Hâlâ İsrail’in barış istediğine inanan varsa ona son üç günde öldürülen onlarca Filistinli bebenin kefenlerini göndermeli.
Dünyanın en demokratik seçimi ile Ocak 2006’da Hamas’ı seçti diye iki yıldır İsrail’in uyguladığı en acımasız ve insanlık dışı ambargo altında yaşamak zorunda bırakılan Filistinliler şimdi de İsrail’in katliam ve soykırımı ile karşı karşıya.
Soykırım kelimesini de ben değil İsrailli yetkililer kullanıyor ve ‘Tüm Filistinlilerin kökünü kazıyalım’ diye ekliyor.
Peki neden?
Efendim 40 yıldır İsrail işgali altında yaşayan Filistinliler zaman zaman İsrail köylerine yönelik füze fırlatıyormış. Füzeler ne yapıyor?
Seralardaki domates ve biberlere zarar veriyormuş. İsrail de bunun intikamını çocuk, kadın, yaşlı demeksizin tüm Filistinlilere yönelik toplu katliama girişiyor.
Filistinlilerin füzeleri bahane.
Çünkü Filistinliler bu ilkel füzeleri son 2-3 yıldır fırlatıyor. Ama İsrail 40 yıldır Batı Şeria ve Gazze’yi işgal altında tutuyor.
Üstelik İsrail denilen devlet de 1948’de Filistinlilerden zorla alınan toprak üzerinde kurulmuştur. Filistinlilere bırakılan Batı Şeria ve Gazze bölgeleri ise 1967’de işgal edilmiştir.
İsrailliler için öldürmek, genetik sorun halini almıştır. Dünya bu gerçeği anlamadığı ve İsrail’e ‘DUR’ demediği sürece coğrafyamızda barış ve esenliğin egemen olmasını hiç kimse beklemesin.Bekleyenler varsa onlara da bir çift sözüm olacak:
“Lütfen saf olmayın.’’
Bu bölgedeki TÜM ama TÜM sorunların dolaylı ve dolaysız nedeni İsrail’dir.
Bu coğrafyada son 100 yıldır yaşanan TÜM acıların nedeni Filistin’de bir Yahudi devletini kurmak ve bu devletin güçlenerek tüm bölgeye egemen olmasını sağlamaktır.
Bu hedeflerin gerçekleşmesi için şimdiye kadar işlenmiş ve bundan sonra işlenecek tüm cinayeler mübahtır.
Mübah kılan da ABD’nin kendisidir.
ABD’nin bölgemize yönelik tüm savaş ve planları da İsrail içindir. Yoksa durduk yerde ABD neden Afganistan’ı, Irak’ı, Somali’yi işgal etsin?
Neden Körfez ülkelerinde onlarca askeri üs kurup bölge halklarını korkutup tehdit etsin? Neden bölgemizdeki tüm gerici, faşist, işbirlikçi iktidarları koruyup desteklesin? Neden Lübnan açıklarına savaş gemilerini göndersin?
Neden İsrail’i, Suriye ve Lübnan’a saldırtsın ve hiç kimsenin sesini çıkarmasına izin vermesin?
Neden iki İngiliz askeri üssünün bulunduğu Kıbrıs’ta Türk halkının tanınmasına karşı çıksın? Neden İran’a terörist devlet muamelesi yapsın sonra da bu bu ülkenin lideri Ahmedinecad’ın kendi işgali altındaki Bağdat’a gelmesine izin versin?
Neden Türk ordusunun Kuzey Irak’a girmesi için önce YEŞİL Işık yaksın sonra da Iraklı Kürtlerin gönlünü almak ve bildik kirli oyunlarına dönmek için bu ışığı bir hafta sonra KIRMIZI’ya dönüştürsün?
Geçen salı günkü yazımın son cümlesinde ‘Ben bu Irak işinde bir gariplik seziyorum’ demiştim. Bir gariplik olmadığını söyleyenler Savunma Bakanı Gates’in Washington dönüşünde uçakta gazetecilere verdiği demece baksın. İtiraf edeyim ki; ben 25.sınır ötesi harekatın önceki 24 harekattan daha farklı olabileceğini ve Türkiye’nin bu kez daha kararlı davranarak PKK sorununu güvenlik ve siyasi boyutu ile çözme fırsatı yakalayabileceğini düşünüyordum. Ebette savaş taraftarı değilim. Tüm sorunların bölge ülkeleri ve halkları tarafından barışçı yollarla çözülmesi gerektiğine inanırım ve hep bunu savunurum. Bu nedenle de Türkiye’nin ABD’nin oyununa gelmemesi gerektiğini söylerim. Çünkü ABD’nin bölgemize yönelik politikasının özünde halkları ve ülkeleri birbirine düşman kılmak ve kırdırmak vardır.
İç yansımaları bir tarafa bırakırsak Türkiye, PKK sorununun çözümüne yönelik yakaladığı fırsatı kaçırdı ve dışarıda büyük bir imaj kaybına uğradı.
Herkes Türk ordusunun Irak’a Amerikalıların verdiği izin ölçüsünde girdiğini ve onların ‘Bu kadar yeter’ demesiyle oradan çıktığını konuşuyor.
Oysa 1 Mart Tezkeresi’nin reddedilmesinden bu yana herkes Türkye’nin Washington’a nasıl kafa tuttuğunu ve bunun sonucu olarak başta Arap ve Müslüman ülkeler olmak üzere tüm dünyada nasıl saygınlık kazandığından söz ediyordu.
Akşam, 4.3.2008
|