Kültür-Sanat |
Divriği’de Ulu Cami var |
Sivas’ın Divriği ilçesinde bulunan Ulu Cami ve Darüşşifa’nın ziyaretçisi bitmez, akın akın insanlar gelir. Yurt içinden, bilhassa hafta sonları kafileler halinde gelen ziyaretçiler; gerek Ulu Cami ve Darüşşifa, gerekse Divriği kalesi (Kale Camii) gerekse Divriği konaklarını gördükçe hayranlıklarını gizleyemezler. Daha önceleri gerekli önem ve ilgi gösterilmeyen ancak, son yıllarda bakıma alınan Ulu Cami, gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra ibadete de açıldı. Şu an için cami imam-hatibi Hasan Gürsoy ve Müezzin Zekeriya Toy’dan başka bir görevli bulunmuyor. İlçe Müftüsü Rahmi Yiğit’in verdiği bilgiye göre; cami görevlileri ziyaretçilere gönüllü rehberlik yapıyorlar. Yurt dışından bilhassa Almanya ve Japonya’dan gelen çok sayıda turist ve araştırmacının ziyaret ettiği Divriği Ulu Camiini, geçen ay ziyaret eden Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, kültür mirasımızın daha iyi korunması için gerekli düzenlemelerin yapılacağını, cami çevresindeki binaların yıkılacağını ve eserin bakıma alınacağı müjdesini verdi. Divriği Ulu Camiini ziyaret için gelen “Sivas Gençlik ve Kültüre Hizmet Derneği” üyeleri ve Sivas Yeni Asya okuyucuları ziyaretten oldukça etkilendiklerini belirttiler. Dernek Başkanı Mehmet Aydın, “Derneğimizin bir amacı da, kendi ilimizdeki kültürel değerlerimizi tanımak ve gençlerimize tanıttırmaktır. Ecdadın yüzyıllar öncesindeki ilim, irfan ve inancının bir yansıması olan eserleri görmek hepimizi mutlu etti” diye konuştu.
DÜNYA MİRASI DİVRİĞİ ULU CAMİİ Mengücekoğullarından Ahmet Şah ile eşi Melike Turan tarafından yaptırılan ve 1228 tarihinde tamamlanan Divriği Ulu Camii ve Şifahanesi (Darüşşifa), çevresindeki taş ocaklarından çıkarılmış bir cins tüften inşaa edilmiştir. Ulu Cami Iğımbat Dağının eteğinde olup cami’ye geniş bir görüntü kazandırmıştır. Caminin en güzel tarafı kapılarda ve sütunlarda işlenmiş olan motiflerdir. Motifler, birçok araştırmacının dikkatini çekmiş ve görenleri hayran bırakmıştır. İçe bakışı hitap eden bu motifler, caminin yapımında çalışan mimarların kendi gelenekleri ve san'atsal anlayışlarına göre, karışık motiflerle özgün ve harika bir şaheser ve ibadethane ortaya çıkarmışlar. San'at tarihçisi Doğan, “Divriği Mu'cizesi” adlı eserinde, mimarî bakımdan caminin “mu'cize” olduğunu yazmaktadır. Eseri yapan mimarın başka bir eserine rastlanmaması ise oldukça ilginçtir. UNESCO tarafından 6.12.1985’de Dünya Mirasını Koruma kapsamına alınmıştır.
CAMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ Caminin dikdörtgen bir planı vardır. Güneyinde bitişik olarak yapılmış Darüşşifa bulunur. Uzaktan ve yakından bu iki yapı ayırt edilemediği gibi, Ulu Cami deyimi genel isim olarak her ikisini de içine alır. Kuzeyindeki genel bir girişten (Kıble Kapısı) ve batıya bakan ikinci bir kapıdan (çıkıştan faydalanılır). Doğuya açılan üçüncü kapı (Şah Kapısı) şimdi pencere durumundadır. Kıble Kapısı, kuzey cephenin ortasında bütün Selçuklu eserlerinin kapılarında görüldüğü gibi, yapıya göre daha yüksek ve ondan taşıntılı şekilde kurulmuş, planlı, süslemeleri yönünden benzerine rastlanılmayan üstün bir san'at eseridir. Kıble kapısı (Kuzey Taç Kapısı), Selçuklu yapılarının kapılarında olduğu gibi, yapıya göre daha yüksek ve dışa taşıntılı biçimdedir. Barok stilde tasarlanmış olan bu taç kapı 14,5 m. yükseklikte ve 11,5 m. eninde, 4,5 m. derinliğindedir; portal duvar cephesinden ileriye doğru 1,6 m. dışa doğru taşırılmıştır. Anıtsal bir giriş olan kıble kapısı büyük camiler için geçerli olan taç kapı deyimiyle adlandırılmıştır. Yanındaki duvar alanlarının düz olması, buna karşılık kapının üstün bir ustalıkla bir heybet ve san'at coşkunluğuna bürünmesi, çatıyı da aşarak göklere doğru yükselen bir havaya sokulması dikkatleri bir anda çekmektedir. Caminin batı yönünde bulunan çarşı kapısında (çıkış kapısı) 9,5 m. yükseklik, 6 m. en, 2,6 m. derinlik ve 1,4 m.taşıntı vardır. Selçuklu san'atında rastlanmayan özellikteki bu kapı üzerinde, 1228 tarihini veren bir kitabe bulunmakta, kapının bütün yüzeyini ince ayrıntılarla, zengin bitki motifleri örtmektedir. Bu süsleme, adeta bir halı ve eşsiz desenlerle bezeli bir kumaşa benzetildiğinden bazı bilim adamları tarafından tekstil kapı denilmiştir. Kapı çıkıntısının sağ ve solunda çift başlı birer kartal, nişin yan yüzeyinde ise tek başlı bir kartal bulunmaktadır; pek çok hanedan tarafından kudret ve egemenlik simgesi olarak bu sembol, hiçbir yerde buradaki kadar zarif işlenmemiştir. Doğu yönündeki Şah Kapısı fonksiyonuna uygun olarak Taht Kapısı olarak bilinmektedir. Yüzeyi bitkisel, geometrik, yıldız, düğüm, saç örgüsü motifleri ile bezemelidir. Minare, caminin kuzeybatı köşesinde yer alır ve silindirik gövdelidir. Bu minare, caminin asıl minaresinin yıkılmasından sonra, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1523 yılında yenilenmiştir.
MİNBER Ahşap olup 6-7 metre yüksekliği, 4,2 m. derinliği ve 103 cm. eni vardır. Bu minber ahşap geçme işlemeleri yönünden esaslı bir atılımın görülmediği bir çağda yapılmış çok iyi bir örnektir. Üzerinde ad ve kitabelerin yanı sıra çok sayıda mukaddes söz bulunmaktadır. Hadis ve âyet yönünden Anadolu’nun öteki minberlerinden zengindir. Minberin 22 yazıcısından üçü yaptırıcı veya san'atkâr imzaları, diğer 19’u mukaddes sözlerdir. Üzerindeki yıldız ve levhacıklar 5 ve 12 köşelidir.
MİHRAP Biçimi ve dekorasyonu ile Anadolu’da tektir. Mihrap üstü kubbesi içten fevkalâde süslü, istalaktikli konsallara dayanan 12 nervür taşı ile dilimlere ayrılmış ve kasnak silmesi de köşelerde birbirlerine çaprazlaşan kemerciklerle trompt şeklinde istinatgâh vücuda getirilen dört büyük kemere oturtulmuştur. Mihrap çok sade, sivri kemerli bir niş olup kapılarda görülen baroklaşmış rumî şekillerin derin ve iri silmelerle iddialı bir hale sokulmuş ve fazlasıyla tebarüz edilmiştir. Mihrab kubbesinde dört küçük pencere vardır. Bunlardan üçü tan ağarışında günün ilk ışıklarını içeriye biraz sabah yıldızı şeklinde ulaştıran kubbeye gök boşluğu havası veren ustaca düşünülmüş yıldız biçimli deliklerdir.
DARÜŞŞİFA Ulu Camiye bitişik olarak yapılmış halk dilinde medrese diye de adlandırılmaktadır. Bugünkü hastanelerin görevini yapan Divriği Şifahanesi, Anadolu’daki darüşşifaların en eski, en sağlam ve en bozulmamış olanıdır. Camiye güney yönünden bitişik olan darüşşifa (Turan Melek Darüşşifası), Erzincan Emiri Fahrettin Behram Şahın Kızı ve Ahmet Şahın eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmıştır. 18. yy’da medrese haline getirildiği için Şifahiye Medresesi de denilmektedir. Görkemli ve zengin süslemelerle bezeli taş kapısı dört eyvanlı, orta avlusu kapalı plan şeması ile Orta Asya Türk yapı geleneğine bağlı, benzersiz bir Mengücek anıtıdır. 1206 Kayseri ve 1217 tarihli olan Sivas Darüşşifası gibi Divriği Darüşşifası da günümüze bozulmadan gelen en eski ve en sağlam Selçuklu Tıp Merkezlerinden biridir. |
AHMET NUR AKÇAY 25.10.2009 |
Divriği’de Ulu Cami var |
Sivas’ın Divriği ilçesinde bulunan Ulu Cami ve Darüşşifa’nın ziyaretçisi bitmez, akın akın insanlar gelir. Yurt içinden, bilhassa hafta sonları kafileler halinde gelen ziyaretçiler; gerek Ulu Cami ve Darüşşifa, gerekse Divriği kalesi (Kale Camii) gerekse Divriği konaklarını gördükçe hayranlıklarını gizleyemezler. Daha önceleri gerekli önem ve ilgi gösterilmeyen ancak, son yıllarda bakıma alınan Ulu Cami, gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra ibadete de açıldı. Şu an için cami imam-hatibi Hasan Gürsoy ve Müezzin Zekeriya Toy’dan başka bir görevli bulunmuyor. İlçe Müftüsü Rahmi Yiğit’in verdiği bilgiye göre; cami görevlileri ziyaretçilere gönüllü rehberlik yapıyorlar. Yurt dışından bilhassa Almanya ve Japonya’dan gelen çok sayıda turist ve araştırmacının ziyaret ettiği Divriği Ulu Camiini, geçen ay ziyaret eden Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, kültür mirasımızın daha iyi korunması için gerekli düzenlemelerin yapılacağını, cami çevresindeki binaların yıkılacağını ve eserin bakıma alınacağı müjdesini verdi. Divriği Ulu Camiini ziyaret için gelen “Sivas Gençlik ve Kültüre Hizmet Derneği” üyeleri ve Sivas Yeni Asya okuyucuları ziyaretten oldukça etkilendiklerini belirttiler. Dernek Başkanı Mehmet Aydın, “Derneğimizin bir amacı da, kendi ilimizdeki kültürel değerlerimizi tanımak ve gençlerimize tanıttırmaktır. Ecdadın yüzyıllar öncesindeki ilim, irfan ve inancının bir yansıması olan eserleri görmek hepimizi mutlu etti” diye konuştu.
DÜNYA MİRASI DİVRİĞİ ULU CAMİİ Mengücekoğullarından Ahmet Şah ile eşi Melike Turan tarafından yaptırılan ve 1228 tarihinde tamamlanan Divriği Ulu Camii ve Şifahanesi (Darüşşifa), çevresindeki taş ocaklarından çıkarılmış bir cins tüften inşaa edilmiştir. Ulu Cami Iğımbat Dağının eteğinde olup cami’ye geniş bir görüntü kazandırmıştır. Caminin en güzel tarafı kapılarda ve sütunlarda işlenmiş olan motiflerdir. Motifler, birçok araştırmacının dikkatini çekmiş ve görenleri hayran bırakmıştır. İçe bakışı hitap eden bu motifler, caminin yapımında çalışan mimarların kendi gelenekleri ve san'atsal anlayışlarına göre, karışık motiflerle özgün ve harika bir şaheser ve ibadethane ortaya çıkarmışlar. San'at tarihçisi Doğan, “Divriği Mu'cizesi” adlı eserinde, mimarî bakımdan caminin “mu'cize” olduğunu yazmaktadır. Eseri yapan mimarın başka bir eserine rastlanmaması ise oldukça ilginçtir. UNESCO tarafından 6.12.1985’de Dünya Mirasını Koruma kapsamına alınmıştır.
CAMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ Caminin dikdörtgen bir planı vardır. Güneyinde bitişik olarak yapılmış Darüşşifa bulunur. Uzaktan ve yakından bu iki yapı ayırt edilemediği gibi, Ulu Cami deyimi genel isim olarak her ikisini de içine alır. Kuzeyindeki genel bir girişten (Kıble Kapısı) ve batıya bakan ikinci bir kapıdan (çıkıştan faydalanılır). Doğuya açılan üçüncü kapı (Şah Kapısı) şimdi pencere durumundadır. Kıble Kapısı, kuzey cephenin ortasında bütün Selçuklu eserlerinin kapılarında görüldüğü gibi, yapıya göre daha yüksek ve ondan taşıntılı şekilde kurulmuş, planlı, süslemeleri yönünden benzerine rastlanılmayan üstün bir san'at eseridir. Kıble kapısı (Kuzey Taç Kapısı), Selçuklu yapılarının kapılarında olduğu gibi, yapıya göre daha yüksek ve dışa taşıntılı biçimdedir. Barok stilde tasarlanmış olan bu taç kapı 14,5 m. yükseklikte ve 11,5 m. eninde, 4,5 m. derinliğindedir; portal duvar cephesinden ileriye doğru 1,6 m. dışa doğru taşırılmıştır. Anıtsal bir giriş olan kıble kapısı büyük camiler için geçerli olan taç kapı deyimiyle adlandırılmıştır. Yanındaki duvar alanlarının düz olması, buna karşılık kapının üstün bir ustalıkla bir heybet ve san'at coşkunluğuna bürünmesi, çatıyı da aşarak göklere doğru yükselen bir havaya sokulması dikkatleri bir anda çekmektedir. Caminin batı yönünde bulunan çarşı kapısında (çıkış kapısı) 9,5 m. yükseklik, 6 m. en, 2,6 m. derinlik ve 1,4 m.taşıntı vardır. Selçuklu san'atında rastlanmayan özellikteki bu kapı üzerinde, 1228 tarihini veren bir kitabe bulunmakta, kapının bütün yüzeyini ince ayrıntılarla, zengin bitki motifleri örtmektedir. Bu süsleme, adeta bir halı ve eşsiz desenlerle bezeli bir kumaşa benzetildiğinden bazı bilim adamları tarafından tekstil kapı denilmiştir. Kapı çıkıntısının sağ ve solunda çift başlı birer kartal, nişin yan yüzeyinde ise tek başlı bir kartal bulunmaktadır; pek çok hanedan tarafından kudret ve egemenlik simgesi olarak bu sembol, hiçbir yerde buradaki kadar zarif işlenmemiştir. Doğu yönündeki Şah Kapısı fonksiyonuna uygun olarak Taht Kapısı olarak bilinmektedir. Yüzeyi bitkisel, geometrik, yıldız, düğüm, saç örgüsü motifleri ile bezemelidir. Minare, caminin kuzeybatı köşesinde yer alır ve silindirik gövdelidir. Bu minare, caminin asıl minaresinin yıkılmasından sonra, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1523 yılında yenilenmiştir.
MİNBER Ahşap olup 6-7 metre yüksekliği, 4,2 m. derinliği ve 103 cm. eni vardır. Bu minber ahşap geçme işlemeleri yönünden esaslı bir atılımın görülmediği bir çağda yapılmış çok iyi bir örnektir. Üzerinde ad ve kitabelerin yanı sıra çok sayıda mukaddes söz bulunmaktadır. Hadis ve âyet yönünden Anadolu’nun öteki minberlerinden zengindir. Minberin 22 yazıcısından üçü yaptırıcı veya san'atkâr imzaları, diğer 19’u mukaddes sözlerdir. Üzerindeki yıldız ve levhacıklar 5 ve 12 köşelidir.
MİHRAP Biçimi ve dekorasyonu ile Anadolu’da tektir. Mihrap üstü kubbesi içten fevkalâde süslü, istalaktikli konsallara dayanan 12 nervür taşı ile dilimlere ayrılmış ve kasnak silmesi de köşelerde birbirlerine çaprazlaşan kemerciklerle trompt şeklinde istinatgâh vücuda getirilen dört büyük kemere oturtulmuştur. Mihrap çok sade, sivri kemerli bir niş olup kapılarda görülen baroklaşmış rumî şekillerin derin ve iri silmelerle iddialı bir hale sokulmuş ve fazlasıyla tebarüz edilmiştir. Mihrab kubbesinde dört küçük pencere vardır. Bunlardan üçü tan ağarışında günün ilk ışıklarını içeriye biraz sabah yıldızı şeklinde ulaştıran kubbeye gök boşluğu havası veren ustaca düşünülmüş yıldız biçimli deliklerdir.
DARÜŞŞİFA Ulu Camiye bitişik olarak yapılmış halk dilinde medrese diye de adlandırılmaktadır. Bugünkü hastanelerin görevini yapan Divriği Şifahanesi, Anadolu’daki darüşşifaların en eski, en sağlam ve en bozulmamış olanıdır. Camiye güney yönünden bitişik olan darüşşifa (Turan Melek Darüşşifası), Erzincan Emiri Fahrettin Behram Şahın Kızı ve Ahmet Şahın eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmıştır. 18. yy’da medrese haline getirildiği için Şifahiye Medresesi de denilmektedir. Görkemli ve zengin süslemelerle bezeli taş kapısı dört eyvanlı, orta avlusu kapalı plan şeması ile Orta Asya Türk yapı geleneğine bağlı, benzersiz bir Mengücek anıtıdır. 1206 Kayseri ve 1217 tarihli olan Sivas Darüşşifası gibi Divriği Darüşşifası da günümüze bozulmadan gelen en eski ve en sağlam Selçuklu Tıp Merkezlerinden biridir.
CAMİ KAPILARI ÜZERİNDEKİ KİTABELERİN ANLAMI
ŞİFA yurdunun kapısı üstündeki yazının anlamı: “El Melik Es Seyyid Fahrudden Bahram Şah’ın Kızı Allah’ın affına muhtaç adaletli Kraliçe Turan Melek Allah Rızası için bunun mübarek şifa yurdunun inşasını emretti.” Batı Çarşı Kapısı üstündeki yazının anlamı: “Allah rızası için önce bu mübarek camii, Allah’ın rahmetine muhtaç zayıf kulu Ahmet Şah bin Süleyman Şah, Bin Şahin Şah mü’minlerin yardımcısı tarafından tesis olunmuştur. Allah mülkünü daim ve kadrini yüce etsin.” Kale Kuzey Kapısının üstündeki yazının anlamı: “Allah’ın rahmetine muhtaç zayıf kul Süleyman Şahın oğlu Ahmet bu mübarek caminin inşasını emretti. Allah mülkünü daim kılsın.” Doğuda bulunan Şah Kapısının üstündeki yazının anlamı: “Mülk tek ve Kahhar olan Allah’ındır. Mimar Ahmet.” Cami içindeki minberin sol köşesindeki yazının anlamı: “Mü'minlerin yardımcısı Ahmet Şah bin Süleyman Şah bin Şahin Şah (Allah mülkünü daim kılsın) mübarek minberin dikilmesini emretti. Mimar Tiflisli Ahmet bin İbrahim.” |
AHMET NUR AKÇAY 25.10.2009 |