22 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kültür-Sanat

 

Ney’in talipleri giderek artıyor

TASAVVUF ehlinin ‘’kâmil insanın sembolü ve ulvî aşkı anlatan’’ neyi öğrenmek isteyenlerin sayısında son yıllarda ciddî bir şekilde artış olduğu, kursiyerlerin çoğunluğunu da kadınların oluşturduğu bildirildi.

Osmanlı döneminde ruh ve sinir hastalıklarının tedavisi ile sancılı hastaların acılarının bir nebze de olsa azaltılması amacıyla bir anlamda ‘’tabiî ilâç’’ olarak da kullanılan neye ilgi gün geçtikçe artıyor.

‘’Mercan Dede’’ olarak bilinen Türk müzisyen Arkın Allen’ın elektronik müzikle harmanlayarak ortaya çıkardığı yeni bir müzik akımına da ilham kaynağı olan ney, günümüzde tasavvuftan pop müziğe, halk müziğinden klâsik Türk müziğine kadar birçok dalda üfleniyor.

Belediyeler ve diğer kurumlarca açılan ney kurslarının sayısına paralel olarak bu enstrümanı üflemeyi öğrenmek isteyenler de çoğaldı. Bursa’daki bir ney kursunda eğitmenlik yapan Zinnur Kanık, son 9-10 yılda neye olan ilginin büyük oranda arttığını söyledi.

Neyle ilgilenenlerin sayısının Bursa’da 10 yıl önce 2 elin parmaklarından bile az olduğunu dile getiren Kanık, bugünlerde ise 10’un üzerinde usta (neyzen) denilebilecek düzeyde san'atçının bulunduğunu, kursiyerlerle birlikte bu sayının 100’ü aşabileceğini söyledi. Kanık, ney çalmanın oldukça zor olduğunu, öğrendikten sonra da sürekli çalışma gerektirdiği için merakla başlayanların bir kısmının daha sonra sıkılarak bıraktığını, ancak neyin büyüsüne kapılanların 3-4 yıl içinde ciddî anlamda bu enstrümanı çalmayı öğrendiğini belirtti.

Duygusal yanı ağır basan kadınların, neyi dinledikten sonra adeta bu sese âşık olduğunu ve öğrenmek istediğini vurgulayan Kanık, ancak nefes gücü açısından özellikle ilk sesi çıkartmanın çok zor olduğunu, bu bölümü aşmayı başaran kadınların ney çalmaya devam ettiğini bildirdi. Kanık, Bursa’da ve Türkiye’de hatırı sayılır sayıda kadın neyzen bulunduğunu ifade ederek, ‘’Son 10 yılda neye olan ilgi arttı. Çalması zor bir enstrüman olmasına karşın bayanlar neye büyük ilgi gösteriyor. Şu anda bile kursiyerlerimizin önemli bir kısmı bayan’’ dedi.

22.10.2009


 

Hicaz ve Bağdat Demiryolları’nın 100. Yılı Fotoğraf Sergisi açıldı

BAŞBAKANLIK Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM), Almanya Federal Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği ile T.C. Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü’nün (TCDD) ortaklaşa düzenlediği “Hicaz ve Bağdat Demiryolları’nın 100. Yılı” konulu fotoğraf sergisi Adana’da açıldı.

Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdür Vekili Salih Melek, bazı tarihi olayların toplumların üzerinde unutulmaz etkiler bıraktığını söyledi. Aradan geçen bir asırlık süreye rağmen, Hicaz-Bağdat Demiryolları’nın bugün hâlâ önemini koruduğunu hatırlatan Melek, “Demiryolu, tamamen yerli sermayenin ve millî işgücünün ortaya koyduğu, o dönemde hayalleri zorlayan, bugün ise hayranlık uyandıran bir projedir.” şeklinde konuştu. Bu sergiyi gündeme getirmelerindeki amacın doğu ile batı arasında stratejik bir konumda olan Türkiye’yi önemli yolların geçtiği bir koridor haline dönüşmesi fikrini hayata geçirmek olduğunu vurgulayan Melek, ülkeyi yurt dışında tanıtmak için 11 dilde Türkiye kitabı hazırladıklarını ifade etti.

22.10.2009


 

La Pe Hastanesi kitabı tanıtıldı

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından yayımlanan, Rinaldo Marmara’nın kaleme aldığı ‘’Osmanlı Hoşgörüsünün Tanığı La Pe Hastanesi’’ kitabı tanıtıldı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ahmet Selamet, Şişli’deki Fransız La Paix Hastanesi’nde düzenlenen tanıtım kokteylinde yaptığı konuşmada, Fransız La Paix Hastanesi’nin 150 yıllık tarihe şahitlik ettiğini, İstanbul’a ait bir çok hatırayı barındırdığını söyledi. Kitabın, tarihî belgeler ve fotoğraflar eşliğinde okuyucularını bu serüvene ortak ettiğini dile getiren Selamet, ‘’Yazar Rinaldo Marmara, Osmanlı hoşgörüsüne ait en canlı hatıraları bu eser ile tarihin kuytusunda kaybolmaktan kurtarıyor’’ dedi.

LAPE HASTANESİ

LA Paix Hastanesi’nin geçen yıl 150. kuruluş yıl dönümünü kutlaması dolayısıyla yayımlanan kitapta, hastanenin tarihi, rahibelerin Türkiye’ye gelişi, Kırım Harbi, diğer askeri hastaneler, hastanenin psikiyatri bölümleri, La Paix Hastanesi’nin askeri mezarlığı, Osmanlı Ordusu’nda 1. Dünya Savaşı’nda şehit olan sağlık subaylarının listesi ve La Paix Hastanesi’nin bugünü yer alıyor. Kitapta Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi doktorlarından tıp tarihçisi Şahap Erkoç’un makaleleri de bulunuyor.

22.10.2009


 

Kurşun kalemlerden san'at

SİZ hiç sadece büyüteçle gezilebilen sergi gördünüz mü? Halk san'atçısı Ömer Karadağ’ın “Kurşun Kaleme Hayat Vermek” isimli sergisi dün Bahçelievler Belediyesi Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezinde açıldı.

Sergi, elde büyüteçlerle gezilebilecek. Hepimizin bildiği kurşun kalemlere başka bir gözle bakan bir halk san'atçısı olan Ömer Karadağ, kurşun kalem ve mermer üzerine yaptığı heykellerden oluşan “Kurşun Kaleme Hayat Vermek” ismini taşıyan 7. kişisel sergisini Bahçelievler Belediyesi Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi Sergi salonunda açtı. Dinî ve mitolojik konularda eserler veren san'atçı kalem heykellerini, dikiş ve nakış iğnelerini kendi yöntemleriyle bıçak şeklinde keskinleterek bir kalemi yaklaşık 1 buçuk ayda meydana getirebiliyor. Sergi 30 Ekim’e kadar açık kalacak.

22.10.2009


 

Bilgisayar programlarının da telif hakkı var

İKİ haftadır köşemizi telif ve kul hakkına ayırıyoruz. Elbette öylesine önemli ki bu, sizden katkılar geldikçe de bu konuyu sürdürmeye kararlıyım.

İnşallah bir şeyler daha da netleşir. Değerli okurumuz Hayati Binler, telif hakkının bir başka boyutuna dikkatimizi çekiyor; korsan bilgisayar yazılımına. Dilerseniz önce mesajı okuyalım:

“Geçen hafta ve bu haftaki yazınızı okudum. Fazla vaktim olmadığından özet geçeceğim. Görüşlerinize katılıyorum. Yazılarınız bana yıllardır içimi cız ettiren bir husustaki üzüntümü katmerlendirdi: Bu da kopya program kullanmak. Windows, Ofis ve başka bütün programların aslında bir bedeli var.

Korsana karşı zaman zaman maliyeciler ticarî yerlere baskınlar düzenliyorlar, 1500-2000 liradan aşağı olmayan cezalar kesiyorlar. Ama bizler evlerimizde rahat rahat (!) bu programları hiç ücret ödemeden kullanıyoruz. Yarın huzur-u mahşerde Cenâb-ı Hakk’tan hakkını isteyenler karşısında müflis olmaktan ben şahsen korkuyorum. Bu hususu fıkıh köşesine bir türlü sormaya cesaretimiz de gelmedi. Neredeyse herkes bu günahı işliyor. Ahirzaman çok şiddetli ve dehşetli. Hak gasbından söz ederken çoğu kişinin bilgisayarında hiç parası ödenmeden telif programlar fütursuzca kullanılıyor. Acaba insanoğlu ettiğini mi buluyor? Acaba, beşer zulmediyor, kader adalet mi ediyor?”

Benzer şekilde Muharrem Bey de bu konuya değinmiş.

“Evet gerçekten çok önemli ve hassas bir konuya değinmişsiniz, yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. Fakat meselenin bir diğer boyutunu da arz etmek istiyorum. Ben bilgisayar sektörü piyasasında çeşitli illerde çalıştım ve çalıştığım, girdiğim, tanıdığım, bildiğim neredeyse hiçbir yerde orjinal bir program kullanılmıyor. Resmî birçok tv kurumu vs. de dahil buna. Bunun gibi bilgisayarın kullanıldığı işyerlerinin çok büyük bir kısmı böyle. Yani demek istediğim sadece korsan CD alan halk değil, on binlerce ticarî kurum da suçlu bu konuda. Onlar ticarî olarak bu işi yapıyorlar ve direkt haram lokma yeme riskiyle karşı karşıyalar. Gerek halk gerek çalışan olarak, Nur Talebesi olan, olmaya çalışan bizlerin bu konuda örnek olması ve çok hassas davranması gerektiğine inanıyorum...

Her iki okurumuzda bence çok önemli bir konuya değinmiş. Bu mesajlar bana geçen yıl okuduğum bir gazete haberini hatırlattı: Habere göre, büyük bir bilgisayar yazılım firmasının üst düzey yöneticisini bir vatandaş telefonla arar. Telefondaki vatandaşımız “Bilgisayarında kullandığı programın onlara ait olduğunu bunun da bir kul hakkı olabileceğini, bundan dolayı hakkını helâl edip etmeyeceğini” sorar. Tabi bu yönetici gelen telefona, belki de ilk kez duyduğu kul hakkı kavramına ve vatandaşın hassasiyetine şaşırır. Bundan dolayı ne kadar etkilendiğini de işte bir gazeteciye böylece anlatır.

Hayati Bey’e katılıyorum. Ne kadar vicdanımızı susturmaya çalışsak da aslında pek çoğumuzun bilerek veya bilmeyerek yaptığı bu şey kul hakkından başka bir şey olmasa gerek? Hayati Bey, cesaret edip fıkıh köşesine soramıyorum diyor, ama ben bu köşeden sormaya çalışayım: Gazetemizde her gün okurlarımızın dinî sorularına gayet tatminkâr cevaplar veren Süleyman Kösmene Hocam siz ne dersiniz? Bu da bir kul hakkı mıdır acaba? Kul hakkı ise nasıl helâllik alacağız? Vereceğiniz cevap hassasiyet gösteren bir çok okurumuz için önemli.

22.10.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.