"Gerçekten" haber verir 21 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Güzergâh yâ Resulallah!

Sabancı Üniversitesinde görevli öğretim üyesi Leyla Neyzi, İskoçya’nın Edinburg Üniversitesi öğretim üyesi Caroline Finkel, Kent Üniversitesi öğretim üyesi Dona Landry, İngiltere’nin Exeter Üniversitesi öğretim üyesi Gerald McLean, Kütahya Belediye Başkanı Mustafa İça’yı makamında ziyaret ederek projeye ilişkin fikir alış verişinde bulundular.

Mustafa İça, kabulünde yaptığı konuşmada, ünlü gezgin Evliya Çelebi’nin doğduğu ve gençlik yıllarını geçirdiği evin metruk durumda olması sebebiyle yıkılarak, aslına uygun şekilde müze yapıldığını söyledi.

Şehirde bugüne kadar tarihe mal olmuş birçok önemli şahsiyetin yaşadığına dikkati çeken İça, en tanınmış kişilerden birinin de ünlü gezgin Evliya Çelebi olduğunu belirtti.

İça, asıl ismi “Derviş Mehmed Zilli” olan Evliya Çelebi’nin, 1611 yılında Kütahya’nın Saray Mahallesi’nde doğduğunu hatırlatarak, dedesi Kara Ahmet Bey’in kabrinin de bulunduğu mahallede, ünlü gezginin yaşadığı ev olarak bilinen yerde faaliyet gösterecek müzenin, şehrin tanıtımına büyük katkı sağlayacağını ifade etti.

Evliya Çelebi’nin eserlerinin kaynak niteliği taşıdığını anlatan İça, “Evliya Çelebi, ‘Seyahatname’ adlı eseriyle, gezdiği yerleri, gördüğü hayat biçimlerini irdelemiştir. Bu eser, bilim dünyasınca halen kaynak olarak gösterilmektedir. Geçmişten günümüze ve geleceğe ışık tutmaktadır. Seyahatnameleri dünya çapında bir belge niteliğindedir” diye konuştu.

“OSMANLI DEVLETİ’NİN

MODA MERKEZİYDİ”

Kütahya’nın 7 bin yıllık tarihe sahip olduğuna işaret eden İça, Dumlupınar Üniversitesinin (DPÜ) Seyitömer’deki höyük kazısıyla çok eskilere dayanan medeniyetin ilk izlerinin ortaya çıkacağını söyledi.

İça, belediye olarak geçmişe sahip çıktıklarını dile getirerek, “Roma döneminden Aizanoi Antik Şehri olan Çavdarhisar ilçesi, açık hava müzesi gibidir. Bizans döneminden kalan Kütahya Kalesi’nin yollarını ve çevresini restore ettirdik. Kütahya’mız, 130 yıl Germiyan Beyliği’nin merkezi olmuştur. Konya’dan sonra Mevlevîhane ikinci olarak Kütahya’da önem kazanmıştır. Kütahya sahip olduğu 27 medrese ile bir şehzadeler kentidir” dedi.

21.08.2008


 

BİR MASAL DİYARIDIR; MARDİN VE MİDYAT

MEDENİYETLER beşiği, dillerin, dinlerin ve san'atın buluşma noktası Mardin, bir dağın tepesinden selâmlıyor gelip geçen yolcuları…

Daracık sokakları yüzyılların şahidi olan bu mistik şehir, en başta tarihî olmak üzere, mimarisi, kültürel yapısı ve sosyal dokusu ile tam anlamıyla bir dünya şehri... Altında akıp giden yemyeşil Mezopotamya’nın bekçisi edasıyla kalenin üzerine sıra sıra dizmiş taş evlerini… Öyle ki hepsi bir inci tanesi sanki ve dile gelmişler de anlatıyorlar bize Mardin’in hikâyesini…

Tarihi MÖ 4500’lere uzanan Mardin (halk arasında “Merdin” deniliyor), Kültür turizmi için Mardin’e gelen Midyat’a uğramadan geçemiyor ki bir yanı eksik kalıyor sanki bütünün, birbirini tamamlıyor bu iç içe iki şehir… Şehir, bu zengin kültürü bütün yozlaşmalara inat hâlâ taşımaya devam ediyor… Şahidi olmak isterseniz bu masal diyarı muhakkak ziyaret edin…

Son zamanlarda Mardin adı geçince Midyat’ın öne çıkmasında “Sıla”, “Kara Duvak” gibi televizyon dizilerinin bu mekânlarda çekilmesinin de büyük payı var elbette. Sinema ve dizi sektörünün yönelimi, bütün dikkatleri buraya topluyor fakat gelin görün ki bu filmlerde yansıtılan şaşalı hayatın izlerinden sokaklarda eser yok. Midyat’ın daracık sokaklarında gezinirken o filmlerin aksine alabildiğine bir mütevazilik sarıyor insanı… Ancak Midyat’taki dizi turizminin yansımaları, sosyolojik açıdan incelenmeye değer boyutlarda. İnsanlar bu dizilerin çekildiği mekânları gezerken adeta mest oluyor, es kaza o sırada çekim yapılıyorsa çekimlerin aksamasına bile sebep olabiliyorlar…

Mardin ve Midyat’ta en ilgi çekici el san'atı elbette ki yapılardaki göz alıcılığı ile dikkat çeken taş işlemeciliği… Neredeyse ölmekte olan bu san'at dalı, turistlerin yoğun ilgisi sebebiyle canlanmaya başlamış denilebilir. Mardin’in diğer el san'atları arasında çanak çömlek yapımı, demircilik, bakırcılık, semercilik, iğne oyaları, boyacılık (sibbeğ), dericilik (dabbağ), el nakışı, tohum iğnesi, yorgancılık, dokumacılık / şal-ü şapik (bir dokuma türü), kilimcilik, halıcılık, semercilik, keçecilik, kakmacılık, semercilik ve sedef işlemeciliği bulunuyor. Bu san'atlardan pek çoğu Mardin’de hayat savaşı veriyor. Mardin ve Midyat’ın telkari san'atı (gümüş işlemeciliği) bilinen en gözde el san'atlarından. Midyat deyince akla meşe, bitim, antepfıstığı gibi ürünler ile kendine has acur ve kavun da geliyor. Ayrıca bir detay daha; dünyanın en kaliteli üzümlerinin yetiştiği bir kavşak noktasında yer alıyor Midyat…

Şehre imzasını atan mekânlar

Mardin ve Midyat, camiler, kiliseler, manastırlar, katedraller ile dinlerin kaynaşma noktası görünümünde, farklı kültürlerin bir arada yaşayabileceklerine dair harika bir örnek… Şehrin inişli çıkışlı daracık sokaklarında gezerken buna adım adım siz de şahit olacaksınız.

Adı “kaleler” anlamına gelen Mardin, yakınında pek çok kale bulunduğu için bu adı almış. En ünlüsü Mardin Kalesi, yüksekliği doğuda 1200 m. batıda 1800 m. olan bir tepe üzerinde bulunuyor. Cami ve ev kalıntılarını kalbinde gizliyor. 12. yy’da Artukoğulları tarafından yapılmış olan uzunluğu ve taş işlemeleriyle dikkat çeken Ulu Cami şehrin siluetini tamamlayan bir san'at şaheseri. Zinciriye Medresesi’nin güneydeki basamaklarla çıkılan taş kapısını görmeden sakın geçmeyin öyle ki bu kapı, taş işçiliğinin doruk noktası. Latifiye ve Şehidiye Camileri, Deyrulzafaran Şeyh Zırrar Camisi, Kasımiye Medresesi, Kırklar Kilisesi, Mar Mihail Kilisesi ve Hıristiyan dünyasının en eski kiliselerinden biri olan Deyrulzafaran Manastırı mutlâka görülmesi gereken yerlerden. Mardin’e 8 kim uzaklıktaki manastırın en önemli özelliği, 4. asırda Hıristiyanlığın dinî merkezi olması…

Mardin’den Midyat’a geçiyoruz. Midyat’ın önemli tarihî yapıları arasında 1915 yılında yapılmış, minaresi Midyat taşından Cevat Paşa Camii, tarihi 1800’lere dayanan tek şerefeli Ulu Camii, 1915 yılında inşa edilmiş tek minareli tek şerefeli H. Abdurrahman Camii, Süryani Kilisesi tarafından Piskoposluk merkezi olarak kullanılan, aynı zamanda adı Mor Gabriel olarak da bilinen temelleri 379 yılında atılmış Deyr-ül Umur Manastırı, 10. asrın izlerini taşıyan Mor Smuni Kilisesi, tarihi 4. asra dayanan Mor Barsavmo Kilisesi, ilçe merkezinin en eski kilisesi olan Mor Aksanoya Kilisesi, en ilgi çekici kiliselerden Mor Sarbel Kilisesi, 1900’lerin başında inşa edilen Protestan Kilisesi, Katolik cemaatine ait olan Meryem Ana Kilisesi, Midyat Hıristiyanlarının merkez mezarlığını da bulunduran Mor Abraham Kilisesi, 6. yüzyılda inşa edilmiş olan Hah Katedrali, yazılı bir kaynak bulundurmamasına rağmen yüksek bir medeniyetin izlerini taşıyan Hah Harabeler-i bulunuyor. Bir dip not daha belirtelim; Midyat’ta Meryem Ana Kilisesi, Deyr-ül Umur Manastırı, Gelüşke Hanı ve kent müzesi en fazla gezilen mekânlar arasında yer alıyor.

Midyat’ta taş işçiliğinin büyülü izleri

Mardin ve Midyat’ı gezerken evlerin içinin, dışının, kapılarının, pencerelerinin, sütunlarının, kemerlerinin, taşın sırrına ermiş ustalar tarafından oya gibi işlenmiş olduğunu görürsünüz. Taşçı geleneğe sıkı sıkıya sarılan Midyatlı ustalardan öğrendiğimize göre evlerin yapımında kullanılan bu taş normal taştan farklı özellikler arz ediyormuş. Kalter taşı ya da katori olarak adlandırılan açık renkli sarımsı bu taş, kolay kesilebilir olmasından dolayı rahat işlenebilir bir yapı sunuyormuş. Evlere sıva malzemesi kullanılmaması dikkat çekici bir özellik. Belli zamanlarda taşları temizlemek için taş kırıntıları kum haline getirilerek duvarlar ovuluyormuş.

Hiçbir evin gölgesinin diğer evin üzerine düşmediği Midyat’taki daracık sokaklar, öyle bir intizam üzerine kurulmuş ki, evler güneş ışınlarının aksi yönde durduklarından dolayı yazın kavurucu sıcağında gölgelikler oluşturuyor. Ayrıca ilginçtir ki sıcak ve soğukta sertleşen taşlar, yazın serin kışın ise sıcak olmasına sebep oluyormuş.

Süslemelere göz attığınızda ise en çok işlenen motiflerin başında karanfiller, burmalar, üzüm salkımları, lâleler ve beyaz güvercinler göze çarpıyor. Midyat evlerinin dışarıya açılan şahin bakışlı gözleri pencereler, iklim şartlarından dolayı küçük tutulsa da göz alıcı bir görünüm sergiliyor.

Midyat’ta son önemlerde taş işlemeciliği turistlerin yoğun ilgisi üzerine yeniden canlanmış, tarihî evler restore edilmeye başlanmış. Sevginin, hoşgörünün ve kardeşlik duygularının taşlara işlendiği özgün bir mimariye sahip olan Midyat’ta önce kaymakamlığın öncülüğünde bir taş atölyesi kurulmuş ardından da kurslar açılmaya başlanmış, şu anda Midyat’ta 8 adet taş işleme atölyesi faaliyetlerini sürdürüyor. Yaz aylarında gelen yoğun siparişleri karşılayamadıklarını belirten atölye yetkilileri, bu sektörün gelişmesinden hayli memnun. Çünkü Midyat’a özgü bu eşsiz san'at, hem varlığını korumaya devam ediyor hem de gittikçe daha çok insan bu san'attan evine ekmek götürüyor.

Sözün özü; her noktası tarihten bir yaprak sunan, san'atla sarmaş dolaş olan, dostluk, kardeşlik ve barış konan Mardin’de ve ruh eşi Midyat’ta gezmek bir bambaşka duygudur… Her şey ölçülü bir biçimde birbirine karışır; en başta ise şaşkınlık, hayranlık ve huzur...

(Kırmızı Beyaz Dergisi Sayı 5,

21.08.2008


 

Aytmatov’un eserleri İpekyolu Festivali’nde

BURSA Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “Uluslararası Bursa İpekyolu Film Festivali” kapsamında “Bozkırın Ozanı” olarak bilinen dünyaca ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un eserlerinden uyarlanan 6 film gösterilecek.

Bursa Büyükşehir Belediyesinden yapılan yazılı açıklamaya göre, bu yıl çok daha zengin film ve etkinlik programıyla, 24 Kasım-4 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek festivalde, 10 Haziranda vefat eden ünlü yazar Cengiz Aytmatov’un eserlerinden uyarlanan, Mikhalkov Konchalovsky’nin yönetmenliğini yaptığı 1996 yapımı “İlk Öğretmenim”, Tolomush Okeyev’in 1975 yapımı “Kızıl Elma”, Bolotbek Shamshiyev’in 1976 yapımı “Beyaz Gemi”, Sergei Urusevsky’nin 1969 yapımı “Elveda Gülsarı”, Bakyt Karagulov’un 1996 yapımı “Boranlı İstasyonu” ve Monica Teuber’in 1994 yapımı “Cemile” adlı filmleri gösterilecek. Festivalde film gösterimlerinin yanı sıra, Kırgızistan’dan yönetmen Bakyt Karagulov, sinema tarihçisi ve eleştirmen Gulnara Abikeyeva ve Türkiye’den araştırmacı Dr. Mustafa Çetin’in konuşmacı olarak katılacağı “Cengiz Aytmatov” konulu bir panel de yapılacak.

21.08.2008


 

Üstad sayfaları, Üstad’ı anlatıyor

MUSTAFA Öztürkçü’nün ‘Üstad sayfaları’ adlı kitabı Erguvan Yayınevinden çıktı. Kitap, Said Nursî üzerine oldukça kapsamlı bir çalışmanın ürünü.

Öztürkçü kitabının önsözünde şu ifadelere yer veriyor: ‘Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerini bütün yönleriyle, bir bütün olarak doğru anlamak lâzımdır diye düşünüyoruz. Onun için söylenen ‘o zamanın büyük bir álimidir.’ ifadesi doğrudur, fakat yeterli değildir. Onu şahsı manevisi itibariyle çok iyi ve hayatının bütün yönleriyle anlamak zorundayız. Daha küçük yaşlarda harika hal ve meziyetleriyle muttasıf olan Bediüzzaman’ın yaşadığı uzun ömrünün bütün sayfaları çok gariplikler ve bir o kadar da hikmetler ve hakikatlerle doludur. Onu anlamaya çalışırken, onun hayatını bütün safhalarıyla ve te’lif ettiği muhteşem eserlerini vicdanınızı hakem yaparak çok iyi ve derinlemesine okumak zorundayız. ”

21.08.2008


 

Pirinç Festivali başlıyor

TOSYA Belediyesinin ev sahipliğinde düzenlenen 11. Kültür ve Pirinç Festivali bugün başlıyor. Dört gün sürecek festivalde ulusal ve yerel birçok faaliyet düzenlenecek.

Tosya Belediye Başkanı Said Gülabacı’nın verdiği bilgiye göre, festivale adını veren pirinç ve pilav yarışmalarının öne çıkacağı etkinliklerde çeşitli yarışmalar düzenlenecek, mahallî ve misafir san'atçılar konserler verecek. Folklor ekibinin yapacağı gösterilerle sürecek festivalde toplu sünnet töreni yapılacak. 24 Ağustos’ta tertiplenecek güreş karşılaşmaları ile sona erecek festival günlerinde çarşı içinde kurulan standlarda çoğunluğu el emeği göz nuru olan mahallî ürünler sergilenecek ve satışa sunulacak. Başkan Gülabacı festivalin gayesini dünyamızın şiddetle ihtiyaç duyduğu sevgi, dostluk ve barışı tesis etmek şeklinde özetledi.

Yeni Asya / Tosya

21.08.2008


 

İshakpaşa Sarayında restorasyona devam

AĞRI Kültür ve Turizm Müdürü Muhsin Bulut, İshak Paşa Sarayı’ndaki restorasyon çalışmalarında, Avrupa ülkelerinde üretilen ve tarihi dokuya zarar vermeyen malzemelerin kullanıldığını belirtti.

Doğubayazıt ilçesinde 1685 yılında Çolak Abdi Paşa tarafından yaptırılan İshak Paşa Sarayı’nda geçen yıl başlatılan restorasyon çalışmaları devam ediyor. Kültür ve Turizm Müdürü Bulut, geçen yıl 3 milyon 580 bin 430 YTL bedelle restorasyonuna başlanan İshak Paşa Sarayı’nda ilk olarak bakır çatıların kaldırıldığını belirterek, bakır çatının yerine zemine zarar vermeyecek cam örtü yapılacağını söyledi.

/ Doğubeyazıt

21.08.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır