Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Özdabak’a Özgür-Der’den destek mesajı

Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, bir karikatürü sebebiyle hakkında dâvâ açılan İbrahim Özdabak’a destek mesajı yayınlayarak şöyle dedi: “Özdabak hakkında açılan dâvâ yargıda keyfîliğe yeni bir örnek. Siyasîlere yönelik hakaretleri ‘düşünce özgürlüğü’ kapsamında değerlendiren yargı, sivil ve askerî bürokrasiye yönelik en ufak eleştiriyi cezalandırma yoluna gitmekle ne kadar çifte standart içinde bulunduğunu göstermektedir.”

Özgür-Der Başkanı Şekerci, yaptığı yazılı açıklamada, yargının içinde bulunduğu durumu çizdiği karikatürleriyle ortaya koyan karikatürist İbrahim Özdabak hakkında açılan dâvânın, Türkiye’de egemenlerin kendilerine yönelik en ufak bir eleştiriye dahi tahammüllerinin olmadığını gösterdiğini söyledi. Şekerci, Türkiye’de yargı oligarşik düzeni kollama adına hukuk, mantık ve insaf dışı uygulamalara imza attığı yetmiyormuş gibi kendisine yönelik eleştirileri de muhtıralarla, dâvâlarla engellemeye çalıştığını kaydetti. Şekerci açıklamısında şöyle devam etti:

“İbrahim Özdabak hakkında açılan dâvâ yargıda keyfiliğe yeni bir örnek olması açısından önemlidir. Siyasilere yönelik eleştiri, hakaret, uydurma haberleri ‘düşünce özgürlüğü’ kapsamında değerlendiren yargı, sivil ve askerî bürokrasiye yönelik en ufak eleştiriyi ise cezalandırma yoluna gitmekle ne kadar çifte standart içinde bulunduğunu göstermektedir. Bu dâvâ aynı zamanda düşünce özgürlüğü alanında ne kadar mesafe kat edildiğini göstermesi açısından da önemlidir. Türkiye’deki yargı kurumu sadece hukuka, temel hak ve özgürlüklere pranga vuran bir işlev görmekle en nihayetinde bütün bu düzenlemelerin kendileri açısından bir şey ifade etmediğini ortaya koymaktadırlar. Bu bağlamda Yeni Asya Gazetesi karikatüristlerinden İbrahim Özdabak’a uğradığı mağduriyetten dolayı geçmiş olsun diyor, dayanışma dileklerimizi iletiyoruz.”

/ İSTANBUL

26.05.2008


 

AB, yargıda tarafsızlık isteyecek

Türkiye-AB ilişkilerinde en yüksek karar organı olan Ortaklık Konseyinde, Türk tarafından, ‘’yargının tarafsızlığının güçlendirilerek, halkın yargıya olan güveninin artırılması’’ talep edilecek.

Ortaklık Konseyinin yarın yapılacak toplantısı için AB dışişleri bakanlarının bugün tartışmadan onaylayacakları Ortak Tutum Belgesinde, siyasî partilere açılan kapatma dâvâlarının yakından izlendiği belirtilerek, ‘’AB, bu dâvâların sonucunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına ve Avrupa Konseyi Venedik Komisyonunun belirlediği ilkelere uyumlu olacağına güven duyar’’ deniliyor.

Türkiye’deki bütün siyasî aktörlere, görüş ayrılıklarını ‘’tüm vatandaşların temel özgürlüklerine, anayasaya ve demokratik laikliğe saygı göstererek diyalog ve uzlaşma ruhu içinde çözmeleri’’ çağrısı yapılan belgede, yargı konusunda şu görüşlere yer veriliyor:

‘’AB, tarafsız, bağımsız, güvenilir, şeffaf ve hızlı çalışan yargı sisteminin hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesinde ve AB müktesebatının düzgün uygulanmasında son derece önemli ve hayatî şart olduğunu Türkiye’ye hatırlatır. Yargı reformu için kapsamlı strateji hazırlığında (Türkiye tarafından) bazı adımların atıldığını AB not eder. Bu kapsamda özellikle yargının tarafsızlığını, bağımsızlığını ve etkinliğini ve hızlı çalışmasını güçlendirmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece halkın yargıya olan güveni artacaktır.’’

Bu kapsamda bölge temyiz mahkemeleriyle (bölge adliye mahkemeleri) ilgili planların bir an önce uygulamaya sokulması istenilen AB Ortak Tutum Belgesinde hakim ve savcılara yönelik, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararları konusunda eğitimin artarak sürdürülmesi talep ediliyor.

Siyasi reformların yavaşlamasından üzüntü duyulduğu kaydedilen belgede, ‘’AB, hükümetin anayasayı değiştirme niyetini not eder. Türk anayasa hukukunun Avrupa standartlarını bütünüyle kucaklayabilmesi için bu (anayasa değişikliği) çok önemli bir fırsat sunmaktadır’’ deniliyor.

/ BRÜKSEL

26.05.2008


 

Anayasa Mahkemesi “mektupla oyu” esastan görüşecek

ANAYASA Mahkemesi, 5749 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un, yurt dışında yaşayan seçmenlerin “mektup” ile oy kullanmasını düzenleyen hükmünün iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebini 29 Mayıs Perşembe günü esastan görüşecek.

CHP, 5749 sayılı Kanun’un 10. maddesiyle 26 Nisan 1961 tarihli 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’a 94. maddeden sonra gelmek üzere eklenen, 94/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “...mektup...” sözcüğü ile 94/B maddesinin iptalleri ve yürürlüklerinin durdurulması istemiyle Yüksek Mahkemede dâvâ açmıştı. Dâvâya ilişkin ilk incelemesini yapan Anayasa Mahkemesi heyeti, dâvânın esastan incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin de bu konudaki rapor hazırlandıktan değerlendirilmesine karar vermişti. Yüksek Mahkeme, 29 Mayıs Perşembe günü yapacağı gündem toplantısında, CHP’nin iptal ve yürürlüğün durdurulması talebini esastan görüşecek. Söz konusu kanunun iptali istenen 94/A maddesi, “yurt dışında yaşayan seçmenlerin mektup, sandık, elektronik oylama veya gümrük kapılarında oy kullanma yöntemlerinden ancak biriyle oy verebilmesi”, 94/B maddesi ise yurt dışından mektupla oy kullanımının usullerini düzenliyor.

/ ANKARA

26.05.2008


 

Risale-i Nur'un kıymetini bilin

Sudanlı bir Nur Talebesi olan Yrd. Doç. Dr. Ahmet Fadlullah Ahimeir, Türk milletine Risâle-i Nur’un neşri konusunda büyük vazife düştüğünü ve Risâle-i Nur'un kıymetini bilmek gerektiğini belirtti. “Risale-i Nur’un başka ülkelere yayılması Türklerin boynunun borcu ve üzerine yüktür” diyen Ahimeir, “Hakiki talebe olmak isterlerse, Risale-i Nur’u okumak, neşretmek yani yaymaya çalışmaları gerekiyor” şeklinde konuştu.

İSTANBUL'DA düzenlenen Milletler arası Risâle-i Nur ve Bediüzzaman Sempozyumu’na katılmak üzere Türkiye’de bulunan Sudanlı Yrd. Doç. Dr. Ahmed Fadlullah Ahimeir ile bir mülâkat gerçekleştirdik. Yrd. Doç. Dr. Ahimeir, Sudan’da öğrencilik yıllarında Risâle-i Nur’u tanımış ve daha sonra Türkçe’yi öğrenebilmek için İstanbul’da uzun yıllar master ve doktora çalışmaları yapmış. Şimdi dilimizi gayet akıcı bir şekilde öğrenmiş olan Yrd. Doç. Dr. Ahimeir, Sudan’da hem Afrikalı gençlerin hem de bu ülkeye üniversite okumak için gelen dünyanın dört bir yanından insanların Risâle-i Nur’u tanıması için canla başla çalışıyor. Risâle-i Nur Türkçe yazıldığı için Türk milletini şanslı bulduğunu ifade eden Ahimeir, “bu bir o kadar da sorumluluğunuz olduğu anlamına geliyor” diyerek bu nimetin kıymetinin bilinmesi gerektiğini ifade ediyor.

Öncelikle kendisini tanımak istediğimiz Ahimeir kendini şu şekilde tanıtıyor: “Sudanlıyım. Afrika Uluslar arası Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Belâgatı Bölümü’nde Yrd. Doçent Doktorum. Aynı zamanda Risâle-i Nur talebesiyim.”

Türkçe’yi çok akıcı konuşmasıyla bizleri şaşırtan Ahimeir’e bunun hikâyesini sorduk. Bize Türkiye’de uzun yıllar geçirdiğini söyledi. Ahimeir Türkiye’ye ilk olarak doktora yapmak üzere 1998 yılında gelmiş. İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Bölümü Türkçe Bölümü’nde Türkçe eğitimi gören Ahimeir, daha sonra Marmara Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde doktoraya başlamış. Doktorasını bitirdikten sonra Sudan’a dönen Ahimeir Türkiye’de 5 seneden fazla geçirmiş. Ahimeir Risâle-i Nur’u Türkiye’de değil, Sudan’da tanımış. Bu durumu “Demek ki Risâle-i Nur Afrika kıt’asına da ulaşmış ve orayı da aydınlatmış” tesbitiyle yorumluyor. Türkçe öğrenme sebebini de hem dillere olan ilgisine hem de Risâle-i Nur’un Türkçe yazılmış olmasına bağlıyor.

Yrd. Doç. Dr. Risâle-i Nur’un kendi hayatına büyük etki ve katkıları olduğunu belirten Ahimeir şunları söyledi: “Risâle-i Nur iman-ı taklididen, iman-ı tahkikiye geçiriyor. Özellikle biz Müslüman ülkelerde yaşayanlar “La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah” diyoruz ama bazılarımız İslâm ahlâkını yüzde yüz yaşayamıyor. İşte bunun sebebi taklidî bir imana sahip olmaktır. Bu husus Risâle-i Nur’da da izah edilmiş zaten. Ama Risâle-i Nur burhanlarla, kat'i delillerle, iki çarpı iki dört edercesine ikna ediyor. Allah’ın birliğini, varlığını, nübüvveti, tevhidi, haşri ispat ediyor. İnsan Risâle-i Nur’dan bunları okuduğu zaman gerçekten imanı çok kuvvetleniyor. Bundan dolayı İslâm ahlâkını yaşamaya çok önemli bir vesiledir benim için Risâle-i Nur.”

Risâle-i Nur’un Sudan ve diğer Afrika ülkeleri için ehemmiyetini sorduğumuz Ahimeir, bu konuda da şu tesbitlerde bulundu: “Benim İstanbul’daki sempozyumda sunduğum tebliğin konusu ‘Risâle-i Nur’un cihanşümulluğudur’. Risâle-i Nur’un hakikatleri bütün insanlık için elzemdir. Bu hakikatler Türkiye’ye lâzım olduğu gibi Afrika’ya da lâzımdır. Bizim orada benim görev yaptığım okulda çok değişik ülkelerden gelen talebeler var. Onlarla tanışıp, Risâle-i Nur’daki hakikatleri paylaştığımızda çok ilginç karşılıklar alıyoruz. Meselâ gayrimüslim bir talebemiz biz Risâle-i Nur’dan imanî bir bahis okuduğumuz zaman hayret içinde kalarak, “Bu hakikat bana lâzım, benim memleketime de lâzımdır” demişti. Bu kişi Brezilyalı bir öğrenciydi. Bir başka öğrenci var meselâ. O da bir kaç sene önce Müslüman olmuş ve Sudan’a gelmiş. Ona da Risâle-i Nur’daki hakikatleri sunduk. Kendisi 4-5 senedir Müslüman olmasına rağmen, Risâle-i Nur ile İslâmı yeniden keşfettiğini söylüyordu. İnternet üzerinden babasıyla konuşmaya başlamış ve Risâle-i Nur’daki hakikatler sayesinde babasının da geçenlerde Müslüman olduğunu öğrendik. Şimdi baba-oğul internette imanî bahisleri tartışıyorlar. Biliyorsunuz İslâm’da zorlama yoktur. İman ancak ikna olarak mümkün olur. İşte Risâle-i Nur bunu sağlıyor. Bunun haricinde Sudanlı, Nijeryalı kardeşlerimiz var, bunlar da Risâle-i Nur’daki hakikatleri öğreniyorlar ve verdikleri tepkiler genelde, “İşte tam ihtiyacım olan şey, kafamdaki sorulara cevap veriyor, bu hakikatleri kaçırmamam lâzım” şeklinde oluyor. Bu türden beklentisi olan insanların sayısı o kadar çok ki, ne kadar çalışsak kâfi gelmez.”

Risâle-i Nur’daki elmas gibi hakikatleri insanlığa ulaştırmada Türk milletine büyük sorumluluk düştüğünü belirten Yrd. Doç. Dr. Ahimeir şunları söyledi: “Risâle-i Nur’un başka ülkelere yayılması Türklerin boynunun borcu ve üzerine yüktür. Hakikî talebe olmak isterlerse, Risâle-i Nur’u okumak, neşretmek yani yaymaya çalışmaları gerekiyor. Türkiye’de Risâle-i Nur’un yeterince kıymetinin bilinmediğini düşünüyorum. Belki yeterince bilinmiyor. Risâle-i Nur’a karşı çıkan, onu zararlı sanan insanlar olduğunu da duyuyoruz. Muhtemelen bunlar ya Risâle-i Nur’u hiç okumamışlar ya da hiçbir şey bilmiyorlar. Bilip okusalar, bunun nasıl bir kıymeti olduğunu ve insanlığa nasıl hayırlar getireceğini anlarlardı. Bakın ben başka bir ülkeden, hatta başka bir kıt’adan geliyorum. Bu hakikatleri daha iyi anlamak için Türkçe’yi bile öğrendim. Eğer Risâle-i Nur’da bir fayda görmesem ve çok değerli olmasa kimse beni zorlamadığı halde bunu yapmazdım. Birilerinin bunu iyice düşünmesi lâzım.”

Umut YAVUZ - Ahmet CEYLAN / İSTANBUL

26.05.2008


 

Avrupa ile Türkiye, 48 yılda çok şey elde etti

ALMANYA'NIN önde gelen bankalarından Deutsche Bank’ın yetkili uzmanlarından Norbert Walter, Alman ‘’Welt am Sonntag’’ gazetesi için yazdığı bir yorumda, Türkiye’nin AB üyeliğini savundu.

Walter, yorumunda, bir kaç hafta önce yayınlanan bir broşürde Türkiye’nin AB üyeliğini savunduğunu ve Türkiye’deki siyasi istikrarın korunması durumunda bu ülkenin potansiyelinin büyük bir ekonomik büyümeye yol açacağını ifade ederek, ‘’Avrupa ve Türkiye 1960’lı yıllardan bu yana birlikte çok şey elde etti. Bu ilişkinin doğurduğu fırsat ve potansiyelden tümüyle faydalanmalı ve bunu tehlikeye atmamalıyız’’ şeklinde görüş belirtti. Türkiye’nin üyeliğine karşı sık sık kullanılan gerekçelerden birinin Türkiye’nin Avrupa’ya ait olmaması olduğuna işaret eden Walter, bunun doğru olduğunu, ancak Avrupa’nın ekonomik ve siyasi geleceğiyle ilgili önemli kararların, belirli bir sınır çekilerek alınamayacağına inandığını kaydetti. Walter, Türkiye’nin üyeliğine karşı ikinci bir gerekçe olarak da, AB’nin yeni üyeleri kaldırabilecek güçte olmamasının gösterildiğini hatırlatarak, bunun Türkiye’nin değil, AB’nin bir sorunu olduğunu söyledi.

/ BERLİN

26.05.2008


 

Mehmetçiğe 2 “barış gemisi” geliyor

SAVUNMA Sanayii Müsteşarlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının ihtiyacı için iki adet amfibi gemi alacak. Amfibi gemisi projesi kapsamında tedarik edeceği gemiler, insanî amaçlı olarak hizmet verecek.

Savunma Sanayii Müsteşarlığının bu yıl içinde ihale yoluyla tedarik etmeyi planladığı gemiler, idarî ve lojistik görev fonksiyonlarına sağlayacağı katkı yanında, barış döneminde ulular arası barışı destekleme, doğal afetlerde yardım, insanî yardım ve tahliye harekâtı gibi savaş dışı harekât görevlerinde de kullanılabilecek.

/ ANKARA

26.05.2008


 

Okul kayıtları 1 Haziran’da başlıyor

KAYIT başvuruları ilköğretim okullarında 1 Haziranda, ortaöğretimde 15 Ağustosta başlayacak. Alınan bilgiye göre, ilköğretimde ve ortaöğretimde kayıtlar internet üzerinden gerçekleştirilecek.

Ortaöğretimde geçen yıl 16 ilde pilot başlatılan e-kayıt uygulaması bu yıl Türkiye geneline yaygınlaştırılacak. E-kayıt uygulaması ilköğretimde 2006 yılında başlamıştı. Ortaöğretimde sınavla öğrenci alan fen ve anadolu liseleri dışındaki liselere kayıtlar 15 Ağustostan sonra okulların kontenjanlarına göre yapılacak. Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) sonuçlarına göre öğrenci alan liseler ise Millî Eğitim Bakanlığının belirleyeceği takvime göre kayıt yapacak. İnternet üzerinden kayıt uygulaması, adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre öğrencilerin, velilerin ikametlerine en yakın ortaöğretim kurumlarına yerleştirilmesini esas alıyor. Bu çerçevede veliler, internet aracılığıyla Millî Eğitim Bakanlığının web sitesinden form doldurarak kayıt başvurusu yapıyor. Başvurular değerlendirilerek, öğrenci ikametine en yakın okula yerleştiriliyor ve buna ilişkin listeler ilân ediliyor. Öğrencilerin kesin kayıt işlemleri, ilân edilen listelere göre ilgili okul müdürlüklerince gerçekleştiriliyor.

/ ANKARA

26.05.2008


 

Petrole alternatif arayışı

SÜLEYMAN Demirel Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuri Özek, verimli hidrojen üretiminde başarılı olmaları durumunda şimdiki LPG istasyonlarının yerini hidrojen istasyonlarının alacağını, araçlardan da zehirli gazlar yerine saf su çıkacağını bildirdi.

SDÜ Fizik Bölümü Genel Fizik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuri Özek, yaptığı açıklamada, petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil yakıtların hızla tükendiğini, petrol fiyatlarının şu andaki hızıyla artmaya devam etmesi halinde 5 yıl sonra Türkiye’nin bütün gayrisafi millî hasılasını petrol ithalatına harcamak zorunda kalacağını söyledi. Özek, Makine Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Kemal Yakut ile birlikte SDÜ bünyesinde 12 kişilik ekiple Hidrojen Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezini (HİTEM) kurduklarını, bu ekipte, fizikçi, kimyacı, makine ve elektrik mühendislerinin yer aldığını söyledi.

/ ISPARTA

26.05.2008


 

Trenlerin röntgeni çekilecek

TÜRKİYE’NİN ilk tren tarama cihazı, Van Kapıköy Sınır Kapısı’na kurulacak. Hareket halindeki treni radyografi ışınlarıyla tarayacak olan sistem, vagonlar ve yolcu bagajları içindeki kaçak eşyaların tesbit edilmesini sağlayacak.

Kaçakçılıkla mücadele çalışmaları kapsamında sürekli yeni projeler geliştiren ve modern cihazları bünyesine katan Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü, araç ve konteyner tarama cihazlarının ardından trenler için de tarama cihazı kullanacak.

AB kaynaklı proje kapsamında İran sınırındaki Van Kapıköy Sınır Kapısı’na monte edilecek sistem sayesinde trenler saatte 30 kilometre hızla giderken radyografi ışınlarıyla taranacak. Sistem, vagonlar ve yolcu bagajları içindeki kaçak eşyaların tesbit edilmesini sağlayacak. Proje üzerinde çalışmaların sürdürüldüğünü, bu yılın sonlarına doğru ihaleye çıkılabileceğini ifade eden yetkililer, sistemin 2009’da faaliyete geçmesini planladıklarını kaydettiler.

/ ANKARA

26.05.2008


 

Ekmek fırından değil, makineden

ARTAN ekmek fiyatları ile birlikte, maliyette yüzde 40’a varan tasarruf sağlayan ekmek yapma makineleri mutfakların yeni gözdesi oluyor.

Ekmek pişirme konusunda fazla bilgi gerektirmeyen makineler, istenilen zamanda ve ölçüde ekmeği hazır hale getirirken, marmelat, reçel, kek ve çorba da hazırlıyor. Küçük ev aletleri üreten firmalar tarafından bir kaç yıl önce piyasaya sunulan ekmek yapma makinelerine olan talep her geçen yıl artıyor. Özellikle, son yıllarda yaşanan kuraklık ile artan ekmek fiyatları, mutfak masraflarını azaltmak isteyen aileleri, Türk sofralarının vazgeçilmez yiyeceği ekmeği de, evde yapmaya yönlendirdi. Artan ürün çeşitliliği ile fiyatları 150200 YTL’ye kadar düşen, ekmek yapma makineleri, farklı ekmek çeşitlerinin yanı sıra kek, reçel, pilav, güveç, çorba ve yoğurt yapma imkânı da sunuyor.

/ ADANA

26.05.2008


 

Erdoğan: Bildiriyi cevapsız bırakmak 16 milyon seçmene haksızlık

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’Bir kapatma süreciyle, hakkında kapatma dâvâsı açılmış bir siyasi partiyle ilgili bir bildiri yayınlanırsa kusura bakılmasın, onu cevapsız bırakmak 16 milyon seçmenime ihanettir. Bunu cevapsız bırakamam’’ dedi.

Erdoğan, ASKİ Spor Salonu’nda düzenlenen partisinin Kadın Kolları 2. Olağan Büyük Kongresi’nde yaptığı konuşmada, sözü Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun bildirisine getirerek değerlendirmelerde bulundu. ‘’Millet olarak, yargıda bizim yargımızdır, yasamada, yürütme de bizimdir’’ diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

‘’Şunu çok iyi tespit etmemiz gerekir, benim görev alanım bellidir. Benim görev alanımın dışına çıkmamam gerekir. Yürütme alanı bellidir. Belli icraat alanının dışına çıkması söz konusu değildir. Ama bir şeye üzülüyoruz. Bu güne kadar bir kapatma süreciyle, hakkında kapatma davası açılmış bir siyasi partiyle ilgili bir bildiri yayınlanırsa, kusura bakılmasın onu cevapsız bırakmak 16 milyon seçmenime ihanettir. Bunu cevapsız bırakamam. Başkanlar Kurulu böyle bir açıklamayı ne Anayasa’dan ne de kanunlardan aldığı yetkiyle değil, durumdan vazife çıkarmak suretiyle yapıyor. Böyle bir yetki olamaz ve bu konuda bizler eğer 16.5 milyon seçmenin oy verdiği hak sahibi olarak idareciler olarak eğer burada suskun kalırsak

o zaman sesiz yığınların sesi olarak biz de, sessiz yığınlar olarak kalırız. Herkes işini yapmalı. Yasama görevini yapıyor. Yasamaya kalkıp ta müdahale edilemez. Yürütme

de yasama müdahale edemez, yasama da yürütmeye... Kuvvetler ayrılığı diyoruz. Herkes birbirine saygı gösterecek. Ve bunu, saygıyı da kuralları içerisinde götüreceğiz. Ve 138. Anayasa maddesinden dolayı atıfta bulunulurken ne yazık ki kendileri, 138’i çiğniyorlar. Bunun neticesi ne olursa olsun buna katılmak mümkün değildir.’’

‘’NE SÖYLEDİĞİMİZİ

ÇOK İYİ BİLİYORUZ’’

Yasama, yürütme yargı tüm kurumların Türkiye için var olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

‘’Aramızda husumete yer olmadığını altını çizerek söylüyorum. Hukukun üstünlüğü prensibine dayanarak, inanarak söylemek durumundayım. Onun için dikkat edeceğiz, hukukun üstünlüğü... Bu hukuk herkes için geçerli. Bakın kanun demiyorum, hukuk diyorum. Çok farklı bir şey. Evrensel değerlerle örtüşen hukuk. Bundan bahsediyorum. Bir yerde farklı, başka yerde farklı, olmaz. Kim söylüyor buna göre hukuk, olmaz. Neyi söylüyor, nasıl söylüyor. Kimse buna bakmıyor. Neye bakıyor? Kimin söylediğine bakıyor. Eğer Tayyip Erdoğan söylerse tuu kaka, filanca söylerse alkış. Yok öyle bir şey. Hukukta bu yok. AK Parti söylerse tuu kaka, CHP söylerse alkış. Yok böyle şey. Sayın Baykal maşallah ayetler, hadisler okur, Tayyip Erdoğan bırakın onu, ‘bunların gözleri var görmezler’ diyor, dosyaya koy. Yok böyle şey. Biz ne söylediğimizi çok iyi biliyoruz. Ve inanarak da yolumuza devam ediyoruz. Ve onun için de bu yolculukta bizim her şeyimiz, sizsiniz. Ve biz halkımızı ayırt etmeksizin söylüyoruz, Yunus’un diliyle söylüyoruz. Yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz. Anlayışımız bu.’’

/ ANKARA

26.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün haberler

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır