Genelkurmay’ın Taraf gazetesindeki iddialara daha inandırıcı bir cevap vermesini bekledim. Olmadı...
Bildiğiniz gibi Genelkurmay Başkanlığı şu altı hedefi gözeten bir planı hayata geçirdiği iddiasına hedef olmuştu:
1. Yargıçlar ordu çizgisine çekilecek;
2. Gazeteciler yandaş kılınacak;
3. TSK muhalifleri yıpratılacak;
4. Orduyu yıpratma kampanyasını etkisiz kılmak amacıyla kanaat önderleri kazanılıp yönlendirilecek;
5. DTP’nin terörist olarak görüldüğü vurgulanacak;
6. Örgüte sağlanan desteğin karşılıksız kalmayacağı terör bölgesi halkına hissettirilecek.
İddialara verilen tepki, yalanlama diye anılmayı pek hak etmiyor.
Denilen şudur:
“Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarında Komuta Katı tarafından onaylanmış böyle bir resmi evrak veya plan bulunmamaktadır.”
Peki kayda geçmemiş ama uygulamaya konmuş bir plan var mı?
Ordunun askeri, askerliği yücelten bir kamuoyu yaratmaya çaba göstermesi doğaldır. Amerikan sinemasının neredeyse yarısı bu amaca hizmet eder. Benzer çabalar, terörle savaşan Türk Ordusu’na da çok görülemez.
Yandaş kazanma çabası ayıplanamaz ama yöntemi ne? Sorun bu!
İddiaya konu olan belgede demokratik hukuk devletinde suç sayılacak önermeler var. Bunlar hayata geçirildi mi; bilmek hakkımızdır.
Nitekim CHP’nin tepkisi de Genelkurmay açıklamasının yetersizliğine işaret ediyor.
Partilere ve sivil toplum örgütlerine ait alanlarda Silâhlı Kuvvetler’in faaliyet göstermesini doğru bulmadıklarını söyleyen CHP sözcüsü Mustafa Özyürek haklı sorular soruyor:
“İddia edilen çalışmalar yapılmış mıdır? Orada öngörüldüğü gibi bu faaliyete belli kaynaklar ayrılmış mıdır? Ayrıldı ise bütçeden ödemeler nasıl yapılmıştır?”
Bu sorulara komutanlar şunu da eklemeliler:
“Komuta Katı tarafından onaylanmış bir plan yok” sözünden “Bu konuda onaylanmamış plan var olabilir” anlamı çıkıyor.
Peki bu gizli belge karargâhtan nasıl sızıyor?
Sızması açık toplumun ayrıcalığıdır ve elbette iyidir. Çünkü kamuoyunun bilgisi, suç oluşturacak eylemlerin önünü kesecektir.
Ama köklü iyilik, bütün kurumların demokratik hukuk devletinin kendilerine çizdiği sınırlar içinde çalışmayı kabul etmesidir.
Vatanın iyiliği hakkındaki fikirlerini başkalarına zorla kabul ettirme görev ve imtiyazını hiç kimsenin, hiç bir grubun sahiplenmeye hele hele tekeline almaya kalkmamasıdır.
Vatan, 22.6.2008
|