Belli ki...
Memleketin dört bir köşesinde yoğun bir “bomba trafiği” var.
Muhtemelen, önceden “giriş” yapmış malzemeler ile belki de bir yerlerden “çıkış” yapmış olanlar dört koldan hareket halinde.
“Uyuyan bombalar” ın uyanması için...
Memleketi dört koldan dolanması için...
Güngören’den Mersin’e, İzmir’e uzanması için...
Alabildiğince can alması için...
Belli ki “yeni” bir “kurgu” yapılmış.
Tabii ki hep şu var:
Memleketin “bombacı” adayı çok.
“Terör örgütü” malum zaten.
Ancak, “terör örgütü ile mücadele” den de bahseden ve şu sırada mahkemede sanık olan bir “terör örgütü” daha var, malum.
Şimdi abisi de içeri alınan bir suikast zanlısı, “bombacı” mahkum, onun yeni alınan asil abisi, fahri ağabeyleri filan da var.
Tabii ki “El Kaide” ve benzeri ve uzantısı ve heveslisi olabilenler de var.
Sonra, hep akla gelir ya, “yabancılar” var; “yerli” kullansa da, “yabancı niyetler” var.
Komşular var, komşuları işgal edenler var, işgalciyle çarpışanlar var, çarpışanları bombalayanlar var, bombalayanlara bomba koyanlar da var. Bu durumda, memlekette, öyle iç savaşlardan, karşılıklı komplolardan ve komploların tuzağından arınmış hakiki manada “istihbarat” gereği var. Birbirine düşmemiş istihbarat birimlerine ihtiyaç var. O kadar telefon dinlemesi içinde, “suikast ve bomba istihbaratı” yapabilecek kulaklara ihtiyaç var veya kulakların çekilmesi ihtiyacı var.
Ölümüz var...
Yaralımız var...
Sakatımız var...
Acımız, korkumuz, yine de sarılacak hayatımız ve bir ötekimiz var!
Milliyet, 22 Ağustos 2008
|