Herhalde, aklı başında hiç kimse PKK’ya karşı yapılan sınır ötesi harekátların ‘Kürt Sorunu’nun çözümüne katkı yapacağını düşünmüyordur. Çünkü, daha önce defalarca yazılıp çizildiği gibi, Kürt sorununun nedeni PKK’nın varlığı değildir; tam aksine, PKK bu sorunun sadece bir yansımasıdır.
Kürt sorunu, Türkiye’nin, derin tarihsel kökleri olan karmaşık bir sorunudur. Siyasî, kültürel ve ekonomik boyutlarıyla büyük bir sorundur bu. Sorunun özünde de Türkiye Kürtleri arasında son yıllarda iyice güçlenen kimlik bilinci ve ona bağlı olarak kendi kimliklerine saygı gösterilmesi talebi yatmaktadır. Kimlik sorunları ise ne şiddet yoluyla çözülebilir ne de -AKP’nin düşünür göründüğü gibi- partizan ‘bütünleştirme’ politikalarıyla...
Gerçekten de son zamanlarda hükümetin bu sorunu Kürtleri AKP’lileştirerek ‘çözmek’ istediğine dair kimi işaretler belirmiştir. AKP liderliği Temmuz 2007 genel seçimlerindeki başarısını önümüzdeki yerel yönetim seçimlerinde Kürtlerin ağırlıkta olduğu yörelerde daha da güçlü bir şekilde tekrarlayarak Kürtleri önce kendi partisine, sonra da bu yolla sisteme entegre etme arayışı içinde görünmektedir.
AKP’nin gerçekten de böyle bir ‘partilileştirmek yoluyla asimilasyon’ hesabı varsa, belirtmeliyim ki bu yol çıkmazdır. Dahası, bu aslında Kemalist zihniyetin muhafazakár bir versiyonundan başka birşey değildir. Bu hesap AKP’lilerin de meselenin özünde yatan kimlik sorununu görmezden geldiklerini veya bunun farkında bile olmadıklarını gösterir.
(...) Ortaya çıkaran sebepler ne olursa olsun, ‘Türk milliyetçiliği’ne karşı bir hissiyat ve psikoloji Kürtler arasında artık kökleşmiş durumdadır. Bu da, her şeyden önce, ‘milliyetçi’ devlet siyasetinin terk edilmesini gerektirmektedir.
Vaktiyle Kemalistler de benzer bir yanılgıya düşmüşlerdi. Kemalist Cumhuriyet kamusal moralitenin geleneksel dinî ekseninin çökmesinin yarattığı boşluğu cumhuriyetçi moraliteyle (‘sivil din’) doldurabileceğini ummuştu. Bunda bir ölçüde başarılı da olabilirdi, ama yaptığı iki büyük hata yüzünden olamadı. Birincisi, Kemalist rejim kısa zaman sonra cumhuriyetçiliği ‘milliyetçilik’in (Türk milliyetçiliğinin) emrine verdi. Kürtler arasında ayrı bir kimlik bilincinin doğup gelişmesini tetikleyen ana dinamik, ona eşlik eden baskı politikasıyla birlikte, işte bu bölücü ideoloji olmuştur.
Kemalist Cumhuriyet’in ikinci büyük hatası, ‘dinin devrini doldurduğu’na çok erken karar vermesi ve buna bağlı olarak da láikliği sivil hayat alanını da kuşatacak bir felsefeye dönüştürmesiydi. Bu siyaset ise milliyetçiliğin yarattığı tahribatı daha da derinleştirdi.
Onun için, bugün halá Kürt sorununun bir çözümü varsa, bunu milliyetçiliği bir devlet politikası ve kamusal söylemin kurucu unsuru olmaktan çıkarmadan sağlayamayız. Kürtleri AKP’lileştirmek bu partiyi belki biraz daha güçlendirebilir, ama Kürt sorununun çözümüne katkı yapamaz.
Star, 6.3.2008
|