|
|
|
“ÖZÜR DİLEMEYECEĞİM” DEDİ |
Medeniyetler İttifakı toplantısı için İstanbul'a gelen Rasmussen, toplantının başlamasından hemen önce Danimarka basınına yaptığı açıklamada, "Bizde ifade özgürlüğü var, özür dilemeyeceğim" dedi. Rasmussen, bir gazetenin yayınladığı karikatürden dolayı başbakanın özür dilemesinin söz konusu olmadığını savundu.
“DİNî HASSASİYETLERE DİKKAT” SÖZÜ
Toplantıdaki konuşmasında ise Rasmussen, NATO Genel Sekreteri olarak dinî ve kültürel hassasiyetlere özellikle dikkat edeceğini söyledi. "Önceliklerimden biri, Müslüman dünyası ile diyalog ve ilişkileri arttırmak olacak" diyen Rasmussen, "dinlere, dinî sembollere ve insanların dinî duygularına saygı duyduğunu" belirtti.
Rasmussen,
özür dilemedi
“NATO Genel Sekreteri seçilen eski Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, karikatür krizindeki tavrı için özür dileyecek" haberi doğru çıkmadı. Medeniyetler İttifakı toplantısı için İstanbul'a gelen Rasmussen, toplantının başlamasından hemen önce Danimarka basınına yaptığı açıklamada, "Bizde ifade özgürlüğü var, özür dilemeyeceğim" dedi. Rasmussen, bir gazetenin yayınladığı karikatürden dolayı başbakanın özür dilemesinin söz konusu olmadığını savundu. İstanbul Çırağan Sarayında düzenlenen Medeniyetler İttifakı İkinci Forumunun ilk genel kurul oturumunda da konuşan Rasmussen, karikatür krizine değinerek, bu konudaki tavrının açık olduğunu, “dinlere, dini sembollere ve diğer insanların dini duygularına saygı duyduğunu” belirtti. İnsanların dini ve etnik geçmişleriyle ilgili olarak suçlanamayacağının altını çizen Rasmussen, “Hz. Muhammed de (a.s.m) dahil olmak üzere, hiçbir zaman hiçbir dini figürün insanları rahatsız edecek şekilde kullanılmasından yana olmadığını” kaydetti. Rasmussen, “NATO Genel Sekreteri olarak, dini ve kültürel hassasiyetlere özellikle dikkat edeceğim. Toplumlara saygıyı sürdüreceğim. Önceliklerimden biri, Müslüman dünyası ile diyalog ve ilişkileri artırmak olacaktır” diye konuştu. Konuşmasında ifade özgürlüğünün önemini vurgulayan Rasmussen, kültürler ve dinler arasında karşılıklı saygı ve anlayışa dayalı diyaloğa duyulan ihtiyacın altını çizdi. “Sansür türü şeylerin, diyaloğun düşmanı olduğunu” söyleyen Rasmussen, ön yargıların yok edilmesi gerektiğini belirtti. Rasmussen, ifade özgürlüğünün, açık ve net bir diyalog için ön şart olduğunu, olumlu ve pozitif diyalog için açık ve samimî iletişimin kurulması gerektiğini vurgulayarak, “Uzun vadeli, barışçıl gelişmeler istiyorsak serbestçe konuşabilmeliyiz” dedi. İstanbul / aa
PKK’ya “terör
örgütü” dedi
Rasmussen basın açıklamasında ise "Akdeniz diyaloğu ve İstanbul işbirliği girişimi bunların iyi bir örneğini oluşturuyor. NATO Genel Sekreteri olarak katkıda bulunacağım. Bu açıdan Türkiye ile yakın işbirliği içinde olacağım. Türkiye yakın bir müttefik ve stratejik ortak olarak görüyorum" dedi. Danimarka'dan yayın yapan Roj TV'ye göz yumduğu için Başbakan Erdoğan'dan sert tepki gören ve NATO Genel Sekreterliği için veto yiyen Ander Fogh Rasmussen, PKK için "terör örgütü" tanımını yaptı. Bu arada, Rasmussen’in, İstanbul’da otelinin merdivenlerinden düştüğü ve omuzunun çıktığı bildirildi.
|
07.04.2009
|
|
|
Türk-Ermeni görüşmelerine odaklanılmalı |
ABD Başkanı Barack Obama, Cumhurbaşkanı Gül'le görüşmesinden sonra Amerikalı bir gazetecinin Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin sorusunu cevaplarken, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddiaları hakkında görüşünün değişmediğini, ancak Türkiye ile Ermenistan arasındaki müzakerelerin boşa çıkmasını istemediğini söyledi.
“MÜZAKERELER BİZE CESARET VERİYOR”
“Cumhurbaşkanı Gül'ün liderliğinde, Ermenistan ve Türkiye arasındaki konuların çözümü için müzakerelerin yürütüldüğünü görmek bize cesaret veriyor" diyen Obama ayrıca, bu konuda kendi görüşlerine odaklanılması yerine, Türk ve Ermenilerin görüşlerine odaklanılması gerektiğini vurguladı.
ABD Başkanı Barack Obama, Ermeni soykırım iddaları konusundaki görüşünün değişmediğini, ancak bu noktada Türkiye-Ermenistan müzakerelerinin başarıyla yürüdüğünü ve bu sürecin boşa çıkmasını istemediğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ABD Başkanı Barack Obama’yı resmi törenle karşıladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve ABD Başkanı Barack Obama, ikili görüşme ve birlikte yedikleri öğle yemeğinin ardından ortak basın toplantısı yaptı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Obama’ya bize Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda verdiği desteğe teşekkür etti. İlişkileri daha ileriye taşımak istediklerini kadeden Gül, “Birlikte çalışmalar konusunda daha yakın olmak istiyoruz. Terörle mücadele konusunda işbirliğimiz artacak. Ben Sayın Başkan’a Türkiye’yi gösterdikleri yoğun ilgi nedeniyle çok teşekkür ediyorum” dedi.
OBAMA: IRAK VE AFGANİSTAN’I
DEĞERLENDİRDİK
Obama ise Türk halkının misafirperliğine teşekkür ederek, başladığı konuşmasında şunları kaydetti: “Türkiye çoğunluğu Müslüman olan özgün bir yere sahip bir ülke olduğunu söyleyebilirim. Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan’ın liderliği beni etkiledi. Birlikte yapacağımız çalışmalardan şimdiden heyecan duyuyorum. Irak ve Afganistan’daki gelişmeleri değerlendirdik. Türkiye’ye olan desteğimizi yineledim. Terörle mücadele konusunda desteğimiz artarak devam edeceğini söyledim.”
GÖRÜŞÜM DEĞİŞMEDİ
Obama, “Ermeni soykırımı iddalarıyla ilgli görüşünüz değişti mi?” sorusuna şu cevabı verdi: “Ermeni meselesiyle ilgili görüşlerim belli. Bu görüşlerim kayıt altında ve görüşüm değişmedi. Beni en çok cesaretlendiren şey Sayın Gül’ün liderliği altında Ermenistan-Türkiye arasında müzakerelerdir. Bu konu da o noktada ele alınıyor. Bu müzakereleri izliyorum. Bunlar meyvelerini çok kısa sürede verebilirler. Bunun sonucu olarak yapmak istediğim kendi görüşlerim değil, Türkiye’nin görüşlerine odaklanmak ve bundan hareket etmektir. Bütün dünya bu konuyu çözüme ulaştırmak için Türkiye’ye cesaretlendirmelidir. ABD Başkanı olarak yakın gelecekte yapılacak açıklamalara yeni birşey söylemek istemiyorum. Türklerin ve Ermenilerin nihayetinde aynı noktaya yapıcı bir şekilde ilerlemesi önemlidir.
Görüşüm belli iki taraf da yapıcı olmalı. 1915 yılında yaşandığı ifade edilen olaylar hukuki ve siyasi bir olay değildir. Bu tarihi bir olaydır. Burada Müslüman halk büyük kayıplar vermiştir. Balkanlarda da benzer olaylar yaşanmıştır. Bunlar karmaşa ortamında yaşanan olaylardır.”
Başkan Obama daha sonra Meclis’e geçerek, TBMM Başkanı Köksal Toptan ile görüştü. Meclis’te grubu bulunan parti liderleri ile tek tek görüşen Obama, Genel Kurula hitap etti. Obama akşam saatlerinde de Başbakanlık Merkez Bina’da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi. Ankara
ZİYARETİN HEDEFİ; İLİŞKİLERİ ONARMAK
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Mike Hammer, ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye ziyaretinin bir numaralı amacının, ‘’ilişkileri onarmak ve 2003 krizinin yol açtığı olumsuzlukları değiştirmek’’ olduğunu söyledi. ABD-AB zirvesinin yapıldığı Prag’dan Ankara’ya giderken uçakta soruları cevaplayan Hammer, ‘’Bizim kanaatimize göre, 2003 krizine ABD çok daha farklı bir şekilde yaklaşabilirdi. O zaman belki ilişkilerde kriz de olmayacaktı. Başkan Obama’nın Türkiye’ye bu ilk ziyaretindeki temel amacı, ilişkileri onarmak, yeniden inşa etmek olacak’’ dedi. Obama, Beyaz Saray’a geldikten sonraki ilk üç ayında Müslüman bir ülkeyi ziyaret ederek, buradan İslam dünyasına sesleneceğini söylemişti. Daha önce, ABD Başkanı Bill Clinton döneminde de Beyaz Saray’da görev yapmış olan Hammer, ‘’Obama’nın Türkiye’deki konuşmaları Müslümanlara yönelik bir konuşma olmayacak. Ancak elbette Türkiye, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülke. Türkiye’nin hem Müslüman, hem laik ve demokratik bir ülke olarak kimliği, bizim için önemli’’ diye konuştu. Mike Hammer ayrıca, doğu ile batı arasında ‘’köprü’’ rolü bulunan Türkiye’nin bu özelliğini vurgulayarak, Obama’nın ziyaretini Avrupa’da tamamlaması için, ‘’Avrupa ziyaretini bitirmek için iyi bir yol’’ dedi. Ankara / aa
|
07.04.2009
|
|
|
DP’li başkanlar: Soylu gitmesin |
Demokrat Parti (DP) il başkanları, Genel Başkanlık görevinden ayrılma kararı alan Genel Başkan Süleyman Soylu’ya, “gitme” çağrısında bulundu.
DP Lideri Süleyman Soylu’nun, seçim sonucunu gerekçe göstererek, Genel Başkanlık görevinden ayrılma kararına, parti teşkilatından tepki yağmaya devam ediyor. Başkent’te toplanan DP’nin 61 İl Başkanı, önceki gün yaptıkları toplantının ardından, dün basın toplantısı düzenleyerek, 81 il başkanının imzasının bulunduğu ortak bir deklarasyon yayınladılar. Deklarasyonda, imkânsızlıklar içinde alınan seçim sonucunun, başarısızlık olarak nitelendirilemeyeceği vurgulanırken, Olağanüstü Kongre kararının yeniden gözden geçirilmesi ve Süleyman Soylu’nun, Genel Başkanlık görevini sürdürmesi istendi. Soylu’ya, “gitme” çağrısının yer aldığı ortak deklarasyonun şöyle denildi:
“Demokrat Parti; Türkiye’nin en köklü, en büyük siyasî geleneğe sahip olan, herkesi kucaklayan kimseyi öteki olarak görmeyen partidir. Nitekim bu seçimde kazandığımız 1 il, 40 ilçe ve 109 belde belediyesi olmak üzere kazanılan toplam 150 belediyenin, Türkiye’nin her bölgesine yayılması partimizin bir Türkiye partisi olduğunun göstergesidir. Ayrıca 100‘den fazla belediye çok az oyla kaybedilmiştir. Belediye başkanlıklarında aldığımız yüzde 6, il genel meclisinde aldığımız 1,5 milyon ve yüzde 3,72 oy hiç küçümsenmeyecek bir oydur ve yeni bir dirilişin ve umudun tezahürüdür. Medya özellikle bazı partilere gösterdiği ilgiyi Demokrat Parti’den esirgenmiştir. Bu seçimlerde orantısız medya, orantısız para ve orantısız iktidar gücü kullanılmış, bazı partilerin bir ilçede yaptığı harcama dahi partimizce Türkiye genelinde yapılamamıştır.
Bu partide geçmişte çok önemli görevlerde bulunan bazı parti büyüklerimizin partimize desteğini esirgediği gözlemlenmiştir. Demokrat Parti’yi yok sayanlara sandıkta çok güzel cevap vermişlerdir. Genel Başkanımızın 22 Temmuz 2007 genel seçiminde alınan 5.4 oy oranını ölçü alarak Genel Başkanlıktan ayrılmak istenmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Mahallî seçimlerde alınan oy ölçü olmamalıdır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen alınan neticeyi başarısızlık olarak görmüyoruz. Geleceğe yönelik bir umut olarak görüyoruz ve başarılı buluyoruz. Genel Başkanımızın olağanüstü kongrede, Genel Başkanlıktan ayrılmak istemesinin, partimizin geleceğini olumsuz etkileyeceğine inanıyoruz. Sayın Genel Başkanımızın kararını şahsî tercihi olarak görüyor, ilkeli bir tavır olarak saygıyla karşılıyoruz. Ancak Demokrat Parti’nin ve Türkiye’nin geleceğinin hepimizden daha önemli olduğunu düşünüyoruz. Bütün bu değerlendirmelerden sonra; il başkanları olarak Sayın Genel Başkanımız Süleyman Soylu’nun Genel Başkanlıktan ayrılmak istemesini il başkanları olarak kabul etmiyoruz. Genel idare kurulunun almış olduğu olağanüstü kongre kararını tekrar gözden geçirmesini talep ediyoruz.” İstanbul / Yeni Asya
|
07.04.2009
|
|
|
BURSA ULU CAMİ’DE CENNETÂSÂ BİR BAHAR |
BURSA Yeni Asya Derneği tarafından uzun süredir hazırlıkları devam eden, Peygamber Efendimiz (asm) başta olmak üzere bütün ehl-i iman, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, merhum talebeleri ve şehitlerimizin ruhlarına bağışlanmak üzere düzenlenen mevlid programı, 5 Nisan Pazar günü, Bursa Ulu Camii’nde çevre il ve ilçelerden gelen binlerce kişinin iştirakiyle icrâ edildi.
Sultan 1. Bayezid; “dünyanın 5. makamı” sayılan Bursa Ulu Camii’ni yaptırmış; Müslümanlara, ruhaniyetli ve maneviyatlı Bursa’ya hediye etmişti. Fakat Timurleg ve Ankara Harbi yenilgisi onun maneviyâtını ve maddiyâtını yıkmıştı. Bahtsız padişahın 20 kubbeli muazzam camii mahzun ve boynu bükük kalmıştı. Beş yüz altı sene sonra Sultan Yıldırım Beyazıt Han’ı kabrinde rahatlatacak nurlu bir hâdise yaşandı…
Onun cihad meydanında kazandığı zaferler misüllü, maneviyât âleminde dur durak bilmeyerek koşturmuş, milletin imanının kurtulması için hayatını Kur’ân’a ve imana feda etmiş olan Bediüzzaman Said Nursî de, beş yüz altı sene sonra kendisinin ve dâvâsının sadık talebeleriyle Bursa Ulu Camii’ni nurlandırdılar… Şeref verdiler, müşerref oldular…
BURSA NURLANDI
Ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin ruhâniyâtlı şehri Bursa’da 5 Nisan 2009 Pazar günü saatler 10:00’u gösterirken; simalar nur, yüzler nur, duruşları nur oldu. Nurlu insanlar otobüslerle Denizli, İzmir, Balıkesir, Bandırma, Çanakkale, Bayramiç, Edincik, Çan, Eskişehir, Burdur, Yalova, İstanbul, Adapazarı, İzmit, Gebze, Düzce, Ereğli, Ankara, Afyon, Sincan, Mustafakemalpaşa, Gemlik, İnegöl, İznik, Kastamonu, Mudanya, Tekirdağ, Bolu, Uşak, Diyarbakır, Antalya, Kütahya, Tavşanlı, Bolvadin, Isparta, Tire, Konya ve daha adını sayamadığımız Anadolu’nun bir çok yerinden akın akın Bursa Ulu Camii’nin içini ve avlusunu doldurmaya başladı. Binlerce insan öğle namazını müteakip başta Peygamber Efendimiz (asm) olmak üzere, bütün mü’minlere, Bursa’da medfun maneviyât büyüklerine ve hususan vefatının 49. sene-i devriyesi sebebiyle Bediüzzaman Said Nursî’nin ruhuna ithafen okunacak Kur’ân-ı Kerim ve mevlid-i şerif için bir araya geldi. Allah onlardan razı olsun elleri boş da gelmemişlerdi. İki hatim, beş hatim, on hatim, on beş hatim Bursa sâkinlerinin hatimleriyle birleşti ve bu mübarek insanların ruhlarına ikramen yollandı.
Program, öğle namazını müteakip, İstanbul Haseki Eğitim Merkezi emekli Öğretim Üyesi ve aynı zamanda emekli Müftü olan Yahya Alkın Hoca’nın konuşması ile başladı.
BURSA Yeni Asya Derneği tarafından uzun süredir hazırlıkları devam eden, Peygamber Efendimiz (asm) başta olmak üzere bütün ehl-i iman, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, merhum talebeleri ve şehitlerimizin ruhlarına bağışlanmak üzere düzenlenen mevlid programı, 5 Nisan Pazar günü, Bursa Ulu Camii’nde çevre il ve ilçelerden gelen binlerce kişinin iştirakiyle icrâ edildi.
|
07.04.2009
|
|
|
Yağıştan nasibimizi alacağız |
ÇUKUROVA Üniversitesi (ÇÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Atabay Düzenli, son aylarda gerçekleşen yağışlarla, Türkiye’de ürün artışı olacağını kaydederek, ‘’Canlılar çoktan beri ilk kez doğanın yeşilliğini, toprağın kokusunu ve havanın temizliğini bu kadar iyi hissedecekler ve nasiplerini alacaklar’’ dedi.
Düzenli, Türkiye’de son 1 yılda önemli kuraklık yaşandığını, Tuz Gölü ve Azap Gölü olmak üzere 24 gölün kuruma noktasına geldiğini, 60’ının da seviyesinin 1 metrenin altına düştüğünü belirtti. Düzenli, Türkiye’nin son aylarda kar ve yağmur şeklindeki yağışlarla büyük bir tehlikeden kurtulduğunu vurgulayarak, ‘’Geçen yılki kuraklık aynen devam etseydi, ülkemizin büyük bir canlı kıyımı ile karşılaşması kaçınılmaz hale gelecekti. Ama şimdilik bu tehlike atlatıldı, su yokluğu çeken göllerimiz tekrar canlandı, barajlarımız doldu, bu durum komşu göl ve barajlara da fayda sağladı’’ dedi. Türkiye’nin bugün ulaştığı su kapasitesinin, en azından 2 sene kuraklık sorunu yaşamayacağı miktarda olduğunu belirten Düzenli, şöyle devam etti: ‘’Kesinlikle önümüzdeki yıllarda büyük bir ürün artışı olacak. Doğanın yeşilliğini, toprağın kokusunu ve havanın temizliğini, canlılar çoktan beri ilk kez bu kadar iyi hissedecekler ve nasiplerini alacaklar. Ayrıca bu durum ülke-mizde sulak alanların tekrar hayata geçmesine imkân sağladı.” Adana / aa
|
07.04.2009
|
|
|
Barışın mümkün olduğuna inandık |
Medenİyetler İttifakı Eş Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Biz, İspanya ve Türkiye, barışın mümkün olduğuna, diyaloğun mümkün olduğuna inandık ve bu inançla yola çıktık.
Hristiyan dünyasının İslâm dünyasını, İslâm dünyasının Musevileri, Batının Doğuyu, Doğunun da Batıyı anlayabileceğine, kavrayabileceğine, hoşgörüyle yaklaşabileceğine gönülden inandık” dedi.
5 ülkenin Devlet Başkanı ve Başbakan, 31 ülkenin ise Dışişleri Bakanı düzeyinde temsil edildiği “Medeniyetler İttifakı İkinci Forumu” Çırağan Sarayında dün başladı. Bugün sona erececek forumun açılış oturumunda konuşan Başbakan Erdoğan, özetle şunları kaydetti:
‘’Medeniyetlerin çatışmasını kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya atanlara; ‘Hayır, medeniyetler ittifakı mümkündür’ dedik. Ne kadar zor bir meseleyle karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Ancak biz iyi niyetlerle, samimî duygularla yola çıktık.
Tahammülsüzlük çatışmayı, çatışma ayrışmayı doğurur. Bunun için atmamız gereken ilk adım hoşgörüyü, tahammülü, toleransı geliştirmek, diyalog ve iletişimi güçlendirmek, paylaşmayı ve dayanışmayı ön plana çıkarmaktır.
Kutuplaşmanın adeta sembolü haline gelen ‘biz’ ve ‘onlar’ anlayışını ortadan kaldırabilecek adımlar üzerinde düşünmeliyiz. ‘Ben’in egemen olduğu bir anlayışta herkes diğeridir, başkasıdır, yabancıdır.
Bugün insanlığın temel meselesi ‘ben’i, ‘biz’e, menfaat çatışmasını ve ayrışmasını değil, menfaat birliğini, ortak çıkarları, ortak değerleri, ön plana çıkarmaktır.
Bugün terörü başka ülkelerin, başka milletlerin meselesi olarak görenler, yarın aynı sorunla karşı karşıya kalabilir. İşte bunun için bugünden tedbirleri almak, bugünden sağlam bir dayanışma kültürünü oluşturmak zorundayız.”
Başbakan Erdoğan, sözlerinin sonunda, Anadolu’nun sevgi, hoşgörü ve barış çağrısının sesi olarak nitelendirdiği Mevlânâ’nın, “Gel, ne olursan ol yine gel. İster kâfir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel” dizelerini okudu. İstanbul / aa
“KIVILCIMLARI
BASTIRABİLİRİZ”
AçIlIşta konuşan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-mun ise BM’nin yangınlara, genellikle yangın ortaya çıktıktan sonra müdahale edebildiğini belirterek, ‘’Medeniyetler İttifakı ile kıvılcımları, yangın ortaya çıkmadan bastırabiliriz’’ diye konuştu. Ban Ki-mun ‘’İttifak bize bir fırsat sunuyor Kimliğe dayalı bölünmeleri, farklılıkları eskide bırakma şansını, çok geç olmadan ortak insanlık değerlerini fark etme şansını sunuyor’’ dedi.
“KİLİT KELİME HOŞGÖRÜ”
Medenİyetler İttifakı Eşbaşkanı ve İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero da şunları söyledi: “Birlikte çalışıldığı, hareket edildiği takdirde farklı bir 21. yüzyıl oluşturmak ve yaşama imkânına sahibiz. Bu yüzyıl barış, birlikte yaşama ve hoşgörü yüzyılı olabilir. Birlikte çalışıldığı, hareket edildiği takdirde farklı bir 21. yüzyıl oluşturmak ve yaşama imkânına sahibiz. Bu yüzyıl barış, birlikte yaşama ve hoşgörü yüzyılı olabilir. Nükleer güç oluşturmak gibi bir arzu içinde olan ve bu gücü askeri amaçlarla kullanma niyetinde olan ülkelere tavsiyem, bunu yapmasınlar. Her inanca, her dine saygılı olmak ve her insanın dinini serbestçe savunabilmesi, bunu hoşgörü içinde yaşayabilmesi önemlidir. Burada kilit kelime hoşgörüdür."
|
07.04.2009
|
|
|
İstanbul’da şüpheli yangın |
Yeşİlköy’dekİ İstanbul Gösteri ve Kongre Merkezi, henüz belirlenemeyen bir sebeple çıkan yangında büyük oranda zarar gördü. Dün uluslar arası ilişkiler açısından yoğun bir trafik yaşayan Atatürk Havaalanı’nın hemen yanında çıkan yangın sebebiyle gökyüzü dumanlarla kaplandı. İstanbul Gösteri ve Kongre Merkezi’nde henüz belirlenemeyen bir sebeple çıkan yangını söndürmek için Bakırköy, Avcılar, Sefaköy, Fatih, Bahçelievler ve Şişli itfaiye ekiplerinin dışında İSKİ’ye bağlı su tankları da olay yerine sevk edildi. Çadırı tamamen saran alevleri söndürmek için itfaiye ekipleri yoğun uğraş verirken, çadırın yanındaki bahçede bulunan LPG tankının patlama ihtimaline karşı tedbir alınarak çevredeki vatandaşlar uzaklaştırıldı. Yangın, itfaiye ekiplerinin yürüttükleri çalışmalar sonucu söndürüldi. Tavanı sentetik çadır kaplı olan gösteri merkezi, yangının ardından enkaza döndü. Gösteri merkezinde bulunan elektrikli aletler sebebiyle zaman zaman büyük patlamalar da yaşandı. İstanbul Gösteri ve Kongre Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Özbey, ‘’Sabotajdan kuşkulanıyor musunuz?’’ sorusuna ‘’Evet. 5 yıldır burayı işletiyorum. Her seferinde belediye burayı yıkmak istedi. Sonunda çıktı. Belediyeyle mahkemeliktik. Çıkmamızı istiyordu ama dâvâları biz kazandık. Üzgünüm. Şoktayım şu an’’ cevabını verdi. İstanbul
|
07.04.2009
|
|
|
Boğaziçi Köprüsü’nde Greenpeace eylemi |
Boğazİçİ Köprüsü üzerinde eylem yapan Greenpeace üyesi 18 kişi gözaltına alındı. Boğaziçi Köprüsü’ne çıkarak Türkçe ve İngilizce ‘’Barış için iklimi kurtar’’ yazılı pankart asarak kendilerini korkuluklara zincirlemek isteyen Greenpeace üyelerine polislerce müdahale edildi. Ancak bu sırada köprüden iple sarkan bazı eylemciler, ABD Başkanı Barack Obama’nın bir posterini açarak eylemi sürdürdü. Greenpeace üyeleri, Obama’nın iklim değişikliğiyle mücadele konusunda seçim kampanyasında verdiği sözü tutmasını ve bu konuda dünyaya öncülük etmesini istediler. Gruba müdahale eden polis, pankartları toplayarak Greenpeace üyesi 18 kişiyi gözaltına alarak, köprüden uzaklaştırdı. İstanbul / aa
|
07.04.2009
|
|
|
Güney ile mülâkatın dökümü avukatlara verildi |
“Ergenekon’’ dâvâsına bakan mahkemeye Millî İstihbarat Teşkilâtı’ndan (MİT) gönderilen ve 2001 yılında Tuncay Güney ile yapılan bir mülâkata ilişkin bilirkişi raporu ve yazılı dökümler avukatlara verilmeye başlandı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ‘’Ergenekon’’ dâvâsı dosyasına MİT’ten gönderilen ve Tuncay Güney ile 2001 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde yapılan ayrı bir mülâkata ilişkin görüntü dökümleri, bilirkişi tarafından deşifre edilerek yazılı hale getirildi. Bilirkişi raporu ve söz konusu mülakat metni, dün Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde görülen duruşma sırasında talep eden taraf avukatlarına verilmeye başlandı. Mahkeme heyeti, geçen Cuma günkü duruşmada mülâkat metnine ve görüntülere ilişkin CD kayıtlarına yayın yasağı koymuştu. İstanbul / aa
|
07.04.2009
|
|
|
Tarihî Osmanlı başşehrinde Nur’un bayramı |
ÜMİTSİZLİĞE YER YOK
Maneviyâtların bozulduğu ve İslâm âleminin ümitsizlik bataklığına düştüğü böylesi bir asırda Bediüzzaman’ın meydana çıkarak “Ümitvar olunuz; şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır”, “Ümitsizlik her kemâle manidir”, “Gelecek İslâmındır, İslâm hakim olacaktır” mânâlarını haykırdığını vurgulayan Alkın Hoca, “İşte şimdi bütün dünyada İslâm konuşuluyor. İslâm dünyanın gündemine oturdu” dedi.
Bediüzzaman’ın “Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder” teşhisinde bulunduğunu; bu iki kanatla, yani din ilimleri ile fen ilimlerinin birlikteliğiyle insanın dünya ve âhiretini mamur edeceğini, Bediüzzaman’ın Risâle-i Nurlarla bu mânâyı sağladığını ifade eden Alkın Hoca, “Dinsizliğin fen ve felsefen geldiği bu zamanda, okuyan nesiller imanını kaybediyordu. Ama artık okuyan nesiller, Kur’ân’ın mucize-i maneviyesi olan Risale-i Nur sayesinde imanlı olarak yetişiyor” dedi.
|
07.04.2009
|
|
|
Benzer faaliyetlerin daha çok yapılması istendi |
ALKIN Hocanın konuşmasından sonra, Tahsin Karanfil, Zekeriya Şekerci, Hüseyin Atlı, Mustafa Filiz, Abdullah Yiğit, Mustafa Nadir, Mücahit Ayaz ve İbrahim Aydın’dan oluşan mevlithan ekibi, mevlid programını sundular. Kur’ân-ı Kerim, mevlid ve ilâhiler okuyarak iki saate yakın manevî bir ziyafette bulundular. Mevlid, insanlarda duygu seli oluşturdu. Başta Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (asm) ve bütün peygamberler olmak üzere vefatının 49. yılı münasebetiyle Bediüzzaman Said Nursî ve şehitlerimizin ruhlarına bağışlanan mevlidin duâsını ise yine Yahya Alkın Hoca yaptı.
Bursa Yeni Asya Derneği tarafından yapılan açıklamada; “Nur hizmetlerinin daha geniş çevrelere yayılması için Allah (cc) ve Resûlullah (asm) adına onun dâvâsını devam ettiren Bediüzzaman Said Nursî ve talebeleri için yapılan bu hayırlı hizmete uzaktan yakından katılan bütün kardeşlerimize, Bursa Yeni Asya okuyucularına, en büyüğünden en küçüğüne, hanımından erkeğine hepsinden Allah razı olsun” denildi.
Mevlide katılanlar, bu yıl ilki yapılan ve hizmetlerimizin gelişmesine, tanınmasına vesile olan bu ve buna benzer faaliyetlerin devamlı ve daha sık yapılması dileğinde bulundular.
Cami avlusunda Bursalı Hanımefendiler ve “Bizim Kitap Mağazaları”nın gerçekleştirdiği gıda kermesi ve Yeni Asya Neşriyat Yayınları satış reyonları da tam mânâsıyla ziyaretçi akınına uğradı. Verilen hizmet herkesi memnun etti.
İKİ TV CANLI YAYINLADI
Gelen misafirlere İstanbul’un da katkılarıyla birlikte yüz elli genç hizmet verdi. Misafirlere ikramla birlikte, Bediüzzaman Said Nursî’nin “Uhuvvet Risâlesi” Birinci Bursa Bediüzzaman Mevlidi hatırası olarak hediye edildi. Bursa Ulu Camii’nde gerçekleştirilen programın, Bursa TV ve Dost TV tarafından naklen yayınlanması da organizasyon için ayrı bir güzellik oldu.
|
07.04.2009
|
|
|
Bursa’da zaman, Ulu Cami’de Bediüzzaman |
Ahmet Hamdi Tanpınar, Bursa’da Zaman adlı abide şiirinde şehre ruh veren bir medeniyet mirasını anlatır. Şair, şehri ve yaşanan anı şekillendiren ne varsa eski zamandan süzülüp günümüze aktığından dem vurur.
Gerçekten; tarih, tabiat ve medeniyet Bursa’da iç içe geçmiştir. Tanpınar, şiirinde bunun bütün unsurlarıyla aynen yansıtır. Şiir değil, taş taş teşkil edilen bir mimari yapı gibidir:
“Bursa’da bir eski cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdıyan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar…
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarîlerin en ilâhisi.
“Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
Şanlı hikâyesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelen geçene.
“Bu hayâle uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtılarından
Billûr bir âvize Bursa’da zaman.
“Yeşil türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur’ân sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.”(...)
Pazar günü Bursa’nın bu mânâları derinden hisseden ve gerçekten yaşayan nurlu misafirleri vardı. Ulu Camide okunacak olan Bediüzzaman Mevlidi için gelerek, mevlid öncesinde de Osmanlının ilk payitahtını gezdiler. Altı Osmanlı padişahını, sayısız din büyüğü ve tarihî şahsiyeti bağrında barındıran şehirde tarihin kokusuna, baharı müjdeleyen çiçeklerin rayihası eşlik ediyordu.
Biz de bu tarihe güne şahitlik etmenin heyecanıyla bir gün önceden yola çıkmıştık. Güzergâhımız üzerinde okuyucu, temsilci yazarlarımızı ziyaret edip, dualarını aldıktan sonra akşam üzeri Bursa vakıf temsilciliğimizde geçirdiğimiz verimli bir gecenin sabahında yazarımız Osman Zengin’in rehberliğinde tarih turuna başladık.
Bursa’ya bir tarih havzası, bir açık hava müzesi denilse yeridir. 600 yıllık ulu çınarı görmekle başlayan turumuz, tarih sahnesinde altı yüz yıl kalan Osmanlı çınarının Bursa’da medfun padişahlarının türbelerini ziyaretle devam etti. Emir Sultan’dan Muradiye’ye uzanan tarih turumuzda bizi hep şehrin bahtiyar misafirleri karşılıyordu. Rehberleri eşliğinde tura çıkmış kafilelerin hemen hepsi Bediüzzaman Mevlidi vesilesiyle oraya gelmişlerdi. Tarih ve din büyüklerinin manevî huzurunda bilgiler tazeleniyor, dualar ediliyordu.
Biz turumuzu mevlid yazarı Süleyman Çelebi’nin kabrini ziyaretle tamamlayarak, adına okunacak mevlid okunacak Bediüzzaman Hazretleri vesilesiyle bir araya geleceğimiz Ulu Camiye geçtik.
Ulu Camiye ayrı bir paragraf açmak gerekiyor. Rivayet odur ki, her taşına ayrı bir ruh sinmiş olun bu tarihî mekân İslâm dünyasının önde gelen beş mabedinden biridir. Bunların ilk dördü Kâbe-i Muazzama (Mekke), Mescid-i Nebevi (Medine), Mescid-Aksa (Kudüs), Emeviye Camii (Şam) şeklinde sıralanır. Ulu Camii Osmanlının ilk dönem eserlerinin en muhteşemlerindendir. Evliya Çelebi’nin ifadesiyle Bursa’nın Ayasofya’sıdır. Dikdörtgen planlı cami yaklaşık toplam 5000 metrekare boyutlarında ve 20 kubbe ile örtülüdür. Sekizgen kasnaklara oturan kubbeler mihrap duvarına dik beş sıra halinde dizilmişlerdir. Duvarlarından birinde Güneş Sistemi ve gezegenlerin hareketleri tasvir edilmiştir.
Adına mevlid okutulacak zatın büyüklüğü ile birlikte mekânın önemi de, faaliyete daha bir önemli kılmıştı. Bursa o gün Bediüzzaman’ın ifadesiyle cennetâsâ baharlarından birini yaşıyordu. Mevlid, gönülleri birleştirmiş, yaşlı genç, kadın erkek binlerce insanı aynı gaye ve vazife etrafında buluşturmayı başarmıştı. Herkesin yüzünde aynı sevinç ve lahutî heyecanı okumak mümkündü. Yıllardır görüşemeyen okul arkadaşları buluştu, geçen yılların tesir icra ettiği fizikî değişiklikler karşılıklı anlatıldı, geçmiş hatıralar yad edildi. Ortak dostlar hatırlandı.
Derler ya, bir faaliyet ya bizzat güzeldir, ya da neticeleri itibarıyla güzeldir. Bursa’daki mevlid hem bizzat güzeldi, kalpleri fethetti, başta Peygamberimiz olmak üzere, Bediüzzaman Hazretleri ve ahirete irtihal etmiş tüm talebeleri ve ehl-i imanın ruhlarına dualar, fatihalar gönderildi. Neticeleri itibarıyla güzeldi. Katılanlara tadı damağında kalan bir farklı ve doyumsuz lezzetler yaşattı. Vesile olanlara binler teşekkür....
Mutad hale gelmesi duâsıyla...
|
ABDULLAH ERAÇIKBAŞ
07.04.2009
|
|
|
|