Hani, “mahalle baskısı” diyorlar ya... Hani, “başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılması pek önemli değil ama; Hukuk mezunu başörtülü ileride savcı veya hakim olursa, başı açıklar aleyhinde karar verir” paranoyasını ileri sürüyorlar ya; bunun “mefhum-u muhalifi”ni, yani “tersini” hiç düşünmüyorlar... Oysa, “aklı ve mantığı” olan bir insan şöyle düşünür: “Yargı kürsüsündeki bayan başörtülü ise ve başı açıklar aleyhinde karar verebileceği iddia ediliyorsa, aynı iddia başı açık hakimler ve savcılar için de geçerlidir... Pekâlâ, onlar da başörtülü bir sanık aleyhinde karar verebilirler!..”
Öyle değil midir?..
Böyle karar vermezler mi?..
Tansel Hanım’ın “başsavcı” değil de “baş hakim” olduğunu varsayın ve söyleyin hele:
“Böyle bir kadından, başörtülü hanımlar lehine karar çıkar mı? Böylesine darbeci bir kafa, özgürlük lehinde bir karar verir mi?..”
Şu hâle bakın;
Bir “başsavcı” çıkıyor ve “idamları savunuyor!..
27 Mayıs darbesinin “kanlı bir ihtilâl” değil de, “devrim” olduğunu iddia ediyor!..
Düşünebiliyor musunuz;
Hem de, bir “kadın” söylüyor bunları!..
Kadınlar ki, “duygusal” olurlar!..
Kadınlar ki; sadece insanlara karşı değil, hayvanlara bile “merhametli” ve “yufka yürekli” olurlar!..
Kadınlar ki, “savaşlara ve “ölümlere karşıdırlar!.. Onlar “barış” isterler!..
Bu nasıl “kadın”dır ki;
“Darbe”yi savunduğu yetmiyormuş gibi, “Bir başbakan, iki bakanın darağacında sallandırılmasını!” neredeyse zil takıp oynayacak kadar normal karşılıyor!..
“Kadın” değil, sanki “militan”!..
Böyle bir “yargı mensubu”nun karşısında “özgürlük” nasıl savunulur?.. “Din” nasıl savunulur ve “örtü” nasıl savunulur?
Bir “kafa” ki, “örtü”ye hepten karşı!.. Örtüyü, bir “baskı aracı” olarak görüyor!..
Farz edin ki, Tansel Çölaşan “Savcı” değil, bir “hakim”dir ve karşısında da “başörtülü bir sanık” vardır!..
Söyleyin Allah aşkına;
Vereceği karar, hiç “başörtülü lehinde” olur mu?..
Var mı böyle bir ihtimal?..
Böyle “başı açık,” ama “beyni yasakçı ve darbeci” bir “kafa”dan hiç “örtü lehine” karar çıkar mı?..
Çıkmaz!.. Çıkamaz!.. Çıkabilemez!
Çıkmasının imkânı ve mümkünatı yoktur... Böyle bir ihtimal, tahayyül bile edilemez!..
Vakit, 12.3.2008
|