Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

Apoletli gazeteler

Taraf gazetesinde yayınlanan askeriye kökenli belgenin içeriğini dünkü Sabah’ta da okudunuz. Buna göre, Silahlı Kuvvetler bünyesinde, kısaca “ Eylem Planı “ adını vereceğimiz bir çalışma yapılmıştı.

Eylül 2007 tarihli bu belgeye göre “ yargıçlar ordu çizgisine çekilecek “, “ TSK muhalifleri yıpratılacak “, “ kanaat önderleri yönlendirilecek “, “ bazı sanatçı ve yazarlar desteklenecek “, “ gazeteciler kullanılacaktı .”

Belgeye hiç şaşırmadım.

Çünkü benim, Türkiye’de olup biten bazı siyasi ve hukuki olayları anlamada kullandığım, “ bürokratik elit “ kavramlaştırmama cuk oturuyordu.

Ülkemizdeki temel siyasi çekişmenin, “ merkez “ ve “ çevre “ arasında olduğunu söyleyenler var. Bence de bu makul bir yaklaşım.

Peki ama bu mücadelede bürokratik elit hangi araçları kullanıyor?

Siyaseti kendi maddi ve manevi çıkarlarına uygun olarak yönlendirmek için “ somut “ olarak neler yapıyor?

Bu soruya kabaca şöyle bir cevap verebiliriz:

1960, 1971 ve 1980 darbelerinde “ güç “ ve “ tehdit “ kullanılmıştı.

1997’de ( 28 Şubat süreci) ise bambaşka bir müdahale tipiyle karşılaştık. Medya, sivil toplum kuruluşları, yargı mensupları gibi çevreler devreye sokuldu.

“Eylem Planı” da aynı bağlantıları öngörüyor.

Genelkurmay özetle “ Yürürlükte böyle bir plan yok “ dedi. Ancak belgenin varlığını reddedemedi.

Böylece son 10 yılda ortaya çıkan sürüyle belge ve bilgiye bir yenisi daha eklenmiş oldu.

“Eylem Planı” önümüzdeki günlerde bol bol tartışılacak. Ben şimdilik olayın medya kısmına kısaca değinmek istiyorum.

Medyaya ilişkin iki boyut var:

1) Belgeye göre TSK’yi eleştiren gazeteciler, “uygun medya kanalları” kullanılarak yıpratılacak .

2) Yandaş medya kullanılarak, mesela yeni Anayasa çalışmaları karalanacak .

Tamam ama bütün bunlar “kimle birlikte” ve “kime karşı” yapılacak?

“Kime karşı” yapıldığını, kendimden biliyorum:

Mayıs 2006’daki Danıştay saldırısından beri sivil siyasete müdahaleye karşı çıkıyorum ve elimden geldiğince demokrasiyi, AB’yi, hukuk devletini savunuyorum.

İşte bu yüzden etmedikleri hakaret, yazmadıkları yalan kalmadı. Üstelik bunu yapanlar arasında beni bizzat tanıyan insanlar da var!

Peki bu psikolojik operasyona destek verenler kim?

Yani bürokratik elitin bir parçası olmasalar da, “ çıkar sağlamak “ ya da “ ideolojileri örtüştüğü “ için ama neticede “ gönüllü olarak “ bunu yapan medyacılar kim?

Yürürlükte olsun olmasın, kimler “Eylem Planına” uygun davranıyor?

Olaya (şimdilik) birinci sayfada su yüzüne çıkan “ gazete politikaları “ açısından bakalım. (Daha bunun TV’si var, radyosu var, dergisi var, internetçisi var.)

Soru şu: Yeni Anayasa hazırlıkları, Ergenekon çetesi, kapatma davası, Anayasa değişiklikleri gibi temel konularda ‘Eylem Planı’ ile paralel yayın yapan gazeteler hangileri?

“Bayraktar” konumunda olanlar şunlar: Hürriyet, Milliyet, Vatan ve Cumhuriyet .

Onlar sistematik biçimde ilk sayfalarını bu işe ayırıyor. Mesela Ergenekon hakkında mecbur olmadıkça seslerini çıkarmıyorlar.

Buna karşılık kapatma iddianamesine destek olacak türde haberler yapıyorlar.

Taraf gazetesi belgeyi yayınlamadan önce de böyle bir plan, bir kurgu, bir operasyon olduğunu biliyorduk.

Nasıl mı? 1) “ Darbeler tarihi “ hakkında epey okuduk. Neyi nasıl yaptıklarını az çok öğrendik. 2) Görünen köy kılavuz istemez!

Sabah, 22.6.2008

Emre Aköz

23.06.2008


 

Ne oluyoruz?

Sevgili okuyucular, ilkbaharla yazın elele verdiği bu güzel Haziran Pazarı’nda, bütün olumsuzlukları unutarak kırlara uzanmak geliyor içimizden... Lâkin, kene korkusunu unutup da şöyle rahatça otların üzerine serilmek bile mümkün değil artık...

Aslında bu sevgili ülkenin, Kırım-Kongo Virüsü’nden daha tehlikeli mikroplar taşıyan keneleri var. Bu keneler yarım asırdır fukara milletimize yapmadığını bırakmıyor. Ben bunlara ‘millî irade keneleri’ diyorum.

Millî irade keneleri

Efendim, 27 Mayıs 1960’tan bu yana milletin iradesine ve millî egemenliğe yapışmış beş büyük kene vardır:

Birincisi, sandıktan döne döne başı dönmüş, meşruiyet celladı, darbe tahrikçisi ‘CHP Kenesi’dir. Bu zihniyet, 1940’lı yılların Millî Şeflik rejimine kafayı takmış ve millet iradesini bir türlü hazmedememiştir. Ülkedeki antidemokratik oyunların perde arkasındaki senaristi ve rejisörüdür.

İkincisi, CHP ve jakoben oligarşinin dolduruşuna gelip meşru anayasal rejime karşı müdahalede bulunan ‘Darbe Kenesi’dir.

Bu keneler, Türk Milleti’nin ordusuna olan sevgisini ve bağlılığını istismar edip on yılda bir darbe yapmışlardır.

Üçüncüsü, CHP ve darbeci odaklar tarafından siyasallaştırılmış, hukukun ve Anayasa’nın dışına çıkarak tarafsızlığını kaybetmiş bir kısım yargı mensuplarıdır. Tabiî, TSK’nın ve yargının meşruiyet sınırları içinde kalarak görevini yapan kısmına sözümüz yoktur.

Dördüncüsü, YÖK’te ve üniversitelerde militanlaşmış ve darbe odaklarının âleti

hâline gelmiş ‘sözde bilim çevreleri’dir.

Bu çevreler, antidemokratik dayatmalara şakşakçılık yapmışlardır.

Beşincisi, ara rejim dönemlerinin cazgırlığını yapan bazı medya mensuplarıdır.

Bu keneler, Türkiye’de millet iradesinin önünü kesmek için, akla hayale gelmez entrikalar çevirmekte ve komplolar düzenlemekte pek mahirdirler.

CÇG ve ‘Bilgi Destek Plânı’

Efendim, 28 Şubat Darbe Dönemi’nde TSK içinde yuvalanan illegal, darbeci bir cunta grubu vardır: ‘Batı Çalışma Grubu’. Bu darbeci odak, geniş çapta fişleme yapıyor ve Genelkurmay çatısı altında düzenlediği ‘İrtica Brifingleri’nde yargıyı yönlendiriyordu. Bu grubu ilk olarak ben ifşa etmiş ve karşısında ‘Demokrasi Çalışma Grubu’nu kurmuştum.

Bu cunta örgütlenmesinin hiçbir hukukî dayanağı yoktu. Bırakınız bir mevzuat düzenlemesini, basit bir onaya dahi dayanmıyorlardı. Ancak, ne yazık ki bu örgüt TSK tarafından da kabullenilmişti. Kamuoyuna açıkladığım ‘Batı Çalışma Konsepti’ dokümanında yazılanlarla Taraf Gazetesi’nin yayınladığı ‘Bilgi Destek Plânı’ arasında büyük ölçüde benzerlikler bulunuyor. Aynı şekilde, Oramiral Özden Örnek’in Nokta Dergisi’nde yayınlanan hatıratındaki darbe örgütlenmelerinde de aynı özellikler görülüyor.

Buna mukabil, Genelkurmay Başkanlığı’nın hemen açıklama yaparak, “Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarında, Komuta Katı tarafından onaylanmış böyle bir resmî evrak veya plan bulunmamaktadır” demesi, 28 Şubat’tan farklı olarak, TSK’nın meşruiyetçi çizgisini göstermesi bakımından memnuniyet vericidir. Bu durumda, TSK içinde, BÇG’ye benzeyen ve kendisine Cumhuriyet Çalışma Grubu (CÇG) diyen bir darbeci odağın bu plânı yaptığı anlaşılmaktadır ki, bu iddianın TSK tarafından açığa çıkarılması ve Hükûmetçe takibi zorunludur.

Ne oluyoruz?

Geçen sene 22 Temmuz Genel Seçimleri’nden sonraki Türkiye’yi düşününüz; bir de üzerinden henüz bir yıl geçmeden içine düşürüldüğümüz duruma bakınız. Seçimden sonra, 2007’deki Cumhurbaşkanlığı Krizi aşılmış, Türk demokrasisi rayına oturmuş ve ekonomik göstergeler olumlu istikamette gelişme göstermişken; 14 Mart 2008 günü Yargıtay Başsavcısı’nın, yüzde 47’lik oy alarak iktidara gelen (son 43 yıldaki en yüksek oy oranı) AK Parti aleyhine kapatma dâvası açmasından bu yana geçen üç aylık dönemde, Türkiye’de korkunç bir siyasî ve ekonomik kriz oluşturulmuştur.

Halbuki Türkiye, global krize rağmen ekonomisini yoluna koymuş, yeni sivil

anayasa çalışmalarını başlatmış ve nispeten yavaşlayan AB müzakerelerini hızlandırmıştı. Bir bardak suda fırtınalar kopararak ‘lâik-antilâik çatışması’nı körükleyenler, Türkiye’nin küresel bir aktör olmasını istemeyenlerdir. Başörtüsü denilince kırmızı görmüş boğaya dönen yarı aydın ulusalcı despotlar, ‘Cumhuriyet’in kazanımları’ diye çırpınıp ortalığı velveleye verirken, aslında Cumhuriyeti bölmek isteyen çevrelerin oyununa geldiklerinin farkında bile değiller...

Siyasî istikrara kavuşmuş, ekonomisi hızla gelişen, ‘Güneydoğu Âcil Eylem Plânı’yla etnik bölücülüğe noktayı koymak üzere olan huzurlu bir Türkiye’yi; üç ay zarfında, istikrarını, güvenini kaybetmiş, rejim krizi yaşanan ve çözümsüzlükler içinde bocalayan bir ülke hâline getirenler, tarih önünde sorumlu tutulacaklarını unutmasınlar.

Radikal, 22.6.2008

Hasan Celal Güzel

23.06.2008


 

Velev ki Avrupa şampiyonu olduk...

Futbolun gördüğü yaygın ilgiye diyeceğim bir şey yok. Özellikle uluslararası alanda başarı kazanan kulüp takımlarının ve milli takımların, geniş kitlenin ilgi odağı haline gelmesi, büyük kutlamalara ya da acılara neden olması da gayet doğal. Küreselleşmenin insanları yeni risklerle karşı karşıya getirdiği, küresel rekabetin yaşam koşullarını daha da ağırlaştırdığı, kimlik sorunlarının öne çıktığı bir dünyada futbol, insanların kolayca paylaşabileceği bir başarı hikâyesi yarattığı için önemli.

Benim takıldığım nokta, ülkeyi yönetme konumunda olanlar dahil her kesimden insanın, futboldaki başarıyı simgeleyen sonuçları dünyadaki en önemli olay gibi gösterip bunun üstünden ahkâm kesmeye başlaması. Sanki Türkiye futbolda Avrupa Şampiyonu olursa bütün diğer sorunlarını da aşmış olacak, mutlu ve mesut bir ülke olacağız.

Şampiyon olur muyuz?

Bu yıl puan alamadan şampiyonaya veda eden Yunanistan geçen defa şampiyon oldu da ne oldu? Dünyadaki yeri mi değişti? Yunan halkı ihya mı oldu? Bu yılki şampiyonada imkânsız gibi görüneni gerçekleştirerek yarı finale çıkan Türkiye bu “mucize”yi sürdürüp Avrupa şampiyonu olursa ülkedeki kutuplaşma havası bir anda dağılacak, cari açık kapanacak, enflasyon % 5’e mi düşecek? Hayır, bunların hiçbiri olmayacak, birkaç gün çılgınlar gibi sevinip zaferi kutlayacağız, sonra gene sorunlarımızla baş başa kalacağız.

Milliyet, 22.6.2008

Osman Ulagay

23.06.2008


 

Sınırlara dikkat!

Genelkurmay’ın Taraf gazetesindeki iddialara daha inandırıcı bir cevap vermesini bekledim. Olmadı...

Bildiğiniz gibi Genelkurmay Başkanlığı şu altı hedefi gözeten bir planı hayata geçirdiği iddiasına hedef olmuştu:

1. Yargıçlar ordu çizgisine çekilecek;

2. Gazeteciler yandaş kılınacak;

3. TSK muhalifleri yıpratılacak;

4. Orduyu yıpratma kampanyasını etkisiz kılmak amacıyla kanaat önderleri kazanılıp yönlendirilecek;

5. DTP’nin terörist olarak görüldüğü vurgulanacak;

6. Örgüte sağlanan desteğin karşılıksız kalmayacağı terör bölgesi halkına hissettirilecek.

İddialara verilen tepki, yalanlama diye anılmayı pek hak etmiyor.

Denilen şudur:

“Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarında Komuta Katı tarafından onaylanmış böyle bir resmi evrak veya plan bulunmamaktadır.”

Peki kayda geçmemiş ama uygulamaya konmuş bir plan var mı?

Ordunun askeri, askerliği yücelten bir kamuoyu yaratmaya çaba göstermesi doğaldır. Amerikan sinemasının neredeyse yarısı bu amaca hizmet eder. Benzer çabalar, terörle savaşan Türk Ordusu’na da çok görülemez.

Yandaş kazanma çabası ayıplanamaz ama yöntemi ne? Sorun bu!

İddiaya konu olan belgede demokratik hukuk devletinde suç sayılacak önermeler var. Bunlar hayata geçirildi mi; bilmek hakkımızdır.

Nitekim CHP’nin tepkisi de Genelkurmay açıklamasının yetersizliğine işaret ediyor.

Partilere ve sivil toplum örgütlerine ait alanlarda Silâhlı Kuvvetler’in faaliyet göstermesini doğru bulmadıklarını söyleyen CHP sözcüsü Mustafa Özyürek haklı sorular soruyor:

“İddia edilen çalışmalar yapılmış mıdır? Orada öngörüldüğü gibi bu faaliyete belli kaynaklar ayrılmış mıdır? Ayrıldı ise bütçeden ödemeler nasıl yapılmıştır?”

Bu sorulara komutanlar şunu da eklemeliler:

“Komuta Katı tarafından onaylanmış bir plan yok” sözünden “Bu konuda onaylanmamış plan var olabilir” anlamı çıkıyor.

Peki bu gizli belge karargâhtan nasıl sızıyor?

Sızması açık toplumun ayrıcalığıdır ve elbette iyidir. Çünkü kamuoyunun bilgisi, suç oluşturacak eylemlerin önünü kesecektir.

Ama köklü iyilik, bütün kurumların demokratik hukuk devletinin kendilerine çizdiği sınırlar içinde çalışmayı kabul etmesidir.

Vatanın iyiliği hakkındaki fikirlerini başkalarına zorla kabul ettirme görev ve imtiyazını hiç kimsenin, hiç bir grubun sahiplenmeye hele hele tekeline almaya kalkmamasıdır.

Vatan, 22.6.2008

Güngör Mengi

23.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf

Bütün haberler

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır