Ahmet Hamdi Tanpınar, Bursa’da Zaman adlı abide şiirinde şehre ruh veren bir medeniyet mirasını anlatır. Şair, şehri ve yaşanan anı şekillendiren ne varsa eski zamandan süzülüp günümüze aktığından dem vurur.
Gerçekten; tarih, tabiat ve medeniyet Bursa’da iç içe geçmiştir. Tanpınar, şiirinde bunun bütün unsurlarıyla aynen yansıtır. Şiir değil, taş taş teşkil edilen bir mimari yapı gibidir:
“Bursa’da bir eski cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdıyan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar…
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarîlerin en ilâhisi.
“Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
Şanlı hikâyesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelen geçene.
“Bu hayâle uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtılarından
Billûr bir âvize Bursa’da zaman.
“Yeşil türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur’ân sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.”(...)
Pazar günü Bursa’nın bu mânâları derinden hisseden ve gerçekten yaşayan nurlu misafirleri vardı. Ulu Camide okunacak olan Bediüzzaman Mevlidi için gelerek, mevlid öncesinde de Osmanlının ilk payitahtını gezdiler. Altı Osmanlı padişahını, sayısız din büyüğü ve tarihî şahsiyeti bağrında barındıran şehirde tarihin kokusuna, baharı müjdeleyen çiçeklerin rayihası eşlik ediyordu.
Biz de bu tarihe güne şahitlik etmenin heyecanıyla bir gün önceden yola çıkmıştık. Güzergâhımız üzerinde okuyucu, temsilci yazarlarımızı ziyaret edip, dualarını aldıktan sonra akşam üzeri Bursa vakıf temsilciliğimizde geçirdiğimiz verimli bir gecenin sabahında yazarımız Osman Zengin’in rehberliğinde tarih turuna başladık.
Bursa’ya bir tarih havzası, bir açık hava müzesi denilse yeridir. 600 yıllık ulu çınarı görmekle başlayan turumuz, tarih sahnesinde altı yüz yıl kalan Osmanlı çınarının Bursa’da medfun padişahlarının türbelerini ziyaretle devam etti. Emir Sultan’dan Muradiye’ye uzanan tarih turumuzda bizi hep şehrin bahtiyar misafirleri karşılıyordu. Rehberleri eşliğinde tura çıkmış kafilelerin hemen hepsi Bediüzzaman Mevlidi vesilesiyle oraya gelmişlerdi. Tarih ve din büyüklerinin manevî huzurunda bilgiler tazeleniyor, dualar ediliyordu.
Biz turumuzu mevlid yazarı Süleyman Çelebi’nin kabrini ziyaretle tamamlayarak, adına okunacak mevlid okunacak Bediüzzaman Hazretleri vesilesiyle bir araya geleceğimiz Ulu Camiye geçtik.
Ulu Camiye ayrı bir paragraf açmak gerekiyor. Rivayet odur ki, her taşına ayrı bir ruh sinmiş olun bu tarihî mekân İslâm dünyasının önde gelen beş mabedinden biridir. Bunların ilk dördü Kâbe-i Muazzama (Mekke), Mescid-i Nebevi (Medine), Mescid-Aksa (Kudüs), Emeviye Camii (Şam) şeklinde sıralanır. Ulu Camii Osmanlının ilk dönem eserlerinin en muhteşemlerindendir. Evliya Çelebi’nin ifadesiyle Bursa’nın Ayasofya’sıdır. Dikdörtgen planlı cami yaklaşık toplam 5000 metrekare boyutlarında ve 20 kubbe ile örtülüdür. Sekizgen kasnaklara oturan kubbeler mihrap duvarına dik beş sıra halinde dizilmişlerdir. Duvarlarından birinde Güneş Sistemi ve gezegenlerin hareketleri tasvir edilmiştir.
Adına mevlid okutulacak zatın büyüklüğü ile birlikte mekânın önemi de, faaliyete daha bir önemli kılmıştı. Bursa o gün Bediüzzaman’ın ifadesiyle cennetâsâ baharlarından birini yaşıyordu. Mevlid, gönülleri birleştirmiş, yaşlı genç, kadın erkek binlerce insanı aynı gaye ve vazife etrafında buluşturmayı başarmıştı. Herkesin yüzünde aynı sevinç ve lahutî heyecanı okumak mümkündü. Yıllardır görüşemeyen okul arkadaşları buluştu, geçen yılların tesir icra ettiği fizikî değişiklikler karşılıklı anlatıldı, geçmiş hatıralar yad edildi. Ortak dostlar hatırlandı.
Derler ya, bir faaliyet ya bizzat güzeldir, ya da neticeleri itibarıyla güzeldir. Bursa’daki mevlid hem bizzat güzeldi, kalpleri fethetti, başta Peygamberimiz olmak üzere, Bediüzzaman Hazretleri ve ahirete irtihal etmiş tüm talebeleri ve ehl-i imanın ruhlarına dualar, fatihalar gönderildi. Neticeleri itibarıyla güzeldi. Katılanlara tadı damağında kalan bir farklı ve doyumsuz lezzetler yaşattı. Vesile olanlara binler teşekkür....
Mutad hale gelmesi duâsıyla...
|