|
|
|
Kanadoğlu'nun gerekçe çelişkisi |
Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliği ile ilgili olarak, önünde bazı şıklar bulunduğunu savunarak, bunlardan birinin ‘’yorumlu ret’’ olduğunu söyledi. Kanadoğlu, ‘’Anayasa Mahkemesi, ‘laiklik ilkesini zedeleyen bir durum yoktur. 10. ve 42. madde türbanı serbest bırakmamıştır. Zaten serbest bırakılsa o zaman başka türlü hareket ederdim. Türbanı yasaklayan kararı ben Anayasa’nın başlangıçta yer alan 2, 10. maddesi, 24. maddenin son fıkrası ve 174. maddeye göre verdim. Bu kararım geçerlidir ve gerekçe beni ilgilendirmez. Yapılan değişiklik de bu benim verdiğim karar doğrultusunda bir değişiklik yaratmaz’ yorumuyla bu talebi reddedebilir” dedi.
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Anayasa değişikliği türbanı serbest bırakmaz. Anayasa değişikliği, 10. ve 42. maddelerde mevcut olan hükümlerin tekrarından ibarettir’’ dedi. Kanadoğlu, İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezince düzenlenen Cumartesi Forumları’nda, "Hukuk Devleti ve Yargı Bağımsızlığı’’ konulu konferans verdi.
Kanadoğlu, İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezince düzenlenen Cumartesi Forumları’nda, "Hukuk Devleti ve Yargı Bağımsızlığı’’ konulu konferans verdi.
Anayasa’nın 10. maddesinin 4. fıkrasında değişiklik yapıldığını hatırlatan Kanadoğlu, fıkranın ‘devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır’ ibaresine, ‘bütün işlemlerinde’ ibaresinden sonra ‘her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında’ ibaresinin eklendiğini söyledi. Bunun, maddenin anlamında hiçbir değişiklik yapmayacağını ifade eden Kanadoğlu, devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinin zaten kamu hizmeti görevi olduğunu belirtti.
Kanadoğlu, 42. maddede yapılan değişiklikte ise, maddenin 6. fıkrasından sonra gelmek üzere, ‘Kanunda yazılı olmayan hiçbir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkından mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir’ ibaresinin eklendiğini kaydetti. Kanadoğlu, bunu anlayabilmek için 42. maddenin değiştirilemeyen 1. fıkrasında yer alan "Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz’ ibaresinin iyi okunması gerektiğini söyledi.
Yüksek öğrenim hakkının da eğitim ve öğrenim hakkı içinde yer aldığına dikkati çeken Kanadoğlu, ‘kimse eğitim ve öğrenim hakkından mahrum edilemez’ sözlerinin, ‘kanunda yazılı olmayan hiçbir sebeple kimse eğitim ve öğrenim hakkından mahrum edilemez’ sözlerinden farklı olmadığını ve türbanı serbest bırakmadığını ifade etti.
Kanadoğlu, 42. maddenin 2. fıkrasında ise ‘Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tesbit edilir ve düzenlenir’ hükmünün yer aldığını belirterek, ‘bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir’ sözcüğüyle 2. fıkra arasında hiçbir fark olmadığını kaydetti.
Halen yürürlükte olan 4. fıkradaki ‘Eğitim ve öğrenim hürriyeti Anayasa’ya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz’ hükmünün dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Kanadoğlu, "Anayasa değişikliği türbanı serbest bırakmaz. Her zaman söyledim; Anayasa değişikliği, 10. ve 42. maddelerde mevcut olan hükümlerin tekrarından ibarettir, malûmu ilândır’’ dedi.
ANAYASA MAHKEMESİ’NİN
EREBİLECEĞİ KARARLAR
Sabih Kanadoğlu, gerekçede amacın ortaya konulduğunu belirterek, gerekçenin hukukun en basit kaidesi olduğunu söyledi. Gerekçeye, yalnızca metinde yer almaması durumunda başvurulabileceğini, bunun kullanılabilecek bir metin olmadığını ifade eden Kanadoğlu, "Eğer gerekçe maddenin metninde yer alsaydı, o zaman bunun 2. maddede yer aldığı gibi ‘değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ hükmünü ihlâl ettiği rahatlıkla söylenebilirdi’’ dedi.
Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin önünde bazı şıklar bulunduğunu dile getirerek, "Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 148. maddesinde kendisine sadece şekil yönünden bir yetki verildiğini söyleyebilir. ‘Yalnızca teklif çoğunluğu var mıdır, yok mudur ya da ivedilikle görüşülüp görüşülmediği şartına uyulmasına bakarım, gerisine bakmam’ der ve talebi reddeder’’ diye konuştu.
Bu şıkkın doğru olmadığını, çünkü TBMM’nin 7. maddeyle kendisine verilen yasama yetkisinin sınırlı olduğunu vurgulayan Kanadoğlu, sınırın 4. maddede yazılı olduğunu, yüksek mahkemenin, teknik çoğunluğun ötesinde bu değişikliğin teklif edilip edilememesini denetlemesi gerektiğini, aksi halde Anayasa’daki 1, 2, 3. maddeler ve başlangıçta yer alan hükümleri yozlaştıran başka düzenlemeleri de denetleyemeyeceğini söyledi.
Kanadoğlu, diğer bir şıkkın "yorumlu ret’’ olduğunu ifade ederek şunları kaydetti: "Anayasa Mahkemesi, ‘Biraz önce saydığım sebeplerle laiklik ilkesini zedeleyen bir durum yoktur. 10. ve 42. madde türbanı serbest bırakmamıştır. Zaten serbest bırakılsa o zaman başka türlü hareket ederdim. Türbanı yasaklayan kararı ben Anayasa’nın başlangıçta yer alan 2, 10. maddesi, 24. maddenin son fıkrası ve 174. maddeye göre verdim. Bu kararım geçerlidir ve gerekçe beni ilgilendirmez. Yapılan değişiklik de bu benim verdiğim karar doğrultusunda bir değişiklik yaratmaz’ yorumuyla bu talebi reddedebilir. Üçüncü olasılık olarak, ‘Gerekçeyle amaç belirlenmiştir, bu amaçla yapılan bu değişiklik rejimin temel niteliklerini sarsacak, onu yozlaştıracak, kötüye kullandıracak bir biçim almıştır, bu nedenle iptaline’ diyebilir. İptalin dışında ‘Teklif edilemez, edildi görüşülemez, görüşüldü yasalaşamaz, yasalaştı ben bunu yok sayarım’ da diyebilir. Hangisi olur göreceğiz.’’
|
/ İSTANBUL
10.03.2008
|
|
|
1960 ihtilâli aslında bir devrim! |
Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla tertiplenen sempozyumda konuşan Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan, bir hukuk insanından beklenmeyecek provokatif sözler sarf etti: * 27 Mayıs’ı ihtilâl olarak görmek hata olur. 1960 ihtilâli aslında bir devrimdir. *Toplum tarafından görev verildi ve 27 Mayıs oldu. * Kimse idam cezasını istemez, ama bunlar (Menderes ve arkadaşları) idam edildiğinde toplumsal bir coşku vardı. *İdam edilen Menderes hükümeti üyeleri çocuk ve bebek dâvâlarından değil, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyete ihanetten yargılanmalıydı. Cezalandırılmaları gerekirdi. Sonra ne oldu? Çok güzel bir cumhuriyet dönemi... *Halk okumuyor. Türk toplumu kendi menfaatlerine düşkün.
Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan, 27 Mayıs’ı ihtilâl olarak görmenin hata olacağını belirterek, ‘’1960 ihtilâli aslında bir devrimdir’’ dedi. Ankara Barosu tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla ‘’Kadın Olmak’’ konulu sempozyumun, ‘’Hukukta Kadın’’ başlıklı oturumunda konuşan Çölaşan, kadınlara yönelik en ağır baskının din adına yapılan baskı olduğunu söyledi. Çölaşan, ‘’Hem özgürlük diyorsunuz hem de kapanmak istiyorsunuz. Kapanmanın özgürlüğü olur mu?’’ dedi. Çölaşan, kapanmanın Kur'ânı Kerim’de yer almadığını, Kur'ânı Kerim’de kadın ve erkeğe iffetli olmanın öğütlendiğini, avret yerlerinin kapatılması gerektiğinin emredildiğini söyledi.
1960 ihtilâlini konu alan bir belgesel izlediğini ve belgeselde ihtilâlin bugünün üniversite öğrencileri tarafından değerlendirildiğini anlatan Çölaşan, öğrencilerin o dönemde bir başbakanın idam edilmesini vahşice bulduklarını dile getirdiklerini kaydetti. Çölaşan, büyük özverilerle kurulan Cumhuriyetin belirsizliğe gittiğini gören halkın, ihtilâl öncesi toplumsal bir öfkeye kapıldığını hatırlatarak, ‘’Kimse idam cezasını istemez ama o dönemde bunlar idam edildiğinde toplumsal bir coşku vardı. 27 Mayıs’ı burada ihtilâl olarak görmek hata olur. 1960 ihtilâli aslında bir devrimdir’’ diye konuştu.
Her ihtilâlin, darbenin mutlaka kötü sonuçlar doğurmayacağını savunan Çölaşan, şunları kaydetti: ‘’O dönemde, 1950 yılından önce Türkçe ezan vardı, Menderes dönemiyle ezanın Arapça’ya çevrildiğini biliyoruz. Vatan cepheleri ile ikiye ayrılan bir toplum gördük. O dönem çocuk kafamla Türkçe ezanın güzelliğini gördüm, ailemden namaz kılmayı öğrenmek istedim. O kadar çok sevdim. Neden sevdim? Çünkü çok güzel ve inadına temiz bir sesle Türkçe ezanı dinliyordum. O ses bana dini sevdirdi. Sonra birden bizden olmayan o dille, Arapça ile ezan başladı. Ben o etkiyi kaybettim. Ondan sonra da hiç düşünmedim namaz kılmayı. Aynı dönemde Ulus Gazetesi’nde, Menderes’in paçavralar içinde oturan Said Nursî’nin elini öptüğünü gösteren fotoğrafı yayınlandı. Ulus Gazetesi bunu kötü bir şey olarak gösterdi. Bunlar beni soğuttu.’’
"DEVRİMLERİ YAŞATACAK
KADROLAR YETİŞMEDİ’’
Tansel Çölaşan, Türk kadınının modern hayat tarzına Atatürk ile kavuştuğuna işaret ederek, ancak Atatürk’ün devrimlerinin günümüzde yeterince savunulmadığını ve ilkelerinden taviz verildiğini söyledi. Atatürk’ün ölümünün ardından devrimleri yaşatacak ‘’düzgün kadroların’’ yetişmediğini savunan Çölaşan, şöyle konuştu:
‘’Demokrat Parti’nin başa gelmesiyle ne olduysa oldu. Din adamları kaşındı. Ancak Atatürk’ün getirdiği temel kavramları, medeni devleti, milleti içine sindiremeyenler kazandı. O kazanımları içine sindirememiş kişiler, Atatürk’ün ölümüyle birlikte bugünün alt yapısını oluşturmaya başladılar. Toplum o dönemde orduya ‘yap artık bir şeyler’ demeye başladı. Tek kurtarıcı olarak ordu görüldü. Siyasiler orduyu Türk toplumundan soğutmak isteyebilirler ama Türk toplumu o oyunlara gelmez. O dönemde toplum tarafından görev verildi ve 27 Mayıs oldu. Toplumsal dönüşüm oldu. O günkü Anayasa bir daha geri gelmemek üzere değiştirildi. En özgürlükçü Anayasa geldi. Demek ki her zaman bir ihtilâl darbe değildir, devrim de olabilir. İdam edilen Menderes hükümeti üyeleri çocuk ve bebek dâvâlarından değil, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete ihanetten yargılanmalıydı. Ama öyle olmadı, tarih o noktada bu cezayı verdi. Ama cezalandırılmaları gerekirdi. Sonra ne oldu? Çok güzel bir Cumhuriyet dönemi...’’
Atatürk’ün ölümüyle ‘’halı altındaki güçlerin yukarı çıktığını’’ ve siyasetçilerin kolay siyaseti tercih ederek Türkiye’yi sıkıntılı günlere taşıdıklarını ileri süren Tansel Çölaşan, halkın okumamasının da siyasilerin çok kolay siyaset yapmasına, canlarının istediği gibi yaşamasına imkân sağladığını savundu.
"TÜRK TOPLUMU KENDİ
MENFAATİNE DÜŞKÜN’’
‘’Türk toplumu kendi menfaatine düşkün. Kolaycı bir yapımız var, sorgulamaya asla yatkın değiliz’’ diyen Çölaşan, ‘’Tehlike kapımıza kadar gelmeden, bir başkasının tehlikesine yardım etmiyoruz. Atatürk boşuna ‘Türk Milleti uludur, güzeldir’ demedi, Türk Milleti’ne vasıf kazandırmaya çalıştı’’ şeklinde konuştu.
Çölaşan, 1950 yılından sonra eğitimin durma noktasına geldiğini, Cumhuriyetin kazanımlarının birer birer yok edildiğini, din okulları açıldığını söyledi. Çölaşan, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde de Fransa, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinin üniversiteleriyle denklik anlaşması yapılmazken, bunun yerine Suudi Arabistan, Mısır, Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerin üniversiteleriyle denklik anlaşması imzalandığını savundu. Dinî motifli üniversitelerde eğitim gören öğrencilerin diplomalarının dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam tarafından onaylandığını ve bu diplomalara denklik verildiğini anlatan Çölaşan, din eğitimi alan kişilerin denklik belgelerinin sınıf öğretmeni olarak verildiğini kaydetti.
|
/ ANKARA
10.03.2008
|
|
|
DP: Başsavcı derhal istifa etsin |
DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, “Her türlü eylem ve işlemin hukuka uygunluğunu sağlamakla görevli olan bir kurumda başsavcılık makamında bulunan birisinin, demokratik anayasal hukuk düzenimizi ortadan kaldıran bir askerî darbeyi övmesi, hukukçu yeminine sadık kalmadığı anlamına gelmektedir” diyerek Danıştay Başsavcısına tepki gösterdi.
Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, Danıştay Başsavcısı Sayın Tansel Çölaşan’ın Ankara Barosu tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla “Kadın Olmak’’ konulu sempozyumun “Hukukta Kadın’’ başlıklı oturumunda yaptığı konuşma ile ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada, “Sayın Çölaşan’ın söz konusu açıklamalarını yapılmamış kabul etmek istiyoruz. En doğru kararı tarihin ve yüce Türk milletinin verdiği bir trajedinin, Türkiye’nin çeşitli sıkıntılarla boğuştuğu günümüzde haksız bir şekilde yeniden gündeme getirilmiş olmasından üzüntü duyuyoruz. Hemen, bir dakika bile durmadan, o kutsal makamdan istifa etmelidir” dedi. Soylu şöyle devam etti: “Çölaşan’a atfen basına yansıyan “27 Mayıs’ı burada ihtilâl olarak görmek hata olur. 1960 ihtilâli aslında bir devrimdir. İdam edilen Menderes hükümeti üyeleri çocuk ve bebek dâvâlarından değil, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete ihanetten yargılanmalıydı. Ama öyle olmadı, tarih o noktada bu cezayı verdi. Ama cezalandırılmaları gerekirdi” ifadeleri kabul edilemezdir. Hukuku içselleştirmiş olması gereken bir başsavcının, hukuk devletini ve anayasal düzeni ortadan kaldıran, emirle kurulan mahkemelerle insanları idam eden bir askerî müdahale hakkındaki sözleri şık olmamıştır. Her türlü eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunu sağlamakla görevli olan bir kurumda başsavcılık makamında bulunan birisinin, demokratik, anayasal hukuk düzenimizi ortadan kaldıran bir eylemi (askerî darbeyi) övmesi, hukukçu yemine sadık kalmadığı anlamına gelmektedir. Demokratik yollarla iktidara gelmiş olan devlet adamlarını hukuku ortadan kaldırarak idam eden bir zihniyeti kimse savunamaz. Hele bunu yüksek bir yargı kurumunda Başsavcılık görevini yürüten birisinin dile getirmesi vahim bir gelişmedir. ”
|
/ ANKARA
10.03.2008
|
|
|
Erdoğan: CHP, belediyecilikten anlamaz, eli nereye değse orası batar |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’Bu CHP belediyecilikten anlamaz, bilmez bunu. Bunların eli nereye değse orası batar’’ dedi.
Erdoğan, partisinin İzmir İl Teşkilâtı tarafından Balçova Termal Otelde düzenlenen akşam yemeğinde yaptığı konuşmada, ana muhalefet partisi CHP’nin belediyecilik anlayışını eleştirdi. ‘’Bu CHP belediyecilikten anlamaz, bilmez bunu’’ diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
‘’Bunların eli nereye değse batar orası. Batar, inanın böyle. Her şey böyle. Kurutur bunlar, inanın böyle. Onun için gelin bir adım atalım, inşallah 1 yıl yoğun bir çalışmayla İzmir’de Büyükşehir Belediyesini AK Parti’nin aldığını hep birlikte yaşayacağız. Çoğu bitti, azı kaldı. Güzel, planlı bir çalışma, göreceksiniz İzmir’de AK Parti büyükşehiri de katar. Biz bunu niye istiyoruz, İzmir’e daha güzel hizmet etmek için. Biz bunun ispatını da yaptık zaten. UNIVERSIADE de öyle. Aynı önemi şimdi EXPO’da veriyoruz. Bunun için koşturuyoruz. Cumhurbaşkanımız büyük önem veriyor. Ben ilgileniyorum. Bakanlarımıza görev dağılımı yaptık. Her biri yurt dışında çalışma yapıyor. EXPO 2015’i İzmir’e getireceğiz, bunun için çalışıyoruz.’’
Erdoğan, İzmir’e gerçekleştirdikleri yatırımlar kapsamında yıllardır bitirilemeyen adalet sarayını, Beydağ, Yortanlı barajlarını, kuzey çevre yolunu, Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminalini yaptıklarını ifade etti. Aynı şekilde toplu konutta attıkları adımlarla sadece İzmir’e 8 bin 100 konut kazandırıldığını, KÖYDES kapsamında 670 köyün tamamının yollarının asfaltlandığını, su problemlerinin çözülmeye devam ettiğini anlatan Erdoğan, kendileri bunları yaparken bazılarının ‘’Atatürk istismarcılığı’’ yaptığını söyledi. Başbakan Erdoğan, yerel yönetimlerde daha iyi hizmet sunabilmek için son olarak belediyelerde yeni bir yapılanmaya gittiklerini ifade ederek, muhalefetin buna da karşı çıktığını hatırlattı. Erdoğan, bu düzenlemeyle İzmir’de 38 ilk kademe, 5 belde belediyesinin ülke genelinde de 869 belediyenin kapatıldığını kaydetti.
|
/ İZMİR
10.03.2008
|
|
|
Özal: Bunlar siyasetin zorlukları |
Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı koordinasyonunda başlatılan “Arasta’’ operasyonu kapsamında önceki gün İstanbul’da gözaltına alınan Ahmet Özal, "1-2 gün sonra görürsünüz bir şey olmadığını. Bunlar siyasetin zorlukları, unutmayın bunu’’ dedi.
Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı koordinasyonunda başlatılan “Arasta’’ operasyonu kapsamında önceki gün İstanbul’da gözaltına alınarak Edirne’ye getirilen 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, Selimiye Devlet Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirildi. İstanbul’dan Edirne’ye dün akşam saatlerinde getirilen Özal, saat 00.30 sıralarında Edirne Emniyet Müdürlüğü’nden sivil polisler eşliğinde çıkarılarak otomobille Selimiye Devlet Hastanesi acil servisine getirildi. Burada sağlık kontrolünden geçirilen Özal, daha sonra yeniden emniyet müdürlüğüne götürüldü. Hastaneden ayrılışı sırasında gazetecilerin sorularını cevaplayan Özal, "1-2 gün sonra görürsünüz bir şey olmadığını. Bunlar siyasetin zorlukları, unutmayın bunu’’ dedi.
Özal, gözaltına alınmasının nedeninin sorulması üzerine ise "Sadece bazı bilgilere ihtiyaçları vardı. Ondan dolayı’’ diye konuştu. Özal, dün sabah saat 09.30 sıralarında polis memurlarının gözetiminde Edirne Emniyet Müdürlüğü’nden sağlık kontrolünden geçirilmek üzere Selimiye Devlet Hastanesi’nin acil servisine götürüldü. Özal, sağlık kontrolünün ardından yeniden emniyet müdürlüğüne getirildi. Ahmet Özal, hastaneden ayrılışı sırasında bir gazetecinin sağlık durumunu sorması üzerine, "Gayet iyiyim’’ dedi.
|
/ EDİRNE
10.03.2008
|
|
|
Akşener: Üniversitelerde başörtüsü yasak değil |
TBMM Başkan Vekili Meral Akşener, üniversitelerde başörtüsüne yönelik durumun ne anayasayla ne de kanunla yasak olmadığını söyledi.
Geniş çerçevede özgürlüğün tanımlanması ile ilişkili iki kanunun Turgut Özal ve Süleyman Demirel döneminde Anayasa Mahkemesi tarafından reddine ilişkin gerekçeli bir karar olduğunu hatırlatan Akşener, hukuken bir boşluk olduğunu, bu nedenle yasağın da boşlukta olduğunu belirtti. TBMM Başkan Vekili Akşener, 3 günlük Kahramanmaraş ziyaretinin son gününde gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.
Akşener, üniversitelerdeki başörtüsü yasağıyla ilgili, Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karardan sonra ne yapılacağına bakılması gerektiğini söyledi. Akşener, “Anayasa Mahkemesinin ret olmayan karar verdiği takdirde 17’nci maddenin hayata geçirilmesi lâzım ki çerçeve çizilebilsin” şeklinde konuştu.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın ortaya koyduğu genelgenin rektörleri alan ve almayan noktasında suçlu olup olmadıkları meselesini ortadan kaldırdığını belirten Akşener, “Şimdi almayanlar genelgeye itiraz ettikleri için Danıştay’a gittiler. YÖK Başkanı’nın genelgesine uyanlar hukuken ita amirlerinin verdiği talimatlar doğrultusunda hareket ediyor. Fakat üniversitelerdeki yasak ne anayasayla ne de kanunla yasak değil aslında. Daha geniş çerçevede özgürlüğün tanımlanması ile ilişkili iki kanunun rahmetli Özal ve Demirel döneminde Anayasa Mahkemesi tarafından reddine ilişkin gerekçeli bir karar var. Bu ona dayandırılarak yapılan bir yasak. O açıdan orası hukuken boşlukta. Bu nedenle yasak da boşlukta kalıyor” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin önünde çözülmesi gereken çok sayıda sorun olduğunu ifade eden Akşener, terörle mücadeleye kararlı bir şekilde devam edilmesi gerektiğini ancak, bunun yanında da işsizliğe mutlaka çare bulunulması ve üretimin artmasına yönelik yatırımlara hız verilmesi mecburiyetinde olduklarını söyledi.
|
/ K.MARAŞ
10.03.2008
|
|
|
Mağdurlar hayattayken darbeciler yargılanmalı |
12 Eylül darbesini gerçekleştirenler hakkında iddianame hazırladığı için meslekten ihraç edilen eski savcı Sacit Kayasu, 2010 yılına kadar darbecilerin yargılanabileceğini söyledi. Kayasu, “Gönül ister ki darbede mağdur edilen, işkence gören, yakınları öldürülen kişiler hayattayken bu yapılsın. Darbeye maruz kalmış insanların yaraları sarılmalı. Şu an mağdurlar da, failler de hayatta iken hesabın görülmesi lâzım” dedi.
Kayasu, bunun “Herkese ağır cezalar verilsin demek” olmadığını ifade ederek şöyle konuştu: “Suçu tescillensin, mağdur olanlara tazminat ödensin. Ben 12 Eylül’de zarar görmedim. Benim derdim hukuk. Adaletin olmadığı bir yerde insanlar huzur ve güvenle yaşayamazlar. Huzur ve güvenin tek şartı siyasî iktidar değil, adalettir. Bizim itirazımız askere değil, silâhını vatandaşa doğrultmasına. Silâhını millete doğrultma hakkı askere verilmemiştir.”
RÖPORTAJ BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN
|
Hasan Hüseyin Kemal
10.03.2008
|
|
|
Genel Kurul'un gündemi yoğun |
Meclis, gündemindeki önemli düzenlemeler için mesai yapacağı yeni bir haftaya başlıyor.TBMM Genel Kurulu, haftaya, denetim konularıyla başlayacak.
Genel Kurulda, 11 Mart Salı günü, sözlü soruların ardından, çevreyle ilgili verilen 20 araştırma önergesi birleştirilerek görüşülecek. Araştırma önergelerinin kabul edilerek komisyon kurulması bekleniyor. Mecliste halen Türkçe ve küresel ısınmayla ilgili komisyonlar çalışmalarını sürdürürken, zeytinyağı, uyuşturucu ve tersanelerdeki işçi ölümleriyle ilgili komisyonlar ise henüz çalışmaya başlamadı.
Görüşmelerine daha önce başlanan, Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde şef ve şef yardımcısı atamalarını yeniden düzenleyen yasa teklifinin görüşmelerine, 12 Mart Çarşamba günü devam edilecek. Teklifle, klinik şefi, şef yardımcısı ve başasistan kadrolarına atamalar, uzman doktorlar arasından Sağlık Bakanlığınca yapılacak veya yaptırılacak sınavlara göre gerçekleştirecek. Klinik şefi ve şef yardımcısı kadrolarına, mevcut toplam kadroların yüzde 35’ini geçmemek üzere, profesör ve doçentlerden atama yapılabilecek. Teklifin görüşmelerine, 1. madde üzerinde verilen önergelerden devam edilecek. Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının, gümrük kapıları dışında; mektupla, elektronik ortamda veya yaşadıkları ülkelerde oy kullanabilmesine olanak sağlayan Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin tasarı ise 13 Mart Perşembe günü görüşülecek. Tasarının tümü üzerindeki görüşmelere daha önce başlanmış, ancak tamamlanmamıştı. Genel Kurul, 11 Mart Salı günü 15.00-19.00, 12 Mart Çarşamba günü 14.00-24.00 ve 13 Mart Perşembe günü ise 14.00-20.00 saatleri arasında çalışacak.
|
/ ANKARA
10.03.2008
|
|
|
Türkiye, KKTC'ye yardım yapacak |
Türkiye Cumhuriyeti, 2008 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) 790 milyon 209 bin 728 YTL yardım yapmayı planlıyor. Bu miktarın 312 milyon 750 bin 487 YTL’si altyapı yatırımları, 152 milyon YTL’si de savunma ödenekleri için hibe şeklinde yapılacak.
Türkiye Cumhuriyeti 2008 yılı bütçesinden KKTC’deki yatırımlar için 561 milyon YTL ödenek ayırdı. Ancak yatırımlar için 2008 yılında ayrılan para, toplam emanetler ve geriye dönüşlerle birlikte 790 milyon 209 bin 728 YTL’ye yükselecek. 2008 yılında kesinleşen 360 altyapı ve 100 reel sektör projesi bulunuyor. Bu rakamın, yıl içinde yeni açılacak projelerle birlikte sayının 500’ü aşması bekleniyor.
Geçen yıl, yapılması planlanan 791 milyon 780 bin 105 YTL’lik yardımdan 557 milyon 205 bin 909 YTL’si kullanılabildi. Kur değişmelerinden kaynaklanan kayıp sonrasında iadeler ve faiz gelirleriyle birlikte toplam 218 milyon 125 bin 386 YTL, 2008 yılına devretti. Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği Yardım Heyeti’nce yayımlanan kitapçıklara göre, bu yıl içinde savunma ödenekleri için 152 milyon 475 bin 14 YTL, altyapı projeleri için de 312 milyon 750 bin 487 YTL hibe yapılacak. Türkiye Kalkınma Bankasının sağlayacağı teşvik kredilerinin miktarı 43 milyon 159 bin 270 YTL olacak. Krediler ise 281 milyon 824 bin 956 YTL. Bu yıl verilecek kredilerden 100 milyon 872 bin 158 YTL’si cari bütçe açığına; 37 milyon 952 bin 798 YTL’si Taşınmaz Mal Komisyonu giderlerine katkı, 108 milyon YTL’si reel sektöre ve 35 milyon YTL de mali sektör için kullanılacak.
|
/ LEFKOŞA
10.03.2008
|
|
|
“Arasta” operasyonunda bir işadamı gözaltına alındı |
Edirne Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nce düzenlenen “Arasta’’ operasyonu kapsamında hakkında yakalama emri çıkarılan Aydınlı işadamı, eski belediye başkan yardımcısı Mustafa Selçuk gözaltına alındı.
Alınan bilgiye göre, Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Aydın Emniyet Müdürlüğü’ne gönderdiği yazı doğrultusunda, Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürlüğü ekipleri, dün Mustafa Selçuk’un evinde arama yaptı. Arama sırasında evde bulunmayan Mustafa Selçuk, gece polis ekipleri tarafından yakalandı. Yetkililer, ilk sorgusu yapılan Mustafa Selçuk’un sağlık kontrolünün ardından Edirne’ye gönderildiğini kaydettiler
|
/ AYDIN
10.03.2008
|
|
|
Babacan Moritanya'da |
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan ve beraberindeki heyet, temaslarda bulunmak üzere Moritanya’nın başşehri Nouakchott’a geldi
Moritanya Dışişleri Bakanı Muhammed Salih Ould Lemin tarafından karşılanan Dışişleri Bakanı Babacan ile eşi Zeynep Babacan ve beraberindeki heyet, havaalanından, kalacakları devlet konukevine geçtiler. Lemin, Babacan ile bir süre sohbet ettikten sonra konukevinden ayrıldı. Babacan bugün Moritanya Cumhurbaşkanı ve Başbakanı tarafından kabul edilecek, ayrıca Moritanya Dışişleri Bakanı ile görüşmelerde bulunacak. Babacan ve beraberindeki heyet daha sonra, 10-11 Martta yapılacak İslâm Konferansı Teşkilâtı (İKT) Dışişleri Bakanları toplantısına ve 13-14 Martta yapılacak İKT zirvesine katılmak üzere Senegal’e geçecek.
|
/ NOUAKCHOTT
10.03.2008
|
|
|
Küresel terörizm için işbirliği sempozyumu |
Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi (TMMM) Komutanlığının düzenlediği "Küresel Terörizm ve Uluslararası İş Birliği-2’’ Sempozyumu, yarın Ankara’da başlıyor.
Bilkent Oteli Konferans Salonu’nda düzenlenecek uluslararası sempozyumun açılış konuşmasını Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt yapacak. İki gün sürecek sempozyumda, "Terörizmle Mücadelede Mevcut Konsept Doktrin ve Yöntemler’’, "Terörizmle Uluslararası Mücadelede İhtiyaçlar ve Karşılaşılan Problemler’’, "Terörizmin Sosyo-Psikolojik Boyutu’’, "Terörizmle Mücadelede Uluslararası Örgütlerin Rolü’’, ‘’Terörizmle Uluslararası Mücadelenin Hukuki Boyutları’’ başlıklı oturumların yanı sıra "Terörizmle Uluslararası Mücadelede Diğer İş Birliği Alanları’’ da iki ayrı oturumda ele alınacak. İlki 2 yıl önce gerçekleştirilen sempozyumun kapanış konuşmasını da Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun yapacak. Sempozyumda, Çin, Mısır, Pakistan, Keşmir, İspanya, Meksika, ABD, Japonya, Rusya’dan birçok isim bildiri sunacak.
|
/ ANKARA
10.03.2008
|
|
|
Müslüman yardımseverler İstanbul’da buluşacak |
“Zorluklarla Yüzleşmek ve Çözüm Bulmak” felsefesiyle dünyanın dört bir yanında çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları ve hayırsever ünlüler, I. Uluslararası Yardımseverler Kongresi için 22 Mart’ta İstanbul’da bir araya gelecek.
Yardımseverlik ruhunu örnekleri ile ortaya koyarak, İslâm dünyasında yardımseverliğin küreselleşme ile birlikte değişen boyutlarını incelemeyi hedefleyen kongre, hayırseverleri ve akademisyenleri beyin fırtınasına dâvet ediyor.
Merkezi Amerika’da olan Uluslararası Yardımseverler Kongresi (World Congress of Muslim Philanthropists) Türkiye partnerleri olan NonProfit Emprovment Group ve Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı ile işbirliği içerisinde, yardımların etkin, verimli ve amacına uygun olarak muhtaç bütün bölgelere ulaştırılabilmesini sağlamayı hedefliyor.
Farklı kültürlerden, farklı bölgelerden yardımsever insanların ve kuruluşların birbirleriyle olan bağlarını güçlendirmek için bir forum inşa etmek ve uluslar arası arenada insanlığa katkıda bulunmak amacıyla düzenlenen I. Uluslararası Yardımseverler Kongresi bir çok güncel soruna ışık tutacak.
Birinci Dünya Kongresi (DMYK) şahıslar ve kurumlar arasında bilgi alış verişi, yeni kavramların oluşturulması ve yeni işbirliği ilişkilerinin kurulması için bir çok imkân sağlayacak. Bu senenin teması olan “Zorluklarla Yüzleşmek ve Çözümler Bulmak”, dünya çapında bir çok uzman konuşmacının katılımıyla çok seçkin bir toplantı olacak.
I. Dünya Müslüman Hayırseverler Kongresi, küresel yardımsever topluluğunun bir parçası olarak diğer yardım kuruluşları ile ortak hedefler geliştirmek için maddî kaynakları harekete geçirmek üzere onlarla ortak çalışıyor. DMYK; barış dolu, âdil ve sürdürülebilir bir kalkınmanın yaşandığı bir dünya hedefliyor.
İnsani Gelişim Endeksi, İnanç ve Yardımseverlik, Hayırseverlik ve Din Arasındaki İlişki, Yardımseverlik ve Hoşgörü Geleneğinin Gelecek Kuşaklara Aktarılması, Yardımseverlerin yeni misyonları, yardımseverliğin değişimi, kongrede ele alınacak konulardan sadece bir kaçı.
TÜRKİYE İRTİBAT:
Akdeniz Cad. No: 67 Apt. No: 3 Bayraktar apt. Fatih / İSTANBUL
Telefon: 0(212)631 2233
Faks: 0(212)521 0897
Email: [email protected]
|
Yeni Asya
/ İSTANBUL
10.03.2008
|
|
|
Marmara’nın röntgeni çekilecek |
Önemli uluslar arası boru hattı projelerini gündemine alan BOTAŞ Genel Müdürlüğü, Marmara denizinde kapsamlı bir inceleme çalışması yaptıracak.
Marmara denizinin belirlenen bölgelerinde, jeolojik, jeofizik ve jeoteknik inceleme çalışmaları gerçekleştirecek. Bu konuda hazırlanan ihale şartnamesine göre, Ambarlı-Pendik arasında mevcut her biri 30 inch çapına 53 bin 11 metre uzunluğunda birbirine paralel iki adet çelik doğalgaz boru hattı ile yine İzmit Körfezi Muallim-Hersek arasında mevcut her biri 24 inç çapında olan 6 bin 197 metre uzunluğunda birbirine paralel iki adet çelik doğalgaz boru hattında inceleme yapılacak. Bütün istekli firmalarının katılabileceği ihale, 8 Nisan 2008 tarihinde yapılacak.
|
/ ANKARA
10.03.2008
|
|
|
Kadını makineleştirmek en büyük hak ihlâli |
Mazlumder, Hak İhlâlleri Komitesi Başkanı Av. Elif Uzunpınar, ‘Dünya Kadınlar Günü’ ile ilgili olarak yaptığı değerlendirmede, “Fıtratına aykırı bir şekilde kadını makineleştiren yaklaşım, en büyük kadın hakkı ihlâlidir” dedi.
Mazlumder, Hak İhlâlleri Komitesi Başkanı Av. Elif Uzunpınar, ‘Dünya Kadınlar Günü’ ile ilgili olarak yaptığı değerlendirmede, “Fıtratına aykırı bir şekilde kadını makineleştiren yaklaşım, en büyük kadın hakkı ihlâlidir” dedi.
“Kadın, her gün kadın. Başı açıkken de kadın, kapalıyken de. Evde de kadın, işyerinde de. 8 Mart’ta da kadın, diğer 364 günde de” diyen Av. Elif Uzunpınar şöyle devam etti: “Kadının ‘kadın’ cinsiyetinden dolayı değil, ‘insan’ olduğu için önemsenmesi ve değere lâyık bulunmasının gerekliliği açıktır. Kadın problemlerinin temelinde ‘ayrımcılığın’ yattığını ifade edenlerin, kadın problemlerini tek güne indirgeyip, yılın 364 günü kadına karşı şiddet, istismar ve sömürü gibi durumları yok sayarak, senede bir tek gün paneller tertip edip, meydanlara çıkmak, kadına yönelik ayrımcılıkla mücadelede yetersiz kalacağı açıktır.”
Av. Elif Uzunpınar, şöyle devam etti: “Maddî ve manevî şiddete maruz kalan, oto lastik reklâmlarına kadar alâkalı alakasız birçok konuda bedeni ve görüntüsü pazarlanan, çalışma şartları ile yıpratılan kadının, ekonomik özgürlüğü konusunda yapılan vurgularda bu özgürlüğün bedeli konusuna değinilmemekte, şahsî özgürlük, ekonomik özgürlüğe feda edilerek kadın, başta annelik olmak üzere birçok güzellikten mahrum bırakılmaktadır. Çocuğu ve ailesiyle geçireceği zamanı, maddî kaygılarla daraltmak hatta yok etmek suretiyle, fıtratına aykırı şekilde kadını makineleştiren yaklaşım en büyük kadın hakkı ihlâlidir. “
Kadın problemini önemsediğini iddia edenlere seslenen Uzunpınar, şunları kayddetti: “Kadına karşı ayrımcılığın yalnız ve ancak ‘kadın ile erkek arasında adaletin tesis edilmesi’ ile aşılabileceğini, kadın-erkek ‘eşitliği’nin ancak kadının aleyhinde uygulamalara sebep olduğunu ve olacağını hatırlatırız. Ülkemizde bu amaçla kurulduğunu ifade eden kadın oluşumlarının ise, kadınların sorunlarının nasıl giderileceğinden ziyade, kadınlara yönelik ayrımcılığı savunması, kendi gibi düşünmeyen ve yaşamayan kadını eğitim ve çalışma hakları başta olmak üzere her alanda kısıtlayan uygulamalara ses çıkarmaması hatta alkış tutması kaygı vericidir.
Ülkemizde kadın problemi olarak en önemli problemlerden biri de ‘başörtüsü yasağı’dır ve uzun yıllardır devam etmektedir. Binlerce kadın hiçbir yasal dayanağı olmayan, fiilî uygulamalarla mağdur edilmiştir ve edilmektedir. Kişinin kendini tanımlama hakkı kişiliği ile bir bütündür. İnsanın kendi hayatına dair yapacağı tercihlere ancak saygı duyulabilir. ‘Eğitim’ yoluyla kadın sorunlarının aşılacağını söyleyenler, on binlerce kadının eğitim hakkının elinden alındığı bir ülkede kadınlara yönelik mevcut ayrımcılığın giderileceği bir yaklaşım ve inanç ortaya koymalıdır.”
|
Yeni Asya
/ İSTANBUL
10.03.2008
|
|
|
Kırıkkale’de 12 otomobilin lastiği kesildi |
Kırıkkale’nin Yaylacık Mahallesi’nde bulunana 12 aracın lastikleri kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından kesildi.
Araç sahipleri bu konu hakkında tedbirlerin arttırılması ve devriyelerin sıklaştırılmasını istedi. Alınan bilgilere göre 12 aracın arka sol lastiklerin aynı hizada kesildiği bildirildi. Araç lastiklerinin kesilmesini hoş olmadığını dile getiren araç sahiplerinden Ali Güngör “Böyle bir mahallede bu olayın olması kabul edilemez. Bu tür olaylar düşündürücüdür. Karakola 100 metre yerde bu olaylar yaşanıyor” sözleriyle sitemde bulundu. Mahalle halkı devriyelerin arttırılması gerektiğini belirtti. Emniyet ekipleri olay ile ilgili soruşturma başlattı.
|
İbrahim Akpınar
/ KIRIKKALE
10.03.2008
|
|
|
İstanbul'da bahar havası |
Yurt genelinde havaların ısınmayısla birlikte, güne güzel havayla uyanan İstanbullular da parklara, deniz kıyılarına ve tarihî mekânlara akın etti.
Aileleriyle birlikte sokağa çıkan halkın bazısı Galata Köprüsü'nde balık tutmayı tercih ederken, bazıları da parklarda çocuklarıyla birlikte hem piknik yaptı hem de oyunlar oynadı.
Öte yandan, henüz Mart ayı olmasına rağmen güneşin kendisini hissettirmeye bir kaç gün daha devam edeceği kaydediliyor.
|
10.03.2008
|
|
|
Komşuluk zayıflayınca, suçlar arttı |
Adıyaman Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam, komşuluk bağlarının eskiye nazaran zayıf kaldığını belirterek, buna mukabil suç oranlarının arttığını söyledi.
Adıyaman Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam, Gölbaşı ilçesinde vatandaşlarla bir araya gelerek huzur toplantısı yaptı. Huzur toplantısına Kaymakam Bünyamin Yıldız, Gölbaşı Emniyet Amiri Fikri Yıldırım ve komiser Şevket Aksu katıldı. Huzur toplantısında vatandaşların güvenlikle ilgili sorunlarını dinleyip, şikâyetlerini not aldıran Emniyet Müdürü Sağlam, vatandaşların daha huzurlu ve güvenli bir ortamda yaşamalarını sağlamak için bu toplantıları yaptıklarını söyledi. Eskiden sokakta, caddede, mahallede herkesin birbirini tanıdığını komşuluk bağlarının çok iyi olduğunu belirten Sağlam, bugün bu komşuluk bağlarının eskiye nazaran zayıf kaldığını belirterek, buna mukabil suç oranlarının arttığını söyledi.
Suç oranlarını azaltmak için komşuluk bağlarının yeniden kazanılması gerektiğini belirten Sağlam, “Mahalleye bir vatandaş taşındığında ziyarete gidilmeli, yardım edilmeli, herkes birbirini sevmeli ve muhabbet etmeli. Sevginin ve yardımlaşmanın olduğu yerde suç işlenmez, sorun çıkmaz. Sevginin ve muhabbetin olduğu yerde, yabancı bir insanın gelip suç işlemesi, sorun çıkarması çok zordur. Milletimizin, evinde güven ve huzur içinde yaşayabilmesi için gayret gösteriyoruz. Ancak, her evin önüne bir polis vermemiz mümkün değil. Milletimiz, suç işleyeni, hırsızı, hırlıyı, sorun çıkartanı bizim gözümüzle görmeli, olaya bizim baktığımız gibi bakmalı ve emniyete haber vererek bize yardımcı olmalı” dedi.
Kaymakam Bünyamin Yıldız da huzurlu ve güvenli bir ortam için karşılıklı fedakârlığın olması gerektiğini belirterek, vatandaşların fahri müfettiş olmaları için müracaat etmelerini istedi.
|
/ ADIYAMAN
10.03.2008
|
|
|
Jules Verne uçtu |
Avrupa, tarihinin en büyük ve en sofistike uzay aracını gönderdi.
Uluslararası Uzay İstasyonu’na (UUİ) 9 tona varan destek malzemesi taşıyabilecek ve doluyken 20 ton ağırlığındaki Automated Transfer Vehicle (ATV) adlı insansız uzay gemisi, dün TSİ 06.00’te Fransız Guyanası’ndaki Kourou uzay merkezinden Ariane 5 tipi bir roketle fırlatıldı.
UUİ’ye su, gıda, oksijen, yakıt, teknik ve bilimsel malzeme taşımanın yanı sıra bir diğer önemli görevi, istasyonu Dünya’ya düşmekten kurtarmak için daha yükseğe itmek olan uzay aracı, Avrupa’ya uzayı keşif alanında diğer ülkelerle rekabette önemli avantaj sağlayacak.
Toplam 22 metre uzunluğunda 4 güneş paneline sahip ATV’nin teknolojik gelişme açısından çok önemli ve karmaşık bir uzay aracı olduğunu belirten Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) UUİ program müdürü Alan Thirkettle, aracın ilk modeline “Jules Verne” adını verdiklerini söyledi.
|
/ ANKARA
10.03.2008
|
|
|
|