Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Gülay Altay, Marmara’nın güneyinde de, kuzeyinde de, Saros Körfezi açıklarında da hareketlenme olduğunu belirtti.
Boğazıçı Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Gülay Altay, Marmara’nın güneyinde de kuzeyinde de Saros Körfezi açıklarında da hareketlenme olduğunu belirterek, ‘’Dolayısıyla deprem beklentisi olasılığı hala yüksekliğini koruyor’’ dedi.
Prof. Dr. Gülay Altay, en son Yalova Çınarcık’ta 4.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini hatırlatarak, 2000 yılından günümüze kadar genelde Marmara Bölgesi’ndeki fay hattının devamında bir hareketlilik yaşandığını ve bunların kayıt altına alındığını bildirdi.
Altay, ‘’Marmara’nın güneyinde de kuzeyinde de hareketlilik var. Saros Körfezi açıklarında da var. Dolayısıyla deprem beklentisi olasılığı hâlâ yüksekliğini koruyor’’ diye konuştu. Türkiye’deki afet yönetim sisteminin ulusal boyutta yeniden yapılandırılması ve gerçekleştirilmesinin önemine işaret eden Altay, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Kaynakların yerinde kullanımı, çeşitli konularda çalışan birimlerin birbiri ile eş güdümde ve koordinasyonunun yapılmasının çok yararlı olacağını düşünüyorum. Zaten başladı. Ulusal bir koordinasyon olması gerektiğini bilmek zorundayız. Kurumların ilişkilerini bütünleştirerek yapmaları ulusal bir sorun. Sadece deprem beklentisi değil, depreme hazırlık yönündeki projelerin desteklenmesi ve teşvik edilmesi gerekir.”
Prof. Dr. Gülay Altay, şöyle devam etti: “Halkımız, Türkiye olarak bir deprem tehlikesi içinde yaşadığını bilmek zorunda. Bu depremlerin olacağını, her depremden sonra panik yaşanmaması gerektiğini, bulunduğumuz mekânları güvence içine almanın, kişilerin de bu konuda sorumlulukları olduğunun talebi içinde olmalı. Türkiye’de 5 ve 6 büyüklüğünde depremler olacaktır. Bu bilgilerin uzmanlar tarafından mümkün olduğu kadar güvenli tarzda iletilmesi gerekiyor. Yani uzmanlar tarafından riski az göstermek olmamalı. Bu risk var ve riskin olurluğunu dikkatle değerlendirmek gerekiyor. Yapılan çalışmalar sadece Türkiye için değil uluslar arası boyutta, ileri çok değişik çalışmalar. Kandilli de bu yolla çalışmalarını yapıyor. Dolayısıyla halkımızın güven içerisinde bunu bilmesi gerekiyor.’’
Gülay Altay, 1999 yılında meydana gelen Marmara depreminden sonra, çalışma alanlarını genişlettiklerini belirterek, Kandilli Rasathanesinin çalışmalarını, deprem verilerinin daha hızlı ve sağlıklı elde edilmesi, risk azaltmada mühendislik uygulamaları ve bilgi iletişiminin artırılması yönünde yoğunlaştırdığını bildirdi.
Prof. Dr. Altay, Marmara’da depremlerin deniz içinde de sürekli izlenebilmesini sağlayacak deniz dibi rasathanesi çalışmalarının başlatıldığını ve risk azaltmayı amaçlayan etkin mühendislik projelerinin hayata geçirildiğini vurguladı.
EĞİTİM KIRSALA TAŞINMALI
Türk Kızılayı Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, depremle ilgili bilgilendirme çalışmalarının kırsal bölgelere taşınması gerektiğini söyledi. ‘’Benim Güzel Pabuçlarım’’ adlı oyunda rol almak üzere Muş’a gelen Işıkara, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu belirterek, özellikle kırsal bölgelerde yaşayan toplumun deprem konusunda bilinçlendirilmesinin faydalı olacağına inandığını ifade etti. Kırsal bölgede yaşayan vatandaşların depremle ilgili bilinçlendirilmesi durumunda, olası depremde can kaybının daha az olacağını vurgulayan Işıkara, şunları kaydetti:
‘’Depremle ilgili bilgilendirme çalışmaları kırsal bölgelere taşınmalı. Eğer bu çalışmaları kırsal kesime yayarsak deprem konusunda daha çok fazla mesafe almış olacağız. Meydana gelebilecek olan ciddi bir depremde çok fazla can kaybımız olmaz.’’
“SEZİ” ERKEN HABER VERECEK
Anel Grup şirketlerinden E-Sistem, yeryüzü hareketlerindeki değişiklikleri belirleyerek, depremi önceden haber verdiği ileri sürülen ve depremin olumsuz etkilerini en aza indirmeyi hedefleyen, “SEZİ” adlı deprem erken uyarı sistemlerini pazara sundu. Anel’den yapılan açıklamaya göre, cihazın, en küçük evlerden, alış-veriş merkezlerine, okullardan, fabrika ve endüstri tesislerine kadar birçok birimin maruz kalabileceği muhtemel bir deprem öncesinde yayılan, birkaç saniye ile birkaç dakikayı bulabilen öncü dalgalarla yıkıcı etki oluşmadan emniyet ve kritik ekipmanları durdurma imkânı verdiği öne sürülüyor. Anel Grup, E-Sistem İş Geliştirme Birim Yöneticisi Ekrem Çeştepe, depremin oluşumu sırasında yayılan ve yıkıcı olamayan “P” dalgalarının önceden saptanmasıyla, sarsıntı etkilerinin ortaya çıkmadan insanların tedbir alabilmesinin mümkün olduğunu savundu. Çeştepe bir deprem sırasında “P” dalgalarıyla yayılan, biraz daha geç ulaşan ancak yıkıcı olan “S” dalgalarının yeryüzüne ulaşıncaya kadar, birkaç saniye ile bazen dakikaları bulan süreleri kapsayabildiğine ifade etti.
|