Osmanlı’nın el san'atlarına verdiği desteğin en güzel örneği, devletin bizzat verdiği maaşla iş yaptırdığı üç asır faaliyetini sürdüren Ehl-i Hiref teşkilâtı idi.
Bahattin Yaman tarafından kaleme alınan “Osmanlı Saray San'atkârları - 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref” adlı çalışma, Tarih Vakfı Yayınları tarafından yayımlandı.
Osmanlı’nın el san'atlarına verdiği desteğin en güzel örneği olan, devletin bizzat verdiği maaşla iş yaptırdığı üç asır faaliyetini sürdüren Ehl-i Hiref teşkilâtının genel yapılanmasına yer verilen kitapta, 18. yüzyılda Ehl-i Hiref teşkilâtında görülen gruplar tek tek ele alınıyor.
Yaman, kitabında 18. yüzyıldaki kâtipler, ciltçiler, mürekkepçiler, külâhçılar, keçeciler, zerduzlar, nakkaşlar, saraçlar, sorguççular, hakkaklar, sikkezenler, kakmacılar, kündekârlar, kürkçüler, buhurcular, çerağlar, keştigerler ve bülbülcüler gibi san'atkârları okuyucuyla tanıştırıyor.
Bu grupların yaptıkları işler ve uyguladıkları tekniklere de araştırmasında yer veren Yaman, çalışanların isimleri ve yevmiyelerini ise kitabın sonundaki çizelgelerde gösteriyor.
MÜREKKEPÇİLER
17. yüzyılda İstanbul’da 40 mürekkep dükkânının varlığından ve 65 kişinin bu işle uğraştığından bahsediliyor. Mürekkep dükkânları bu dönemde Beyazıt’ta, Mürekkepçiler kapısı denilen yerde toplanmıştır. Bunlar arasında Mürekkepçi Kadı lâkaplı zatın yapmış olduğu mürekkep en meşhurudur. Bu esnaf, kırmızı ve siyah mürekkep yapardı.
Yazılacak hatta göre mürekkep imal edilirdi. Eski mürekkepçiler kendilerinden mürekkep isteyenlere hangi hat çeşidi için istediklerini sorarlardı. Çünkü sülüs için ayrı, talik için ayrı, nesih için ayrı kıvamda mürekkep bulunurdu. Meselâ kalemi hokkaya bir batırışta “oklu bir nesih besmelesi” yazılabilirse o mürekkep güzeldir.
Batıdan gelen ucuz mürekkepler ile rekabet edemeyen mürekkepçiler zamanla kepenkleri kapatmak zorunda kalmıştır.
|