“Kitaplar bir an önce toplatılsın. Bu şekilde en fazla bir ay kaybedersiniz, fakat kitaplarda o yanlış bilgiler olursa bir nesli kaybedebiliriz” diyen Öğretmen-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi, Bakanın ve Talim Terbiye Kurulu Başkanının çözümü bir yıl sonrasına havale eden sözlerine “Ne demek toplayamayız? Yanlış bilgileri nasıl çocuklara bir yıl okutursunuz? Bu tam bir rezalet, bir an önce bu hatadan dönülmeli” diye tepki gösterdi.
BAKANLIK OLAYIN VAHAMETİNİN FARKINDA DEĞİL
Tanrıverdi şöyle konuştu: “Adnan Menderes'i idam sehpasına götüren darbeciler meşru görülüp, Menderes ve arkadaşları nasıl gayri meşru gösterilebilir? Kitapları toplattırıp yenisini basmak kaç gününü ve ne kadar parasını alacaktır ki Millî Eğitimin? Ayrıca maliyeti ne olursa olsun, bu yanlış bilgilerin çocuklara okutulmasından daha mı önemli? Tekrar basmamalarının nedeni, olayın vahametinin farkında olmamalarıdır.”
Bir yıl beklemeyin
2008-2009 eğitim-öğretim yılında, ilk öğretim 8. sınıflara okutulacak olan “İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük” kitabında, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat müdahalelerini meşru gösteren ve milletin seçtiği siyasetçileri kötüleyen bir üslûpla işlenmesine Öğretmen-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi’den tepki geldi. Tanrıverdi, konuyla ilgili Yeni Asya’nın sorularını cevaplandırdı.
İlköğretim 8. sınıfların İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük kitaplarına bu yıl darbeler meşrulaştırılarak eklendi. Türkiye demokrasisi 10 yılda bir yapılan darbelerle çıkmaza girmiş durumda. Sizce bu icraat, demokrasinin bu kıskaçtan kurtulmasına engel olmuyor mu?
Türkiye Cumhuriyeti zaten çeteler ve darbeler tarihidir. Şu anda yapılması gereken en önemli şey de Türkiye’yi seksen yıldır devam eden darbe sürecinden çıkarmaktır. Türkiye’de darbenin sürekliliği mevcut. Bu sürekliliği kırmanın yolu da öncelikle eğitim sistemini özgürleştirmekten geçiyor. Ama maalesef Bakan’ın hazırlattığı kitaplara bakıyorsunuz, darbe övgüsü yapılıyor, darbeler normalleştiriliyor. Halbuki tam tersinin yer almasını istiyorduk biz. Diyorduk ki, darbenin bu ülkeye, ekonomik, siyasî ve insan hakları açılarından yol açtığı sıkıntılar, baskılar deşifre edilsin, meclisin üstündeki kimi askerî unsurların yaptığı dayatmalar ve vesayetler yazılsın. Tüm bunların da ülkeyi normalleştirmediği yazılsın. Darbelerin bilânçoları çıksın, kaç bin tane insan bu ülkeyi terk etmiş, ölmüş öldürülmüş, işkence edilmiş, bunlar yazılsın. Meselâ 28 Şubat’ın maliyetinin 200 milyar dolar olduğu söyleniyor bu ülkeye. Bu ülke her on yılda bir aynı rakamı kaybetti. Bunu kaybettirenler de ideolojik saplantılarından dolayı ülkeye bunları çektirdiler. Eskimiş, pörsümüş ve bu çağda karşılığı kalmamış bir ideolojiyi bu millete dayatacağız diye, ülkemizi yıllardır geri bırakıyorlar.
Hükümet uzun süre sivil anayasa çalışmaları yaptı. Ders kitaplarında darbelerin övülmesi, sivil bir anayasa isteyen anlayışla çelişmez mi?
Türkiye’de öteden beri gelen asıl sorun zaten özgürleşme ve demokratikleşme konusudur. Bu noktada da biz eğitimciler olarak ülkede özgürlükçü bir demokrasinin yolunun eğitimden geçtiğini düşünüyoruz. Eğer eğitimi ve müfredatı özgürlükçü, demokratik bir içerikle hazırlarsanız, gelen nesil o şekilde yetişir. Zaten sivil bir anayasa da sivil bir eğitim anlayışıyla dizayn edilmiş bir sistemle mümkün olabilir ancak. Fakat siz bir taraftan sivil anayasa yapar, öteki taraftan da resmî ideolojinin otoriter doktrinleriyle kafaları şekillendirilmiş nesiller yetiştirirseniz bu anayasayı da zaten uygulayamazsınız. Bu anayasa yaşayamaz da zaten. Onun için öncelikli olarak yapılması gereken, eğitimin özgürleştirilmesi ve demokratikleştirilmesidir. Fakat bakıyorsunuz 8. sınıf kitapları içerisinde, darbeler anlatılırken, sanki çok gerekliymiş ve asker çok masumca bir müdahale yapmış gibi bir izlenim uyandırılıyor. Bu da tamamen okullarda genç nesillerin darbeyi meşru, normal ve hatta halkın faydasına gördükleri bir anlayışın yetişmesine hizmet eder. Hâlbuki bunun tam tersi geçerlidir, bu ülke ekonomik açıdan da, siyasi açıdan da, inanç özgürlüğü açısından da ne kadar geri kalmışsa, bunun temel müsebbibi darbelerdir.
Herhangi bir Milli Eğitim Bakanlığı yetkilisiyle görüştünüz mü? Darbelere karşı bir çizgide görünen hükümetin ders kitaplarına darbeleri gerekliymiş göstererek eklettirmesinin gerçek nedeni nedir sizce?
Hükümet genel olarak darbelere karşı bir pozisyonda gibi görünüyor fakat işi sözle değil de icraatla yapmak ayrı bir şeydir. Mesela bundan önceki Talim Terbiye Kurulu Başkanı bir televizyonda Milli Eğitim Müfredatının konu olduğu bir tartışma programına katılmıştı. Orada tartışmacılardan biri, Milli Eğitimin hazırladığı kitapların neden Genelkurmay’a gidip onay aldığını soruyordu. O da, ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Talim Terbiye Başkanıyım, sınırımı bilirim” cevabını verdi. Yani, ders kitaplarına ekleneceklerin, çıkarılacakların askere sorulmasının mantığı nedir? Orası sizin denetleme kurulunuz mu? Darbeye söylemde karşı olmak ayrı bir şey fakat iş icraata gelince darbelere karşı durma iradesini göstermek çok ayrı bir olay. Maalesef bu noktada hükümetin gerekli tavrı gösteremediğini düşünüyoruz. Siz ders kitaplarıyla gençliği yetiştiriyorsunuz. Ama geleceğe darbelerin gerekli olduğu için yapılan şeyler olduğunu söylüyorsunuz, bu çelişki değil midir? Bu çelişkiye hükümetin cevap vermesi gerekmektedir, biz cevap veremeyiz.
Talim Terbiye Kurulu Başkanı, İnkılâp Tarihi kitabındaki darbeleri meşru gösteren bilgilerin yanlış olduğunu fakat artık öğrencilere dağıtıldığını, kitapların toplattırılamayacağını ve yanlışlıkların seneye düzeltileceğini söyledi. Ne söyleyeceksiniz bu konuda?
Ne demek toplayamayız? Bu ülkede Adnan Menderes’i idam sehpasına götüren darbeciler meşru görülüp, Menderes ve arkadaşları nasıl gayr-ı meşru gösterilebilir. Bu gibi yanlış bilgileri nasıl çocuklara bir yıl okutursunuz? “Bakan da bizim haberimiz olmadı” diyor. Bakan’ın haberi olmadıysa Talim Terbiye Başkanının da mı haberi olmaz? Peki, bu yıl basılan kitaplardan kimin haberi var? Bundan haberlerinin olmaması zaten en büyük hataları. Talim Terbiye Kurulunda 3–5 kişi kitapları yazıyor hiç denetimi olmadan gidip basılıyor o halde. O zaman Talim Terbiye Başkanının görevi ne orada?
Kitapların toplattırılması için çalışacağım. Gerekirse sivil toplum ve siyasi partiler nezdinde bir kampanya başlatılarak bu kitapların toplattırılması sağlanmalıdır. Bu noktada Demokrat Parti Genel Başkanıyla görüşeceğim ve Ona, “Adnan Menderes’in mirasına sahip çıkmayacak mısınız?” diye soracağım.
Kitaptaki bilgilerin yanlış olduğu kabul edilmesine rağmen neden bir yıl beklemek gerektiğini belirtiyor Bakan? Kitapların maliyetinden dolayı mı?
Ne gibi bir maliyeti olacak ki? Kitapları toplattırmak ve yenisini basmak kaç gününü ve ne kadar parasını alacaktır ki Millî Eğitimin? Ayrıca maliyeti ne kadar olursa olsun, bu yanlış bilgilerin çocuklara okutulmasından daha mı önemli? Tekrar basmamalarının nedeni, olayın vahametinin farkında olmamalarıdır. Bakan olayın şeditliğinin farkında değil henüz. Bu hadise tam bir rezalet, bir an önce bu hatadan dönülmelidir.
|