"Gerçekten" haber verir 03 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ramazan

RAMAZAN TAKVİMİ

Ramazanda okunuyor Kur’ânlar Mide ağlıyor, gülüyor azalar ÜÇ oruçla mutlu oldu insanlar Hoş geldin, ey on bir ayın sultanı... Celâl Yalçın

03.09.2008


GÜNÜN DUÂSI

Allah’ım!

Dünyada ve ebedî âhiret yurdunda bizi umduklarımıza ulaştır! Bizi korktuklarımızdan emin kıl! Bizi Cennetine ulaştır! Bizi Cehennem ateşinden emin kıl! Bizi rahmetine ulaştır! Bizi gazabından emin kıl! Bizi cemâline ulaştır! Bizi kahrından emin kıl! Bizi merhametine ulaştır! Bizi azabından emin kıl! Bizi emrettiklerine ulaştır! Bizi yasakladıklarından emin kıl! Bizi ibâdetine ulaştır! Bizi isyanlardan emin kıl! Bizi Sana ulaştır! Bizi Sen’den uzaklaşmaktan emin kıl! Bizi Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’a ulaştır! Bizi küfürden emin kıl! Bizi Hazret-i Mehdîye ulaştır! Bizi Deccâl fitnesinden emin kıl! Bizi salih kullarına ulaştır! Bizi gazabına uğrayan kullarından emin kıl! Âmîn...

03.09.2008


FIKIH

Ramazan ayında oruç tutan herkesin günahları bağışlanır mı?

Ramazan ayında Allah için oruç tutan herkesin günahları Allah’ın lütfuyla bağışlanır. Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki:

“Kim inanarak ve Allah’tan sevap umarak Ramazanda oruç tutarsa geçmiş günahları affedilir.”1

Kişinin kılmadığı namazları da bağışlanır mı? Tutmadığı oruçları da bağışlanır mı? Kul hakkı da bağışlanır mı? Günahkâr iken duâlarımız kabul olur

mu?

Müjde Allah’a ait. Müjdeyi bize haber veren ve tebliğ eden Allah’ın Resûlü (asm). Öyleyse, bu müjdeyi okuduğumuz gibi anlamamızda hiçbir sakınca yok. Evet, Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki: “Kim Ramazan ayının orucunu inanarak, Allah’tan sevap umarak ve bağışlanma dileyerek tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”2

Bu umûmî bir af kânûnudur. Kim bağışlanmak isterse, kim günahlarının kirinden arınmak isterse, kim mahşer günü mahcubiyetinden kurtulmak isterse, kim sırat köprüsü sıkıntısından kurtulmak isterse, kim Cehennem ateşinden âzâd olmak isterse, kim Resûlullah’ın (asm) şefaatine ermek isterse, kim Allah’ın rızâsına nâil olmak isterse, kim Cennete Reyyân kapısından girmek isterse Ramazan ayı orucunu tutmalıdır. Haber ve müjde böyle. Bu haberi bütün güvenilir hadis kitaplarında bulmak mümkündür. Yani haberin doğruluğunda şüphemiz yoktur. Yeter ki, bizim bağışlanma isteğimizden ve Allah’ın rızâsını kazanma samîmîyetimizden şüphemiz olmasın!

Kul içten bir yönelişle Allah’a yönelirse eğer, Allah’ın bağışlamayacağı hiçbir günah yoktur. Çünkü Allah’ın rahmeti her şeyi kuşatmıştır.3 Ve Yüce Allah Kur’ân’da, “Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş olan kullarım. Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü Allah Ğafur ve Rahimdir”4 buyurmuştur. Allah günahları bağışlayandır, hataları örtendir.

İbadet ihmalleri gibi kimi günahlar için, tövbe ve istiğfarla birlikte–hiç şüphesiz—mümkün mertebe söz konusu ibadetin kazasını yapmak gerekir. Kul hakkı gibi kimi günahlar için de, tövbe ve istiğfarla birlikte söz konusu kul hakkını ödemek gerekir.

Meselâ, vaktinde kılınmayan namazların ve vaktinde tutulmayan oruçların mümkünse kazası yapılır. Kul hakkı da ilgili kula eksiksiz ödenir ve helâllik alınır. Bu işlemler yapıldıktan sonra, her Ramazan ayında tutulan oruçlar aynı zamanda tövbe ve istiğfar hükmüne de geçer ve bütün günahların bağışlanmasına vesile olur.

Her günah için bir telâfi şekli ve tövbe tarzı bildiren ve tövbe kapısını kıyamete kadar açık tutan Yüce Allah’a sonsuz şükürler olsun.

Dipnotlar:

1- Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, Ahmed; 2- Tirmizî, Oruç, 1/678; Riyâzu’s-Sâlihîn, 1216; 3- A’râf Sûresi: 156; 4- Zümer Sûresi: 53

Süleyman KÖSMENE

03.09.2008


Ölmeden önce yapılacak tek şey!

“‘Ölmeden Önce Yapılması Gereken 100 Şey’ kitabını yazan Amerikalı yazar Dave Freeman, 47 yaşında evinde düşüp öldü. Yazar listesindekilerin ancak 50’sini gerçekleştirebildi.” (Star, 28.8.2008)

“Hayat kısa bir yolculuktur”...

İlk başta malûmu i’lâm kabilinden gelse de bu ifade, 47 yaşında ölen Dave Freeman’ın “Ölmeden Önce Yapmanız Gereken 100 Şey” adlı kitabının önsözünün ilk cümlesi olarak düşünüldüğünde, sanırım farklı mânâlar çağrıştırır sizlere de.

Kız kardeşine göre, Freeman, “ölmeden önce yapılacak 100 şey” listesinin daha ancak 50’sini gerçekleştirebilmişti.

Kimbilir belki de hepsini gerçekleştirebilmeyi ümit ediyordu o. Ama olmadı...

Kendini daha yarısında gördüğü yol, sona gelmişti.

Belki Freeman’ın, ya da bizlerin çoğu zaman gözden ırak ettiği gerçek, ecelin gizli ve genç-ihtiyar ayırt etmeksizin her vakit gelebilir oluşuydu. Freeman’ın hayallerini suya düşüren ölüm gerçeği, bizim tûl-i emel saikasıyla gerçekleştirdiğimiz hayallerimizi de her an suya düşürebilir oysa.

“Ey dünyaperest insan! Çok geniş tasavvur ettiğin senin dünyan, dar bir kabir hükmündedir. (...) O dar dünyada, bir mûsibetin tahrikiyle kımıldansan, başını, çok uzak zannettiğin duvara çarparsın. Başındaki hayali uçurur, uykunu kaçırır.” (Mesnevî-i Nuriye, s. 149)

Dünya hayatının kısalığına, böyle dikkat çekmişti Bediüzzaman.

Başını, çok uzak zannettiğin duvara çarpmak gibiydi ölüm. Ve tüm hayalleri uçuveriyordu işte.

Freeman, bu gerçeği yaşadı. Ya biz?

Çoğu zaman gafletten uzak zannettiğimiz ölüm duvarına kafamızı çarpmamız, sadece bir ‘an’ meselesi...

Freeman, “Hayat kısa bir yolculuktur” diyerek fıtratının sesini dillendirmişti belki ama ıskaladığı nokta ‘kısa’ dediği hayata, ‘uzun hayat’a yaramayacak şeyleri sığıştırmaya çalışmaktı:

“İspanya’da boğalar tarafından kovalanmak, Güney Kutbu’na gitmek, Kömür madeninin en altına inmek, vs...”

Uğruna, belki de ömrünü heder ettiklerinin pek çoğu ‘Amerika tavukları ne kadardır?’ nev'înden lüzumsuz meraklardı, kim bilir?

Oysa asıl merak edilecek, asıl ölmeden önce yapılacak şeyler, gerçekleştirilmeyi bekliyordu.

Ve belki de bu, aslında tek bir şeydi ve bütün şeyleri anlamlı kılandı da:

Uğruna bütün dünya servetleri verilse ucuz düşecek olan “iman vesikasını sağlam elde edebilmek”...

Evet, “ölmeden önce yapılacak yüz şey”den çok “ölmeden önce yapılacak tek şey” daha anlamlı durmuyor mu sizce de?

Zira o “tek şey” olmazsa, o “yüz şey” hiçbir anlam ifade etmiyor.

Tıpkı, başında “1” olmayan yüz tane “0” gibi...

İsmail TEZER

03.09.2008


Yeniden dirilişin delilleri

İnsanlığın en seçkin şahsiyetleri olan 124 bin peygamber “icmâ” ve “tevatür”le, ahiretin varlığını ve insanların oraya sevk edileceklerini haber vermektedirler.

Peygamberlerin verdikleri haberleri kesin bir bilgi ve görerek tasdik eden milyonlarca evliyâ, “keşf (olacak şeyleri olmadan önce bilmek, ilham)” ve “şuhud (mânevî terakki ile görüyormuş gibi kat’î kanaat” ile ahiretin geleceğini beyan etmektedirler.

Allah’ın bütün esma-i hüsnası (güzel isimleri), bu dünyada gösterdikleri cilvelerinin şahadeti ile âhiretin geleceğini ortaya koymaktadırlar. Bin bir ismin gergef gibi işlediği şu insan, her bir uzvu ve duygusu ayrı bir âlemden derlenip toplanmıştır. Harika bir ihtimamla yetiştirilmiştir. Şöyle bir insan, ölüm uykusundan uyandırılmaz ise, bu kadar emeğe, masrafa, ihtimama ne gerek var?

Her baharda, toprağa düşüp çürümüş tohumları dirilten Allah, kıyamet kışından sonra, haşrin baharında, bütün ölüleri dirilteceğini göstermektedir.

Vücudumuzda her an yüzlerce hücre ölmekte ve yerine yenileri gelmektedir. Gidenler, vazifelerini tamamlamanın verdiği şevk ile gitmektedirler. Gelenler ise devraldıkları vazifeyi aksatmadan devam ettirmenin şevk ve gayreti içinde, işlerini yapmaya devam etmektedirler. Vücudumuzda, yüzlerce ölme ve dirilme örnekleri her an yaşanmaktadır.

ALİ SARIKAYA

03.09.2008


Radyodan Kur’ân dinlemenin yasak olduğu devirler

Allah selâmet versin, 90 yaşına merdiven dayayan babam, dindar bir insandır. Aynı zamanda demokrattır da. Halk Partisi’nin yıllarca bu millete yaptığı zulümleri, yaşayarak gördüğünden, bu milletin ekseriyeti gibi, o da DP’nin iktidara gelip, aziz milletimizin hislerine tercüman olup, dinini yaşamasına koyulan maniâları tek tek aşıp (başta ezan olmak üzere), büyük bir sevinç yaşanmasına sebep olmuştu. Babamın anlattığına göre, daha önceleri Ramazanla ilgili radyolarda (o zaman Türkiye’de TV yoktu) herhangi bir program olmazken, DP Ramazan aylarında radyodan Kur’ân okutarak milletin gönlünde taht kurmuştu. Fakat, 1960 ihtilâl-i hainânesi yapıldıktan sonra, milletin bütün değerlerine hücum eden CHP’nin (1950’de kaldıkları yerden devamla) yaptıkları ilk icraatlardan biri, radyodan Kur’ân okunmasının yasaklanması oldu.

Zaten yapılan ihtilâlden dolayı, babam çok kızıyordu. Bir de Ramazan ayında “Kur’ân’ın radyolardan okunmasının yasaklanmasına” çok içerliyordu. Artık mübarek Ramazanda Kur’ân dinlemeden de olmayacaktı. Radyo istasyonlarını araya araya Arap Devletlerinin radyolarını bularak oradan Kur’ân dinliyorduk. (Daha sonraları benim Ankara’da iken rahatlıkla dinlediğim Kahire radyosu olduğunu tahmin ediyorum). Devamlı da Halk Partisi’nin ve ihtilâlcilerin aleyhinde konuşuyor, ağzından da hiç hayır duâ çıkmıyordu.

OSMAN ZENGİN

03.09.2008


Peygamber yıldızları

“Ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz.”

(Beyhâkî; Feyzü’l-Kadîr, 4/76)

“Bir yıldız gökte bir saadetin adıdır yerdeki insan için” der İskender Pala, Kırk Güzeller Çeşmesi adlı kitabında. O an anlarız ki, gökyüzünde olana dair insanoğlunun/kızının içinde hep bir özlem vardır yüzyıllardan bu yana. Göğe açılmak, yıldızlara dokunmaktır mutluluğun adı, sürûra gark oluş, vuslatların başlangıcı... Ve bekleriz gecelerin bir örtü gibi üzerimize kapanıp yıldızlarla bezeli bir yorgan misâli bize sarılışını. Bu yakınlaşmanın verdiği sıcaklıkla severiz geceyi.

Peygamber Efendimiz (asm) ne güzel söylemiş. Ne güzel bir teşbihte bulunarak, o güzide ashabının herbirini gökyüzünün efendisi yapmış. Yıldızlara ulaşmamız gerektiğini söylerken, hangi yıldızı seçersek seçelim kurtuluşa ereceğimizi müjdelemiş.

Hakikaten yıldızlar değil midir çoğu zaman yolumuzu gösteren... Varlıklarıyla her an bize yardım eden... Hangi yönde olduğumuzu bildiren... İşte bu seçkin insan topluluğu, yıldızlar timsâli ashab, gökyüzünün kandilleri, yeryüzünün ışık saçan nurlarıdır. Resûlullah’ın (asm) hemen arkasında, en önde yürüyenlerdir onlar... Asr-ı Saadet’in gunagun çiçekleridir onlar...

Onlar ki, ruh dünyamızı, örnek hayatlarıyla aydınlatırlar. Hz. Ömer’in adaleti, Hz. Osman’ın ahlâkı, Hz. Ali’nin cesareti, Ebû Hureyre’nin şefkatidir dünyamıza yön veren...

Onlardır ümmetin en şereflisi... Onlardır arzu edilen en hayırlı topluluk... Onlardır özlemle anılan, hasretle yadedilen... Onlardır Habibullah’ın yanına götüren... Onlardır bir pusula olup İslâmı bize anlatan, aktaran... Onlardır Kevser havuzuna giderken bize eşlik eden... Onlardır âyet olup bizi Allah’a kavuşturan...

En hayırlıların hemen ardından Allah ve Resûlüne kavuşmak duâsıyla...

SALİHA SULTAN

03.09.2008


Teravihi unuttu!

İki kafadar Ramazan’da kadı kıyafetine girerek köy köy dolaşmaya ve birkaç basit soru sorup cevap veremeyen köylüleri falakaya yatırıp para kazanmaya başlamışlar. Kadı Efendinin bu durumdan haberi olunca, bunları yakalatmış ve:

“Bu sabah namazının, bu öğle namazının, bu ikindi namazının, bu akşam namazının, bu yatsı namazının” diyerek kırk sopa attırıp bıraktırmış.

İki kafadar köyden uzaklaşınca birisi:

"Tabanlarım sızlıyor, şurada oturup dinlenelim" deyince diğeri:

"Yürü yürü! Dinlenmenin sırası mı şimdi? Kadı Efendi teravihi unuttu. Hatırlarsa vay halimize!"

(Kaynak: Allah Dostlarının Ramazan

Hatıraları, Abdülkadir Sübhandağı, s. 82)

ZÜBEYİR ERGENEKON

03.09.2008


Ağlatan feryad

Enfüsî derslere çok ihtiyacım var. Özellikle On Yedinci Söz, bu mânâda en çok müracaat ettiğim bir söz. Onda bulduğum derin mânâlar, kalb ve ruhumda tesirler uyandırıyor.

Son zamanlarda ise “Lâ ühıbbü’l-âfilîn” (İbrahim: ‘Ben batıp gidenleri sevmem’ dedi. / En’âm Sûresi, 6:76) dersi âlemimde ayrı bir mânâ açtı ve dikkat çekti. Kâinatın fenasından geçerek bekaya müştak olan kalb ve ruhumda ince tesirler yaptı. Kısa da olsa “kesretten vahdete”, “âfâktan enfüse” dönmeye şiddetli tesirât yaptı.

Şahsım adına âlemime düşenleri paylaşmak istedim. Rabbim İnşallah bu dersleri hakîkî mânâda hissedip âlem-i âsgarımızda yaşamayı nasip etsin.

***

“İbrahim ‘Ben batıp gidenleri sevmem’ dedi.”

(En’âm Sûresi, 6:76)

“İbrahim Aleyhisselâm’dan sudûr ile, kâinatın zeval ve ölümünü ilân eden na’y-i ‘Lâ ühıbbü’l-âfilîn’ beni ağlattırdı.”

(Sözler, 2004, s. 344)

***

Hz. İbrahim (as) muhakkik bir peygamberdi. Onun içindir ki belki de Üstadımız “Mesleğimiz halîliye olduğu için, meşrebimiz hıllettir” demişti. Yani Risâle-i Nur mesleği, tahkik mesleğidir. Bütün kâinatla dostluk kurmak ve onları Esmâ tecellisi olarak görmek... Bundan dolayıdır ki ondan (as) sudûr eden, yani meydana çıkan, kâinatın zeval ve ölümünü ilân eden na’y-i “Lâ ühıbbü’l-âfilîn”, yani “‘Ben batıp gidenleri sevmem” feryadı, Üstadımızı ağlattığı gibi bizleri de ağlatmalıdır. Maddî gözün ağlamasından daha şiddetli olarak mânevî göz olan basiret gözünün ağlaması, daha derin ve bir o kadar da inletir insanı, ki Üstadımız da bunu yaşayarak yazmıştır. Bütün kâinat fena ve zevâle mahkûm olduğu için onlara bel bağlamamak ve “Ben batıp gidenleri sevmem” diyebilmek...

BAKİ ÇİMİÇ

03.09.2008


YASEMİN’İN İFTAR TENCERESİ

Havuçlu spagetti

MALZEMELER (5 kişilik)

l 1/2 paket spagetti makarna

l 6 su bardağı su

(makarnayı haşlamak için)

l 3/4 çay bardağı sıvıyağ

l 1 adet soğan

l 1 adet patates

l 1 adet havuç

l 1 adet kabak

l 3 diş sarımsak

l 1 adet domates

l 1/2 çorba kaşığı salça

l 3/4 su bardağı kaşar rendesi

l Tuz

HAZIRLANIŞI

Tencereye su alınıp kaynatılır. 1 çorba kaşığı sıvıyağ, tuz ve makarnalar eklenip diriliklerini kaybedene kadar haşlanır. Makarna ateşten alınıp suyu süzülür ve geniş bir kaba alınır.

Bir tavaya sıvıyağ alınıp küp doğranmış soğan ve sarımsak eklenerek pembeleşene kadar kavrulur. Rendelenmiş patates, domates, havuç ve kabak eklenip 2 - 3 dakika kavrulmaya devam edilir. Salça eklenip birkaç dakika daha kavrulur, sebzelerin üzerini iki parmak aşacak kadar sıcak su ve tuz eklenir. Sebzeler yumuşayana kadar pişirilip ateşten alınır.

Sebzeli sos, makarnanın üzerine gezdirilip karıştırılır. Üzerine kaşar rendesi serpilerek servis yapılır. Âfiyet olsun.

YASEMİN DİKMETAŞ

03.09.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır