Biliyorum, bir yazıya böyle bir başlık atmak bile, sanki bir ilişki varmış izlenimi verebileceği kaygısını doğurur ve tepkiye yol açabilir.
Asker, Ergenekon’un akıl almaz ilişkileri içinde adının geçmesinden rahatsız, muhtemelen bunun halk nezdinde bir yıpranma sonucu doğuracağından endişeli ve bunun için de tepkisini dile getiriyor.
Halktan da “tepki” istiyor. Ama ben, TSK’nın asla Ergenekon’un üstünün örtülmesi gibi bir tavrın içinde olmayacağını düşünüyorum. Karşımızda öylesine girift bir dünya var ki, bunun bir biçimde TSK ile bağlantılı bulunması bile TSK’ya ağır bedeller ödetebilir. Şimdi düşünelim:
Dink suikastında kendisine iletilen istihbaratı ciddiye almayan subaylar, hangi saikle bunu yapmış olurlarsa olsunlar, bunun yükünü TSK ya da Jandarma taşır mı?
“Soruşturun ve gerekeni yapın” diyecek ve rahatlayacak. Ergenekon’la alakası bulunduğu öne sürülen işleri şöyle kabataslak bir sıralayalım:
-Bu işin içinde bugüne kadar hangi cinayetlerde tetikçilik yaptıkları pek kestirilemeyen “İtirafçılar”ın yer aldığı...
-Bu işin içinde, Hizbulvahşet diye ünlenen grubun rol aldığı...
-Bu işin içinde Öcalan’la görüşmelerin yer aldığı...
-Doğu - Güneydoğu’da görev yapan bürokratların, bölgede çalışmanın ciddiyetini anlamaları için komutanların emriyle bombaların patlatıldığı...
-Jitem’in eylemleri...
-Yeşil’in eylemleri...
-Cem Ersever’in eylemleri...
-Hangi istihbarat kuruluşu adına çalıştığı kestirilemeyen Tuncay Güney’in eylemleri...
-Uyuşturucu - silah kaçakçılığının kontrolü iddiaları
-Perinçek’in eylemleri...
-Veli Küçük’ün eylemleri...
-Çatlı’nın eylemleri...
-Mafya bağlantıları...
-Faili meçhul cinayetler...
-Ordu dışına çıkarılmış askeri malzemeler...
-Kimi grupların eline geçmiş devlet sırları...
-Emekli askerlerin örgütlenmeleri...
-Darbe girişimleri...
-Kitle gösterilerinde sivil giydirilmiş Askerlerin rol aldığı iddiaları...
-Silah üzerine yeminler... Belki daha başka şeyler... Ergenekon’la ilgili iddiaların herkesin kafasını karıştırdığı, herkeste “Daha neler çıkacak?” kuşkusunun oluştuğu bir gerçek iken... Tepki ne olmalı?
Sokaktaki insanlardan bir kısmı “Bunlar deli saçması...” deyip geçebilir. Ak Parti iktidarına muhalif vatandaşlar, “Bunlar AKP’nin intikam rövanşı” deyip öfkeyle içini rahatlatabilir. Ana muhalefet liderimiz, “Saygın isimlerin sindirildiği” nden yola çıkıp, koca dosyayı, Eruygur
- Tolon, Aygün - Balbay isimlerine indirgeyebilir. Ama TSK, Türkiye’nin “Güvenlik supabı” olarak bunu yapabilir mi? Şu denebilir:
TSK bütün bunları biliyor, bunların her birinin ya gerçek dışı ya da yasal çerçevede oluşumlar olduğundan emindir, bu sebeple de açılan davayı anlamsız bulmaktadır. Ama bu durumda bile, devam etmekte olan bir yargı süreci söz konusudur ve TSK olarak, elinde bulunan ve “İddianameden farklı” olan bilgileri Yargıya vermek durumundadır.
“Ben biliyorum, bunlardan zarar gelmez” tarzında bir tepki, Hukuk devletinde kabul görmez. Kaldı ki, TSK’nın komuta heyetinin böyle bir riske gireceği de düşünülemez. Ortada 2455 sayfalık bir iddianame varsa, bu iddianamede yer alan deliller görülmeden, onların gerçekliği sınanmadan ve yargı kararını vermeden hiçbir kişi aklanamaz da, suçlanamaz da... (Baykal’ın bu konudaki tavrı gerçekten sağduyu ile bağdaşamaz) TSK, çok uzun zamana yayılan ve devlet içinde çok farklı birimlerle içiçe giren bunca girift oluşumların açığa çıkmasını, en azından kendi sıhhati açısından, artı, ülkenin güvenliği açısından zaruri görecektir.
Onun için Ergekenon soruşturmasını TSK’ya karşı bir harekat gibi gösterme ve Orduyu kışkırtma çalışmaları, sadece karşı - propaganda değeri taşıyabilir. İyi niyet sahibi herkesin yapması gereken şey, bu davanın, hukuk çerçevesi içinde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır. Türkiye, böylesine illegal bir yapılanmayı taşıyamaz.
Yeni Şafak, 22.7.2008
|