03 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Hukuk

‘Bana sevgiyi anlatmanız, tanıtmanız mümkün mü?’ (!)

Bir Mektup

Halit Ertuğrul Amca,

(...) Ben, yetiştirme yurdu çocuğuyum. Annem-babam yok. Beş-altı yılda bir kez görüştüğümüz görme özürlü bir teyzem var. Yani dünyada yalnızım, tek başımayım. Lise son sınıfta okuyorum. Eğer gelecek yıl bir üniversite kazanamazsam, yurt beni kapı dışarı edecek. (...)

Kitaplarınızı okudum. Bana ilâç gibi geldi. Meğer ki çok kötü yoldaymışım. Çok kötü günahlar etmişim.

Size bu mektubu, sıra arkadaşım önerdi. O daha önce sizinle mektuplaşmış. Bir şey istediğim için değil. Öylesine işte... Zaten benim hayatta bir dostum, bir yakınım ve bir beklentim yok. Her türlü tehlike bizim için... Bizim tek savunma mekanizmamız gözyaşlarımızdır.

Yetiştirme yurdunda sevgisiz büyüdüm. Sevgiyi, dostluğu, yakınlığı ve şefkati hiç tatmadım. Bunun için sevgiyi hiç tanımıyorum. Hani duygu sömürüsü için, “vicdan, merhamet, yazık, acıma, yardım” gibi sözcükler kullanılır ya... Bunlar bana hiç tanıdık gelmez. Öyle sözcükler benim için soğuk ve buz gibidir. Kimse bana acımadı ki, acıma duygum olsun. Kimse bana sevgi göstermedi ki, sevgi duygum gelişsin...

Halit Amca,

Sevgisiz dünyada, sevgisiz büyüyen birisine, sevgiyi anlatmak, tanıtmak mümkün mü?

Toplumda herkesi fırsatçı ve herkesi kötülük düşleyen birileri olarak görmek, tedirgin olmak beni çok çok sıkıyor.

Bu sevgisizlik sürüp, gidecek mi? Ne zaman için rahatlayarak da, çevreme iyi bir gözle bakabileceğim? Bu yüzden kaç kez intiharlardan döndüm. Ama bana tek ümit ışığı kitaplarınız oldu. Bu konuda daha fazla yardımlarınıza ihtiyacım var. Siz bana lâzımsınız Halit Amca... Allah sizi uzun yaşatsın da, başımızdan eksik olmayın.

Tanımasam, anlamasam da yine de sevgiler, selâmlar...

KADER BEYAZGÜL

Kısaltarak aldığım bu uzun mektubu eşimle birlikte ağlayarak okuduk. Sevgisiz, himayesiz ve şefkatsiz yetişmiş, tek başına hayat mücadelesi veren gencecik bir kızımız... Hayatın ağır yükü altında ezilmemek için neler yaptığını, ne gibi acılarla boğuştuğunu tahmin etmek zor değil.

Bütün bu olumsuz şartlara ve yalnızlığa rağmen, yine de onun direnci ve yüreği, geleceğinden iyi haberler veriyor. İnanıyorum ki, Kader, o sevgiyi ve şefkati yakalayarak, gelecekte çevresinde sevgi elçisi olacaktır.

Kader’in mektubu bana iki problemi birden hatırlattı. Birincisi; Yetiştirme Yurdunda kalan çocukların ne kadar sevgiye ve ilgiye ihtiyacı olduğunu... İkincisi de; sevgi eğitimi... İhmal edilen çok önemli iki unsur...

Kader’in mektubunda anlattıklarına benzer bir olay da, sınıfta ders işlerken sağa-sola saldıran Bekir ismindeki bir öğrencimden dinlemiştim.

Neden yaramazlık yaptığını sorunca, cevabı beni titretmişti.

“Bana herkes saldırıyor. ‘Yaramaz ve adam olmaz’ diyorlar. Ben onlara ne yapıyorum ki... Her halde benim çektiklerimi görseydiniz, şimdi benim bu yaptıklarımın tatlı bir şaka olduğunu anlardınız.”

Çok garip bulmuştum. Sağında, solunda oturan arkadaşlarını kalemle dürtüp, canını acıtıyor, cetvelle kafalarını şişiriyor, buna da ‘Tatlı bir şaka’ diyor. Demek ki çektiği o kadar ağır, acı ve kötü geçmişi var ki, bunlar onun yanında şaka gibi kalıyor.

Dayanamadım sordum:

“Sen bunlara şaka mı diyorsun?”

“Evet ya... Ne olacak... Bizim yediğimiz dayağın yanında, arkadaşların ‘Nasılsınız, iyi misiniz?’ gibi hâl hatırlarını sormak gibi bir şey...”

Anlatmaya başladı:

“Her şey annem ölünce başladı. Ben o zaman dört yaşındaydım. Babam da kendisini içkiye vermişti. Eve getirdiği cici annemizde en ufak bir acıma, merhamet ve Allah korkusu yoktu. Dayak yemenin her türlüsünü gördüm.

“Şişi kaba etlerime sokuyordu. Kızgın soba demiriyle sırtımı, bacaklarımı ve kollarımı yakıyordu. İki kez döve döve kolumu ve göğüs kemiğimi kırdı. Başımda yarılmadık bir yerim yoktu.

“Küçükken beni aç bırakıyordu. Kaç kez evimizin önüne çıkıp, köpeklerle birlikte çöplerde yiyecek aradım. Komşuların bunu görmesinden ve şikâyetçi olmasından dolayı, daha fazla dayak yedim.

“Aç sabahladığımı yüzlerce kez hatırlıyorum. Bir çocuğun elinde bir ekmek, bir yiyecek görsem nasıl imrenirdim. Hele babasının ve annesinin elinden tutmuş, mutlu bir şekilde gezen çocukları görünce gidip, o çocuğu boğasım gelirdi. Benim, böyle bir imkânım yoktu ya, kimsenin de olmasını istemiyordum.

“Bir yardımsever komşumuz, ilkokuldan sonra bana yardımcı oldu, okuyarak buralara kadar geldik.

“El alışkanlığı ne yapalım. Sağa-sola sataşmazsam duramıyorum.”

“Ailene ne oldu?” diye sordum.

“Babam karaciğer yetmezliğinden öldü. Annem ise, evi terk etti. Cici annemde bir kız kardeşim var, onu da yuvaya verdik.”

İsmet Selçuk ismindeki bu öğrencimle birlikte dört yılımız geçti. Şimdi öğretmen ve iki çocuğu var. Kız kardeşini de okutuyor. Tertipli, düzenli ve beyefendi bir genç... Sağolsun hayır sahibi birisinin yardımıyla hayatı kurtulmuş... Böylesi hayır sahiplerine çok ihtiyaç olduğu ortada...

Sevgisiz, sahipsiz yetişen çocuklar yalnız kendileri için değil, toplum için de birer dert ve problem kaynağıdır.

Devlet ve hayırsever insanlar, bu konuya daha duyarlı yaklaşmak zorundadırlar.

Sevgi nedir, nasıl ulaşılır?

İnşallah, Kader kızım da, İsmet gibi okulunu bitirir, mesleğine kavuşur, mutlu bir ev kurar. O zaman göremediği, sevgi ve şefkati çocuklarıyla paylaşır, kendisi de tadamadığı sevgi hazzını yaşamış olur.

Bu vesileyle sevgi için bazı tesbitler sunalım:

Sevginin çok büyük bir güç olduğu, zaman ilerleyince daha iyi anlaşılmaktadır. Para, mal, kuvvet ve otorite insanları mutlu etmeye yetmemiştir. Daha çok insanları bireyselleştirmiş, ayırmış, çok zaman da düşman etmiştir.

İnsanları birbirine bağlayan, dayanışma ve yardımlaşmayı arttıran, paylaşma ve birlikte yaşamayı öğreten güç, sevgidir. Sevginin azaldığı yerde kin, menfaat, düşmanlık ve isyan ortaya çıkar. Bugün en çok şikâyet edilen konu bu değil midir?

Sevgi dolu bir tebessümden, şefkat yüklü bir bakıştan, sıcacık bir dilden daha etkili, daha kuvvetli ne olabilir? Bugün insanlar “çok şey” elde ettiğine sevinememekte, “sevgi”yi yitirdiğine üzülmektedir.

“İnsanlık öldü mü be kardeşim” diye şikâyet edilen hususun temelinde, yitirilen “sevgi” yatmaktadır.

Sevgi, Yaratan’ı sevmekle başlar. Yaratılanı sevmek ise, Yaratan’dan dolayıdır. Öyleyse her şey ve herkes sevgiye lâyık ve sevgiye muhtaçtır.

Tabiî ki sevginin en durusu, en temizi ve en uzun ömürlüsü, hiçbir menfaatin karışmadığı bir sevgidir.

Sevgi bir hazinedir. Bir sermayedir, bir güçtür. Bu gücü elde eden insan toplumun en zenginidir. Böyle zengin bir insan olmak istemez misiniz?

Gerçek sevgi, hiçbir menfaatin bulaşmadığı, temiz ve durudur. Korundukça kıymetlenir, harcandıkça çoğalır.

Yüreğin yakıtı sevgidir. Sevgisi tükenmiş bir yürekle hayat yolculuğuna çıkarsan, kurda, kuşa yem olursun.

Ana dilinden başka bir dil öğrenmek istiyorsanız, önce yürekleri birbirine bağlayan evrensel sevgi dilini öğrenin. En çok sevilen bir kişi olmak istiyorsanız, en çok seven bir kişi olmalısınız.

Allah, sevilenleri sevenlerin duâsıyla korur.

Sevdiğiniz insanın iyi ve güzel taraflarını keşfedip, destekleyerek, sevginizi ortaya koyun ve yeşertin.

Sevdiklerinize, dostlarınıza sevginizi belli edin. Çocuklarınızı kucaklayın, öpün. Bu, sevgiyi yeşertir, tazeler ve arttırır.

Sevmediğiniz insanların da sevilebilecek bir yanını bulmaya çalışın. Yoksa dünya, birbirine düşman insanlar için cehenneme döner. Ayrıca yalnız sizi sevenleri sevmek, sevgi değil, bir değiş tokuştur.

Eğer sevilmek istiyorsanız, siz de sevmesini bilmelisiniz ve sevilmeyi hak etmelisiniz.

Öğrenilmesi gereken en önemli şeylerden birisi de, her zaman sevecek bir şeylerin var olduğu gerçeğidir.

Sevginin her zaman aşırılıklarından kaçının, dengeyi muhafaza edin. Çünkü sevgi ile nefret arasında çok ince bir çizgi vardır. Bundan dolayı bazen düşmanlıklar, nefretler, dengesiz, şiddetli sevgiden doğar.

Kolay ele geçen sevgi, uzun yaşamaz. Çünkü insan, katlandığı fedakârlıklar, çektiği ıztıraplar nispetinde sever, sevgisi olgunlaşır ve uzun ömürlü olur.

HALİT ERTUĞRUL

03.07.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Başlıklar

  Dünyanın yaşadığı mânevî yangını İslâm söndürür

  Endülüs'te yüksek İslâm medeniyeti (2)

  POLLYANNA VE BATI MEDENİYETİ

  ‘Bana sevgiyi anlatmanız, tanıtmanız mümkün mü?’ (!)

  Taş yarıklıkları

  Duâ nedir?

  İki meşhur: Michael Jackson ve...

  Çalışmak için en verimli saat

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.