Eylül ayı Ramazana denk gelince Ramazan yazılarına ağırlık vermiştik.
O yüzden de vefat yıl dönümünde yazamadık Bekir Beyi. Bir, 10 Eylül günü gerçek mekâna göç eden gönül ehli gerçek san'atkârdan bahsediyorum.
Adını konservatuardaki öğrencilerinden duymuştum ilk. Prensipli, imanlı, çalışkan ve iyi bir san'atkâr olarak anlatmışlardı. En yakın arkadaşlarından Cinuçen Bey’in yazılarını okumuştum hakkında. Daha bir saygı duymuş sevmiştim.
Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan müzik serisinde söylediği şarkılardan müzik tavrını, üslûbunu örnek almaya çalışmıştım. Saadeddin Kaynak’ın ‘Bir rüzgârdı gelir geçer sanmıştım’ isimli şarkısını ilk ondan dinlemiş, sonradan dinlediğim san'atçılardan aynı lezzeti alamamıştım. O da bir rüzgâr gibi geçti 12 yıl önce 10 Eylül günü. Peki kim mi Bekir Bey?
Bekir Sıtkı Bey, üç yaşında Kur’ân’ı hıfzetmeye başlayıp 5 yaşında hafız olmuş. Dinî mûsikinin bütün formlarında eserler meşk etmiş. 9 yaşında iken Mevlid’in Tevhid Bahrini okumuş.
Zakirbaşı İlhami, Hafız Ahmed, Hafız İsmail Efendi’den tevşih tavır üslûp öğrenmiştir.
Babası Hafız Hüseyin Efendi na’t, mevlid, ezan, ta’lim dersleri almasını sağlamış, konservatuara gitmesi için oğlunu teşvik etmiş.
1959 yılında İzmir Radyosuna girip 1. sınıf ses san'atçısı ünvanını almış. 1973’te İzmir Radyosu Klâsik Koro şefi olmuş, 1976 yılında İstanbul Devlet Klâsik Türk Mûsikisi Konservatuarında öğretim üyeliği, İstanbul Radyosu ses san'atçılığı, TRT Merkez Kurulu Üyeliği görevlerini yürüttü. 1971-1983 yılları arasında dünyanın pek çok ülkesinde konserler vermiştir.
Olağanüstü güzel bir ses ve hançereye (gırtlak) sahiptir. 100’e yakın ilâhî, beste, ağır semaî ve şarkıları vardır. 10 Eylül 1996’da Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.
Bekir Bey için ne dediler?
Cinuçen Tanrıkorur: Gerek klâsik formlarda, gerekse şarkı formunda çok asil ve zarif eserlerin bestekârı olan B. Sıtkı Sezgin, ses san'atkârlığının yanı sıra hocalık, yöneticilik ve yayıncılık gibi idealist hizmetleri de yürütmüş olmasına rağmen klâsik değerlere karşı uzun süreden beri çölleşmiş olan bir ülkede lâyık olduğu ölçüde değeri bilinmemiş veya bilinememiş, bu yüzden de 60 yıllık ömrünün büyük kısmını hüzün ve küskünlük içinde geçirmiş çok kıymetli bir san'atkârımızdı.
Yavuz Özütsün: Tartışılmaz bir şekilde Türk Mûsikisinin sayılı efsanelerinden bir tanesidir. Sıdkı Beyin icralarında gözümün önüne gelen şey, bizim bütün kültürümüzün meyveleridir. Yani nedir, bu bir Süleymaniye Camii’dir, enfes bir ebrudur, bu bir hattır, minyatürdür. Sanki Topkapı Sarayı’nın hazine dairesini geziyorsunuz.
Gönül Paçacı: Tarihimizin geçmiş büyük birimini bize nakledebilme noktasında olan icraların başında Bekir Sıdkı’yı saymamız lâzım. Bekir Sıdkı Sezgin bir anlamda bayraklaşmıştır.
Doğan Dikmen: Bekir Sıdkı Sezgin Hocamız son yüzyılın en büyük hanendelerindendir.
Selahaddin İçli: Benim Bekir Sıdkı Sezgin’de özellikle çok üstünde durmak istediğim nokta onu dinlerken o ses âlemindeki ahengi ve renk uyumunu hissedersiniz. Bunu müzikle uğraşan da, uğraşmayan da hisseder.
‘’Mûsikî Allah-u Teâlâ’nın yeryüzüne göndermiş olduğu büyük nimetlerden biridir. O nimeti de israf etmeden kötü yollardan uzak tutarak istimal etmek (kullanmak) lâzımdır.’’
Bekir Sıtkı Sezgin
|