"Gerçekten" haber verir 16 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Kamyon yüklü feribot neden battı?

İstanbul’a gitmek için Bandırma Limanından ayrılan bir Ro-Ro gemisi, açıldıktan kısa bir süre sonra battı. 6’sı dorse olmak üzere 73 kamyon, 2 otomobil, 67 şoför ve 27 mürettebatın bulunduğu gemide 1 kişinin öldüğü, 4 kişinin de kayıp olduğu açıklandı. Gözaltına alınan gemi kaptanının da aralarında bulunduğu üç kişi savcılıkta sorguya alınırken, geminin ait olduğu Marmara N Denizcilik A.Ş., batış sebebiyle ilgili teknik incelemenin devam ettiğini bildirdi.

İstanbul’a gitmek için Bandırma Limanı’ndan ayrılan bir Ro-Ro gemisi, açıldıktan kısa bir süre sonra battı. 6’sı dorse olmak üzere 73 kamyon, 2 otomobil, 67 şoför ve 27 mürettebatın bulunduğu gemiden 66 kişinin kurtarıldığı, 4 kişinin kayıp, 1 kişinin de öldüğü açıklandı. Denizcilik Müsteşarlığı Müşteşar Yardımcısı Mehmet Solgun, Denizcilik Müsteşarlığının ‘’Kriz Merkezi’’ne dönüştürülen Arama Kurtarma Koordinasyon Merkezi’nde kazaya ilişkin basın toplantısı düzenledi. Gemiden tehlike sinyalinin önceki gün saat 23.32’de alındığını, bunun üzerine yeri tespit edilerek hemen harekete geçildiğini belirten Solgun, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Bandırma Limanı’nda görev yapan römorkörler ile limandaki teknelerin acil sevk edildiğini söyledi. Geminin İstanbul’un Ambarlı Limanı’na hareket ettikten sonra Bandırma Limanı mendireğinin 1 mil açığında aniden battığını ifade eden Solgun, gemide 6’sı dorse olmak üzere 73 kamyon, 2 otomobil, 67 şoför ve 27 mürettebatın bulunduğunu kaydetti. Kaza yerine ilk giden TCDD Liman İşletmelerine ait 2 römorkörün 66 kişiyi gemiden kurtardığını, 1 kişinin ise vefat etmiş olarak bulunduğunu kaydeden Solgun, kurtarılanların 34’ünün şu an hastanelerde tedavi gördüğünü, 1 yaralının durumunun ağır olduğunu bildirdi. Solgun, gemideki 27 mürettebatın da sağ kurtarıldığını belirterek, şöyle devam etti: ‘’Marmara-N gemisi ile saat 04.43’te yapılan görüşmede, 23.35’de geminin önce iskele tarafına meylettiği, bunun üzerine geminin 2. kaptanının römorkör talep ettiği, 23.45 itibariyle de geminin tam olarak battığı, batmadan önce römorkörlerin gemiye yanaşarak bahse konu mürettebat ve personelden toplam 66 kişiyi üzerine aldığı, 1 kişiyi sağ, 1 kişiyi ölü olarak denizden aldığı bilgisi öğrenilmiştir. Gemideki 61 şoföre firmalar aracılığıyla ulaşılmış, bunların hepsinin sağ olduğu bizzat kendileriyle kriz merkezimiz tarafından yapılan görüşme sonucu teyit edilmiştir. Bunlardan 1 kişi vefat etmiştir. Ancak 4 kişiye henüz ulaşılamamıştır. Eğer gemiye acentadan bilet almadan ve kendi imkanlarıyla binmiş kişilerin olmadığını varsayarsak, şu an kayıp kişi sayısı 4’tür. Bunlara ulaşılamama durumu, bunların gemide olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir, kesin olmamakla birlikte. Şu ana kadar toplam 89 kişi, gemi mürettebatı ve şoförlerle birlikte sağ, bir kısmı yaralı kurtarılmıştır. Şu an Sahil Güvenlik Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Kıyı Emniyeti botları, fırkateynleri ve kurtarma araç gereçleriyle arama-kurtarma işlemleri devam etmektedir. Şu an yoğunlaştığımız konu, batan geminin içerisindeki bulunma ihtimali olan şoförlere ulaşma noktasındadır.’’ Gemiye bilet almadan binilmesi olasılığıyla ilgili soruya Solgun, ‘’Bilet almadan gemiye binen insanların olmamasını umuyoruz’’ cevabını verdi. Mehmet Solgun, geminin fazla yüklü olduğu iddialarına yönelik, geminin kapasitesinin uluslararası kuruluşlarla kontrol edilip, raporlarla belirlenmiş olduğuna dikkati çekerek, ‘’Mevcut rakamlara göre kapasitenin altında bir yükleme var gemide, o konuda bir sorun yok. Mevcut kapasitesinin üzerinde bir yüklemeyle yüklenmiş değil’’ dedi. Solgun, kaptanın sorgusunun kolluk kuvvetlerince yapıldığını, personel ve yolcuların iddialarının komisyona sunulduğunu, geminin de anonim şirket olduğunu ifade etti. Kriz Merkezi’nden verilen bilgi notunda Necati Kalın, Şevki Gönüllü, Murat Karaca ve Yahya Özoğlu’nun kayıp olduğu belirtildi. Gemiye 1 şoförün ise biletsiz girdiği kaydedildi. Can yeleği istediler, yağmurluk verildi BandIrma’da batan gemiden kurtulan kamyon şoförü, gemi batarken can yeleği istediklerini, ancak yağmurluk verildiğini öne sürdü. Bandırma Limanı’nda ‘’Hayat-N’’ adlı Ro-Ro gemisinin battığı bölgedeki arama çalışmalarını endişeli bakışlarla izleyen Kadir Kalın, yaptığı açıklamada, kendisi gibi kamyon şoförü olan amcası ile Balıkesir’in Bigadiç ilçesinden bor madeni yükledikleri kamyonlarıyla İstanbul’a gitmek üzere gemiye bindiklerini bildirdi. Kalın, amcasının olay sırasında geminin üst bölümündeki kafeteryada çay içtiğini, kendisinin ise aşağıda kamyonunda olduğunu söyledi. Geminin, kapaklarının kapanmasının ardından yan yatmaya başladığını anlatan Kalın, şöyle konuştu: ‘’Halatlar serbest bırakılınca gemi bir sağ bir sol yaptı, o anda olanlar oldu. Millet feryat ediyordu o sırada ne Sahil Güvenlik geldi ne jandarma geldi. Sağ olsun limanın botlarını gönderdiler, bizleri öyle kurtardılar. Olay anının vahametini ancak yaşayan bilir. Bağıran, çağıran, salavat getiren, telefonla çoluk çocuğuyla helalleşen feryat eden insanlar vardı, Geminin battığını görünce can yeleği istedik, bize yağmurluk verdiler. Böyle bir şey var mı?’’ Kendisinin de kurtulamayacağı düşüncesiyle ilk aklına gelenin eşini arayarak helâlleşmek olduğunu ifade eden Kalın, şunları söyledi: ‘’Ben de eşimi arayarak ‘Hakkını helal et, biz gidiyoruz, çocuklara iyi bak’ dedim. Hanım da ‘sen ne diyorsun ya’ diye bağırdı. Ben de ‘Vallahi gidiyoruz. Annemi, babamı da ara, onlara da söyle, onlar da hakkını helal etsin’ dedim. Biz kurtulduktan sonra çocuklar Bandırma Limanı’na geldiler.’’

/ Bandırma

16.09.2008


 

47 CAMİNİN AÇILIŞINI YAPTI

Din dersi öğretmeni olarak görev yaparken, komünist rejimin en katı kurallarının işlediği 1963 yılında “din propagandası yapmak”la suçlanarak cezaevine konulan ve 26 yıl hapis yatan Faik Hoca, serbest kaldıktan sonra müftü olarak görevlendirildiği İşkodra'da 47 caminin açılışını yaptı.

HAPSE GİRERKEN OĞLU 8 YAŞINDAYDI...

''Cezaevine girdiğim zaman oğlum 8 yaşındaydı, çıktığım zaman torunum 8 yaşındaydı'' diyen Faik Hoca, cezaevindeki en büyük hayalinin Arnavutluk'ta yıkılan yüzlerce caminin yerine yenilerini yaptırmak olduğunu ve bu hayaline cezaevinden çıktıktan sonra ulaştığını kaydetti.

60 BİNLİK ŞEHİRDE 50 BİN KİŞİLİK AÇILIŞ

İşkodra'da 1992'de Kurşunlu Camiinin açılışının kendisini çok etkilediğini ifade eden Faik Hoca, ''Çünkü 60 bin nüfuslu şehirde 50 bin kişi caminin açılışına katıldı. Bu durum bu topraklarda İslâmın o kadar baskı ve zulme rağmen yok olmadığının en büyük göstergesiydi'' dedi.

‘Komünizm İslâmı yıkamadı’

Arnavutluk’ta din dersi öğretmeni olarak görev yaptığı sırada, komünizm rejiminin en katı kurallarının işlediği 1963 yılında cezaevine konulan ve 26 yıl hapis yatan Faik Hoca, tutukluluk hayatının ardından müftü olarak görev yaptığı İşkodra’da 47 caminin açılışını yaptı.

Osmanlı idaresinde 437 yıl kalan ve 1912 yılında bağımsız olan Arnavutluk’ta 1944 yılında yönetime gelen Enver Hoca komünist rejimi ilan etti. Bu rejimle birlikte din üzerinde ağır baskıların uygulanmaya başlandığı Arnavutluk’ta Osmanlı’dan kalan tarihi cami ve medreselerin tamamına yakını yıkıldı.

Arnavutluk’taki komünist idarenin en ağır kurallarının işletildiği sırada Tiran Medresesi’nde din dersi öğretmeni olarak görev yapan, aynı zamanda coğrafya derslerine giren Faik Hoca, ‘’din propagandası’’ yaptığı iddiasıyla cezaevine atıldı.

Arnavutluk’un en önemli din adamlarından Şeyh Kazım Hoca’nın oğlu olan Faik Hoca, ceaevine konulduğu sırada 33 yaşında olduğunu söyledi.

Dönemin Arnavutluk Devlet Başkanı Enver Hoca’nın cezaevinden çıkması için kendisi gibi cezaevinde olan din adamlarına televizyonda çıkıp Arnavut halkına ‘’ben sizi yanılttım, din afyondur’’ gibi sözler söylemeyi şart koştuğunu anlattı. Faik Hoca, ancak kendisinin bu tür davranışlardan uzak durarak cezaevinde kalmayı tercih ettiğini söyledi.

‘’Cezaevine girdiğim zaman oğlum 8 yaşındaydı, çıktığım zaman torunum 8 yaşındaydı’’ diyen Faik Hoca, cezaevindeki en büyük hayalinin Arnavutluk’ta yıkılan yüzlerce caminin yerine yenisini yaptırmak olduğunu ve bu hayaline cezaevinden çıktıktan sonra ulaştığını kaydetti.

Faik Hoca, Arnavutluk’ta komünist rejimin katı yönetiminden vazgeçmesiyle birlikte 1989 yılında cezaevinden çıktı. Arnavutluk’un 1992 yılında demokrasiye geçmesiyle birlikte Faik Hoca, ülkenin en önemli ikinci kenti İşkodra’ya müftü olarak atandı.

Osmanlı’yı Balkanlar’da en son terk eden şehir olarak bilinen İşkodra’da 2003 yılına kadar müftü olarak görev yapan Faik Hoca, bu tarihte sadece bir camisi olan kente çok sayıda ibadethane kazandırdı. Osmanlı eseri Kurşunlu Camisi’nin sadece ayakta kaldığı, diğer onlarca caminin yıkıldığı İşkodra kent merkezine 9 cami yaptırılmasını sağlayan Faik Hoca, civar köylerde de 38 caminin açılışını yaptı.

Faik Hoca, aynı zamanda görevde bulunduğu sırada İşkodra’da çok sayıda Kur’ân kursunun ve yaklaşık 500 öğrencinin eğitim gördüğü ‘’Hacı Şeyh Şami İmam Hatip Lisesi’’nin açılışını gerçekleştirdi.

Hastalığı nedeniyle görevinden ayrılan ve evinde misafirlerini ağırlayan Faik Hoca, cezaevindeyken en büyük hayalinin yıkılan çok sayıda caminin yerine yenilerini yaptırmak olduğunu bildirdi.

İşkodra’da 1992 yılında Kurşunlu Camii’nin açılışının kendisini çok etkilediğini ifade eden Faik Hoca, ‘’Çünkü 60 bin nüfuslu şehirde 50 bin kişi caminin açılışına katıldı. Bu durum bu topraklarda İslam’ın o kadar baskı ve zulme rağmen yok olmadığının en büyük göstergesiydi’’ dedi.

Faik Hoca, Arnavut halkının Türkiye ve Türkler hakkındaki düşüncelerinin çok olumlu olduğunu belirterek, ‘’Çünkü Türkler İslam’ı buralara getirdi. Bizler Türkler sayesinde Müslüman olduk’’ diye konuştu.

/ İşkodra

16.09.2008


 

Bu sefer olacak gibi

Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın önümüzdeki günlerde başlayacak ABD ziyareti çerçevesinde Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlarıyla yapması beklenen üçlü görüşme, sorunların aşılabilmesinde yeni bir sürecin habercisi olarak değerlendiriliyor.

DIŞİŞLERİ Bakanı Ali Babacan’ın önümüzdeki günlerde başlayacak ABD ziyareti çerçevesinde Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlarıyla yapması beklenen üçlü görüşme, sorunların aşılabilmesinde yeni bir sürecin habercisi olarak değerlendiriliyor.

Konuya ilişkin açıklamada bulunan emekli Büyükelçi Ömer Ersun, bugünün şartlarında New York’taki görüşmeden olumlu sonuçların, hem de oldukça çabuk şekilde çıkması gerektiğini ifade ederek, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın muhtemel Türkiye ziyareti öncesinde pek çok konuda ilerleme sağlanabileceğini söyledi. Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi için alt yapı ve şartların uzun süredir yapılan temaslar neticesinde hazır olduğunu ifade eden Ersun, ilişkilerin geliştirilmesi önündeki en büyük engelin ‘’(eski Ermenistan Devlet Başkanı Robert) Koçaryan’ın bir çeşit Taliban kafasıyla Türk düşmanlığı’’ olduğunu, ancak yönetim değişikliğiyle artık bunun da sonuna gelindiğini belirtti. Ersun, Ermenistan’daki halkın artık çocuklarının istikbalini güvence altına almak istediğini kaydetti. Türkiye’nin de yeni süreçte yapması gerekenler olduğuna işaret eden Ersun, ‘’Uyguladığımız ambargo eğer yararlı bir politika aleti idiyse, herhalde on-on beş yıldır bir sonuç vermeliydi’’ diye konuştu. Ersun, bugünkü şartların ve sınırların kapalı olmasının bir süredir Türkiye’nin aleyhine çalıştığı görüşünü dile getirdi.

Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan dışişleri bakanlarının New York’ta bir araya gelmeleri durumunda, her üç ülke için hayati önemde olan Karabağ sorununun çözümünün de çok daha kolaylaşabileceğini belirtti. Ermenistan’ın bu yeni süreçte sorunların çözümü yönünde ciddi gözüktüğünü ifade eden Ersun, ‘’Eğer öngörülemedik sürprizler çıkmazsa, bu iş yürür. Üç ülkenin de güvenlik ve ekonomik çıkarları bu işin yürümesini gerektiriyor’’ dedi. Tüm taraflarda siyasi iradenin bulunduğunu söyleyen Ersun, süreçten iyi sonuç alma şansının bu kez ‘’yüzde elliden çok daha fazla’’ olduğunu kaydetti.

Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Kafkasya Uzmanı Hasan Kanbolat da New York’ta yapılması beklenen üçlü görüşmenin, ‘’yeni bir sürecin ilk adımı’’ olarak değerlendirilebileceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Abdulah Gül’ün Erivan ve Bakü ziyaretleriyle birlikte yeni bir sürecin kendini göstermeye başladığını belirten Kanbolat, bu süreçte aslında beklenenin Ermenistan’ın Türkiye’ye yönelik açılımı olduğunu ifade etti. Kanbolat, Ermenistan’ın bu çerçevede Azerbaycan’a yönelik olarak da bir açılım yapabileceğini ve Karabağ dışındaki Azeri topraklarından sembolik şekilde çekilmesinin beklenebileceğini söyledi. Ermenistan’ın Türkiye ile arasındaki sorunların giderilmesine yönelik bir politika izlediğini kaydeden Kanbolat, Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerini Ermenistan’ın Azerbaycan ile ilişkilerine bağladığı için, Ermenistan’ın iki yönlü bir adım atmak istediğini, ancak memnun edilmek istenen tarafın sadece Türkiye olacağını belirtti.

SINIRLAR TÜRKİYE’NİN ELİNDE KOZ

Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (TUSAM) Yakındoğu ve Kafkasya Araştırmalar Masası Uzmanı Cavid Veliev, Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yeni bir sürecin başlamasının, sorunların paket halinde ele alınacağı anlamına geldiğini söyledi. Ermenistan’ın Azerbaycan ile sorunlarını çözdüğü ölçüde Türkiye’in Ermenistan ile ilişkilerinin gelişebileceği yönünde Türk yetkililerinin görüşlerini hatırlatan Veliev, Türkiye ile Ermenistan arasında son dönemdeki gelişmeler ve resmi açıklamaların mevcut süreci geçmişten farklı kıldığına ve ilişkilerin gelişebileceği yönünde umut verdiğine işaret etti.

16.09.2008


 

İkisi de söz verdi

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, Türk ve Rum gençlere, Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması için çalışacakları sözünü vererek, bunun için destek istediler.

Talat, “Bunu yapmak hepinize sözüm ve taahhüdümdür” dedi.

16.09.2008


 

Yeni dolar milyarderleri

Eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Başbakan Erdoğan’a seslenerek, “Türkiye’de son zamanlarda yeni yeni dolar milyarderleri türedi.

Kuru gürültüyü bırakalım. Gelin şimdiye kadar kime ne kaynak aktarılmışsa onları Başbakanlık internet sitesinden açıklayın ki, kime ne ihale, kime ne kadar kaynak aktarıldığını herkes görsün” dedi.

16.09.2008


 

Demokrasi şehitleri için mevlid

Demokrat Parti İstanbul İl Gençlik Kolları, demokrasi şehitleri merhum başbakan Adnan Menderes ile bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan için yarın Mevlîd-i Şerif okutacak.

Demokrasi şehitleri merhum başbakan Adnan Menderes ile bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, ölümlerinin 47. yıl dönümünde bir dizi programla anılacak. 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştirilenler tarafından idam edilen Demokrat Parti’li eski başbakan Adnan Menderes ile bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan için yarın Topkapı’daki mezarları başında anma programı düzenlenecek. Anma programı saat 10.00’da başlayacak. Demokrat Parti İstanbul İl Gençlik Kolları da aynı gün demokrasi şehitleri için Dolmabahçe Camiinde ikindi namazına müteakip Mevlîd-i Şerif okutacak.

Demokrat Parti İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı Osman Ülker yaptığı açıklamada, Adnan Menderes’in çarıklıların, şalvarlıların, kasketlilerin başbakanı olduğunu belirterek merhum başbakanı şöyle anlattı: “Yani, dedelerimizin, babalarımızın hor görülen bu aziz milletin başbakanı idi.

"O ki ‘yeter söz milletin’ diyendi! O ki, idam sehpasına giderken bile ‘milletim beni başı dik görsün, ben onların başvekiliyim’ diyerek traş olan, en güzel takım elbisesini giyen, asil ruhlu bir insandı. O ki, cumhuriyet tarihinin en büyük büyüme hızına sahip hükümetin başbakanı idi.O, bu aziz milletin yüreğindeki, belleğindeki en büyük kayıp, en büyük acıdır.

"O, idam fermanını verenlerle pazarlık yapmadı, kendini kurtarmak için millet iradesini pazarlık konusu yapmadı. O, sadece sırtını dayadığı tek güç olan milletinin vicdanında haklı olmanın onuru ile idam sehpasına yürüdü. Zira, onun idam edilme anında boynuna ilmiği geçiren gardiyana söylediği son söz, bugün onun hakkında esasen başkaca bir yorum yapmaya gerek kalmayacak kadar asil bir ruh, kişilik ve karakteri ortaya koymuştur. O son söz de şudur ki ‘Neden ellerin titriyor, asılacak olan benim evlâdım’. O bize verdiği sözü son nefesine kadar millete hizmet ederek tuttu.” Ülker, bu saatten sonra Adnan Menderes için yorum yapmanın bir anlam ifade etmeyceğini ifade ederek, Demokrat Parti Gençliği olarak, demokrasi şehitlerinin mirasına sahip çıktıklarını ve ruhlarına olan saygı ve hürmetimizin bir ifadesi olarak 17 Eylül 2008 tarihinde Dolmabahçe Cami’inde ikindi namazına müteakip Mevlîd-i Şerif okutacaklarını bildirdi.

Yeni Asya / İstanbul

16.09.2008


 

Soylu: Büyüme rakamı endişe verici boyutta

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, açıklanan son büyüme rakamının endişe verici boyutta olduğunu söyledi.

Soylu, Vergi Denetmenleri Derneği’ni ziyaretinde yaptığı konuşmada, ülkelerin en önemli gelirinin vergi olduğunu kaydederek, hem kamu hizmetinin yerine getirilmesi hem de yatırımların sağlanmasının buna bağlı olduğunu söyledi. ‘’Türkiye 4 yıldan beri sürdürülebilir bir büyüme ile karşı karşıya değil’’ diyen Soylu, dünyada 2001-2007 yılları arasında iyi bir ekonomik iklim bulunmasına rağmen Türkiye’nin bundan yararlanamadığını ileri sürdü. Soylu, ‘’endişe verici boyutta’’ olarak değerlendirdiği son büyüme rakamının geleceğe yönelik ümit vaat etmediğini söyledi. Dolaylı vergilerin ülkeler açısından önem taşıdığına işaret eden Soylu, Türkiye’de bu vergilerin yüzde 65 düzeyine indiğini, bunun da piyasadaki talebin daralmasından kaynaklandığını dile getirdi. Soylu, ‘’Bunların hepsi Türkiye ekonomisinin hükümet tarafından yönetilemediğinin apaçık ilânıdır. Türkiye’de sürdürülebilir bir büyümeye ihtiyaç var’’ diye konuştu. Soylu, yapısal reformlar gerçekleştirilmesi, Türkiye’nin AB’de kendisini ifade edebilen bir ülke konumuna gelmesi gerektiğini kaydetti.

16.09.2008


 

Parlamentolar, demokratik sistemin vazgeçilmezi

TBMM Başkanı Köksal Toptan, vatandaşların seçme ve seçilme hakkını özgür bir şekilde kullanarak seçtikleri temsilcilerin katılımıyla oluşan parlamentoların, demokratik sistemin vazgeçilmez kurumları olduğunu belirtti.

Toptan, 15 Eylül Demokrasi Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Demokrasinin, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almayı, hukukun üstünlüğünü, toplumun sosyal ve ekonomik gelişmesini, birliğini ve huzurunu esas alan yönetim biçimi olduğunu vurgulayan Toptan, demokratik bir ülkede herkesin kanun önünde eşit olduğunu; barışın, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmenin, demokrasi içinde yeşerdiğini kaydetti. Köksal Toptan, şunları kaydetti: ‘’Vatandaşların seçme ve seçilme hakkını özgür bir şekilde kullanarak seçtikleri temsilcilerin katılımıyla oluşan parlamentolar, demokratik sistemin vazgeçilmez kurumlarıdır. Dünyada barışın hakim olabilmesi için demokrasinin sadece devletlerin kendi topraklarında tesisi yeterli değil, evrensel bir ideal olarak. Bütün toplumlar tarafından kabul edilmesi gerekmektedir’’

16.09.2008


 

“Beyaz Yaka’’da 40 tutuklama

SİİRT Emniyet Müdürlüğü ekiplerince sağlık kurumları ile eczanelere yönelik düzenlenen ‘’Beyaz Yaka’’ adlı operasyonda, aralarında 1 başhekim ile 3 doktorun da bulunduğu 40 kişi tutuklandı.

Siirt Emniyet Müdürlüğünce çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık ile rüşvet suçlarına karışan, aralarında kamu ve özel sektörde görevli sağlık personeli ile diğer kamu görevlilerin bulunduğu kişilere yönelik düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 80 kişi, adliyeye sevk edildi. İlk etapta savcılıkta ifadeleri alınan ve ardından mahkemeye sevk edilen, Kurtalan Devlet Hastanesi Baştabibi Dr. Sıraç Öztoprak, eski başhekim Dr. İbrahim Taşdemir, aynı hastanede görevli doktorlar Serkan Kaya ve Yasemin Petek’in de aralarında bulunduğu 40 kişi tutuklandı. Diğer 40 kişinin savcılıkta ifadelerinin alınmasına ise dün devam edildi. Öte yandan, yetkililer, dün de aralarında bir doktorun da bulunduğu bazı kişilerin gözaltına alındığını bildirdi.

16.09.2008


 

Erdoğan, 27 yıl sonra Marmara Üniversitesi'nde

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet döneminde eğitime en büyük yatırımın son 6 yıl içinde yapıldığını söyledi.

Erdoğan, Marmara Üniversitesi’nin Sultanahmet’teki rektörlük binasında düzenlenen 2008-2009 akademik yılı açılış töreninde yaptığı konuşmada “27 yıl sonra başbakan olarak mezun olduğum üniversitenin eğitim ve öğretim yılı açılış töreninde bulunmak ve sizlere hitap etmek beni duygulandırdı. Marmara Üniversitesi öğrencisi ve mezunu olmaktan hep gurur duydum. Bundan sonra da gurur duymaya devam edeceğim” dedi. Erdoğan, Anadolu geleneklerinde aşırı bir şekilde el öpme bulunduğunu belirterek, “El öpmeyi sevmem. ‘3 kişinin elini öpün’ derim. Babanızın, annenizin ve hocanızın.... Bunun dışında asla. Aksi, ifade edemeyeceğim çirkinlikte bir tehlikedir. Çünkü o öz güveni alır götürür. O adeta sizi köleliğe doğru iter. Bu toplum, köleler veya tabulaştırma anlayışının olduğu insanlardan müteşekkil bir toplum olmamalıdır” diye konuştu. Her açılış töreninde yaptığı konuşmada, ilkokuldan üniversiteye kadar tüm öğrencileri birer cumhurbaşkanı, başbakan, siyaset ve bilim adamı, sanatçı ve iş adamı adayı olarak gördüğünü ifade ettiğini dile getiren Erdoğan, kendilerinin bu koltuklarda emanetçi olduğunu, günü, saati geldiğinde bu koltukları genç kuşaklara teslim edeceklerini söyledi

16.09.2008


 

Çevre mevzuatında AB’ye uyum

AB mevzuatına uyum çalışmaları çerçevesinde hazırlanan, ‘’Türkiye Ulusal Programı Taslağı’’na göre, AB’ye üye devletlerin atık yönetim planları incelenip gözden geçirilerek, Türkiye için ulusal ve bölgesel atık yönetim planları hazırlanacak.

Alınan bilgiye göre, bu konuda mevzuatta bulunan çeşitli hükümler bir araya getirilecek ve ilave hükümler konulacak, çalışmalar, Avrupa Komisyonu Çevre Genel Müdürlüğünce Mayıs 2003’te yayınlanan ‘’Atık Yönetim Planı HazırlanmasıMetodolojik Kılavuzu’’na uygun olacak.2011 yılından itibaren çevresel bilgiye halkın erişimi konusunda AB mevzuatına kısmen uyum sağlanacak. Taslağa göre, AB’ye üye devletlerin atık yönetim planları incelenip gözden geçirilerek, Türkiye için ulusal ve bölgesel atık yönetim planları hazırlanacak. Ozon tabakasını incelten maddelerin azaltılmasına yönelik çalışmalar başlatılacak. Atıkların geri dönüşüm yoluyla ekonomiye kazandırılması çalışmalarına da ağırlık verilecek. Önlem alınmaması halinde yüksek nitrat konsantrasyonları içerebilecek içme suyu temini amaçlanan yüzeysel tatlı suları ve daha ileri arıtma gerektiren diğer alanları korumak amacıyla hassas ve az hassas su alanları belirlenecek.

16.09.2008


 

Anayasa Mahkemesi DTP’yi dinleyecek

ANAYASA Mahkemesi, Demokratik Toplum Partisi (DTP) hakkındaki kapatma davasında, bugün parti yetkililerinin sözlü savunmasını dinleyecek.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, DTP’nin eylemlerinin ve üyelerinin beyanlarının, ‘’devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırılık oluşturduğu, söz konusu fiillerin odağı haline geldiğinin belirlendiği’’ iddiasıyla 16 Kasım 2007’de açtığı davada süreç işliyor. Süreç kapsamında, Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, 24 Haziran 2008 Salı günü sözlü açıklamalarda bulunmuştu. DTP yetkilileri de bugün saat 10.00’da Yüksek Mahkeme heyetine sözlü savunmalarını yapacaklar. Bu arada, Anayasa Mahkemesi, yabancılara mülk satışına yeni düzenleme getiren 5782 sayılı Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebini esastan görüşecek.

16.09.2008


 

İstanbul’a “metrobüs” yerine “monoray” teklifi

ŞEHİR bilimci mimar Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, Avcılar ile Zincirlikuyu arasında çalışan “metrobüs yerine, aynı güzergahta havada tek kolon üzerine giden monoray sisteminin İstanbul için daha uygun olduğunu” savundu.

Alp, yaptığı yazılı açıklamada, “Avcılar ile Zincirlikuyu arası hizmet veren metrobüs için yolun ortasına açılan 2 şeridin mevcut yolu daralttığını” öne sürerek, bu güzergahta ambulans, itfaiye, polis ve benzeri geçiş üstünlüğü olan acil durum araçları için emniyet şeritlerinin ise iptal edildiğini ileri sürdü. Prof. Dr. Alp, Avcılar ile Zincirlikuyu arasında çalışan metrobüs yerine, aynı güzergahta havada tek kolon üzerine giden Monoray sisteminin İstanbul için daha uygun olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Alp, monoray sisteminin Malezya’da kullanıldığını söyledi.

16.09.2008


 

Fitrede öncelik dul, öksüz ve yetimlerin

ÇUKUROVA Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslâm Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Ateş, fitre verirken dul kadınların, öksüz ve yetimlerle özellikle öğrencilerin tercih edilmesi gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Ateş, yaptığı açıklamada, halk arasında ‘’fitre sadakası’’ olarak adlandırılan yardım şeklinin, malî açıdan zekât verecek boyutta zengin olan Müslümanların yılda bir kere fıtır sadakası vermelerinin vacip olduğunu belirtti. Prof. Dr. Ateş, fıtır sadakasının, dinimizce yoksul sayılan kimselere verilmesi gerektiğini kaydetti.

16.09.2008


 

500 yıllık gelenek yaşatılıyor

SAMSUN'UN Bafra İlçesi’nde, ‘’SeleSepet Top Kandil Şenliği’’ düzenlendi. Geleneksel olarak 500 yıldır ramazan ayının 15. gecesi düzenlenen şenlik, nostaljik Ramazan Sokağı’nda çocuklara renkli kağıtlardan yapılmış kandillerin dağıtılması ve fenerlerin mumunun yakılmasıyla başladı.

Bafra Belediye Başkanı Şükrü Neiş, 5 asırlık bir geleneği sürdürmenin gururunu yaşadıklarını ve bu şenliklerin devamında birlik, beraberlik ve bolluk beklediklerini söyledi. Neiş, Bafra ilçesine ait bir gelenek olarak tarihe geçen Sele Sepet Top Kandil Şenlikleri’nin ilçe halkı tarafından yaşatıldığını belirtti.

16.09.2008


 

Hastalıklara “Gen teşhisi”

ADNAN Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Gökay Bozkurt, genlerden kaynaklanan bazı hastalıkların ilerideki kuşaklara aktarılması veya zararlı etkilerinin genetik danışmayla önlenebileceğini belirtti.

Bozkurt, yöneten, hücrenin çekirdeğinde bulunan moleküller olduğunu, bir kopyanın anneden, diğer kopyanın ise babadan alındığını söyledi.

16.09.2008


 

Kuşhan'a ait tesise mühür

DİLA Kurt'un kalp krizi geçirerek öldüğü Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Muzaffer Kuşhan'a ait Beykoz'daki tesis mühürlendi.

Alınan bilgiye göre, 19 yaşındaki Dila Kurt'un zayıflamak için gittiği Kuşhan'a ait tesiste 7 Eylülde kalp krizi geçirerek ölmesi üzerine Sağlık Bakanlığının tesisinin faaliyetlerinin durdurulması kararı İstanbul Valiliğine gönderildi. Valiliğin gereğinin yapılması için kararı iletmesinin ardından Beykoz Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğüne bağlı ekipler, tesisin kapısını mühürledi.

16.09.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır