Hukuk |
Duâ nedir? |
Duâ; istemek, çağırmak, dâvet etmek anlamına gelmektedir. Genel mânâda ise duâ; Allaha yalvarmak, isteyeceklerimizi O’ndan istemek, dertlerimizi O’na arz etmek, O’nun rahmet ve yardımına ilticâ etmektir. Allah’a (cc) aczimizi ve fakrımızı bildiririz. Biliyoruz ki, duânın en güzel gayesi, en tatlı meyvesi şudur: “Duâ eden adam anlar ki: Birisi var; onun hâtırât-ı kalbini işitir, her şeye eli yetişir, her bir arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına medet eder.” (23. Söz, s. 288) Duâ; kulun Rabbiyle konuşmasıdır; bir ibadet sırrıdır. Hâlin Allah’a arzıdır. İnsanın acz ve fakrını anlamasıdır. Duânın en önemli sırrı da; abdin kendisine şah damarından daha yakın bir zâta ünsiyet peyda etmesidir. Şu âlem sarayında, yardıma çok ihtiyacı olan insanların imdadına duâ ile koşmak büyük bir nokta-i istinaddır. Evet, “Şu âlemde mü’minin mü’mine karşı en büyük yardımı duâ iledir” (Barla Lâhikası, s. 132) Meselâ çalışmak, bir fiilî duâdır. Kışın üşümemek için kalın giyinmek, evde soba ve kalorifer yakmak bir duâdır. Hastalıktan kurtulmak için ilâç içmek bir duâ olduğu gibi, midenin aç kalmak sûretiyle yiyecek bir şeyler istemesi de bir duâdır. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, duâ hayatımızın her ânını kapsamaktadır. Eğer insan duânın gücü ve sırrına inanıp hayatını ona göre şekillendirirse hayatının her ânını ibadet ile geçirmiş olur. Evet, Bediüzzaman’ın şu çağrısına kulak vererek yazımızı bitirelim: “Duâ gibi hazine-i rahmetin anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medârı olan bir vesileyi elden bırakma, ona yapış, â’lâ-yı illiyyîn-i insâniyete çık. Bir sultan gibi bütün kâinatın duâlarını, kendi duân içine al.” (23. Söz, s. 288) Duâ ile… Duâyla kalın…
|
MEHMET BEŞİR PARLAKOĞLU 03.07.2009 |