Türkiye bir yol ayrımında. Bugüne kadar uygulanan laik sistem anlayışının devam edip etmeyeceği, önümüzdeki dönem belli olacak.
Anayasa Mahkemesinin, AKP kapatma davasıyla ilgili vereceği karar bu ülkede yeni bir süreci başlatacak.
İşte bu karara doğru gidilirken, Avrupa Birliği’nin bu ülkenin en etkin muhalefet kurumu olduğu, açıkça görülüyor. Ne CHP ne de MHP, Avrupa Birliği kadar etkin bir muhalefet yapamıyorlar. Bağırıp çağırıyor, sertlik ve gerginlik var, ancak etkileri az.
Avrupa Birliği ise, Demokrasi kriterleri ve kavramlar üzerinde –tartışma sürdürüyor.
Son aylarda köşe yazarlarına bakın, en çok AB yetkililerinin açıklamaları tartışılıyor.
Dikkat edecek olursanız, bu tartışmalar, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki kavram kargaşasının, Demokrasi ve laiklik anlayışları arasındaki büyük farkların daha da ortaya çıkmasına yol açıyor.
Toplumun bir bölümü için laiklik her şeyden önce gelir. Laikliği korumak adına, Demokraside derogasyonlar görmezden gelinebilir.
Avrupa için ise, herşeyden önce Demokrasi gelir. Laiklik, Demokrasinin bir parçasıdır. Önceliği yoktur.
Türkiye ile AB arasındaki bu yaklaşım farkı, tüm söylemimize karşın, bizim bir hukuk devleti oluşturamamamızdan kaynaklanıyor. Avrupa bir hukuk devletleri manzumesidir. Bizde ise, hukuk, günün koşullarına göre evrilir çevrilir, değiştirilebilir.
Avrupa, Türkiye’de büyük bir güç mücadelesi yaşadığının farkında, ancak ayrıntılarını tam olarak algılayamıyor.
Ulusalcılar, MHP milliyetçileri ve CHP, komplo teorileri üretip AB’yi Türkiye’yi ılımlı islam’a itmek istemekle suçluyorlar. AKP’nin destekçisi olarak görüyorlar. Olli Rehn ve Barosso, anti Kemalist olmakla suçlanıyorlar.
Gerçek köktendincilerde AB’ye düşmanlar. AKP dışındaki bir kesim, AB’yi Hristiyan mafyası olarak niteliyor.
Özetle, tam bir kargaşa yaşanıyor.
Karmaşalardan bir sentez çıkacaktır. Göreceksiniz, bugün ateş püskürenler dahi AB’den vaz geçemeyeceklerdir. Zira, AB çıpasını kaybetmiş bir Türkiye’nin, Orta Doğu’da “bir serseri mayın gibi “ nereye çarpıp patlayacağını kimse bilemez.
Posta, 13.5.2008
|