"Gerçekten" haber verir 01 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.
 

Lahika

Âyet-i Kerime Meâli

Allah size yolun doğrusunu ve kolayını göstererek yükünüzü hafifletmek ister. Çünkü insan zayıf olarak yaratılmıştır.

Nisâ Sûresi: 28

01.10.2008


Bayram sevincini şükre çevirmeli

Bayramlarda gaflet istilâ edip gayr-ı meşrû daireye sapmamak için, rivâyetlerde, zikrullaha ve şükre çok azîm tergîbât vardır. Tâ ki, bayramlarda o sevinç ve sürur nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idâme ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir, gaflet ise kaçırır.

Nev-î beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal ve âkıbetbînlik adesesiyle, gayet şâşaalı bir gece bayramında, hapishane penceresinden bakarken, nazar-ı hayâlime inkişaf eden bir vaziyeti beyan ediyorum. Sinemada, eski zamanda mezaristanda yatanların vaziyet-i hayatiyeleri göründüğü gibi, yakın bir istikbalde mezaristan ehli olanların müteharrik cenazelerini görmüş gibi oldum. O gülenlere ağladım. Birden bir tevahhuş, bir acımak hissi geldi. Aklıma döndüm, hakikatten sordum: “Bu hayâl nedir?” Hakikat dedi ki:

Elli sene sonra, bu kemâl-i neşe ile gülen ve eğlenen zavallılardan elliden beşi, beli bükülmüş, yetmiş yaşlı ihtiyarlar gibi; kırk beşi, mezaristanda çürümüş bulunacaklar. O güzel simalar, o neşeli gülmeler, zıtlarına inkılâp etmiş olacaklar. “Gelmesi muhakkak olan her şey, yakındır” (Hadis-i Şerif) kaidesiyle, madem yakında gelecek şeylerin gelmiş gibi görülmesi bir derece hakikattir; elbette gördüğün hayâl değildir.

Madem dünyanın gafletkârâne gülmeleri, böyle ağlanacak acı hallerin perdesidir ve muvakkat ve zevâle mâruzdur. Elbette bîçâre insanların ebedperest kalbini ve aşk-ı bekâya meftun olan ruhunu güldürecek, sevindirecek, meşrû dairesinde ve müteşekkirâne, huzurkârâne, gafletsiz, mâsumâne eğlencelerdir ve sevap cihetiyle bâkî kalan sevinçlerdir. Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istilâ edip gayr-ı meşrû daireye sapmamak için, rivâyetlerde, zikrullaha ve şükre çok azîm tergîbât vardır. Tâ ki, bayramlarda o sevinç ve sürur nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idâme ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir, gaflet ise kaçırır.

Lem’alar, 28. Lem’a, 10. Nükte

***

İ’lem eyyühe’l-aziz!

Tefekkür gafleti izale eder. Dikkat, teemmül, evham zulümatını dağıtıyor. Lâkin nefsinde, bâtınında, hususî ahvâlinde tefekkür ettiğin zaman, derinden derine tafsilâtla tetkikat yap. Fakat âfakî, haricî, umumî ahvâlâta teemmül ettiğin vakit, sathî, icmâlî düşün, tafsilâta geçme. Çünkü icmalde, fezlekede olan kıymet ve güzellik tafsilâtında yoktur. Hem de âfakî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sahili yoktur. İçine dalma, boğulursun.

Arkadaş! Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmâlî yaparsan, vahdete takarrüb edersin. Aksini yaptığın takdirde, kesret fikrini dağıtır. Evham ise havalandırır, enâniyetin kalınlaşır. Gafletin kuvvet bulur, tabiata kalb eder. İşte dalâlete isâl eden kesret yolu budur.

Mesnevî-i Nûriye, s. 124

nev-î beşer: İnsanoğlu, insanlık âlemi.

endişe-i istikbal: Gelecek endişesi.

âkıbetbîn: İleri görüşlü. Sonunu önceden gören.

adese: 1. Mercek. 2. (Mec.) Bakış açısı.

inkişaf: Açılma, keşfolma.

müteharrik: Hareket eden, hareketli.

tevahhuş: Yalnızlaşma, vahşileşme, yabancılaşma.

kemâl-i neşe: Tam bir neş’e.

gafletkârâne: Gafletli bir biçimde.

muvakkat: Geçici.

zevâl: Son bulma.

ebedperest: Sonsuzluğa bağlı olan.

aşk-ı bekâ: Sonsuzluk aşkı.

müteşekkirâne: Müteşekkir olarak, teşekkürle, iyilik bilirlikle.

huzurkârâne: Gönül rahatlığıyla.

Allah’ı zikretme, anma, hatırlama.

sürur: Sevinç.

idâme: Devam ettirme.

tergîbât: Teşvikler, isteklendirmeler, rağbet vermeler.

Bediuzzaman Said Nursi

01.10.2008


Bayramların öteki yüzü

Bayramlar, sevinçle hüznün, hasretle vuslatın iç içe girdiği, kol kola gezdiği müstesnâ günlerdir.

Her ne kadar bayram deyince sevinç ve neşe, coşku ve mutluluk akla gelse de, herkesin bayramı neşe içinde geçmez. Ziyaretler, gönül almalar, hediye vermeler, yardımlaşma, dayanışma ve kaynaşmalar güzel de, bu imkânlardan mahrum olanlar için bayramın ifade ettiği anlam, biraz farklı olmaktadır. Ama ne olursa olsun, herkes bayramlardaki güzelliklerden hissesini alır. Çünkü böyle günlerde yaşanan hüzün de güzeldir. Belki iki damla gözyaşı bile, bayramların lezzetini arttıran bir çeşni hükmüne geçebilir.

Bayramlar, hasretleri vuslata çeviren fırsatlardır. Bayram yaklaşırken, yüreklerdeki sevgi ve hasretliğin ateşi de yükselir. Bu ateşi söndürmek için herkes yollara düşer. Otogarlar, tren istasyonları, hava limanları hep bu hasret ateşi ile yanan yüreklerle dolar. Günler öncesinde biletlerini alanlar, bilet alabilmek için gişelere koşanlar, kendi imkânları ile yollara düşenler, bayramların tatlı telâşını yaşarken, sılada onları bekleyenlerin de gözleri yollarda kalır. Vuslat zamanı geldiğinde ise, gülen yüzlerden mutluluk çiçekleri açarken, ağlayan gözlerden de sevinç gözyaşları akar.

Sılasına dönenler için bayram böyle bir mutluluk tablosu taşırken, gurbette kalanlar için hüzünlü bir ezgi, yanık bir türkü olur. Kâh şiirlerin mısralarına dökülür, kâh bir sazın tellerinde dile gelir. Köz düşen yüreklerden yanık kokuları yükselir. Gönül pınarlarından taşan hasretlik, göz pınarlarından akar.

Eskiden gurbette olanlar, hasretliklerini dindirmek ve yürek yangınlarını söndürmek için uçan kuştan medet umarlarmış. Gökyüzünde bölük bölük uçan turnalara seslenir, sevdiklerine mesajlarını iletmelerini isterlermiş:

“Allı turnam bizim ele varırsan

Şeker söyle kaymak söyle bal söyle

Eğer bizi sual eden olursa

Boynu bükük benzi soluk yar söyle”

Şimdi teknoloji, insanı kuşlara muhtaç etmeyecek şekilde gelişmiş bulunuyor. Artık telgrafın tellerine kuşlar konmuyor. Telli devreler devreden çıktığı için kuşlar konacak tel bulamıyorlar. Şimdi SMS ve MSN vasıtasıyla mesajlar iletiliyor. Sesli ve görüntülü haberleşme ile hasretlikler giderilmeye çalışılıyor. Ama teknolojinin duyguları olmadığından, bir anne yüreğinin, bir baba kalbinin sıcaklığını taşımıyor. Vuslatın tadını ve kokusunu hissettirmiyor. Gurbetin kasvetini, sılanın vuslatına çevirmiyor.

Bayramların neşeli ve sevinçli yüzü herkes tarafından dile getirildiğinden, ben de hüzünlü yüzüne ayna tutmaya çalıştım. Zira teneffüs edilen hava, bayram havası olduktan sonra, sevinci ayrı, hüznü ayrı bir tat veriyor. Belki de hazan yağmurları ile yıkanan yürekler daha bir arı ve duru hale geliyor. Kalplerin nazarları Leyladan Mevlâya çevriliyor.

İster sılada, ister gurbette olalım, bayramları yüreğimizde yaşayıp yaşatalım. Bayramlar Mevlâmıza yakınlaşmamıza vesile olsun diyor, Ramazan bayramının siz gönül dostlarına, İslâm âlemine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini, acıları dindirip yüzleri güldürmesini diliyorum.

Bir şiirle veda etmek istiyorum.

Teller Üstüne

Gurbette bir başka olur bayramlar,

Hüzün çöker hep gönüller üstüne

Bin yıl gibi uzar haftalar aylar,

Mevsimler biniyor yıllar üstüne.

Yanardağ misali yanıyor yürek,

Volkan dedikleri bu olsa gerek,

Haber gönder ‘geliyorum’ diyerek,

Gönlümü sereyim yollar üstüne.

Yollar var gurbeti sılaya bağlar,

Geçit vermez taş yürekli şu dağlar,

Her bayram sabahı bir bülbül ağlar,

Gözyaşı dökülür güller üstüne.

Solgun güneş ufuklara indikçe,

Hüzün çöker gün akşama döndükçe,

Hasret yüreğime çöreklendikçe,

ALO der yüklerim teller üstüne.

01.10.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır