ANAYASA Mahkemesi 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 116. maddesinde yer alan, trafik kural ve yasaklarına aykırı davranışları belirlenen ancak sürücüsü tesbit edilemeyen araçlara, trafik zabıtasınca tescil plâkasına göre ceza veya suç tutanağı düzenleme imkânı tanıyan düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığı sonucuna vardı.
Mahkeme, 2918 sayılı Kanun’un 116. maddesinin birinci fıkrasında sayılan ihlâller sebebiyle, sürücüsü tesbit edilemeyen araçlara tescil plâkalarına göre ceza veya suç tutanağı düzenlenmesinin, bir trafik kuralının ihlâl edildiğine dair suç isnadı niteliğinde olduğu bu sebeple suçsuzluk karinesine aykırılık taşımadığına hükmetti. Kararda; “Suçsuzluk karinesi kapsamında yer alan ve iddia edenin iddiasını ispatla yükümlü olması kuralı da Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasının bireylere sağladığı anayasal bir güvencedir. Ancak genel anlamda suçun kanıtlanması yükümlülüğü iddia edende kaldığı sürece, savunmasını oluşturmak için ispat yükünü sanığa devreden kurallar ile hukukî veya fiilî varsayımların olduğu durumlarda ispat yükünün yön değiştirmesi, masumiyet karinesine aykırılık” taşımadığı sonucuna varılarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de birçok kararında ispat külfetini tersine çeviren hukukî veya fiilî karinelerin kabulünü, Sözleşme’nin 6. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı bulmadığına atıfta bulunuldu. Kararda, kural ihlâli yapan ve sürücüsü tesbit edilemeyen araçların, trafik zabıtası tarafından tesbit edilebilecek plâkasından başka ayırt edici bir özelliğinin bulunmadığı, ancak plâka ile de araç sahibine ulaşılabileceği belirtilerek “Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülen düzenlemenin, gelişen, büyüyen, çeşitlenen ve çoğalan trafik sorunlarını zamanında ve etkin bir biçimde denetleyebilmek ve toplum hâlinde yaşamanın güvenli bir biçimde sürdürülebilmesi amacıyla, demokratik toplumda zorunlu olarak getirilen uygulamalar” olduğu değerlendirilmesinde bulunularak düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığı sonucuna varıldı.
|