Kur’ân-ı Kerîm’in nüzûl ettiği, insanlara indirildiği ay olan Ramazan’da Kur’ân okumamak olur mu? Elbette olmaz ama okumayı bilmeyen ne yapacak? Tek tercihi, hemen öğrenecek, başka alternatifi yok.
16-17 yaşlarında tanıdığım Risâle-i Nur’ları okumaya başlayınca, âyetlere geldiğimde duraklamak, hele bir de cemaate okuyorsak “ilâ ahir..” deyip geçiştirmek çok abes oluyordu. Hani âyetin başından okuyabilsek de ilâ âhir desek neyse, hiç okumadan öyle geçiştirmek çok sıkıyordu beni. Dindar bir insan olan babam, beş kardeşten bir tek beni yollamamıştı Kur’ân öğrenmeye ne hikmetse.
Fakat, asrın tefsirini okurken çektiğim sıkıntı bana muhakkak Kur’ân okumayı öğrenmem icab ettiğini hatırlatıyordu. O yaşlarda camilere yazın küçük çocuklarla beraber gidip öğrenme durumu da olmadı. 1974 senesinde, Ankara Hacı Bayram’da bulunan Said Özdemir Ağabeyin, İhlâs Kitabevinde bir sene kadar çalışmıştım. O zaman kafama koydum “Ben Kur’ân’ı öğreneceğim İnşaallah” diye. Ve Cenâb-ı Hak’kın inayetiyle bir ay içinde kendi kendime öğrendim, 21 yaşın içinde iken.
Artık sevinçten havaya uçuyordum. Hayatımdaki en güzel bir işi yapmıştım. İlk başlarda kekeleyerek de okusam, devamlı okuma ile, gittikçe hızlanıyordu. Her ne kadar tam tecvid kaidesine uygun olmasa da okuyordum ya, çok seviniyordum. Risâle okumalarında ‘ilâ âhir’ demiyorduk artık.
Ve en mühimi de Ramazan-ı mübarekte, artık ben de Kur’ân okumaya başlamıştım. İlk başladığımda bir cüzü üç saatte okurken, devamlı okuyarak meleke kazanıp, yaklaşık elli dakikaya düşürdük çok şükür. Artık Kur’ân ayı olan Ramazanlarımız onun nuruyla nurlanmıştı. Oruç ibadetinin yanına Kur’ân ibadetini de eklemiş olduk, gençliğimizin o yıllarında Elhamdülillah.
|