dava açılabilir. Genellikle de mahkûm olup 5 yıl süreyle adli denetime tabi tutuluyordunuz. Bu beş yıllık dönemde bir daha aynı suçu işlerseniz de cezaevini boyluyorsunuz. Bu bile tek başına sansür uygulaması sayılabilir.

Bu anti demokratik uygulama yetmedi şimdi de bu muğlak maddenin cezasını iki kat artırıyorlar. Alt ceza sınırı 2 yıla çekiliyor. Böylece bir gazeteci mahkûm olursa cezası ertelenemiyor, paraya çevrilemiyor. Bu da yetmedi herhangi bir şekilde internete düşen ya da size postayla gelen bir ses kaydı, görüntü ya da ihbar mektubunu yayınlarsanız da ceza alıyorsunuz.

Bu konuyu neredeyse 15 gün önce de yazdık. Şamil Tayyar dışında konuyla ilgili kimse yok. Bir de Cemil Çiçek aradı. ‘Bu düzenlemeyi ben yapmadım. Benim projem gibi gösteriyorsunuz’ dedi. Doğru. Biz de Cemil Çiçek yaptı demedik. Hükümet yapıyor.

Bizim gazeteci meslek örgütleri, gazete yöneticileri hâlâ tehlikeye uyanmadı. Eğer bu düzenleme çıkarsa bu ülkede kimse gazetecilik yapamaz.

Dünyanın her yerinde yerin altından bir orduya yetecek bomba çıkar, en vahşi katliam planları ele geçirilirse haberi yapılır. Hasan Cemal’in tabiriyle ‘buz gibi haberdir.’

Ayrıca unutmamak lazım ki o haberler sayesinde kamuoyu gerçekte ne olduğunu öğreniyor. Gazeteciler susarsa Kafes’ten, Sarıkız’dan, Albay Çiçek’ten, suikast planlarından, darbe girişimlerinden kimin haberi olacaktı? Ergenekon medyanın gündeminde olmasa karartılmayacağının garantisini kim verebilir?

Adem Yavuz Arslan

Bugün, 2.12.2009

03.12.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl