Avrupa Birliği (AB) Komisyonunun genişlemeden sorumlu Üyesi Olli Rehn, Vakıflar Kanunu’nun TBMM’de kabul edilmesini memnuniyetle karşıladığını belirterek, şimdi önceliğin ifade özgürlüğüne verilerek TCK 301. maddesinin gözden geçirilmesi gerektiğini kaydetti.
Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Sosyalistler, Liberaller ve Yeşiller’in ortaklaşa düzenledikleri ‘’Türkiye’de Yeni Sivil Anayasa ve Kürt Meselesi’’ konulu konferansta konuşan Rehn, ‘’hükümetin Güneydoğu’da hayat şartlarını iyileştirmek için sosyo-ekonomik önlemler aldığını’’ belirterek yatırımların ve ekonomik aktivitelerin güvenlik sorunu sebebiyle sınırlı kaldığını söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kamu televizyon kanalının Kürtçe yayın yapmasının planlandığı şeklindeki açıklamasını memnuniyetle karşıladıklarını anlatan Rehn, bu konuyu takip edeceklerini dile getirdi. Olli Rehn, ‘’Reformlar ve kademeli olarak açık topluma dönüşüm sayesinde Kürt kökenli Türk vatandaşlarının durumu 2000’li yıllarda iyileşti’’ dedi.
Yeni anayasanın resmi taslağının henüz ortaya çıkmadığı için yeni anayasa konusunda nihaî değerlendirmelerde bulunmayacağını belirten Rehn, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘’Bize ulaşan bilgilere göre taslakta Cumhurbaşkanının yetkileri eğitim ve yargı gibi alanlarda kısıtlanıyor, yasama dokunulmazlığının kapsamı daraltılıyor, etnik ve dinî grupların haklarını sınırlayan diğer maddeler gözden geçiriliyor. Eğer bu şekildeyse, anayasal reform temel özgürlüklerin, kültürel hakların ve yargının bağımsızlığının güçlendirilmesi açısından birçok fırsat sunuyor.’’
MÜZAKERE SÜRECİ
AB müzakere sürecinin genellikle ‘’teknik bir süreç’’ olarak tanımlandığını hatırlatan Rehn, ‘’Evet, müzakerelerin önemli bir yönü, AB üyeliğinin olmazsa olmazı bu süreç’’ dedi.
Rehn, ortak değerlerin paylaşılmasının, hukukun üstünlüğünün, demokraside ve insan haklarında ortak bir anlayışa sahip olmanın, bu süreci tanımlayan ve aday ülkeleri AB’ye adım adım yaklaştıran temel değerler olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin bu kapsamda önemli reformları hayata geçirse de son yıllarda yavaşlama gözlendiğini ifade eden Rehn, geçmişe takınıp kalınmamasını ve bu yıl reform sürecinin yeniden canlandırılması gerektiğini ifade etti. Rehn, şöyle konuştu:
‘’Bunun için birçok neden var. Kesinlikle en önemlisi Türk demokrasisinin geçen yıl bahar aylarındaki siyasi ve anayasal krizden güçlenerek çıkmış olmasıdır. Tıkanıklık hem Türk Anayasasına, hem en yüksek uluslararası demokratik standartlara saygı gösterilerek yapılan ard arda 2 seçimle aşıldı. Hangi standartla bakarsanız bakın, katılım oranı istisnaî derecede yüksek gerçekleşti ve sonuçlar, AB katılım süreci reform gündeminin merkezinde olan işbaşındaki hükümet için ezici bir zaferdi.’’
Hükümetin son günlerde ‘’dikkatini başörtüsü sorununa odakladığını’’ söyleyen Rehn, AB’de bu konuda ‘’farklı uygulamaların’’ söz konusu olduğunu, Türk sivil toplumunun ve siyasî aktörlerin bu konuda özgün bakışlarını ortaya koymaları gerektiğini söyledi.
Rehn, ‘’Fakat başörtüsü konusuna çok fazla siyasî enerji harcandı. Şimdi TBMM’de bu konu açıklığa kavuşturulmuş olduğu için Türkiye’nin temel özgürlükleri güçlendirecek reformlarda hızlı ilerleme sağlaması ve önümüzdeki aylar için açık, güvenilir bir reform gündemi belirlemesi gerekmektedir’’ dedi.
Hükümetin bu konuda kararlı olduğu yolunda işaretler bulunduğunu dile getiren Rehn, Vakıflar Kanunu’nun TBMM’de kabul edilmesini memnuniyetle karşıladığını belirterek, şimdi önceliğin ifade özgürlüğüne verilerek TCK 301. maddesinin gözden geçirilmesi gerektiğini kaydetti.
|