|
|
|
GÜL: Barış ve istikrardan yanayız |
Cumhurbaşkanı Gül’e Dışişleri Bakanı Ali Babacan tarafından Kafkasya’daki gelişmelerle ilgili brifing verildi.
Çankaya Köşkü’ndeki brifinge, Dışişleri Bakanı Babacan’ın yanı sıra Dışişleri Müsteşarı Ertuğrul Apakan, Müsteşar Yardımcısı Ünal Çeviköz ve öteki diplomatlar katıldı. Basına kapalı gerçekleşen brifing, yaklaşık 2.5 saat sürdü. Birifingin ardından Çankaya Köşkü’nde, Rusya ile Gürcistan arasında yaşanan çatışmalarla ilgili bir basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Rusya ve Gürcistan’a ateşkes çağrısı yaptı. Gül, ‘’Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine büyük önem veriyoruz’’ dedi.
“Rusya’nın operasyonu durdurduğu ile ilgili açıklama olumlu bir gelişmedir. Umarız bir ateşkese dönüşür” diyen Cumhurbaşkanı Gül, İki taraf da daha fazla kan dökülmemesi konusunda tititz davranmalıdır. Türkiye, AGİT ve Avrupa Birliği’nin görüşünü desteklemektedir” dedi.
Türkiye’nin insani yardım konusunda da hassas davrandığını belirten Gül şöyle devam etti: “Tiflis’e insani yardım başladı. Bu yönde adımlar sürecek. Türkiye barışın tesisi için girişimleri sürdürecek. Türkiye Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne büyük önem vermektedir. Buna herkes saygı duymalıdır. Türkiye bölgesinde barış ve istikrar olması için üzerine düşen rolü oynayacaktır. Bu çalışmalar devam edecektir. Türkiye bölgede daima güçlü ve istikrarlı olmalıdır. Kafkasya’da barış sürecinin destekleneceği bir platform oluşturmalı. Boru hatlarında sorun yok. Bunları kimsenin hedef alması sözkonusu değildir. Sorunlar barışçıl yerlerden çözülmelidir. Herkes buna dikkat etmelidir. Türk diplomasisi üzerine düşen görevi her zaman yerine getirecektir.”
|
13.08.2008
|
|
|
Tersane ölümleri tedbirsizlikten |
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayımlanan çalışmada, Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde yaşanan sorunların temelinde alan darlığı, fazla çalışma, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin yeterli olmayışı yer aldığı belirtildi. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Tuzla tersanelerinde son bir yıl içinde yaşanan işçi ölümlerinin hiç bir biçimde “kaza” olarak nitelenemeyeceğini söyledi.
ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayımlanan çalışmada, Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde yaşanan sorunların temelinde alan darlığı, fazla çalışma, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin yeterli olmayışı, kayıt dışılık, alt işverenlik sistemindeki problemler, işçilerin meslekî eğitimlerinin yetersizliği, korunma kültüründeki eksikliklerin yer aldığı belirtildi. Alınan bilgiye göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde yaşanan iş kazalarıyla ilgili ‘’Tersaneler ve Tuzla Gerçeği’’ konulu bir çalışma hazırladı. Çalışmada yer alan bilgilere göre, 1982 yılından 2000 yılına kadar yaklaşık yüzde 15 kapasite ile çalışan Türkiye’deki tersanelerin üretimleri ve sayılarında, dünyada talep patlamasının yaşandığı 2002 yılından itibaren çok büyük artışlar yaşandı. 2003 yılından bu yana dünya gemi inşa sanayi yüzde 89 büyüme gösterirken, Türkiye’de bu oran yüzde 360 olarak gerçekleşti. Türkiye’de halen 46’sı Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde olmak üzere 86 tersane faaliyet gösteriyor. Bölgede, Haziran ayı itibarıyla 480 alt işveren bulunuyor. Bu sayı, işin durumuna göre değişirken 2002’den önce bölgede alt işverenliğe rastlanmıyor. Bölgede faaliyet gösteren alt ve asıl işverenler bünyesinde halen 23 bin 680 kişi istihdam ediliyor. Bu sayı 2002’den önce 5 bin civarındaydı. İşçilerin 5 bin 180’i asıl işverene bağlı olarak çalışırken, 18 bin 500’ü alt işverenlerde istihdam ediliyor.
|
13.08.2008
|
|
|
Tuzla, her şeyiyle ölüm kokuyor |
TUZLA tersaneler bölgesinde meydana gelen iş kazasında 3 kişinin ölmesi, 12 kişinin de yaralanmasına sendikalardan tepki yağıyor.
HAK-İŞ, DİSK ve KESK gibi büyük işçi örgütleri, yetkililere adeta ateş püskürdü.
Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Salim Uslu, Erzincan’ın Kemah ilçesi kırsalında askeri aracın geçişi sırasında uzaktan kumandalı mayının patlatılması sonucu askerlerin şehit olması ve Tuzla’da meydana gelen iş kazasında işçilerin ölmeleri dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Şehit askerlere ve vefat eden işçilere Allah’tan rahmet dileyen Uslu, yakınlarına başsağlığı, yaralılara da ‘’geçmiş olsun’’ dileklerini iletti.
Uslu, ‘’Bu iki olay da göstermektedir ki Türkiye’de terör ve iş kazaları canımızı yakmaya devam etmekte ve en önemli gündem maddelerimizi oluşturmaktadır’’ dedi. Yönünü AB’ye ve çağdaşlaşmaya çevirmiş Türkiye’de, iş kazalarının hâlâ çalışma hayatının en önemli gündem maddelerinden birisini oluşturmasının kabul edilemeyeceğini belirten Uslu, şunları kaydetti: ’’Yaşananlar göstermektedir ki mevzuatımızı ne kadar iyileştirirsek iyileştirelim, uygulama noktasında yaşanacak en ufak bir eksiklik, ihmal, zaaf ve zayıflık, büyük bir felâketle sonuçlanmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği konusundaki ihmallerin, eksikliklerin ve hataların faturası doğrudan ölümdür. Yaşanan bu elim olay bunu bir kez daha göstermiştir. İş kazalarıyla bir gün madende, bir gün tersanede, bir gün kimya fabrikasında, bir gün tekstil fabrikasında karşılaşıyoruz. Tıpkı bugün Tuzla’da olduğu gibi. Zaten Tuzla her şeyiyle ölüm kokmaktadır. İşçilerin herhangi bir şekilde kobay olarak kullanılması kabul edilemez. İş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli önlemler alınmadığı, denetim zaafı giderilmediği, cezalar caydırıcı olmadığı sürece bu tür kazaların gündemimizden hiç düşmeyeceği bugünkü olayla bir kez daha ortaya çıkmıştır. İşçilerin canı pahasına çalışmasının önüne geçilmelidir.’’
“Girişimlerimiz dikkate alınmadı”
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Tuzla tersanelerindeki iş kazalarının son bulması için yaptıkları girişim ve çözüm önerilerinin dikkate alınmadığını savunarak, ‘’Bu önlemler ele alınmadan ve güvenceye kavuşturulmadan ölümlerin sonunun gelmeyeceği açık ve nettir’’ dedi.
Süleyman Çelebi, yaptığı yazılı açıklamada, tersanelerdeki iş kazalarının devam ettiğini belirterek, 5 Ağustos’ta çıkan yangın sonucu bir kişinin ölümünün üzerinden daha bir hafta geçmeden, bugün yaşanan kaza sonucunda 3 işçinin vefat ettiğini, onlarca işçinin yaralandığını kaydetti.
‘’Tuzla’da yaşanan iş cinayetlerinin son bulması için yaptığımız girişimler dikkate alınmadığı gibi çözüm önerilerimiz de bugüne kadar hep kulak arkası edildi’’ diyen Çelebi, bunun sonucunda faturanın, olağanüstü şartlarda güvencesiz ve güvenliksiz çalışmak zorunda bırakılan işçilere kesildiğini savundu.
Hükümetin gerekli tedbirlerin alınması konusunda yaptırım uygulamak yerine, işçileri ve DİSK’e bağlı Limter-İş sendikasını suçladığını öne süren Çelebi, sosyal tarafların ve konunun uzmanı akademisyenlerin yer alacağı bir sektörel İzleme Kurulunun oluşturulamamasının da kazaların önüne geçilememesinde etkisi olduğunu iddia etti.
Çelebi, şu görüşlere yer verdi: ’’Bir kez daha yineliyoruz; tersanelerde, Ağır ve Tehlikeli İş Kolu Yönetmeliği uygulanmalıdır. Günlük çalışma saati 7,5 saat olarak acilen hayata geçirilmeli; mola, dinlenme ve tatiller uygulanmalıdır. Sigortalar, ücretlerin ödenmesi, ana firma tarafından güvence edilmeli. Sağlıklı barınma evleri, soyunma dolapları, iş koluna uygun kaliteli yemek verilmeli. Revir, doktor ve ambulans gibi sağlık hizmetleri sağlanmalıdır. Bütün tersanelerde temsilcilik açma olanağı sağlanmalıdır. Sendikal baskılara son verilmeli, sendikalaşmanın önündeki engeller ivedi olarak kaldırılmalıdır. Taşeronluk sistemi kaldırılmalıdır. Hem Türkiye hem de sektör bazında, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği İzleme Kurulu oluşturulmalıdır. Bu kurulda hükümet, sendika, işveren, ilgili meslek örgütleri ve konuyla ilgili akademisyenler temsil edilmelidir. Bu tedbirler ele alınmadan ve güvenceye kavuşturulmadan bir yere varılamayacağı, ölümlerin sonunun gelmeyeceği açık ve nettir.’’
Bu olay artık bardağı taşıran son damla oldu
KASK KESK Genel Başkanı Sami Evren, ‘’Yaşanan facianın boyutları ve olayın meydana geliş biçimi, ölümlerin kaza değil, tam anlamıyla bir cinayet olduğunu göstermektedir’’ dedi. Evren, yaptığı yazılı açıklamada, Tuzla’da daha önce de ölümlerin yaşandığı bir tersanede tüm uyarılara rağmen gereken tedbirlerin alınmadığını, işçilerin hayatına hiçbir değer verilmediğinin gösterildiğini kaydetti. ‘’İşçilerin filikaya birer kum torbası gibi doldurulduğunu ve filikanın devrilmesiyle büyük bir katliâm yaşandığını’’ ifade eden Evren, şunları kaydetti: ’’Yaşanan facianın boyutları ve olayın meydana geliş biçimi, ölümlerin kaza değil tam anlamıyla bir cinayet olduğunu göstermektedir. Bu olay artık bardağı taşıran son damladır. Bugüne kadar yaşanan iş cinayetlerinin tüm sorumluları yargı önüne çıkartılmalıdır. Konuya duyarsız kalan ve gereken tedbirleri almayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı derhal istifa etmelidir.’’
Kimi iş yerlerinde insan hayatı hiçe sayılıyor
TÜRKİŞ Genel Başkanı Mustafa Kumlu, ‘’dün Tuzla tersanelerinde meydana gelen, 3 işçinin öldüğü kazanın, kimi iş yerlerinde insan hayatının hiçe sayılabildiğinin en çarpıcı göstergesi olduğunu’’ ifade etti. Kumlu, yaptığı yazılı açıklamada, Tuzla’da yaşanan trajedilerin son bulması için uyarılarını ve çözüm önerilerini her fırsatta dile getirdiklerini belirterek, buna karşın ‘’cinayeti andıran’’ can kayıplarının hala devam etmesinin Türkiye’deki çalışma standartları açısından endişe verici olduğunu savundu. Mustafa Kumlu, şunları kaydetti: ‘’Kaza, kimi iş yerlerinde insan hayatının hiçe sayılabildiğinin en çarpıcı göstergesi olmuştur. Çalışma ilişkilerindeki esas faktör, her şeyden önce işçinin can güvenliğidir. Buna uygun davranmak, yasaların ötesinde ahlaki, insani bir görevdir. Tuzla’da dün yaşanan trajedi, yeni ölümlerin yaşanmaması için başta işverenler olmak üzere ilgili her kesime son bir ders olmalıdır.’’
|
/ Ankara-İstanbul
13.08.2008
|
|
|
Şehitlere son görev |
Erzincan’ın Kemah ilçesi kırsalında teröristlerce yola döşenen mayının askeri aracın geçişi sırasında patlaması sonucu şehit olan 9 askerin cenazeleri, Erzincan Askerî Hastanesinde düzenlenen törenin ardından memleketlerine gönderildi. Şehit yakınlarının tabutların başına gittiği sırada törene katılanlar da gözyaşlarını tutamadı. Törenin sonunda ambulanslara konulan şehit cenazeleri törene katılanlar tarafından askerî hava alanına uğurlandı.
Erzincan’ın Kemah ilçesi kırsalında teröristlerce yola döşenen mayının askeri aracın geçişi sırasında patlaması sonucu şehit olan 9 askerin cenazeleri, Erzincan Askeri Hastanesinde düzenlenen törenin ardından memleketlerine gönderildi.
Törende şehitler için dua eden Terzibaba Camisi İmamı Birol Akçay ise ‘’Şehitleri tabutlarına yerleştirirken yüzlerinde şehit olmanın verdiği gururu gördüm’’ diye konuştu. Akçay, vatanın, milletin bütünlüğüne kast edenlerin karşılarında kahraman Mehmetçiği bulacağını belirtti. Hastane bahçesindeki tören, şehitler Kurmay Yarbay Miktat Şamdancı, Jandarma Uzman Çavuşlar Gökhan Kuvat, Selim Kabataş ile erler Barış Demir, Önder Muratoğlu, Abdurrahman Bolat, Aydın Emer, Adem Bilaloğlu ve Murat Atsen’in cenazelerinin askerlerin omuzlarında hastane bahçesine getirilmesi ile başladı.
3. Ordu Komutanlığı Protokol Subayı Binbaşı Adnan Bardakçı, törende yaptığı konuşmada, terör örgütünün son çırpınışlarını yaşadığını söyledi. Teröristlerin, Mehmetçiğin azmi ve cesareti karşısında mağlup olacağını ifade eden Bardakçı, ‘’Şehitlerimizin dökülen kanları bizlere terör örgütü ile mücadele azminde yeni güç verdi’’ dedi.
“OĞLUM BAK BABAN GELDİ”
Konuşmaların ve dua okunmasının ardından törene katılan şehit Kurmay Yarbay Şamdancı’nın eşi Emine Şamdancı, 22 aylık oğlu Tahsin Behiç Şamdancı, Kayınpederi Ali Türkmen ve Kayınvalidesi Elif Türkmen şehit yarbayın tabutunun başına gitti. Şehit yarbayın eşi, oğluna babasının fotoğrafını göstererek ‘’Oğlum bak baban geldi. Baban cennete gitti, seni oradan görüyor’’ diyerek göz yaşı döktü. Törene katılan Şehit Uzman Çavuş Gökhan Kuvat’ın kardeşi Erhan Kuvat ise kendisinin polis olduğunu belirterek, ‘’merak etme kardeşin polis, Güneydoğu’ya gidecek’’ dedi. Şehit yakınlarının tabutların başına gittiği sırada törene katılanlar da gözyaşlarını tutamadı. Törende duygulanan gazetecilerden bazıları da gözyaşları arasında görevlerine devam ettiler.
Törene İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk, Erzincan Valisi Ali Güngör, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal, subaylar, astsubaylar ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Törenin sonunda ambulanslara konulan şehit cenazeleri törene katılanlar tarafından askeri hava alanına uğurlandı. Şehitlerin cenazelerinin askeri uçakla memleketlerine gönderildiği bildirildi. Erzincan’ın Kemah ilçesi kırsalında önceki gün askeri aracın geçişi sırasında teröristlerce döşenen mayının patlaması üzerine 9 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 2 güvenlik görevlisi de yaralanmıştı.
MİLLETİMİZİN BAŞI SAĞOLSUN
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, ‘’acı bir olay yaşıyoruz. Milletimizin başı sağ olsun. Şehitlerimizi defnedilecekleri memleketlerine uğurlamaya geldik’’ diye konuştu. Bakan Atalay, mayının patlaması ile ilgili olarak, bölgede operasyonların devam ettiğini belirtti. Atalay, ‘’Bölgede yoğun çalışmalar var. Çevre taramaları ve operasyonlar devam ediyor. Faillerin bulunacağına inanıyoruz’’ dedi.
ŞEHİT AİLELERİNİN EVLERİNDE YAS VAR
Erzincan’ın Kemah ilçesi kırsalında askeri aracın geçişi sırasında, teröristlerin önceden yola döşediği mayının patlatılması sonucu şehit olan Jandarma Er Abdullah Aydın Emer’in, 15 gün önce İstanbul’dan Adana’ya taşınan ailesinin evinde büyük üzüntü yaşanıyor. Terhisine 95 gün kala şehit olan Abdullah Aydın Emer’in, askere gitmek için Kocaeli Üniversitesi İşletme Fakültesi’ndeki öğrenimini 1. sınıftan bıraktığı belirtilirken, Adana’daki evini ise hiç görmediği öğrenildi. Türk Telekom Yüreğir İşletme Müdürlüğü’nde çalıştığını ve yaklaşık 15 gün önce İstanbul Pendik’ten Adana’ya tayin olduğunu belirten baba İsmail Emer, oğlunun şehit olduğu haberini televizyondan öğrendiğini söyledi. Oğlu ile en son Pazar günü telefonda görüştüğünü ve moralinin çok yüksek olduğunu belirten Emer, ‘’Oğlum askerliği çok seviyordu. Sanki asker olarak doğmuştu. Pazar günü görüştüğümüzde, yeni adresimizi verdim ve karakola bildirmesini istedim. Adana’daki evini bile göremeden şehit oldu. Vatan sağolsun’’ dedi.
|
/ Erzincan
13.08.2008
|
|
|
Yaralı Yüzbaşı Tankül, Ankara’ya gönderildi |
Erzincan’ın Kemah ilçesinde önceki gün meydana gelen mayınlı saldırıda yaralanan ve tedavisi Erzincan Devlet Hastanesi’nde sürdürülen Yüzbaşı Yılmaz Tankül, askeri uçakla Ankara’ya gönderildi.
Ankara’dan gelen doktorlar tarafından tedavi gördüğü Erzincan Devlet Hastanesinde kontrolleri yapılan Yüzbaşı Tankül, Sağlık Bakanlığına ait ambulansla, Erzincan’daki askeri havaalanına getirildi. Durumunun ciddiyetinden dolayı büyük dikkatle taşınan Tankül, daha sonra askeri uçakla Ankara’ya gönderildi. Erzincan’ın Kemah ilçesi kırsalında askeri aracın geçişi sırasında teröristlerce döşenen mayının patlaması üzerine 9 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 2 güvenlik görevlisi de yaralanmıştı.
|
13.08.2008
|
|
|
Şehit Kurmay Yarbay geçici görevle gelmişti |
Terörİstlerİn önceden yola döşediği mayının patlatılması sonucu şehit olan Kara Pilot Kurmay Yarbay Miktad Şamdancı’nın (40) Kars’ta görev yaptığı ve birkaç gün önce 20 günlük geçici görevle bölgeye gittiği öğrenildi.
Acı haberi, Ankara’nın Kalecik ilçesi Şenyurt mahallesindeki evlerinde öğrenen Kara Pilot Kurmay Yarbay Miktad Şamdancı’nın babası Mehmet Süleyman ve annesi Ümran Şamdancı, sinir krizi geçirdiler. Olayı televizyondan öğrenerek Şamdancı ailesinin yanına koşan yakınları, gözyaşlarına boğuldular. Evli ve 22 aylık Tahsin Meriç isimli bir çocuk babası olan şehit Şamdancı’nın, helikopter pilotu olarak Kars’ta görev yaptığını belirten ailesi, oğullarının birkaç gün önce 20 günlük geçici görevle Erzincan’a ‘’eğitmen’’ olarak gittiğini söyledi.
|
13.08.2008
|
|
|
Terörün son çırpınışları |
2. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız, Kemah’taki mayın patlaması ile ilgili olarak, ‘’Örgüt mensupları her geçen gün başarılı olamayacağını daha net bir durumda anlamıştır. Bu bir gerçektir. Ancak bu gerçek bizim şu anki acımızı hafifletmeyecektir’’ dedi.
Yüksek Askeri Şura kararları çerçevesinde Genelkurmay 2. Başkanlığına atanan Orgeneral Hasan Iğsız, Malatya Valisi Halil İbrahim Daşöz’e yaptığı veda ziyaretinde gazetecilerin Kemah’taki mayın patlamasına ilişkin sorularını cevapladı. Terör örgütünün çok ciddi bir sıkıntı içinde kendine çıkış yolu aradığını ifade eden Orgeneral Iğsız, şöyle konuştu: ‘’Benim size ilk olarak söyleyeceğim şey, bu konuda yaşadığımız acı ve üzüntüdür. Başka hiç bir şey bu acı ve üzüntüyü ortadan kaldıramaz. Hatta size şu gerçeği ifade etmek istiyorum; örgüt çok ciddi bir sıkıntı içinde kendine çıkış yolu arıyor. Bu eylem onlar için bir çıkış yolu değildir. Örgüt mensupları her geçen gün başarılı olamayacağını daha net bir durumda anlamıştır. Bu bir gerçektir. Ancak bu gerçek bizim şu anki acımızı hafifletmeyecektir.’’
|
13.08.2008
|
|
|
Sarıyazı köylüleri: Büyük üzüntü içindeyiz |
Erzincan’ın Kemah ilçesine bağlı Sarıyazı köylüleri, köylerinden dönen 9 askerin mayınlı saldırı sonucu şehit olmasından büyük üzüntü duyuyor.
Köylerine gelen askerlere çay ikram ettiğini ve onlarla bir süre görüştüğünü anlatan Dursun Özçiçek, ‘’Komutanlarımız da bize bu olayı sordular. Yaşadıklarımızı tek tek anlattık. Pazar günü teröristlerin gelişini, ekmek alışlarını anlattık’’ diye konuştu. Bombalı saldırının haberini aldığında büyük üzüntü yaşadıklarını anlatan Özçiçek, ‘’Onlar benim de çocuklarımdı. Büyük üzüntü içindeyiz’’ diye konuştu. Köye gelen askerlere pazar akşamı yaşadığı olayı anlattığını belirten Hüseyin Dirican da askerlerin şehit olmasının, kendilerini yaraladığını ifade etti. Dirican, ‘’Bu bayrağın altında yaşıyoruz. Devletimizin yanındayız’’ dedi.
|
13.08.2008
|
|
|
Ergenekoncular “terör seti” oluşturacaktı |
Ergenekon iddianamesinde yer alan bilgilere göre Ergenekoncular, Avrupa, Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasında “terör seti” oluşturacaktı.
Bunun için “gizli amacının” PKK’nın yayın organı MED TV’ye alternatif olduğunun belirtildiği Ulusal tv kanalının kurulduğu ortaya çıktı.
İddianamenin 141. klasöründe yer alan bilgiye göre Veli Küçük ve Ümit Oğuztan’ın gözaltına alınması sırasında ele geçen 2000 tarihli “Ulusal Medya 2001” isimli dökümanda Ergenekoncuların “Ulusal Medya” oluşturma gayreti içine girdiği ortaya çıktı: “Cumhuriyet gazetesi, oluşturulması zorunlu “Ulusal Medya”nın yazılı yayın kanadını oluşturmaya uygun bir isimdir. Görsel yayın kanadını ise Perinçek grubunun henüz emekle dönemindeki “Ulusal Tv” oluşturabilir.
“Perinçek grubu tarafından kurulan Ulusal Tv’nin gerçekte güzlü tutulan kuruluş amacı, PKK’nın yayın organı Medya TV (MEDTV)’ ye alternatif bir televizyon yayıncılığının Avrupa, Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasına hakim olabilmesidir. Bu yöntemle Türkiye’deki Kürt kökenliler İşçi Partisi ekseninde toplanacak, Kuzey Irak ve Kafkas bölgelerinde dağınık halde bulunan Kürt kökenliler ise; Batı karşıtı terör grupları olarak Kuzey Irak topraklarında (Türkiye’ye sınır bölgelerde) konuşlandırılacaktır. Böylece Asya’ya açılan kapı eşiğinde ABD’nin önünde Ortadoğu eksenli bir terör seti oluşturulacaktır. Arzulanan hedefe varılabilmesi için ise; en güçlü ve yasal propaganda silâhı olan televizyon yayıncılığıdır.”
Aynı dokümanda Cumhuriyet gazetesi ve İlhan Selçuk ile de ilginç değerlendirmeler yer aldı. Buna göre, “Cumhuriyet gazetesi misyonunu tamamladı. Gazete İlhan Selçuk’un elinde can çekişiyor.”
|
İBRAHİM DOĞRU
/ Ankara
13.08.2008
|
|
|
Kuva-yı Milliye’ciler Atatürk üzerinden çıkar sağlamış |
Ergenekon soruşturmasının ek 83. klasöründen çıkan telefon konuşması kaydına göre Kuvayı Milliye adıyla bilinen ulusalcı kurumun yöneticileri arasındaki telefon konuşmasında ilginç diyalogların yaşındığı ortaya çıktı.
Tepki toplayan konuşmada söz konusu kişilerin Atatürk adını kendi yasadışı işlerini kamufle etmek için kullanmaları gözüküyor. Yaşanan bu gelişmeler sistemin resmi ideolojiye sahip çıkmasının ortaya çıkardığı sorunları bir kez daha gündeme getirdi. Sözkonusu telefon konuşması şu şekilde gerçekleşti: “Hüseyin : Alo, Mehmet Fikri Karadağ: Hüseyin, H.: He baba, M.F.: Kuvay-ı Milliye Atatürk Müzesi diye oraya bir kâğıda bir şey yazdırın, o bizim eski çerçevelerden bir tanesine koyun cama, asın kenara., H.: Tamam, M.F.: Oraya bir hikâye yazdırın şeye: Dersiniz, Atatürk Kuvay-ı Milliye şey Misak-ı Milli Kararlarını bu binada almıştır., H.: Tamam baba., M.F.: Atatürk Misak-ı Milli Kararlarını bu binada almıştır diye o şeyin altına da yazın asın dışarıya., H.: Tamam baba oldu., M.F.: O dediğin oyunu oynayalım o zaman.. H.: Tamam babacım.. , M.F.: Hadi koçum gözlerinden öptüm. H.: Sağol.”
|
Faruk Saim Akhan
/ İstanbul
13.08.2008
|
|
|
İşçi sayısı katlanarak artıyor |
TUZLA Tersaneler Bölgesi’ndeki tersaneler, 979 bin 122 metrekare açık ve 300 bin 592 metrekare kapalı alan olmak üzere toplam 1 milyon 279 bin 714 metrekare alanda faaliyet gösteriyor.
Bölgede tersanelerin kurulu olduğu alanlar 2 bin 126 metrekare ile 196 bin 376 metrekare arasında değişiyor. Buna karşın, gemi siparişlerinde dünya sıralamasında ilk üçte yer alan Güney Kore’de sadece bir tersanenin kapladığı alan ortalama 500 bin metrekareye karşılık geliyor. Çalışmada, böylesine yetersiz ve dar bir alanda yapılan yoğun çalışmanın, işçi sayısı her geçen gün katlanarak artarken, tersane iş yerlerinde düzenli bir çalışma ortamının sağlanmasını ve iş sağlığı ve güvenliği yönünden gerekli tedbirlerin alınmasını zorlaştırdığı, riskli çalışma ortamlarının oluşmasına sebep olduğu belirtiliyor. Öte yandan, tersanelerde, yüksek talep ve siparişlerin iyi bir planlama yapılmadan alınması sebebiyle çok yoğun çalışma yapılıyor. Üretimin hızlandırılması için de işlerin büyük kısmı alt işverenler marifetiyle yürütülüyor. Hatta aynı tersanede aynı işi yapan birden çok alt işveren bulunuyor. Bu durum, iş organizasyonunun sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin alınması ve sürekliliğinin sağlanması açısından zorluklar oluşturuyor, iş yerlerinde gözetim, denetim ve iş disiplini sağlanmasını güçleştiriyor. İşletme belgesi bulunmayan 18 iş yerinin, 27 Mayıs 2008’de ruhsat durumlarının yeniden değerlendirilmesi amacıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına bildirildiği bilgisine yer verilen çalışmada, bu yazı üzerine harekete geçen belediyenin, bahse konu tersanelere eksikliklerini gidermek üzere 20 ile 90 gün arasında değişen süreler verdiği kaydedildi. Çalışmada, ‘’Tüm bunlara karşın, tablonun bütününü görmeden yapılan haksız ithamları kabullenmek mümkün değildir. Çünkü bakanlığımızın yetkisi dahilinde olup da yapmadığı hiçbir görev bulunmamaktadır’’ denildi.
|
13.08.2008
|
|
|
Tersanelerin kapatılma sebepleri ortaya çıktı |
TEFTİŞLER neticesinde bazı tersanelere bu yıl içinde kapatma cezaları verildiği anımsatılan çalışmada, kapatma gerekçeleri şöyle sıralandı:
-Bazı vinçlerin yük kancalarında emniyet mandalı vb. düzeneklerin yokluğu 1- Yalıtımı bozuk elektrik kablolarının mevcudiyeti 2- Bazı menhollerin (gemi bölmeleri) kapaklarının açık olması 3- Taşlama motorlarının koruyucusunun bulunmaması 4- Gemiye LPG gazı almak için kullanılan hortumların bağlantı noktalarında gaz kesme sisteminin bulunmaması 5- Emniyet mesafelerinin standartlarda olmayışı 6- Elektrik teması, yüksekten düşme, basınç artışı, patlama ve parlama tehlikelerinin mevcudiyeti vs.
|
13.08.2008
|
|
|
Tersanelerde en çok rastlanan eksiklikler |
ÇALIŞMAYA göre, bakanlık müfettişlerinin yaptıkları denetimlerde en çok rastlanan eksiklikler ise şöyle:
1- Risk değerlendirmesi yapılmaması 2- İş yerlerinde eğitim planı/programı yapılmaması ve yıllık eğitim programının uygulanmaması 3- Meslek hastalığına yol açabilecek işlerde çalışan işçilerin sağlık kontrolünün yapılmaması 4- İş yerlerinde yangın ekibi kurulmaması ve yangın tahliye tatbikatının yapılmaması 5- Kaldırma araçlarının peri-yodik kontrollerinin yaptırılmaması 6- Elektrik tesisatının ve topraklama tesisatının kontrolünün yaptırılmaması 7- Seyyar elektrik kablolarının dış etkenlere karşı korunmaması 8- Elektrik panolarının zeminlerinin yalıtkan malzemeyle kaplanmaması 9-Kompresörlerin periyodik kontrollerinin yaptırılmaması 10- Kişisel koruyucu donanımlarının kullanılmaması 11- Patlayıcı ortam oluşabilecek alanların sınıflandırılmaması 12- Patlayıcı ortamlarla ilgili risk değerlendirilmesi yapılmaması 13- Patlamadan korunma dokümanı hazırlanmaması 14- Gaz tüplerinin taşınması ve depolanmasında güvenlik tedbirlerinin alınmaması.
|
13.08.2008
|
|
|
Yangınzedelerin yaraları sarılıyor |
Antalya’nın Serik ve Manavgat ilçeleri arasında 31 Temmuzda başlayan ve altıncı gününde kontrol altına alınabilen büyük orman yangınında 77 evin yandığı, iki kişinin öldüğü Serik ilçesine bağlı Karataş Köyünde hayatın yeniden normale dönmesi amacıyla devlet bütün kurumlarıyla köye hizmet götürüyor. Yangından sonra bazı köylülerin evlerinin enkazıda dolaşarak yanmayan veya kullanılabilen eşyalarını topladıkları görüldü.
Antalya’nın Serik ve Manavgat ilçeleri arasında 31 Temmuzda başlayan ve altıncı gününde kontrol altına alınabilen büyük orman yangınında 77 evin yandığı, iki kişinin öldüğü Serik ilçesine bağlı Karataş Köyünde hayatın yeniden normale dönmesi amacıyla devlet bütün kurumlarıyla köye hizmet götürüyor. Antalya-Alanya kara yolunun Aspendos kavşağından, Karataş Köyüne kadar olan yaklaşık 20 kilometrelik köy yolu, resmî plâkalı hizmet araçlarıyla dolu. Hemen her kurumdan görevliler sık sık Karataş Köyüne gelerek, kendi kurumlarının üzerine düşen hizmetleri bir an önce yerine getirmek amacıyla yoğun çaba gösteriyorlar.
OBAKENTTE HAYAT
77 evin yandığı Karataş köyünde Türk Kızılayı 36 konutluk iki ‘’obakent’’ kurdu. Evleri yanan çoğunluğu yaşlı köylüler, obakentlere yerleşti. TEDAŞ Obakent’in elektrik ihtiyacı için hızla elektrik direkleri dikerek, obakente elektrik vermeye başladı. Diğer kurumlar da tuvalet ihtiyacı için geçici kanalizasyon sistemi ve hijyen kurallarına uygun fosseptik çukurları açtı. Çeşitli kuruluşlar obakente üç öğün sıcak yemek ulaştırmaya devam ederken, diğer yandan da gönüllü kuruluşların yiyecek ve giyecek yardımları sürüyor. Obakent sakinlerinin en önemli sorunu sıcak hava. Suntadan yapılan barakaların sıcağı geçirmesi yüzünden köylüler, yanan ormandan kestikleri ağaçlarla barakaların önüne yöre halkının ‘’köşk’’ olarak nitelendirdikleri çardaklar kurmaya başladı.
AFET EVLERİNİ TOKİ YAPACAK
Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü görevlileri de evleri yanan vatandaşlara afet evleri yapılması amacıyla çalışmalara başladı. İlk etapta vatandaşların taleplerini toplayan görevliler, afet evlerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı veya TOKİ tarafından çok kısa süre içinde yapılacağını bildirdi.
AFETZEDELERE PSİKOLOJİK DESTEK
Bu arada, yangından hemen sonra bölgeye Türk Psikiyatri Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği ile Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nın ortaklaşa oluşturduğu ‘’Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birimi’’ ekibi gitti. Orman yangınından zarar gören, evleri yanan, yakınlarını yangında kaybeden köylülerle görüşen görevliler, tıbbî destekte bulundu.
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Araştırma Görevlisi Çetin Özkan, şunları söyledi: ‘’Yangından sonra insanlar olayın şokundaydılar. Öncelikleri barınma sorunlarını çözmekti. Yangından ötürü yoğun travmaya uğrayan, tedavi edilmesi gereken insan yoktu. Yakınlarını kaybedenlerle de görüştük. Zaman zaman bölgeye giderek, afetin psikiyatrik ve psikolojik etkilerini incelemeye devam edeceğiz.’’
|
13.08.2008
|
|
|
Yıldırım düştü, çıkan yangında 7 ev yandı |
Kastamonu’nun Taşköprü ilçesi Dereköy’de, Dikmen mahallesine yıldırım düştü. Çıkan yangında, 7 ev ve 1 mescit tamamıyla yandı.
Önceki akşam başlayan yağmur sırasında Dikmen mahallesindeki Şakir Tekeci’ye ait eve yıldırım düştü. Çıkan yangın, rüzgârın da etkisiyle kısa sürede büyüyerek çevredeki evlere de sıçradı. Yangına Taşköprü Belediyesi, Devrekani Belediyesi, Hanönü Belediyesi itfaiye ekipleri ile Taşköprü, Küre ve Seydiler Orman İşletmelerine ait itfaiye ekipleri müdahale etti. Uzun uğraşların ardından kontrol altına alınan yangında, 7 ev ve 1 mescit yandı. Bölgeye gelerek incelemelerde bulunan Taşköprü Kaymakamı Ayhan Kartlı, şanssız bir olay yaşadıklarını belirterek, can ve mal kaybı olmamasının sevindirici olduğunu söyledi. Kartlı, devletin köylülerin yanında olduğunu ifade ederek, gereken neyse yapılacağını kaydetti.
|
13.08.2008
|
|
|
Van’da modern yanık merkezi açıldı |
VAN’DA Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kurularak, son teknoloji ürünü cihazlarla donatılan yanık tedavi merkezi hizmete açıldı.
Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Öztekin Çıkman, 8 kişilik yoğun bakım ünitesi bulunan merkezde, her hasta için 1 oda tahsis edildiğini söyledi. Yoğun bakım ünitesinde görev yapan personelin, Ankara’da 2 ay boyunca eğitim aldığını anlatan Çıkman, şöyle devam etti: ‘’Daha önce yanık vakalarının tedavisi için hastalar Diyarbakır ve Erzurum’a gitmekteydi. Yanık hastaları, acil müdahale gerektiren hastalardır. Bu sebeple Van’da yanık tedavi merkezi önemli bir ihtiyaçtı.’’ Merkezde 2 genel, 3 plastik, 2 çocuk ve 1 dahiliye uzmanı doktor ile 6 yardımcı sağlık memurunun görev yapacağını bildiren Çıkman, merkezin aynı zamanda bölgedeki Ağrı, Iğdır, Bitlis, Siirt, Hakkâri ve Muş illerine de hizmet vereceğini vurguladı.
|
13.08.2008
|
|
|
İSKİ’YE ait boru patladı, evleri su bastı |
ŞİŞLİ’DE, İSKİ’ye ait su borusunun patlaması sonucu çok sayıda ev ve iş yerini su bastı.
Feriköy Baruthane Caddesi’nde yer alan ve İSKİ’ye ait olan su borusunun henüz tesbit edilemeyen bir sebeple patlaması üzerine çevreye yayılan su, bodrum ya da alt katlarda bulunan çok sayıda ev ve iş yerine doldu. Ev ve iş yerleri sular altında kalan vatandaşların bir bölümü kendi imkânları ile bazıları da itfaiye ekiplerince vidanjörler yardımıyla tahliye edildi. Su borusunun patlamasının etkisiyle caddede asfalt olan yolun bir kısmında yaklaşık bir metre çökme meydana geldiği görüldü. Olaydan zarar gören bazı vatandaşlar, borunun çok büyük bir gürültü ile patladığını ve aynı yerde daha önce de 4-5 sefer su borusunun patlaması dolayısıyla su baskınları yaşandığını anlatarak, yetkililerin duruma çözüm bulmasını istediler
|
13.08.2008
|
|
|
Ankara’da su tüketiminde rekor artış |
ANKARA, Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) Genel Müdürü Kamil Kılıç, ‘’Vatandaşlar su kullanımında tasarruf yapmadıkları için Ankara’da günlük su tüketimi 920 metreküpe yükseldi’’ dedi.
Kılıç, yüz yıkarken dahi en az 2 3 litre su tüketildiğini, bahçe sulamasında ise bu rakamın çok daha yüksek miktarlara ulaştığını söyledi. Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığını ifade eden Kılıç, ‘’Su ve elektrik kaynaklarımız tüm dünyada olduğu gibi bizde de son derece kısıtlı. Barajlardaki rezervler yeterli olmasına rağmen, suyun her zaman ölçülü kullanılması gerekiyor’’ diye konuştu. Yer altı sularının da tüketildiğini belirten Kılıç, ‘’Her dönem yağışa ihtiyacımız var. Yağış olmazsa su sıkıntısı yaşanır, Kızılırmak’tan da su gelmez’’ dedi. Kaçak su kullananlara hapis cezası uygulanması gerektiğini savunan Kılıç, Ankara’ya su sağlayan barajlardaki toplam kullanılabilir su miktarının 91 milyon 887 bin metreküp olduğunu bildirdi.
|
13.08.2008
|
|
|
17 ve 30 Ağustos’ta Vatan Caddesi trafiğe kapatılacak |
30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetler (TSK) Günü faaliyetleri sebebiyle yapılacak tören ve provalar dolayısıyla 17 ve 30 Ağustos tarihlerinde Vatan Caddesi ve bazı yollar geçici olarak trafiğe kapatılacak.
İstanbul Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, 17 Ağustostaki prova kapsamında Topkapı ve Mahmutbey Köprüsü’nden Vatan Caddesi’ne çıkan bütün yollar ile Mahmutbey Köprüsü, Habipler Yolu’nun (Sultançiftliği yolu) 05.00 ile 16.00 saatleri arasında trafiğe kapatılacağı belirtildi. Açıklamada, 30 Ağustos tarihinde de Topkule, Mahmutbey Köprüsü, Vatan Caddesi, Oğuzhan Caddesi, Millet Caddesi, Topkapı, Edirnekapı Kavşağı, Vatan Caddesi kesişim noktası, Mahmutbey Yolu, Topkule ve bu yollara çıkan bütün yolların aynı saatler arasında trafiğe kapatılacağı kaydedildi.
|
13.08.2008
|
|
|
Otopark kapasitesi en yüksek il İstanbul |
TÜRKİYE’NİN en büyük üç şehri arasında otopark kapasitesi en yüksek il İstanbul olarak belirlendi.
İstanbul’da bir otopark yerine ortalama 13, İzmir’de 60, Ankara’da 100 aracın düştüğü belirlendi. İstanbul’da trafiğe çıkan mevcut araç sayısı Mart 2008 itibariyle 2 milyon 514 bin 584’e ulaştığı bildirildi. Otopark yatırımlarına 436 milyon YTL kaynak ayrılırken, yapım aşamasındaki otoparkların tamamlanmasıyla toplam araç kapasitesinin 605 bin 128’e çıkacağı ifade edildi. İstanbul’da bir otopark yerine ortalama 13 aracın düştüğü belirtildi. 4 kişiye 1 araç ortalamasıyla Türkiye’de kişi başına düşen araç sayısında en yüksek illerden olan Ankara merkezde ise 1 milyon 200 bin araç trafikte bulunuyor. Ankara’da 12 bin araç kapasiteli açık ve kapalı otopark mevcut. Araç sayısı ile otopark kapasitesi oranlandığında bir park yerine ortalama 100 araç düşüyor. İzmir’de ise Mayıs ayı sonu itibarıyla merkez ve diğer ilçelerle birlikte trafiğe kayıtlı araç sayısı 854 bin 497. İzmir’deki kapalı otopark kapasitesi toplamı 4 bin 515. Açık alan otopark kapasitesi toplamı ise 6 bin 435. Kapalı otoparkları günde 4-5 bin, açık otoparkları 8 bin-8 bin 500 araç kullanıyor. Bir park yerine düşen araç sayısı ise 60 olarak belirlendi.
|
13.08.2008
|
|
|
İşletmelerin sigara mağduriyeti giderilecek |
TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl, sigara yasağından zarar gördüğünü iddia eden alış veriş merkezlerindeki yerler ile dışardaki benzer yerlerin geçmiş dönemlerindeki cirolarını karşılaştırarak, buna göre bir düzenleme yapabileceklerini söyledi.
Erdöl, yaptığı açıklamada, insan sağlığını olumlu yönde etkileyen uygulamaların çok önemli olduğunu, sigara yasağı uygulamasının da ‘’insan sağlığı aşısı’’ olduğunu belirtti. Bazı alanlarda sigara içilmemesi uygulamasının ülke genelinde büyük bir destek gördüğünü kaydeden Erdöl, ‘’Geldiğimiz nokta umduğumuzdan çok daha iyi. Vatandaşımız kendi sağlığına, çoluk çocuğunun sağlığına daha bilinçli yaklaşıyor. Uygulamaya sahip çıkıyorlar. Elde edilen ilk veriler çok olumlu’’ dedi. Erdöl, sadece alış veriş merkezleriyle ilgili bazı şikâyetler aldıklarını kaydederek, şunları söyledi:
‘’Alış veriş merkezlerindeki kafe ve restoranlar ile dışardaki benzer alanlar arasında haksız rekabet olduğuna yönelik eleştiriler geliyor. Bununla ilgili inceleme yapıyoruz. Acaba geçmişteki cirosuyla şimdiki cirosu nasıl? Bir de dışarıdaki benzer faaliyet gösteren yerlerdeki cirolar nasıl? Bunları karşılaştıracağız. Alış veriş merkezlerindeki işyerlerinin cirosu düşmüş, dışardaki mekânlardaki cirolar artmış ise benzer faaliyette bulunanlar açısından o zaman bir düzeltme yapma ihtiyacı olabilir. Bunu da kendilerine söyledim. Fakat bu asla alış veriş merkezlerinde sigarayı serbest bırakmak değil, dışardakilerin yükümlülüklerinin daha erkene alınması şeklinde olabilir.’’
“KANUN DEĞİŞİKLİĞİ GEREKİYOR”
Bu tür uygulamalar için kanun değişikliğinin gerekli olduğunu anımsatan Erdöl, ‘’Alış veriş merkezlerinde sigara içmeme yasağının ötelenmesi, gevşetilmesi, ertelenmesi asla söz konusu olamaz. Dışardakilerin erkene alınması düşünülebilir. Bu da kanun değişikliği gerektiriyor. Meclis açılmadan bu konuda hiç bir şey yapılamaz’’ diye konuştu. Uygulamayla Türkiye’nin daha dumansız olacağını ve sağlıklı nesiller yetişeceğini ifade eden Erdöl, şöyle konuştu: ‘’Birkaç istatistiki veri, gayri resmî olarak elimize geçti. Sigara satışlarında ilk aylarda zannedildiği kadar ciddî bir düşüş olmadı. Bunun sebebini tam olarak bilemiyoruz. Bazı anketlerde sigara içenlerin oranlarında yüzde 10-20 oranında azalma olduğu gösteriliyor. Sigara satışlarının niye azalmadığı benim kafamda soru işareti. Bunları aydınlatabilmek için 5-6 ay kadar bir zaman ihtiyacımız var. Tam istatistiki verileri söyleyebilmek için biraz erken.’’ Kapalı alanlarda sigara içme yasağı 19 Mayıs 2008’de uygulama konulmuştu. Alış veriş merkezlerindeki kafe ve restoranlar yasak kapsamında bulunurken, bu yasak, caddelerdeki kafe ve restoranlarda 19 Temmuz 2009’da uygulamaya geçecek.
|
13.08.2008
|
|
|
Cumhuriyet yazarı Öcalan hayranı! |
Cumhuriyet gazetesinin çıkardığı Pazar ekinin editörlüğünü yapan Berat Günçıkan, Barışa Rock Festivali’nde gerçekleştirilen söyleşide ilginç sözler sarf etti.
Günçıkan söyleşide, Öcalan’a televizyonlarda ‘çocuk katili’ denilmesine karşı tepkili olduğunu belirtti. Eli kanlı terörist Abdullah Öcalan’ın çocuk katili olmadığını söyleyen Cumhuriyet gazetesi editörü Günçıkan, televizyonlarda bu tip ifadelerin kullanılması karşısında kendini tutamayıp okkalı küfürler savurduğunu anlatıyor. Basının Öcalan için ‘çocuk katili’ şeklinde konuşmasına küfür ettiğinde oğlunun kendisine diklenip, karşı çıktığını aktaran Günçıkan, oğlunun Öcalan için, “Tabiî ki çocuk katili” dediğini söylüyor. Günçıkan, ardından oğlunun odasında Türk Bayrağı bulunduğunu dile getirerek ve şu ifadeleri kullanıyor: “Ama bir gün biliyorum, oğlum o bayrağı indirecek. Hepimizin o bayrakları indirmemiz ve kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor.”
|
Faruk Saim Akhan
/ İstanbul
13.08.2008
|
|
|
Yüzbaşı’nın evinde gergin bekleyiş |
Erzİncan’In Kemah ilçesi kırsalında teröristlerce önceden yola döşenen mayının, askerî aracın geçişi sırasında patlatılması sonucu yaralanan Yüzbaşı Yılmaz Tankül’ün, Afyonkarahisar’ın Yakasenek beldesindeki evinde tedirgin bekleyiş sürüyor.
Yaralı Yüzbaşı’nın 69 yaşındaki babası Mehmet Tankül, oğlunun sağlık durumu ile ilgili gelişmeleri merakla takip ettiklerini söyledi. Şehitlere çok üzüldüğünü ifade eden Tankül, ‘’Terör, tamamen bitirilsin artık’’ dedi.
|
13.08.2008
|
|
|
Cumhurbaşkanı’nın desteğiyle okullu oldu |
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eğitimine destek olunmasını istediği Yadigar Demir, Kilis Anadolu Lisesinde eğitim görecek.
Gaziantepli 17 yaşındaki Yadigar Demir’in hayatı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e mektup yazıp okumak için yardım isteyince değişti. Araban ilçesine bağlı Taşdeğirmen Köyünde yaşayan 12 çocuklu fakir bir ailenin kızı olan Yadigar Demir, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatı üzerine ailesine yapılan yardımlar sonucu Ortaoğretim Kurumları Sınavına (OKS) girdi. İlköğretim eğitimi sırasında ailesini 8 takdirname ve 2 teşekkür alarak sevindiren Yadigar Demir’in okuyamama korkusu, OKS’de elde ettiği başarıyla sona erdi. Sınavda 335 puan alan Yadigar Demir, Kilis Anadolu Lisesinde eğitimini sürdürecek. Ailesinin tarım işçiliği yaptığını söyleyen Yadigar Demir, çok çalışıp buna lâyık olacağını belirtti.
|
13.08.2008
|
|
|
Öğrenciye aşırı burs verilmesi yanlış |
ODTÜ Rektör Danışmanı Prof. Dr. Bilgehan Ögel, üniversitelerin ÖSS’de başarılı olan öğrencilere yüksek miktarlarda burslar vermelerini eleştirdi.
Ögel, yaptığı açıklamada, ODTÜ olarak son 2 yıldır ilk 50’ye giren öğrencilere burs verildiğini, bundan önce ise ilk 100’e girenlere burs sağlandığını anlattı. ‘’Bunu belki ilk 25 ile de sınırlayabiliriz. Çünkü bu konuda fazla rekabetin doğru olmadığını düşünüyoruz’’ diyen Ögel, şöyle konuştu: ‘’Bu konuda rahatsızlığımız var. Karşımızdakinin öğrenci olduğunu, onun psikolojisini unutmamalıyız. Onun psikolojik yapısını daha da önemlisi toplumsal sorumluluk bilincini köreltmemeliyiz. 2000-2500 YTL aylık burs alan, örneğin elektrik-elektronik mühendisliği bölümünde okuyan bir öğrenci, işe girdiği zaman büyük bir olasılıkla 2 bin 500 YTL ile işe başlamayacak, maaşı daha düşük olacak. Belki vardiya mühendisi olacak. Dolayısıyla o kişinin ‘Ben öğrenciyken bile daha fazla burs alıyordum’ demesi doğru değil diye düşünüyoruz. ’’
|
13.08.2008
|
|
|
Trafikte bilânço ağır |
Yurt genelinde 4-11 Ağustos tarihleri arasındaki 233 trafik kazasında, 122 kişi öldü, 711 kişi yaralandı. Alınan bilgilere göre, 4 Ağustos-11 Ağustos 2008 tarihlerinde yurt genelinde toplam 233 trafik kazası oldu.
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ve Trafik Hizmetleri Daire Başkanı Celal Uzunkaya, kazaların büyük bir bölümünün sürücü hatalarından kaynaklandığının altını çizdi. İstatistiklere göre, geçen yıl trafik kazalarında yaklaşık 5 bin kişinin öldüğünü kaydeden Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Celal Uzunkaya, yaptıkları araştırmalarda Kazalardaki toplam ölü sayısı kadar yaralının da hastanelerde vefat ettiğini belirterek, bu rakamın 10 bine ulaştığını vurguladı. Uzunkaya, terör saldırılarına gösterilen tepki ve hassasiyetin, trafik kazalarında ortaya çıkan bu acı tablo karşısında da gösterilmesi gerektiğinin altını çizdi.
|
13.08.2008
|
|
|
Sınır ötesi bayramlaşmada değişiklik |
Türkiye ve Suriye arasındaki bayramlaşma uygulamasında değişiklik yapıldığı bildirildi.
Alınan bilgiye göre, Reyhanlı Kaymakamı Cemalettin Yılmaz, Harim Kaymakamı Talal Merzuk ve öteki yetkililerin Cilvegözü Gümrük Kapısı’nda yaptığı toplantıda aldığı kararla, daha önce Ramazan Bayramı’nda Suriye vatandaşlarının Türkiye’ye gelmesi, Kurban Bayramı’nda da Türk vatandaşların Suriye’ye gitmesi uygulamasında değişiklik yapıldı. Toplantıda alınan kararla, bundan sonra Ramazan Bayramı’nda Türk vatandaşlarının Suriye’de bulunan yakınlarını ziyaret edeceği, Kurban Bayramı’nda da Suriye vatandaşlarının Türkiye’ye gelebileceği kaydedildi.
|
13.08.2008
|
|
|
Konya’ya, bisikletli toplu taşıma teklifi |
ŞEHİR Plancıları Odası Konya Şube Başkanı Mustafa Dolular, toplu ulaşımda kiralık bisiklet kullanılması uygulamasının Konya için ciddî şekilde düşünülmesi gerektiğini söyledi.
Dolular, şunları kaydetti: ‘’Şehir içi ulaşım planlaması yapılırken, maalesef bisikletler neredeyse hiç hesaba katılmıyor. Bazı Avrupa kentlerinde, metro ya da tramvay durakları ile şehir merkezinin belli noktalarında belediyelere ait, bisiklet kiralanabilen bisiklet parkları var. Böylece hem çevre kirlenmediği için insanlar yaz kış temiz hava soluyor, hem gürültü kirliliği olmuyor, hem de insanlar spor yapma imkânına kavuşuyor.’’
|
13.08.2008
|
|
|
Suriye’de evinizde hissedin |
Çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan Suriye, son yıllarda çok sayıda Türk vatandaşı tarafından ziyaret ediliyor. Türkler, Suriye'de adeta kendilerini evlerinde hissediyorlar.
Surİye’nİn başşehri Şam diğer adıyla ‘’Damascus’’ ya da Arapça söylenişiyle ‘’Dimeşk’’, ‘’Dünyanın en eski başşehri’’ sloganıyla, çeşitli milletlerden turistleri ağırlıyor. Şam’ı en çok Türkler, Fransızlar, İspanyollar, İtalyanlar, Almanlar ve Japonlar ziyaret ediyor. Milattan Önce 2000 yılında kurulan Şam, insan yerleşiminin kesintisiz sürdüğü, dünyanın en eski başşehirlerinden biri olmanın yanı sıra, Osmanlı, Roma ve İslâm mimarisinin izlerini de yaşatmaya devam ediyor.
Sadece Şam’da 120 civarında Osmanlı eseri bulunuyor. Bunlar arasında en ünlüleri, Hamidiye Çarşısı, Hicaz Demiryolu İstasyonu ve Süleymaniye Külliyesi...
İSTANBUL’DAKİ KAPALIÇARŞI GİBİ
Osmanlı Padişahlarından Sultan Abdülhamid Han tarafından 1863 yılında Şam’da yaptırılan Hamidiye Çarşısı yapı olarak İstanbul’daki Kapalıçarşı’yı andırıyor. Hamidiye Çarşısı, Türklerin yanı sıra, her milletten turistin başlıca uğrak yerleri arasında bulunuyor. Türk turistler bu çarşıdan daha çok ipek kumaş, kadın giysileri, çeyizlik ve turistik eşya satın alıyor. Yaklaşık bir kilometre uzunluğundaki çarşıda, Suriye parasının yanı sıra, YTL ve Amerikan dolarıyla da alış veriş yapılabiliyor. Bazı satıcılar Türk olduğunu anladıkları turistlere Türkçe, ‘’Hoşgeldin’’, ‘’Nasılsın?’’ diye seslenerek, dükkânlarına dâvet ediyor.
HİCAZ DEMİRYOLU
Türk turistlerin mutlaka görmek istedikleri turistik yapılardan birisi de Hicaz Demiryolu İstasyonu... Bugün bile hayata geçirilmek için çaba sarf edilen Hicaz Demiryolu Projesi’ni ilk olarak Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid ortaya attı ve gerçekleştirdi.
ŞAM’IN EN ESKİ VE GÖRKEMLİ CAMİSİ: EMEVİYE
Turistlerin Şam’da mutlaka gördükleri bir başka eser de Emeviye Camisi. Şehrin en büyük, en eski ve görkemli camisine girişte, görevli Türklerden ücret almıyor. Hıristiyan turistler ise camiyi, ücret ödeyerek gezebiliyor. Kıyafeti uygun olmayan kadın ziyaretçiler ise 5 Suriye Lirası’na kiraladıkları kapüşonlu uzun kıyafeti giyerek camiyi ziyaret edebiliyor. Kilise olarak kullanılmaktayken Şam’ın Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra, 705 yılında Emevi Halifesi Velid bin Abdülmelik tarafından bir kısmı camiye çevrilen bina, sonradan yapılan tadilatlarla genişletildi.
Bazı rivayetlere göre Hz. İsa’nın kıyamete yakın yeryüzüne ineceği ‘’Beyaz Minare’’nin yanı sıra, camide Yahya Peygamber’in kabriyle İmam Hüseyin’in Kerbelâ’da Yezid’in adamları tarafından kesilen ve Şam’a getirilen başının defnedildiği bir bölüm yer alıyor.
İLK ŞEHİT TÜRK HAVACILARI
Emeviye Camisi’nin hemen yanında tarihteki büyük komutanlardan Selahaddin Eyyubi’nin Türbesi bulunuyor. Türbenin avlusunda, 1914 yılında Filistin’de uçakları düşen ve ilk Türk Hava Şehitleri olan Fethi Bey, Sadık Bey ve Nuri Bey’in mezarları da Türkler tarafından mutlaka ziyaret ediliyor.
MİMAR SİNAN’IN KALFALIK DÖNEMİ ESERİ
Suriye seyahatine çıkan Türk turistlerin Şam’daki gezdikleri eserler arasında Osmanlı mimarisinin güzel örneklerinden biri olan Süleymaniye Külliyesi de yer alıyor. Külliye, 1554 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a yaptırıldı. Yalın ve abartısız bir iç mimarî düzene sahip olan ve Mimar Sinan’ın ‘’Kalfalık eserlerimden biridir’’ dediği külliyede, Türk ve diğer yabancı turistler için hediyelik eşya satan küçük dükkânlar bulunuyor. Külliye içinde, 1926 yılında İtalya’da ölen son Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin ile son dönem Osmanlı padişahlarının torunlarından bazılarının mezarları da yer alıyor.
“HALEP’E BİR İKİ”
Suriye’nin Türk sınırına en yakın şehri Halep’e Antakya’nın Cilvegözü ve Kilis’teki Öncüpınar sınır kapılarından ulaşmak çok kolay.
Gaziantep ve Antakya’dan Halep’e günübirlik turlara 50-80 YTL ödeyerek gidilebileceği gibi, her iki sınır kapısından Türk ya da Suriyeli taksiciler tarafından, sıkı bir pazarlıkla 50-60 YTL’ye gitmek bile mümkün.
Türk sınırlarına yaklaşık 60 kilometre mesafede bulunan Halep, aynı zamanda Suriye’nin ikinci büyük, sanayi ve ticaret merkezi... Yaklaşık 4 milyon nüfusa sahip Halep’te, sokakta, çarşıda, hemen her yerde Türkçe konuşanlara rastlanıyor. Halep’teki, büyük bölümü Osmanlı döneminden kalan çarşı, pazar, han ve bedestenler, İstanbul ya da Bursa’daki han ve bedestenlere çok benziyor. Türkiye’den Halep’e turistik ya da ticarî amaçlı giden Türkler, YTL, dolar ya da Suriye lirası kullanarak, ipek kumaşlar, gümüş takılar, kıyafetler, sedef kakmalı hediyelik eşya satın alarak dönüyor.
Halep’teki belli başlı çarşılarda Türkçe, Ermenice ya da Fransızca konuşabilen satıcılar, en fazla Türk turistlere ilgi gösteriyor. Halep’in en eski ve ünlü camisi olan, Osmanlı döneminde birçok kez tamir edilen Zekeriya Camii’nde Yahya Peygamber’in babası Zekeriya Peygamber’in Türbesi de Türkler tarafından ziyaret ediliyor. Türk turistlerin en çok vakit geçirdikleri yer ise sokaklarının uzunluğunun 10 kilometreden fazla olduğu söylenen Halep Kapalı Çarşısı... Çarşı içindeki çok sayıda kervansaray halen dükkân ve imalathane olarak kullanılıyor.
YEMEK KÜLTÜRÜ
Suriye’de, zengin Arap mutfağı turistlerin ilgisini çekiyor. Türk mutfağına çok benzeyen Suriye mutfağında lokantalar, ‘’Halep Kebabı’’ adıyla Adana Kebaba benzer ızgara yemekler sunuyor. Marketlerde de Türk bisküvi ve şekerlemelerin yanı sıra, Türkiye’de üretilen bir çok ürün de yerini alıyor.
|
FOTO: Umut YAVUZ
/ Halep-Şam
13.08.2008
|
|
|
YouTube özgürlüğüne kavuşuyor |
M. Kemal’e hakaret eden muhteva bulundurduğu gerekçesiyle 6 Haziran’dan bu yana kapalı durumda bulunan video paylaşım sitesi YouTube, yerelleşme sayesinde yasaktan kurtuluyor.
Telekomünikasyon Kurumu yetkilileri ve YouTube temsilcileri arasında yapılan görüşmelerde, sitenin Türkiye’ye özgü bir arama motoru kurması kararlaştırıldı. Siteye .tr ya da com.tr uzantılı adreslerden girildiğinde, İnternet Güvenliği Yasası’na göre suç sayılan muhtevaya sahip videolar ayıklanacak. Ayrıca site Türkiye’ye bir temsilcilik açacak ve bundan böyle Türkiye ile YouTube arasındaki hukukî ve idarî işlemler bu vasıtayla yürütülecek.
|
13.08.2008
|
|
|
Ezandan etkilendi, Müslüman oldu |
Amasya’ya gezmek için gelen Fransız turist Marc Bernad Fagot (55), ezan sesinden etkilenerek Müslüman oldu.
Yaklaşık 3 ay önce Amasya’ya gelen Fransız turist Marc Bernad Fagot, Amasya Müftülüğü’nde düzenlenen ihtida töreniyle Müslümanlığı kabul etti. Amasya Müftüsü Selami Emen, Müslüman olan Fagot’u kutlayarak, kendisine Kur’ân-ı Kerim ve dinî muhtevalı kitaplar verdi. Halil İbrahim adını alan Marc Bernad Fagot, ‘’Bugüne kadar Marc idim ama bundan sonra Halil İbrahim oldum. Uzun süredir Müslüman olmayı istiyordum. Birçok Müslüman ülke gezdim. İnsanları cana yakın ve sıcakkanlı. Kendimi bu ülkelerde hem güvende hem de mutlu hissettim. Amasya’da duyduğum ezan sesinden ve okunan Kur'Sân’dan çok etkilendim. Bu sebeple Müslüman oldum’’ dedi.
|
13.08.2008
|
|
|
Florida Müslümanları sosyalleşiyor |
Geçtiğimiz gün Florida’nın başşehrinde toplanan bölgenin Müslüman liderleri Müslümanların sosyal hayata entegrasyonunu tartıştılar.
Amerika İslâmî İlişkiler Meclisi Başkanı Altaf Ali, “Biz insanları sosyal hayata katılmaları konusunda cesaretlendirmeye çalışıyoruz” dedi. Bu toplantıda Müslümanların yaşadıkları bölgedeki sosyal hayata yapabilecekleri katkılar ve onların seslerinin nasıl daha iyi duyurulabileceği ele alındı. Broward bölgesinde bir Müslüman sivil toplum kuruluşunun Başkanı olan Roland Foulker, Müslüman halkı bölgelerinde yönetime aday olmaya ve dergi, gazete çıkarmak gibi faaliyetlere teşvik edeceklerini söyledi. Sadece Broward Country’de 20 bin Müslüman yaşıyor. Miami’de ise 10 bin’i Palm sahilinde olmak üzere yaklaşık 40 bin Müslüman nüfusu bulunmakta. Öte yandan geçtiğimiz Temmuz ayında ‘Daha iyi Bir Amerika İçin Müslüman Girişimciliğini Destekleme Gönüllülüğü’ adı altında bir kampanya düzenlendi. Kampanyanın amacı Müslümanları komşularıyla daha yakın ilişkiler kurmaları ve sosyal hayata katkıda bulunmaları konusunda cesaretlendirmekti.
|
Faruk Saim Akhan
/ İstanbul
13.08.2008
|
|
|
Bir çocuk, dünyanın en büyük uçağını indirdi |
Dubai-New York seferi yapan Emirates hava yolu şirketine ait, dünyanın en büyük yolcu uçağı A380, bir kız çocuğunun hastalanması sebebiyle Almanya’nın Münih havalimanına acil iniş yaptı.
Münih havalimanının bir sözcüsü, uçakta bir kız çocuğunun sağlık durumunun kötüleşmesi sebebiyle Pazar günü A380 tipi uçağın Münih Havalimanına indiğini, dev uçağın piste iniş yapabilmesi için yarım saat içinde pistin hazırlandığını belirtti. Uçağın inişinden sonra kız çocuğunun ambulans ile hastaneye kaldırıldığını belirten sözcü, Münih Havalimanında 3 saat kalan uçağın 500 yolcusuyla tekrar New York’a havalandığını, bu acil iniş sebebiyle 5 rakamla ifade edilebilecek büyük bir masrafın ortaya çıktığını ifade etti.
|
13.08.2008
|
|
|
78 yaşında askere çağrıldı |
Sakarya’nIn Karasu ilçesinde oturan 78 yaşındaki İbrahim Güngör askerlik yaptığı tespit edilemediği için yeniden askere çağrıldı.
Edinilen bilgiye göre, Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi’nde (MERNİS) askerlik yapmadığı görülen 78 yaşındaki İbrahim Güngör, Karasu Askerlik Şubesi tarafından konunun incelenmesi amacıyla çağrıldı. Askerlik şubesine gelen Güngör’e, kayıtlarda askerlik yapmamış olarak gözüktüğü, kendisiyle ilgili herhangi bir kayda rastlanılmadığı bildirildi. Güngör’e, Gölcük Askeri Hastanesinden askerlik yapmaya elverişli olmadığı yönünde rapor alması halinde, kayıtlardan düşülebileceği kaydedildi. Güngör ise, yaptığı açıklamada, 1950’de İstanbul’un Kağıthane ilçesinde 2 yıl askerlik yaptıktan sonra terhis olduğunu belirtti.
|
13.08.2008
|
|
|
|