Yeni Aktüel dergisinin dün piyasaya çıkan son sayısındaki haber çok ilginç: 2004’ün baharında bir gün, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur’u makamına davet ediyor ve Jandarma karargâhında yapılan darbe toplantısının görüntülerini izletiyor.
Tuncay Opçin’in haberine göre, tezgâhı ortaya çıkan Org. Eruygur’un titreyen dudaklarından şu cümle dökülüyor: “Karargâhım bana ihanet etti.”
Acaba 2004’teki bu olay ile dünkü yemek arasında bir ilişki kurabilir miyiz? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Hilmi Özkök neler konuşmuş olabilir?
Adım adım gidelim.
Artık şunu biliyoruz:
Bazı generaller 2004’te darbe yapmaya çalıştı. Ancak GK Başkanı Org. Özkök bunu engelledi.
Daha sonra bu generaller emekli oldu. Ancak bir kısmı darbe sevdasından vazgeçmedi.
Elbette darbeyi bastonlarıyla yapacak değillerdi. Onlar toplumu hazırlayacak, gerilim Silahlı Kuvvetler’e kadar ulaşacak ve nihayetinde darbeyi ordu yapacaktı.
Kurulacak otoriter yönetimde bu emekli generaller önemli görevler alacak ve bu yeni yönetimiyle Türkiye, Batı’dan koparak Avrasya’ya yönelecekti.
Bütün bu süreçte kimlerin neler yaptığını en iyi bilen kişi Hilmi Özkök. Yani Özkök, ‘ Bir Numaralı Tanık’.
Ve hiç kuşkusuz Ergenekon’un ‘ Bir Numara’sını da, diğer üst düzey komutanlarla birlikte yine o biliyor.
Velhasıl konuştuğu an Türkiye’yi yerinden oynatacak kişilerin başında o geliyor.
Ancak Hilmi Özkök’ün, kimine göre ‘ küçük’, kimine göre ‘ büyük’ bir açmazı var:
Darbe sürecini ve diğer olayları bizzat yaşadı, darbeyi de engelledi ama emrindeki bazı generallerin bu apaçık suçları karşısında ‘ resmi’ açıdan sessiz kaldı.
Yani onları mahkemeye sevk etmedi. Yargılanmalarını sağlamadı. Paşa paşa emekli olmalarına izin verdi.
Askeriye gibi bir kurumun tarihini, geleneklerini, kültürünü filan bilenler için bu gayet normal bir durum elbette. Orada işler böyle yapılır!
Ama hukuk ve demokrasi açısından bakıldığında olay değişiyor. Hilmi Özkök de en azından “kabahatli,” hatta “suçlu” hale geliyor.
Astı olan komutanların kanun dışı davranışlarına göz yummuş oluyor.
Açmazı ise şurada: Sussa, hiç konuşmasa, şimdilik bir mesele yok. Ancak Hilmi Özkök aslında konuşmak, olup biteni anlatmak istiyor.
Peki, bunu niçin istiyor?
Acaba sebeplerden biri; Ergenekoncuların Şubat 2004’te kendisine karşı düzenlediği, ama Özkök’ün kıl payı kurtulduğu suikast olabilir mi?
Bir başka sebep: Devlet şu sıralar devasa bir değişimin eşiğinde. Belli ki büyük bir temizlik yapılacak.
Nasıl bir misyon yüklenir bilemem ama Özkök bu süreçte çok önemli bir figür olabilir. Belki de bu yüzden konuşmak istiyor.
Ancak Hilmi Özkök’ün konuşabilmesi için yukarıda anlatmaya çalıştığım bence ‘küçük’, kimilerince ‘büyük’ açmazın çözülmesi şart.
Yani eğer Özkök’ün konuşması isteniyorsa, o garanti verilmeden bu iş olmaz.
Sivil siyaset ‘ kırmadan’, ‘ dökmeden’, ‘ dengeleri gözeterek’, bir işi ‘ zamanında’ yaparak amacına ulaşma sanatıdır. Bu anlamda, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ‘siyasetçi’ yanı çok güçlüdür.
Eğer Hilmi Özkök (tabii istiyorsa ve isteniyorsa) konuşacaksa Cumhurbaşkanı Gül bunu sağlar!
Sabah, 11. Temmuz 2008
|