‘Türk, Pomak, Roman, Bulgar; bütün Müslümanların hizmetindeyiz’
Sakaryalı aziz dostum –Balkan Araştırmaları Derneği Başkanı ve Yeni Sakarya Gazetesi Yazarı- İbrahim Selamet vesile oldu, Bulgaristan Başmüftü Yardımcısı Vedat Ahmet’le tanıştım
.
Vedat Ahmet, 1979 doğumlu.
Henüz 29 yaşında.
Üç yıldır başmüftü yardımcısı.
Ondan önce de başmüftülüğün eğitim sorumlusu olarak çalışmış ve başmüftülüğe ait “Müslümanlar” dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yapmış.
Genç, ama tecrübeli.
Tecrübeli ve bilge.
Mükemmel bir İstanbul Türkçesiyle konuşuyor.
Diyor ki:
“Sadece Türklerin değil, bütün Bulgaristan Müslümanlarının müftülüğüyüz. Türkler, Pomaklar ve Romanlar arasındaki dengeyi gözetiyoruz. Başka ülkelerden gelen Müslümanları da kucaklıyoruz. Farklı hizipler arasındaki çatışmalarda taraf olmamaya dikkat ediyor, hangi hiziplerden olurlarsa olsunlar bütün kardeşlerimizin güvenlerini kazanmaya çalışıyoruz. Fitneden, fesattan, nifaktan uzak duruyoruz. Birleştirici bir rol oynuyoruz. Bu da, ‘böl ve yönet’ anlayışları gereği Müslümanların birbirine diş bilemesini arzu eden bazı çevreleri rahatsız ediyor tabii.”
***
Bulgaristan Müslümanlarını irşad eden kadrolar, Nüvvab Medresesi’nde yetişiyordu.
Komünistler 1947’de bu medresenin dini kimliğini ortadan kaldırdılar (1951’de adı Nazım Hikmet Lisesi olarak değiştirildi, 1958’de ise varlığına tamamen son verildi).
Komünist rejim çöker çökmez başmüftülük yeni eğitim-öğretim kurumları açmak için kolları sıvadı.
Bugün başmüftülüğe bağlı üç İmam-Hatip Lisesi ve bir de Yüksek İslam Enstitüsü var.
Liselerde kızlı-erkekli toplam 300, enstitüde 60 civarında öğrenci okuyor.
Önemli bir not: İmam-Hatip mezunlarının üniversite tahsili önünde hiçbir engel yok.
Önemli bir not daha: Başmüftülüğe bağlı eğitim-öğretim kurumlarının bütün masraflarını (karatahtalardan bilgisayarlara, öğretmen maaşlarından öğle yemeklerine kadar) Türkiye Diyanet Vakfı karşılıyor. Başbakanlığa bağlı TİKA (Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Daire Başkanlığı) da teknik konularda başmüftülüğe destek oluyor.
***
“Peki” dedim, “Mevcut Müslüman varlığını korumanın ötesinde, Bulgarlara İslam’ı tebliğ etmek gibi bir gayret var mı?”
Evet, varmış.
Fakat bu konuda mesafe almak, tarihten gelen ‘etnik sorunlar’ yüzünden, çok ama çok zor oluyormuş.
Bulgarlar, genellikle, Türklerden bir şey öğrenmeyi kendilerine yakıştıramıyorlarmış.
Onun için Bulgarlara İslam’ı yine Bulgarlar vasıtasıyla anlatmanın yollarını arıyorlarmış.
Müslümanlığı seçen Bulgarlardan istifade etmeye çalışıyorlarmış.
Bunların başında, ünlü şarkiyatçı Prof. Dr. Tsvetan Teofanov geliyor.
Komünizm zamanında, rejimin talimatı üzerine, Müslümanlarla mücadelede kullanılması amacıyla, Bulgarca Kur’an meali hazırlamış; hazırlarken, Allah’ın ayetleri karşısında teslim (İslam) bayrağını çekmiş…
Teofanov kardeş, Riyaz’us Salihin’i de Bulgarcaya çevirdi.
Ayrıca, Bediüzzaman Said Nursi’nin 10 kadar risalesini.
***
(...)
Vedat Ahmet’le topu topu yarım saat konuştuk.
Yarım saatte bunları öğrenebildim.
İleride daha çok görüşeceğiz ve ben ondan daha çok şey öğreneceğim inşaallah.
Öğrendikçe sizinle paylaşırım.
Yeni Şafak, 27.9.2008
|