Süleyman Demirel’in “meşhur bir sorusu” vardı:
- 11 Eylül günü akan kan, ne oldu da 12 Eylül günü duruverdi?
11 Eylül’de “sıkıyönetim vardı.”
Komutanlar “aynı komutanlardı.”
Ama ülkede “oluk oluk kan akıyordu.”
12 Eylül’de ise...
Yine “aynı sıkıyönetim”, yine “aynı komutanlar” ve bıçakla kesilir gibi duruveren kan.
Demirel’in sorusunun yanıtı “Ergenekon’un karanlık tünellerinde gizli.
Bu tünel “öyle bir tünel ki...”
“Ucunu görebilene” aşkolsun.
Ergenekon iddianamesinde, iddianamenin eklerinde “gereksiz pek çok ayrıntı” var.
Bazı “geyik muhabbetleri bile.”
Kimileri “bunları” okuyup, dudak kıvırıyor:
- Hadi canım sen de... Hepsi fasa fiso... Ergenekon denilen şey havagazı... Masal.
Ama iddianamedeki “ayrıntılara” bakıyorsunuz...
“Belgelere” göz atıyorsunuz...
“Tarihli, tanıklı, tutanaklı” dokümanları okuyorsunuz...
“Fasa fiso” gidiyor.
Yerine “planlar, programlar” geliyor.
Hatta “mastır plan.”
“Mastır plana” göre:
* Bir kurmay heyeti oluşturulacak.
* Sanal hükümet kurulacak.
* Siyasi yönlendirmeler yapılacak.
Yine mastır plana göre, Ergenekon’un sahip olduğu imkanlar “bir elma çekirdeği.”
Hedef:
Elma çekirdeğinden bir ağaç, bir orman yaratmak.
Ergenekoncular “çekirdekten orman yapmak isteyen kişiler.”
Bazı şeylere “gülüp geçemiyorsunuz... Deli saçması diyemiyorsunuz... Zira...”
Zira “işin içinde” öyle isimler var ki.
Sabah, 23.8.2008
|