Güvenlik de, aynen diğer sektörler mesela otomotiv sektörü gibi bir sektör, bu tabir kimseyi şaşırtmamalı, kızdırmamalı.
Güvenliğin de bir talebi ve arzı var, fiyatı var vesaire, yani bir ekonomik sektörü oluşturan ne varsa güvenlik sektörü için de var; şimdilik ve belki daha uzun bir süre bu sektörde üretimin önemli bir bölümünü devletin yapıyor ve yapacak olması güvenliğin de diğerleri gibi bir sektör olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Güvenlik sektörü de, diğer sektörler gibi, beyaz eşya gibi, otomotiv gibi, tarım gibi belirli ilkeler çerçevesinde üretimini yapmak zorunda olan bir sektör; bu ilkelerin başında da saydamllık, denetime açıklık, kayıtdışı ile mücadele geliyor.
Bir de çok önemli bir ilke güvenlik sektörüne yönelik tanımların da evrensel bir içerikle yapılması gereği; terörden, silahtan, askerden, askeri yargıdan çağdaş dünya ne anlıyor ise biz de onu anlamalıyız, aksi takdirde ortaya bir kaos çıkıyor, bu kaosdan çok küçük bir grup avanta sağlayabiliyor ama ülke ve yurttaşlar büyük zarar görüyor.
* * *
Son günlerde basına yansıyan haberler güvenlik sektörümüzün bütününde ciddi problemlerin varlığına işaret ediyor. Söz konusu problemler etkinlik, kayıtdışılık ve evrensel tanımlardan kasıtlı, bilinçli bir biçimde uzak durma vesaire biçimlerinde tezahür ediyorlar.
PKK’nın Aktütün karakoluna 200 kişiyle yaptığı ve altı askerimizin şehit olduğu saldırı evrensel tanımlardan uzak durma gayretinin acı bir faturası olabilir; aynı karakola 1992 senesinde yine PKK 400 kişilik bir grupla baskın yapıyor, 22 askerimiz şehit oluyor.
Aktütün’e yapılan son saldırıda şiddetli bir çarpışma oluyor, 19 PKK’lı ölüyor, 73 haneli köyün evleri de hasar görüyor ve 200 kişilik grup püskürtülüyor.
(...)
Bir sınır karakoluna 200 kişiyle yapılan saldırının da Sayın Genelkurmay Başkanımızın iki ay önce kullandığı ‘bölgeyi BBG (biri bizi gözetliyor) evine çevirdik’ ifadesiyle ne kadar uyum içinde olduğu konusu aklımı ciddi biçimde karıştırıyor; anlaşılan sevimsiz gerçek ABD’nin nokta enformasyonları olmaksızın bölgede menfur örgütle sadece askeri mücadele pek netice vermeyebiliyor. Bu konuları yan yana koyduğunuzda güvenlik sektörümüzün bu kesiminde önemli sorunlar yaşandığı izlenimi ediyoruz.
Yine bu günlerde basına Sabancı cinayetiyle ilgili iddialar ve MİT’in tekzibi yansıdı; iddialar mı, yoksa tekzip mi daha gerçeğe yakın kestirmem mümkün değil ama sade bir vatandaş olarak Fehriye Erdal meselesini, iade dosyasının oluşturulmasını sadece basına yansıyan bilgilerle dahi izlediğinizde ortada tuhaf bir durum olduğunu çok açık farkediyorsunuz.
(...)
Çağdaş devletlerde güvenlik sektörü çok yaşamsal bir sektör ve muhtemelen önemi daha da artacak ve bu sektörün kriz içinde olması çok küçük bir grup dışında herkes için kötü; sektörün krizi aşması için saydamlık gerekiyor, kayıtdışılıkla mücadele gerekiyor, hukukun mutlak üstünlüğü gerekiyor, saydam kaynak gerekiyor, terör gibi çok önemli bir kavramın evrensel tanımıyla kabulü gerekiyor, sivil denetimin mutlaklığı gerekiyor.
Güvenlik sektöründe kayıdşılıkla mücadele ve saydamlık ne demek derseniz Hrant Dink ve Özdemir Sabancı dosyalarını yakından izlemenizi öneririm.
Star, 13.5.2008
|