Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

AKP, Avrupa’ya sırt mı dönüyor?

Ak Parti’nin (AKP) Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri de anlaşılmaz bir noktaya dayandı. Hatta AKP’nin AB’ye sırt dönüyormuş gibi bir izlenim vermesi, iktidar ile liberal aydınların yollarının ayrılmasının nedenlerinden biri olarak gösterilmeye başlandı.

Her şeyden önce bir konuyu açıklığa kavuşturalım. Eğer bugün Türkiye, Avrupa Birliği ile müzakere sürecine girebilmiş ise, bu sürecin gerçekleşmesinde liberal aydınlarımızın büyük katkısı vardır.

Bu bir değerlendirme, bir analiz değil.

Ben bire bir yaşadım.

Ankara’da yaşadım.

Brüksel’de yaşadım.

2004-2005 döneminde, Türkiye’ye yeşil ışık yakılması döneminde, AB ülkeleri temsilcilerinin, AB başkentlerinde karar verme mekanizmasının başındaki kişilerin, kimlerle görüştüklerini, neler sorduklarını biliyorum.

Avrupa Komisyonu’nun AKP ile ilgili olarak kimlerden etkilendiğini, bizzat yaşayarak gördüm. Türkiye ile müzakerelerin açılmasını Türk liberal aydınlarının sağladığını söylemiyorum. Ancak, bu kesimin etkisi son derece önemli ve ağırlıklı olmuştur.

Eğer Türkiye Kıbrıs hendeğinden atlayabildiyse…

Eğer Türkiye, bazı önemli başkentleri ikna edebildiyse, bu liberallerin önemli katkılarıyla gerçekleşmiştir.

Unutmayalım ki, isimlerini bildiğimiz bu kişilerin sözleri, bir Başbakanımızın, bir Dışişleri Bakanımızın söylediklerinden çok daha inandırıcıdır.

Şimdi ne oldu da, AKP hayal kırıklığı yaratır konuma geldi.

En büyük etken, AKP’nin AB’yi boşladığı izlenimi veren tutumudur. Siz istediğiniz kadar aksini söyleyin. İstediğiniz kadar “ cek-cak”lı vaadlerde bulunun, AB’nin boşlandığı izlenimi son derece yaygındır.

Liberal kanadı adeta büyüleyen yaklaşım, iktidar partisinin eski tabuları yıkmak istemesi ve bu konuda son derece kesin adımlar atmasıydı. Bir din partisi olmadığını, AB üstünden göstermesiydi. Birden bire kalıplaşmış normlar yerine, yepyeni bir yaklaşımı ortaya koymasıydı.

AB bir umut, Türkiye’yi uygar dünyanın kalbine taşıyacak, birinci lige çıkaracak olan bir sıçrama tahtasıydı.

Sonra ne oldu da, bu ittifak bozuldu ?

Birçok neden sayılabilir. Hrant Dink ve Rahip Santoro cinayetlerinden tutun da, türban tartışmalarına kadar birçok gerekçe sayılabilir. Ancak bence en temel neden, AKP’nin AB misyonuna gereken önemi vermemesi, adeta sırtını dönmesiydi.

Hayal kırıklığı ve yolların ayrılması, işte böyle başladı.

Şimdi bu soru sorulduğunda, hem Başbakan, hem de kimi özel sektör liderleri ve tabii AKP yanlıları, hep aynı gerekçelerle ortaya çıkıyorlar.

“…Eğer AB ile ilişkiler yavaşladıysa veya Türk kamuoyunda AB heyecanı azaldıysa, bunun nedeni iktidar değildir. Avrupa Birliğinin tutumudur. Daha doğrusu, Fransız Devlet Başkanı Sarkozy ile Alman Başbakanı Merkel’in yaklaşımlarıdır. Onlar engelliyor, bu durumda biz de gereken adımları atamıyoruz. Hem özel sektör, hem de kamuoyu heyecanını kaybediyor. Bizi değil, onları suçlayın…”

Hayır, bu yaklaşım yanlış.

Sarkozy ile Merkel işi zorlaştırıyor, ancak AB reformlarının bu noktaya kadar gerilemesinin nedenleri değillerdir.

Türkiye, 2006 ve 2007’yi tamamen iç politika nedenleriyle kaybetti. Doğru dürüst hiçbir reform yapmadı veya yapamadı. Bu gerçeği, Cumhurbaşkanı Gül dahi açıkça söyler duruma geldi.

Açılış kriterlerinden hemen hemen hiçbiri, doğru dürüst yerine getirilmedi.

Sorarım sizlere, bunları da Sarkozy ve Merkel mi önledi ?

301’in bugünlere kadar sürünmesi bu liderlerin tutumundan mı kaynaklandı ?

Özel Sektör, AB dosyasını hükümetten hiçbir adım görmediğinden dolayı rafa kaldırmadı mı?

Birbirimizi aldatmayalım.

Sarkozy ve Merkel’in arkasına saklanmayı bırakalım. Biz , üstümüze düşen binlerce görevden hiç değilse bir bölümünü yapalım yeter. Sorumluluklarımızı tamamladıktan sonra, bakalım bu engellemeler işe yarayacak mı ?

Başkalarıyla uğraşmak yerine, kendi işimize bakalım.

Peki, bugünkü durum değişebilir mi ?

AKP yine liberallerle barışır, Türk kamuoyu AB’ye olan heyecanını yine kazanabilir mi ?

Hem de çok kolaylıkla…

Yeter ki, İktidar hareketlensin.

Yeter ki, reformlar hızlansın.

Yeter ki, Erdoğan bu ilişkilere eskisi kadar önem versin ve üzerine gitsin.

Sorumluluklarını yerine getirmiş ve AB müktesebatına uyum sağlamış bir Türkiye’yi dışarıda bırakmaya, ne Sarkozy ne de Merkel’in güçleri yeter.

Karşımızdaki gerçek engel, yine bizleriz.

Posta, 4.3.2008

Mehmet Ali Birand

05.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  301 ve izafiyet

  Barışa inanmak (mı)!

  Gazze kıyımına da Oscar verin!

  AKP, Avrupa’ya sırt mı dönüyor?

  Üniversiteye tarikatlar girecek diye çeteler mi girsin?


 Son Dakika Haberleri