Haberler |
40 yıl yetmez, 400 yıl kalın! |
Hak, hukuk ve adaleti sadece kendisi, ülkesi ve vatandaşı için isteyenlerin ‘dünya lideri’ olduğu dünyada huzur ve sükûn olması mümkün değil. Bunun en çarpıcı örneklerini Irak, Pakistan ve Afganistan’da yaşanan hadiseler ortaya koyuyor. Güya terörü önlemek için bu ülkelere örtülü ya da açık şekilde müdahale eden Amerika ve İngiltere’nin başını çektiği ‘koalisyon ortakları’ bu ülkelere, bölge ülkelerine ve dolayısı ile dünyaya huzur getiremedi. Getirmeleri de mümkün değil, çünkü ‘iyi’yi sadece kendileri için isteme gibi bir yanlışın içindeler. İngiltere’nin bu ay sonunda göreve başlayacak olan yeni Genelkurmay Başkanı General David Richards, koltuğa oturmadan önce çok önemli bir ‘müjde’ vermiş. Yeni müjdeye göre Afganistan’a huzur götürmek için her ‘türlü tehlikeyi göze alarak’ bu ülkeye giden İngiliz askerleri, daha 30-40 yıl Afganistan’da kalabilecekmiş. İngiliz general, The Times gazetesine yaptığı açıklamada, “Britanya ordusunun Afganistan’daki rolünün değişebileceğini” de belirtmiş. General Richards, bir adım daha atmış ve NATO birliklerinin Afganistan’dan tamamen çekilme ihtimali bulunmadığını da söylemiş. (AA, 8 Ağustos 2009) Hatırlamak lâzım ki, Afganistan’daki NATO gücü bünyesinde 9 bin İngiliz askeri görev yapıyor ve devam eden ‘savaş’ta 2001’den bu yana 195 İngiliz asker çatışmalarda ölmüş. Bir ülke, başka bir ülkede yarım asır boyunca ve böyle bir maksatla asker bulundurursa buna ne denir? İngiltere, tarih boyunca onlarca ülkeyi sömürmüş bir devlet. Afganistan örneğinde sergilenen durum, sömürmenin yeni bir şekli ve boyutu olarak anlaşılması gerekmez mi? ‘Koalisyon ortakları’ Afganistan’a adım atarken dünyayı ne diyerek kandırmışlardı? Onlara göre bu ‘savaş’ çok kısa sürecekti. Ama çoğu zaman olduğu gibi evdeki hesap çarşıya uymadı ve bundan sonrası için yarım asırlık tarih veriyorlar. Dünyanın bu hadise karşısında sessiz kalması mümkün değil ve sessiz de kalmamalıdır. Nasıl ki ABD, bugün yaptığı değerlendirmelerde Irak’ı işgal etmiş olmaktan dolayı pişman olmuş. Uzun dönemde aynı itiraflar, Afganistan için de dile getirilmeye aday. Çünkü hiçbir ülke dışarıdan ve bu kadar açık bir müdahale ile ‘normal’e döndürülemez. Başta ABD olmak üzere ‘koalisyon ortakları’ Afganistan’da gerçekten huzur ve barış istiyorlarsa bunun yolu İslâm dünyasını harekete geçirmektir. Kimse “İslâm parça parça olmuş, kim bu işi yapar?” demesin. İstenir ve arzu edilirse, belki bir yılda değil ama 5 ya da 10 yılda bu problemler ortadan kalkabilir. Yoksa İngiltere ya da benzer ülkelerin askerleriyle Afganistan’da kalıcı barışı sağlamak kolay değildir. Kendilerini ‘dünya lideri’ olarak tanıtan ülkeler, maddî imkânlarıyla Afganistan’ın dağlarını ve bağlarını bombalamayı bir kenara bırakıp, bir an önce işgal ettikleri toprakları terk etsinler. “İslâm Konferansı Teşkilâtı” gibi kuruluşlara imkân ve fırsat verilirse; İngiltere ve Amerika metodlarından daha kalıcı çareler bulunabilir. “Hak, hukuk ve adalet sadece bizim vatandaşlarımıza lâzım. Afganistan’da yaşayanlar ‘esir’ olarak kalsın” deniliyorsa bu yolla barışa ulaşmak mümkün değil. İşgaller sona ermeden değil 40 yıl, 400 yıl da kalınsa çözüm mümkün görülmüyor vesselâm. |
Faruk ÇAKIR 09.08.2009 |