Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Dual motivasyon

Geçenlerde bir haber okumuştum. Televizyon aktörü ve tiyatro san'atçısı bir şahıs, bir “talk show” için çıktığı sahneyi, 15 dakika sonra terk etmişti. Gösteriyi düzenleyen organizatör, san'atçının sağlık sebebiyle salonu terk ettiğini iddia etmiş, ancak san'atçı bu iddiayı reddederek gerçek sebebini şöyle açıklamıştı: “Efendim, sahneyi terk etmemin asıl sebebi, seyirci ile uygun bir iletişim kuramamamdır. Hangi espriyi yaptımsa, seyircilerden tepki alamadım. Bu da benim konsantrasyonumu bozdu.”

San'atçının bu samimî itirafı beni etkiledi. Zira aynı duyguyu zaman zaman ben de yaşadım. Topluluklara hitap ettiğimde, muhatabımdan yansıma alamazsam, konuşmamın bir an önce bitmesini isterdim. Ancak, eğer -Bediüzzaman’ın tabiriyle- karşımda ‘zeki muhataplar’ bulabiliyorsam, daha neşeli oluyor ve daha rahat bir şekilde konuşma yapabiliyorum. Bu olay dual motivasyondur.

Diyeceksiniz ki, literatürde böyle bir ifade var mı? Araştırdım, yok. Her iki kelime ayrı ayrı var, ama ikisi birlikte yok. En azından ben bulamadım. Zira bu ifadeyi acizane ben icat ettim. Peki, ne anlama geliyor bu ifade. Biraz daha açalım, efendim.

Bir sunuyu takdim eden kişinin, kendisi seyirciyi motive edici olduğu gibi, seyircisi de kendisini motive edicidir. Yani, burada karşılıklı etkileşim, pozitif enerji ve sinerji var. Hele ilk karşılaşma anındaki birkaç dakika çok önemlidir. Karşılıklı etkileşim bu birkaç dakika içinde gerçekleşirse ne alâ; yok eğer soğuk rüzgârların eseceği bir ortam oluşursa, bu da kolay kolay düzeltilebilecek bir durum değildir. Ancak, kıvrak zekâ sahibi olanlar durumu tersine çevirebilirler.

Birkaç gün önce, Ankara Kızılcahamam’da bir seminer sundum. Dinleyiciler ‘elit’ bir tabakadan oluşuyordu. Benim onları motive etmemden ziyade, onlar beni motive ettiler. Aşka ve şevke gelmiş, çok neşeli bir seminer sunmuştum. Elbette ‘dört dörtlük bir sunum yaptım,’ diyemem; ancak müşteri memnuniyeti fena değildi. Bir-iki hata yaptığım olduysa da, son derece hoşgörü sahibi olan dinleyici kitlesi bunları göz ardı etti. Yani, bu seminerde ben tam bir dual motivasyon; yani karşılıklı “mütekabil” bir motivasyon yaşadım. Bu halet-i ruhiyeden sonra da bu ismi icat ettim.

Efendim şaka bir yana, motivasyon faktörü çok önemli bir unsurdur. Motivasyondan bahsedince hep aklıma uzaya fırlatılan roketler gelir. Hani bu tür roketleri uzaya fırlatırlarken, gövdelerine ilâve bir yakıt tankı monte ederler. Bunun amacı, roketi (uzay aracını) kolayca atmosferden çıkarmaktır. Yani, uzay aracı atmosferden çıkıncaya kadar büyük bir güce ihtiyacı vardır. Atmosferden çıkınca uzay aracının kendi yakıtı yeterli olmaktadır. Zira, atmosferden sonra yer çekimi olmadığından, az bir yakıtla uzun mesafeler kat edilebilmektedir. İşte, motivasyon da böyle bir şeydir. İnsanları ilk başlarda iyi bir motivasyon sürecinden geçirirseniz, bilâhare karışmanıza gerek yok. Zira artık kendi kendini motive edebilir ve yapacağı her işe kendisini adapte edebilir.

Japon işadamları, kendi işyerlerine eleman aldıklarında önce onları bu türden bir adaptasyon eğitimine tabi tutuyorlar. Tam altı ay “Zen Mabetleri” denilen mekânlarda bu türden motivasyon, aidiyet ve davranış biçimleri gibi eğitim sürecinden geçiriyorlar. Eğitilen elemanları hazır gördüklerinde, iş başı yaptırıyorlar. Böyle yetişen elemanlar ise “Sarariman” denilen ömür boyu istihdam ve refah statüsünü kazanmış oluyor. Ya bizde nasıl? “Saldım çayıra Mevlâm kayıra” babından eleman alınıyor ve ondan sonra verim bekleniyor. Evet verim alınabilir ama kaç yıl sonra Allah bilir.

DR. KENAN ÖREN

12.04.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Dual motivasyon

  Kalbi işlettirmek

  Yaşanmış özgürlüklerden -5

  Koşmak zekâyı arttırıyor...

  YASEM AJANDASI


 Son Dakika Haberleri