Taraf gazetesinde yayınlanan askeriye kökenli belgenin içeriğini dünkü Sabah’ta da okudunuz. Buna göre, Silahlı Kuvvetler bünyesinde, kısaca “ Eylem Planı “ adını vereceğimiz bir çalışma yapılmıştı.
Eylül 2007 tarihli bu belgeye göre “ yargıçlar ordu çizgisine çekilecek “, “ TSK muhalifleri yıpratılacak “, “ kanaat önderleri yönlendirilecek “, “ bazı sanatçı ve yazarlar desteklenecek “, “ gazeteciler kullanılacaktı .”
Belgeye hiç şaşırmadım.
Çünkü benim, Türkiye’de olup biten bazı siyasi ve hukuki olayları anlamada kullandığım, “ bürokratik elit “ kavramlaştırmama cuk oturuyordu.
Ülkemizdeki temel siyasi çekişmenin, “ merkez “ ve “ çevre “ arasında olduğunu söyleyenler var. Bence de bu makul bir yaklaşım.
Peki ama bu mücadelede bürokratik elit hangi araçları kullanıyor?
Siyaseti kendi maddi ve manevi çıkarlarına uygun olarak yönlendirmek için “ somut “ olarak neler yapıyor?
Bu soruya kabaca şöyle bir cevap verebiliriz:
1960, 1971 ve 1980 darbelerinde “ güç “ ve “ tehdit “ kullanılmıştı.
1997’de ( 28 Şubat süreci) ise bambaşka bir müdahale tipiyle karşılaştık. Medya, sivil toplum kuruluşları, yargı mensupları gibi çevreler devreye sokuldu.
“Eylem Planı” da aynı bağlantıları öngörüyor.
Genelkurmay özetle “ Yürürlükte böyle bir plan yok “ dedi. Ancak belgenin varlığını reddedemedi.
Böylece son 10 yılda ortaya çıkan sürüyle belge ve bilgiye bir yenisi daha eklenmiş oldu.
“Eylem Planı” önümüzdeki günlerde bol bol tartışılacak. Ben şimdilik olayın medya kısmına kısaca değinmek istiyorum.
Medyaya ilişkin iki boyut var:
1) Belgeye göre TSK’yi eleştiren gazeteciler, “uygun medya kanalları” kullanılarak yıpratılacak .
2) Yandaş medya kullanılarak, mesela yeni Anayasa çalışmaları karalanacak .
Tamam ama bütün bunlar “kimle birlikte” ve “kime karşı” yapılacak?
“Kime karşı” yapıldığını, kendimden biliyorum:
Mayıs 2006’daki Danıştay saldırısından beri sivil siyasete müdahaleye karşı çıkıyorum ve elimden geldiğince demokrasiyi, AB’yi, hukuk devletini savunuyorum.
İşte bu yüzden etmedikleri hakaret, yazmadıkları yalan kalmadı. Üstelik bunu yapanlar arasında beni bizzat tanıyan insanlar da var!
Peki bu psikolojik operasyona destek verenler kim?
Yani bürokratik elitin bir parçası olmasalar da, “ çıkar sağlamak “ ya da “ ideolojileri örtüştüğü “ için ama neticede “ gönüllü olarak “ bunu yapan medyacılar kim?
Yürürlükte olsun olmasın, kimler “Eylem Planına” uygun davranıyor?
Olaya (şimdilik) birinci sayfada su yüzüne çıkan “ gazete politikaları “ açısından bakalım. (Daha bunun TV’si var, radyosu var, dergisi var, internetçisi var.)
Soru şu: Yeni Anayasa hazırlıkları, Ergenekon çetesi, kapatma davası, Anayasa değişiklikleri gibi temel konularda ‘Eylem Planı’ ile paralel yayın yapan gazeteler hangileri?
“Bayraktar” konumunda olanlar şunlar: Hürriyet, Milliyet, Vatan ve Cumhuriyet .
Onlar sistematik biçimde ilk sayfalarını bu işe ayırıyor. Mesela Ergenekon hakkında mecbur olmadıkça seslerini çıkarmıyorlar.
Buna karşılık kapatma iddianamesine destek olacak türde haberler yapıyorlar.
Taraf gazetesi belgeyi yayınlamadan önce de böyle bir plan, bir kurgu, bir operasyon olduğunu biliyorduk.
Nasıl mı? 1) “ Darbeler tarihi “ hakkında epey okuduk. Neyi nasıl yaptıklarını az çok öğrendik. 2) Görünen köy kılavuz istemez!
Sabah, 22.6.2008
|