Bilecik, Türkiye’nin nüfus olarak en küçük illerinden biri olmasına rağmen gerek sanayii, gerek Şeyh Edebali, Ertuğrul Gazi, Savcı Bey, Dursun Fakıh, Umur Bey, Akçakoca gibi Osmanlı İmparatorluğunun temel taşlarını bağrında barındırdığından dolayı da önemli bir il.
ŞEYH EDEBALİ TÜRBESİ
Daha çok Selçuklu mimarisi eseri olduğu anlaşılan tarihî Orhan Gazi Camii’nde öğle namazlarımızı kıldıktan sonra, yüksekçe bir yerde eski Bilecik’i ve ötelerde çağlayan küçük bir şelâleyi, yeşile bezenmiş vadinin derinliklerinin seyrine doyum olunmayan güzelliklerinin görüldüğü Şeyh Edebali Hazretlerinin türbesine doğru tırmanışa geçtik.
Şeyh Edebali Hazretlerini ziyaret edenlerin çokluğu merdivenleri inenlerden, çıkanlardan anlaşılıyor. Bir anda Şeyh Edebali Hazretlerinin türbesi karşısında kendinizi bulunca, hayallere dalıp gidiyorsunuz. Eski Bilecik’ten vadinin yeşil güzelliklerinden sıyrılıyorsunuz… Şeyh Edebali Hazretleri sizi, isteseniz de, istemeseniz de birden Osmanlı’yla, Osman Bey’le baş başa bırakıyor. Gözleriniz önünde Şeyh Edebali Hazretlerinin Osman Bey’e nasihatleri canlanıyor. İsterseniz türbe duvarlarına asılan bu sözleri, Şeyh Edebali Hazretleri yerine siz okuyorsunuz ya kendi nefsinize ya da devleti yönetenlerimize ithaf ederek. O an kâh Şeyh Edebali oluyorsunuz kâh Osman Bey… Dalıp gidiyorsunuz Osmanlı’ya… 600 yıl ayakta kalan koca devletin, bir imparatorluğun tarihine… Edebe, saygıya, hürmete, gaye-i hayale… Osmanlı’daki İlâhî mefkûreye…
Bilecik denilince akla en evvel Şeyh Edebali gelir. Çünkü Şeyh Edebali, Osman Bey’e, Osmanlı’yı devlet yapacak, imparatorluk yapacak yolu sunmuştur nasihatleriyle, o altın sözleriyle… Şeyh Edebali Türbesinde kılınan namazlar, okunan aşır ve duâlardan sonra Dursun Fakih’i ziyaret etmek üzere Küre Köyüne doğru hareket ettik.
KIL ÇADIRDA DERS DİNLEDİK
Dursun Fakih’in Türbesi, Bilecik-Söğüt arasında Küre Köyünde yüksek bir tepenin üzerinde. Onun türbesi çok uzaklardan fark edilebiliyor. Yüksekte olmasına rağmen türbeye kadar rahatlıkla araçlarla çıkılabiliyor. Türbenin etrafını dolaştığınızda Edebali Hazretlerinin türbesinde olduğu gibi derin bir vadi ve az ötedeki Küre Köyünü görebiliyorsunuz. Türbeye her gün yüzlerce ziyaretçi geldiği belli. Bizim türbeye vardığımızda bazı ziyaretçiler vardı. Bizden sonra da ziyaretçiler geldiler. Sanırım Küre Köyünün belki de yakındaki başka köylerin de adeti olsa gerek, düğünlerde gelin ve damat Dursun Fakih Türbesine çıkarılarak duâ ediliyor. Bizler Dursun Fakih’e duâ ettikten sonra Risâle-i Nur dersi okurken, kornalar çalarak şen bir düğün alayı geldi.
NASİHATLERİ DİNLERKEN
Bizler, Dursun Fakih’in türbesinde duâlar okuduktan sonra hemen yanı başına kurulmuş ‘kıl çadır’ın gölgesinde, cep bilgisayarına sığdırılmış külliyattan Risâle-i Nur dersini dinledik. Her birimizin ‘Keşke devlet büyükleri Osman Bey’in Şeyh Edebali’yi dinlediği gibi bu nasihatleri dinleseler, bu eserlerden istifade etseler’ dediğini lisan-ı hallerden anlamak mümkündü. Dursun Fakih’in medfun bulunduğu bu yüksek tepeden ayrılırken de duâ ederek Söğüt’e doğru yola çıktık.
ELLER DUÂYA AÇILIYOR
Söğüt topraklarına girişte seramik sektörü fabrikaları ile birlikte “Osmanlı’nın Kurulduğu Bu Topraklara Hoş Geldiniz” hoşamedisiyle karşılanıyorsunuz. Söğüt’ü değerli kılan da zaten bu topraklarda medfun bulunan Türk Büyükleri. Söğüt’e girdikten sonra geniş bir park içinde Ertuğrul Gazi’nin Türbesi bulunuyor. Türbeye girdikten sonra Ertuğrul Gazi’nin medfun bulunduğu kısma geçmek için bir kapıdan daha içeri geçmeniz gerek. Türbenin içi gayet bakımlı, duvarları süslemeli. Türbeye girer girmez adeta eller kendiliğinden duâya açılıyor. Ey koca Ertuğrul Gazi. Osmanlı Devletinin Beyinin, Osman Bey’in beyi. Kayıyı Domaniç’e, oradan Söğüt’e taşıyan büyük Gazi. Türbenin giriş kısmında duvarlarda türbenin eski hali, yeni hali fotoğrafları var. Bakıyoruz. Ertuğrul Gazi’nin paramparça edilmiş kabrini görüyoruz. Fotoğrafların altındaki yazıları okuyoruz, anlıyoruz ki, işgalde düşman askerleri, ecdadın bu kabirlerini paramparça ederek, vahşice hareket etmişler, güya 1000 yıldır İslâma hizmet eden ecdadın kabirlerini böyle yıkarak Osmanlı’dan intikam almak istemişler.
AŞİRETTEN DEVLETE
Ertuğrul Gazi Türbesinin yan tarafında sıra sıra kabirler var. Kabirler üzerindeki isimleri okuyoruz. Ağzımızdan çıkan kelimelerden sonra yine yüz yıllar öncesine dalıp gidiyoruz. Tarihteki büyüklüklerinin aksine mütevazi kabirlerde yatanlar Savcı Bey, Akçakoca, Umur Bey… Aşireti devlete taşıyan, Osman Bey’in dâvâ arkadaşları…Osmanlının kuruluşunu yaşıyoruz hayallerimizde… Okuduğumuz tarih kitaplarındaki, Osmanlı’yı aşiretten “Devlete” götüren cengâverler yanı başımızdaydı. Eller İlâhî Kelimatullahı gaye edinen bu erlere duâya kalktı. Fatihalar onlar için okundu. İkindi esnasında birbirimizi şevklendirmek, manevî kuvvet vermek, almak ve yeni açılan nur menzilini tebrik etmek için geldiğimiz Bilecik’ten, şevk alarak, Şeyh Edebali’nin, aşiretten devlet çıkaran yiğitlerin manevî varlığını her adımda hissederek, güzel duygularla Ecdada ve bir daha buluşmayı arzu ettiğimiz dostlara elveda diyerek ayrıldık.
|