Aydınlar, hele hele solcu geçinen aydınlar tarafından ezan, “sivri kulelere çıkan adamların şarkı söylemesi” şeklinde algılanır...
Aydınlar kiralık ev tutacakları ya da ev satın alacakları zaman, bunun “camiden uzak” olmasına da özen gösterirler.
Kimisi beş vakit ezan dinlemekten hoşlanmadığını gizler, ele güne karşı içinde saklar, kimisi de “bu böğürtüler yasaklansın, kulaklarımı tırmalıyor” yazmaktan bile utanmaz.
Fakat sorarsanız solcudur ve devrim istemektedir. Halkçıdır yani!
Kemalistler için de ezan, “cahil halk Arapça anlamayacağı için Türkçe söylenmesi gereken” kaçınılmaz bir olgudur. Bunu zorla sağlayıp “dinde reform yaptıklarını” falan da sanmışlardır bir dönem.
Ezanın Arapça okunmasını gericilik sayanlarla düpedüz varlığını bile gericilik sayanlar ister istemez aynı noktada buluşurlar: Halktan kopukluk.
Bu arada kimisi de “modernliğe” özenir ve ortaya “tek merkezden düzenlensin, güzel sesli birine okutulsun da o kayıt yayınlansın” falan gibi teklifler atar...(....)
Bu mesele, Sezen Aksu’nun İzmir’de konser verirken ezan duyunca şarkısını kesip ve fakat müezzinin sesini de beğenmemesiyle, Mehmet Barlas’ın da tutup bunu yazmasıyla, top gibi patladı.
Bir zamanlar “ezan sesini duyunca nutkunu yarıda kesen” Adnan Menderes’e etmedikleri küfür kalmamış aydınlar da böylece, kendileri için hiç de mesele olmayan bir konuya halkın ne kadar önem verdiğini belki gördüler.
Sezen Aksu kötü dediyse, bir ses kötüdür. Bunun tartışılacak yanı yoktur. Ondan iyi mi bileceksiniz?
İlk iş olarak “hoparlörleri” kaldıracaksınız, cızırtı bitecek, hemen ardından da Kuran hafızı yetiştirir gibi, sesi ve kulağı olan müezzin yetiştirmeye ağırlık vereceksiniz!
Zamanla ezan okuma düzelecek, memleket göklerinden köylü “kakofonisi” silinip ortalığı bir “Osmanlı dinginliği” kaplayacak... Bu da, “Müslüman’ın iç huzuruna” ulaşmaya katkıda bulunacak.
Kolay mı? Zor, çok zor. Bu kara kalabalıkla, gürültüden rahatsız olmak şöyle dursun, gürültüyü seven bir halkla, çok zor.
Fakat başka çıkar yolu da yok.
Böyle dedim, bir yandan da korkuyorum: Bu yazıyı yazmaya beş kere karar verdim, dört kere vazgeçtim. Gene itin köpeğin ağzına düşer miyiz, bize “hükümete yağ çekiyor” diye saldırırlar mı, diye...
Ama bu adamlara bir lafım var:
Hani bir sol parti, yeni bir sol parti kuracaksınız da AKP’yi silip süpüreceksiniz, yüzde kırk oy alacaksınız falan filan ya...
İşe, “ezan okunmasının ıslahı” ucundan tutarak başlayınız, bakın toplumda nasıl bir hareket yaratırsınız... Halkınızla barışmanızın ilk adımı bu olsun.
Ama hâlâ “gerici imamla hain toprak ağası bir olup devrimci öğretmeni yediler” düzeyinde otluyorsanız, ömrünüz, az satışlı gazetelerde düşük maaşa köpükler saçmakla geçer!
Sabah, 8 Ağustos 2008
|